Site icon Politik Merkez

Yeni Küresel Düzen Nasıl Yönetilir?

yeni-kuresel-duzen-nasil-yonetilir

Yeni Küresel Düzen Nasıl Yönetilir?

Okuyucu

Daha da belirginleşen küresel sorunlara gereğince odaklanabilmemiz için ilgililere neler önerilmektedir?

Evren genişliyor, yeni yapılar meydana geliyor, her boyutta bilinç artıyor, insan medeniyeti kendi dünyasında sürekli gelişme içerisinde… İnsanlık bilinçlendikçe ve daha fazla bilgi ürettikçe kendi değişikliğini de üretiyor. Daha çok politik, ekonomik, sosyal, bilimsel ve teknolojik alanlarda küreselleşme noktasında tespit edilen yeni değerlerle birlikte başkalaşmanın hızı ve kapsamı da artmış görülüyor. Giderek nüfus olarak çoğalan, hareket kabiliyeti artan ve bilgiyi daha çok kullanarak üretim-tüketim sistemlerini değiştiren insanlığın yeni dünyasındaki değişimin gerekliliklerine uygun bir yönetimin nasıl olması gerektiğini cevaplamaya çalışıyoruz.

 Yeni Küresel Düzenin Başlıca Soruları

Küresel ölçekte gerçekleştirilen analizlere dayanarak gelecek yılların projeksiyonuna bir göz atalım. Aşağıda belirtilen sayısal veriler McKinsey&Company’den yararlanılarak derlenmiştir.[1]

Nüfus ve kentleşme ne durumda olacak?

Her yıl 65 milyon insan doğuyor, kentleşme artıyor, bu artış küresel manada her yıl 7 Chicago demek oluyor. Bu arada gelişmekte olan ülkelerin durumu dikkat çekici bir hal alıyor. Gelişmekte olan ülkelerin 440 kentinin payı, 2025 yıllarında küresel hasılanın (GDP) yarısını alacak şekilde olacak. Bu yıllarda 2,5 milyar insan Asya’nın mega-kentlerinde yaşayacak. Örneğin küresel çapta 200 şehrin 46’sı Çin sınırları içindeki kentlerde olacak. Gelişmiş ülkelere oranla gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı %75 daha fazla olacak. Bugün bu ülkelerin küresel ekonomideki payları 1/3 iken 2025’te 1/2 olacak. Kentlerde tüketici sınıfı büyüyor. 2030 yıllarında tüketim 2010 yılana oranla %150 artış göstererek 12 trilyon dolardan 30 trilyon dolara yükselecek. Bu demektir ki çatışma alanları Asya’ya kayacak!

Teknoloji dur durak bilmiyor!

A. G. Bell 1867’da telefonu servise koymuştu. Bundan 115 yıl sonra (1991’den bu yana) insanlık internete kavuştu ve şimdi, 16 yıl sonra (2007’den bu yana) çocuklarımızın ellerinde bile akıllı telefon var. 2025 yıllarında mobil internet bütçesi 4-11 trilyon dolar, iş amaçlı otomasyon bütçesi 5-7 trilyon dolar, her şeyin interneti 3-6 trilyon dolar olacak. Giderek artan bir bilişim ekonomisinden söz ediyoruz ve bu gelişmeler insanın yaşamına çok yeni boyutlar kazandıracak görülüyor.

Dünya yaşlanıyor, sorunlar artacak mı?

Küresel çapta insanların yaşam ömrü ortalaması 1950’lerde 47 yaşken, 2014 yıllarında 69’a çıkmış, 2050’de 76 olacak. 2050 yıllarında küresel nüfusun gelişmiş ülkelerdeki payı %26 olacak. Gelişmekte olan ülkelerde 65 yaş üstü nüfus %14 oranına ulaşacak. 2030 yılında genel nüfus içinde çalışan yaşlı nüfusun oranı sadece Çin’de %31’i olacak. Bizler yaşlanma sorunlarını sadece Batı’da olacak görüyorduk, ama bugün işgücünde yaşlıların kullanılmasını gözardı etmemiz gerekiyor. Bu yeni durum sosyal-sigorta dengelerinde belli değişikliklerin yapılmasını gerekli kılacak görülüyor. Dolayısıyla Asya bu alanda da yeni ilgi alanıdır.

