Site icon Politik Merkez

NATO, ABD ve FETÖ

nato-abd-ve-feto

NATO

Okuyucu

Ortadoğu’da, Pasifik’te, Avrupa’da ve Afrika’da önemli oyunlar oynanıyor. Türkiye özelinde ise çok çarpıcı bir gelişme yaşadık. Lideri Amerika’da olan bir örgüt, devleti neredeyse ele geçirme noktasına geldi. İçinde PKK ve IŞİD ve çevresinde Suriye, Irak, Kafkas ve Kürt meseleleri varken, bütün bunların yanı sıra Türkiye çok yönlü ve kanlı bir darbe girişimi ile rejim, demokrasi ve iktidar tehlikesi yaşadı. Nasıl açıklayacağız bütün bunları? Peki bu sıkışma nelere gebe, Türkiye üzerinde bu sıkışmanın etkisi ne olur?

Türkiye’nin meseleleri çok karmaşık ve NATO bu konularda herhangi bir şey yapmıyor veya yapamıyor. Hatırlayalım, başta Irak, Suriye, Arap Baharı, IŞİD, mülteci gibi süreçlerde NATO bazı silah sistemi sevkiyatının dışında sadece konuşma yaptı. Bu mu NATO görevi, müttefiki koruma anlaşması?

Ve en sonunda şu oldu: Ordunun içinden belli bir irticai bağı olan iktidara muhalif kesim, kendisinin veya başkasının  aklıyla, NATO’ya deklare edilmiş, NATO envanterindeki sofistike ağır silah sistemlerini ele geçirerek, askeri üsler ile merkezlerini, NATO usul ve kolaylıklarını ele geçirerek, anlaşmalarla güvenliğinin sağlanması gereken sivil halka tehdit teşkil etti. Bu seferki olup biten salt “darbe girişimi” denip geçiştirilecek bir şey değildir, tamamen uluslararası olduğu kadar bir NATO sorunudur. NATO bundan ne tür bir görev çıkartacak?

Hatta bu süreç yaşanırken Amerika ile özel anlaşmalarla sabitlenmiş silah sistemleri satış anlaşmaları konusunda da muallak hususlar ortaya çıktı. Örneğin Amerika, Türkiye’nin resmi belgelerinde (ki bunların içinde müttefiklik anlaşmalarının silahlanma ve tedarik programlarında kullandığı tehdit değerlendirmeleri de var,) bir irticai “terör” örgütü olduğunu işaret ettiği FETÖ’ye bağlı bir kesimin kalkışmasına sahne olduğu ve siviller öldürüldüğü halde, önleyici ve koruyucu bir hamle yapmadı.

Bakın şu önemli: Bu kanlı darbe girişimine sebep olan örgüt neyi kullandı? Müttefiklerin başka birine ve yanlış bir işe kullanılmasın diye satış anlaşmalarına konan özel kısıtlayıcı hükümlerle bağlanmış ABD silah sistemlerini kullanarak bu işi yaptı. Örneğin Türkiye Kardak gibi sorun süreçlerinde bu silahları kullanamaz, değil mi? Eğer kullanırsa ikili anlaşma hükümlerine karşı geldiği sebeple Amerika’nın yaptırımlarına tabi tutulur. Kıbrıs’ta da durum bu değil miydi?

Ancak bu kez durum karmaşık. Cevap bekleyen çok soru var. Bütün bunlara Amerika kendi bünyesinde tuttuğu bir örgüt lideri ile sebep oldu ise Türkiye buna göre yeni bir ilişki sürecinin kapağını aralamış olacak. Eğer başlangıçta “Yeni Türkiye” sloganı atıldı ise dışarıdaki ilişler yeniden belirlenmeli, değil mi? Bu konu başka nasıl açıklanabilir?

Gülen’in geri iadesi hadisesi sadece hukuki midir? Uluslararası anlaşmalarla konu başka şekilde açıklanabilir mi? İlgililerin bu sorulara cevap vermesini arzu etmekteyim. Dahası Türkiye bu gibi boşluğu olan konuları bu güne kadar uluslararası alanlarda pek kullanamadı. Türkiye NATO üzerinde de belli konularda inisiyatif alıp bazı yeni düzenlemelerin geliştirilmesine öncülük etmelidir.

Exit mobile version