Site icon Politik Merkez

Türkiye İçin Yeni Terörizm Vizyonu

Okuyucu

Irak, Gara bölgesinde gerçekleştirilen PKK terör örgütüne karşı gerçekleştirilen Pençe Kartal-2 Harekatı ve sonrasında yaşanan siyasi tartışmaları düşünürsek ve artık eskisi gibi olmayacak deniyorsa, bu durumda bizim de bir önerimiz olmalıdır, Türkiye içeride ve dışarıda teröre nasıl bakmalıdır, politikası ne şekilde geliştirilmelidir?

Terör sözcüğünün kaygan bir ifade, bakış açısına göre değişen bir kavram olduğu biliniyor. Batılılar terörü çıkarlarına göre kullanılan bir kavram halinde kullanıyorlar. Yani terörün altında ezilen değil, terörle ezen olmayı becerebiliyorlar.

Buna göre Batılılar hem iç siyasetlerinde hem de uluslararası ilişkilerde başarı şansını artırıcı argümanlarını ortaya koyarlarken belli bazı önlemleri alıyorlar. Örneğin; 

Bu gibi bakış açısı ve yöntemleri sıralamak mümkündür. Öyleyse bu bakıl açısı ve yöntemlerden kendimize bazı dersler çıkarmanın zamanının geldiğini ifade ediyorum.

Türkiye yaklaşık olarak 80’li yıllardan itibaren PKK terör örgütü ile fiilen mücadele içindedir. 2005 yılı itibarıyla terör örgütü daha belirgin biçimde bölgesel aparat haline dönüştürülmüştür. Kürdistan Toplulukları Birliği (KCK) diye bilinen yapı ile silahlı eylem, siyasi yapılanma, uluslararası ilişkileri yönetme ve kendi yaşam biçimlerini yerelde uygulayabilme kabiliyetlerini kazanmaya çaba göstermişlerdir. 

ABD’nin özellikle 2003 yılı Körfez Savaşı ile Irak’ta, 2011 yılı Arap Baharı ile Suriye’de bölgeyi istikrarsızlaştırma ve bunun sağladığı meşruiyetten yararlanarak bölgeyi yönetme ve rakiplerine üstünlük sağlama imkânı bulması belirgindir. Hatta bölgedeki aparatları kullanarak siyasal coğrafyada (rakiplerine rağmen ve onlara üstünlük sağlayacak manevralarla) bir değişiklik yapabilme hedefini sürdürmektedir. Bu plan gereği, adına her ne derse desin, aparatın kökeni PKK terör örgütü gibi yapılardır ve bu örgüt en son merhalede ancak KCK ile açıklanacak kapsamlı bir projedir. Ancak geçerli politik manevrayı eksiksiz yapabilmeleri için DAEŞ gibi yol açıcı radikal terör unsurlarını devrede tutmaları gerekmekteydi, daha belirgin biçimde 2013 yılından bu yana bunu da yaptılar. Başka neler var, örneğin her diplomatik toplantıda ve politik açıklamada ABD henüz 2015’te oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ifadesini kayıt altına alarak veya aldırarak, yaratışmış gerçeklik ile bölgeyi politik açıdan baskılamaktadır. Buna yereldeki her türlü topluluğun kullanılmasını, bir mühendislik çalışması gibi, inşa edilen yapılar haline dönüştürülmesini eklemek gerekir. Bu inşa sürecinde yerel unsurları siyasal, sivil toplum, terörist ve terörü önleyen inisiyatif olarak şekillendirmektedir. ABD bütün bunları örtülü harekât olarak gerçekleştirirken, diplomaside kendisine uluslararası hukuk, terör listeleri, güvenlik planları, ekonomik yaptırımlar, politik koalisyonlar gibi pek çok alanda çalışma alanı açabilmektedir.

Konuyu dağıtmamak için bölgedeki İsrail ve İran gibi yerel yayılmacı siyaset güden ve kendilerine göre birer planla hareket edip birbirini besleyen sistemleri başka zaman açıklarım. Ama ABD bölgede uygulanan yöntemler farklı olsa da İran’dan ve İsrail’den azami yararlanmaktadır, bunu bilerek konumuza devam edelim.

ABD, Türkiye’de KCK planıyla birbirinden ayrılmaz terör ve siyaset ilişkisini yönetmektedir. ABD’nin terör listesinde PKK vardır. Ancak HDP gibi bir siyasi partiyi kendi yumuşak güç planı çerçevesinde demokrasi ve özgürlük (liberal) kavramlarıyla ilişkilendirerek kullanmaktadır. Bu kavramlarla siyaseti her bakımdan etkilemektedir. Hatta daha gerilere giderek açıklarsak, STK adıyla kurdurduğu, düzmece raporlar hazırlattığı, oralardan bazı isimleri parlattığı, daha sonra çeşitli partilere monte ettirdiği siyasi figürler vardır, bunları eşgüdümle kullanmaktadır.

Türkiye ise 2016 sonrası aldığı tedbirlerle beraber PKK terör örgütünü yurt içinde marjinal seviyeye getirmiştir. 2021 itibarıyla yurt içinde 300 PKK’lı terörist olduğu İçişleri Bakanı tarafından açıklanmıştır. Ancak yumuşak güç etkisiyle Türkiye halen ABD’nin siyaset alanında baskı altında tutulmaktadır. Bu durumda artık bir değişim yapmak gerekir. Nedir bu yapılması gereken değişiklik?

Yapılması gerekenler için önerim şöyle:

Büyük oranda bu yöne gitme aşamasında olduğumuzu biliyorum, hatta bazı yöntemler uygulanıyor. Öneriyi ve gerekçelerini öyle ifade edeyim:

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version