Ekonomiler büyüyor, bu zenginlik midir?

Kişisel görüşüme göre ekonomik ölçeklerin artması demek zenginlik demek anlamına gelmiyor. Yine de ekonomideki bu büyümeye dikkat çekmemiz gerekecek. Hükümetler, “Ekonomiyi ben büyüttüm,” dememelidir. Bu artık çok demode bir söylemdir. Küresel paydan haliyle alınan pay büyümektedir. Önemli olan bu büyüklükleri nasıl kullanıldığıdır. İşte liderliklerin önemi burada ortaya çıkmaktadır.

Finans, ticaret, toplumsal hareket ve bilgi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla küresel GDP’ye olan katlı yıllık 250-420 milyar dolarlık artışla olacak. Ticaret ve finans akışı (emtia, finans ve serviste) 1990 yıllında 5 trilyon dolarken, 2012’de 26 trilyon dolar oldu. 2013 yılında önceki yıla artışla 100 milyon kişi daha eklenerek sadece turizm ayağında küresel GDP’ye 2 trilyon dolarlık katkı oldu. Tümüyle toplumsal hareketlilikte 1960 yılında 75 milyon insan küresel çapta yer değiştiriyordu. Bu sayı 2013 yılında 232 milyon insana ulaştı. Bilgi ihtiyaçlarına bakalım, 2014 yılı itibarı ile ayda bir Çin ülkesi nüfusu kadar (1.35 milyar) Facebook kullanıcı artışı oluyor. Küresel on-line trafik bakımından 2000’e göre 2012 yılında 500 kat artış gösterdi. Bütün bunlar küresel GDP’ye ülkelerin kattığı payın sürekli %40 oranında büyümesi demek oluyor.

Bu arada hazır ekonomiyi inceliyorken yine bir düşüncemi çok kısa şekilde aktarayım. 2050’lerde alternatif maddi-değer sistemlerinin bugün kullanılan para sisteminin yerini almasını öngörebiliriz.

Yeni Küresel Yönetim İhtiyacı

Yeni kertede tarif edilen başlıca konular mega-kentleşme ortamının getirdikleri, yeni teknolojilerin güncel yaşama etkileri, demografik değişikliklerden kaynaklı sorunların çözülme biçimleri olmaktadır. Bu konular bize bir taraftan ilerlemenin ve değişimin yolunu açmakta, diğer taraftan da güncel tabirle yaratıcı yıkımı işaret etmektedir. Bir yerde değişim söz konusuysa haliyle yapılması gereken reformlardan bahsetmeliyiz. Küreselleşme her alanda üretimi öngörmekte ve özellikle ekonomik aktiviteler gereği sınırları değiştirmektedir. Bunun içinde yatırım, ulaştırma, iletişim, enerji, finans, ticaret ve eğlence gibi bilinen başlıklar var.

Ama bu bilinenler öyle bir değişim geçiriyor ki, akıl almaz devrimleri günde birkaç kez yaşıyor, hayretler içinde kalıyoruz. Elbette bazılarının umurunda bile değildir! Diyeceksiniz, her toplum bunu hissedebiliyor mu? Hayır. Bilinç seviyesi ve işlevsellik toplumları birbirinden ayırıyor. Yani biri emeklerken sürünmeye başlayabiliyor, diğeri yürürken havalanıp uçabiliyor.

Yine de insanın insanla olan ilişkisine anlam veren bir yapıdan söz ediyoruz. İnsanların nerede ve hangi şartlarda yaşayacakları; sağlık, sigorta ve emekliliklerinin nasıl güvence altına alınacakları; neyi, nasıl, hangi araçlarla ve gereçlerle üretecekleri; küresel haklarını ne şekilde geliştirecekleri, gezip tozmadan tutun, oturduğu yerden dünyanın öbür tarafıyla ne şekilde iş, eğlence ve diğer ihtiyaçlarını üretecekleri ve karşılayacakları; yüksek maliyetli sermaye ile ilişkileri ne şekilde düzenleyecekleri, artan borçları hangi vasıtalarla kapatacakları; devlet, kamu, vergi gibi klasik-düzen şartlarının etkilerini nasıl azaltacakları tartışılan konular içerisindedir.

Politik liderlikler hakkında bir coğrafyada varılan mutabakatın belirginliği ile diğer coğrafyadaki basit-gerilik karşılaştırıldığındaki tedirginlik dikkat çekici görülmektedir. “Basit-gerilik” şeklinde tarif ediyorum. Bu kapsamdaki konular: Sürünen ve çağa hiç uymayan sistemlerin yarattığı küresel ayakbağı olma ve kötü niyetliler için istismara açık olma durumu, toplumların yerleri yurtlarından çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalmaları ve insanların belli kamuflajlarla da olsa birbirlerini hunharca katletmeleri. Ellerini kana bulamak istemeyenlerin maşa kullanmalarını bu sorun sahası içinde görmekteyim. Bu tür kurnazlıklar ve diğer çağ dışı etkiler acil çözüm bekleyen konular gibi görülmektedir.

Bütün bu süreçlerde insanlar hem fiziken hem de aklen mobilize haldeler, sürekli yeni bir şeyler aramaktalar ve kafaları giderek karışmaktadır. Küresel nüfusun olanca hızıyla artmasına ve aynı oranda sefilliğin derinleşmesine rağmen, dünyada oransal olarak çok az bir kesim kendinden emin yaşamaktadır. Dünyanın pek çok yerinde kamu hizmetleri bir çıkmaz içindedir, vatandaşlık konuları tartışılmaktadır, bütçeler sürekli açık vermektedir, seçim dönemleri adeta bir şova dönüşmektedir, insanlar ara sıra sokağa dökülüp eylem yapmayı adet haline getirmişlerdir, sokakta işlenen suçlarda artış vardır ve yöneticilerin bir kısmı vizyon eksikliği çektiğinin farkında değillerdir.

Bütün bunlar yeni dünya düzeninin sıradan bir tepkisi olarak kabul görmektedir. Bir yanda sorun var ve bu yönetilmelidir. O halde soru şu: Yeni küresel düzen nasıl yönetilecek?

Öneriler

Yeni küresel düzenini yönetmek için dört adım gerekli görülmektedir. Bunlar; insana odaklanmak, teşviklerin yönetilmesi, doğrudan çözümleyici bir sistemin inşası, bilgi verimliliğinin yaygınlaştırılmasıdır.

İnsana Odaklanmak

İnsanın insanla ilişkisinin daha karmaşıklaştı, çeşitli kesimler arasındaki uçurumların arttığı bir dünyada yaşıyoruz. O halde duyarlılıkların daha da artırılmasına ihtiyaç vardır.

Kentlerin devasa çekim gücü etkisiyle insanlar büyük bir hareket içerisine girmiştir. Göçler artmıştır. Her geçen gün insan simsarlarının taşıdığı göçmenlerin sayısı artmakta ve denizlerde yüzme bilmeyen sayısız insan boğularak ölmektedir. Bu sadece deniz yoluyla taşınanlardır, ya kara yolu ile taşınanlar?

Mesele insanların sorunlarını yerinde, toprağında çözmektir. Bunun için uluslararası örgütlerin başlattığı programların tümüne, açlıkla mücadeleye, toprağın verimli hale getirilmesine, eğitime, sağlığa dönük çeşitli yeni projeler yaratılmalıdır. Bu işler gönüllülük esasıyla değil, gerekli bütçelerin ayrılmasıyla gerçekleştirilmelidir. İşin özünde insanın insan için yatırım yapması belli bir metoda bağlanarak sürdürülmelidir.

Bu amaçla modern kölelikle mücadele edilmelidir. İnsanın üretim bandında bir halka gibi görülmesi yerine taşıdığı değerler ve sorumluluklar korunmalıdır. Örneğin Çin’deki işgücünün ucuzluğu, kimliksiz işçilere dayandırılıyor ise, küresel yatırımcı bu yapıyı istismar etmemelidir. Ucuz pamuk işçisi Hindistanlı köylü genç yaşta ölümü göze alıyorsa, nasıl olsa şartlar müsait deyip yatırımcı bu alanı istismar etmemelidir.

Küresel güçler kendilerini nedense bir terörist düşman yaratmak zorunda kalıyorlar. Soğuk Savaş’ın Saddamları bitti, ardında El Kaideler çıktı ve bu defter de kapanmaya yüztutunca yeni proje olan IŞİD (ISIS) benzeri yapılar sürüme kondu. Bu tür tehditler gerekli midir? İnsanın insanı tehdit ilan etmesi yerine varsa eksiklikleri bunları düzenlemek daha doğru değil midir, ellerine silah vermek yerine kalem vermek daha doğru değil midir veya jeo-stratejik zayıflığı olan yerleri bataklığa çevirmek yerine düzenlemeleri sağlayan politikalar yürütmek gerekli değil midir?

Şundan korkuyorum: Asya’da yine bir Müslüman toplum politikanın içine sürüklenerek Çin’e karşı kullanılabilir ve bu post-modern tehditler gibi türetilebilir. Çünkü haklılık payı olan doğal sebeplere dayalı mücadelelerdeki insanlar rahat kullanılabilir. Sizce bu durumu şimdiden öngörenler ve tedbirler alacak yok mudur? Vardır elbette, ama endişem de bundandır.

Teşviklerin Yönetilmesi

Eğitim ve reformlara dayalı teşvikler en öncelikli konular arasında gelmektedir. Her bir ülke ve toplum için gerekli olan eğitim programları detaylı şekilde hazırlanmalı ve teknolojik gereçlerle sistem işletilmelidir. Mesele insan olma bilincine dönük görülebilir ama yanılgı olmasın, üretimi doğru düzgün bir yapı ile geliştirecek olursak ve buna dayalı bir eğitim sistemini başarıyla işletirsek insanlık için daha yararlı sonuçlar alınabilir. Çünkü şartlar giderek teknolojileri ve yeni üretim sistemlerini gerekli kılıyor. Buna dönük uygun insan gücünün hazırlanması gerekmektedir.

Dünya nüfusu yaşlanmaktadır. Buna bağlı olarak sağlık ve ekonomik şartlar bir yük konumuna gelmektedir. Teşviklerin bir bölümü bu sorunlu sahaya yönelmektedir. Diyeceksiniz ki, bizim ülkemizde durum farklıdır. Ama küresel sistemde sonuç öyle değil. Eğer örneğin Amerika’da bu tarz bir sorun var ve Amerika bütçesini buna göre düzenliyorsa, bilin ki işin ucu sizin ülkenizde tüketeceğiniz bir emtianın fiyatına kadar yansıyacaktır. Dolayısıyla o tür ülkelerdeki sorunlar aynı zamanda, dolaylı bile olsa sizin de sorununuz gibi cebinize ulaşacaktır. Belli ülkelerdeki teşviklerin hazırlanmasındaki hassasiyetlerde maliyetlerin kime nasıl yansıtılacağı hususu bu nedenle önemlidir.

Amerika son dönemde çok belirgin şekilde bilimsel ve teknolojik alanlardaki bilgisini üretime aktarabilecek projeleriyle ilerleme kaydetmiştir. Halen teknoloji ile iş yapan şirketler önemli teşviklerle bu değişimi hızlandırmaya gayret ediyorlar. Peki, bunun getireceği değişimlerle ülkenizdeki değişimi öngörebiliyor musunuz?

Öte yandan Çin dünya dengeleri için önemli bir ülkedir. Her birine konut yapılmakta, yaşam şartları geliştirilmektedir. Kalkınma planlarında bazı muafiyetler vardır ve bunlar gün geçtikçe artmaktadır. Ayrıca Çinliler dünyanın her yerindeki şirketlerde çalışmakta ve üretim ile fiyatları değiştirmektedirler. Her bir Çinli öğrencinin donanarak piyasada rol alması demek diğer ülkelerdeki dengelere etki edecek demektir. Bu önlenemeyeceği gibi teşvik edilmektedir. Bütün bunların uzaydan gelen bir para ile değil dünyadaki ekonomik büyüklüklerle çözüldüğünü bilmeliyiz. Küresel dengeler Çin nüfusu ile etkileniyorsa bunun size yansımasındaki hızı takip etmek şarttır.

Haliyle kadınların işgücüne katılımları ile ilgili çeşitli uluslararası programlar sürdürülmekte ve teşvikler sunulmaktadır. Bütün bunlarla ilgili değişimler de süreçleri etkilemektedir.

Son olarak, genel sağlık konularındaki teşviklerle ilgili bir kaç cümle söylemeye geldi. İnsanların (şimdilik) nüfusu artıyor ve ömürleri de uzuyor. Sağlık yatırımları, ki bunların içinde yeni tıbbi teknoloji ve kimyasal tedavi yöntemleri dahi vardır, tümüyle çok büyük gelişmeler için önemli bütçeler harcanması söz konusu olmaktadır.

Doğrudan Çözümleyici Bir Sistemin İnşası

Hükümetlerin görevi belirli standartları koymak, piyasaların düzenli çalışması için uygun bir zemini hazırlamak ve denetimi yürütmektir. Bazı ülkelerde yatırımcılar doğrudan katılım sağlayabilmekte ve küresel piyasalarda etkinlik gösterebilmektedirler. Bazı ülkelerde ise düzenlemeler yeterli şekilde oluşturulamadığından küresel sermaye hareketleri için sadece girilip-çıkılan arka sokaklar gibi bir yapıda kalınmaktadır. Önemli olan entegrasyon, şeffaflık ve kontrol edilebilirliktir. Bu ilkelerle yapılar kurulmalı ve işletilmelidir.

Çoğalan ve kentlere akın eden bir nüfus hareketini ve yaşlılıkta geçirilecek süreçleri düşünürsek, ulaştırma, haberleşme, konut, sağlık ve eğitim alanlarında altyapıların sürekli yenilenmesi gerektiği konusu aşikardır. Bu alanlarda akıllı tasarımları hizmete girmesine bağlı kalarak yenilemelerin yönetilmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

Eski alışkanlıklarla devlet tahvilleri ile modernizasyon programlarını yürütebilmek artık mümkün görülmemektedir. Kaynak yaratmak için küresel sistemlerle birlikte proje üretmek gerekmektedir. Bu itibarla sorunlu saha projeleri, kalkınma projeleri, piyasa hareketlerini geliştirici projeler bir bütün halinde yürütülebilir. Örneğin bunların içinde çevre ve yenilenebilir enerji projeleri öncelikli olabilir. Her bir projenin üniversitelerle ve ar-ge istasyonları ile işbirliği sağlanmalıdır.

Kimyasalların, nano teknolojinin ve genetik ilerlemelerin paralelinde gıda ve çevre konularında belirgin hassasiyetler ortaya çıkmış görülmektedir. Küresel piyasalar açık alanlar ararlar ve oralarda çok çabuk hareket ederek bu tarz üretimlerde inisiyatifi lehlerinde kullanmayı isterler. Hükümetlerin ve yerel yetkililerin belli standartlarda çalışma programlarını yönetebilmeleri gerekir. Zafiyet alanları devasa sorunları davet edeceğinden gelecek nesillerin ödeyebileceği faturaların ortaya konmasının önüne geçilmelidir.

Çoğu hükümet için bütçe bir iken bazılarında değişik bütçeler bulunabilmektedir. Belli avantajları belli zümrelerin elinde tutan fonlar belki hızlı hareket etmeyi sağlayabilir ama küresel güçlerin etkin olduğu alanlarda kazanç-kayıp riskleri çok iyi hesaplanmalıdır. Şeffaflık ve ileri demokratik adımların tam atıldığı alanlarda halkın tümü ile bilinçli bir şekilde tüm kayaklara sahip çıkması demek aynı zamanda olacak her şeyin sorumluluğunu da üslenebilmek demektir. Belli zafiyetlerin oluştuğu “kayırılmış” fonların işletildiği sistemlerde bu tür sorumluluk paylaşımları belli vesayetler ortaya çıkartır. Yönetim zafiyetleri olarak karşımıza çıkabilir.

Amerika istediği zaman para basabilir veya piyasadan istediği miktardaki parayı geri çekebilir. Değişik coğrafyalardaki hükümetlerin bu gerçeğe göre pozisyon olmaları önemlidir. Politikaların üretilmesindeki zorluklar kapsayıcı olmalıdır; meydana gelebilecek piyasa bolluğunun ve daralmasının iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Örneğin para bolluğu zamanı yapılacak yatırımlarda eğitim, teknoloji üretimi, uzun vadeli yatırımların güvenceye alınması gibi bazı temel işlevler öne çıkarılmalıdır. Darlıkta sıkıntıya düşmemek için bunla önemlidir.

Yüksek vergi oranları gelişmeyi güçleştirmektedir. Hükümetleri düşük vergi oranları ile işletilir bir ekonomi yaratmaları maharettir.

Bilgi Verimliliğinin Yaygınlaştırılması

Bilgi Çağının getirilerini günlük yaşamda fazlasıyla hissediyoruz. E-ticaretin, akıllı el cihazlarımızdaki aplikasyanların getirdikleri, bürokrasinin zorluklarının çeşitli yazılımlarla ve servislerle azaltılması, ulaştırma ve haberleşmenin her türlü bilgiyi bir çırpıda önümüze serivermesi, üretime yeni bir boyut katabilecek robotların kendi aralarında konuşabiliyor olmaları, her türlü emtianın bütün veri tabanının içinde yazılı olması ve bununla birlikte talebe yönelik üretim ve tüketimin geliştirilebiliyor olması, gibi bir çok güncel konu bizleri Big Data konusuna çekmektedir.

Her türlü hizmet ve alışkanlık şekli değişim içindedir. Meslekler ve yaşama katkıları bağlamında önemleri dahi değişmektedir. Savunma-güvenlik, sağlık-sosyal, eğitim-öğretim, ekonomi-finans, ulaştırma-iletişim, sanayi-ticaret, enerji-verimlilik, üretim-tüketim, kalite-standart süreçleri, ödeme-borçlanma gibi konular her boyutuyla yeniden inşa edilmektedir.

Bu değişimde iki tür görüş öne çıkmaktadır. İlki, bütün bu değişim bilginin kıskanılması ile yürütülürse eksiklikler ve yanlış yönlendirmelerle gelişecektir. İkincisi, Big Data veya buna hükmedebilenler bizi daha kolay yönetir olacaklarından bilgi saklanmalıdır veya kaçırılmalıdır. Bu gibi düşüncelerin bir orta yolu bulunmalıdır. Bu orta yoldaki argümanlar verimliliğe ve insan ile çevrenin gelişmesine bağlı yönetilmelidir.

Küresel yönetimde inisiyatif her bilim ve teknolojiyi her türlü boyutu ile yönlendirenin elindedir. Diğerleri bu inisiyatifin politikasına tabidir. Bilim ve teknoloji için yapılacak her türlü yatırım bundan dolayı önemlidir.

Ülkede Durum

Bütün bunların sonunda, ülkemizde durum nedir, diye sormadan geçemeyeceğim. Elbette bir şeyler yapılıyor. Ama değişik coğrafyalarla belli karşılaştırmaları yapınca inanın süreçten pek emin olamıyorum. Daha iyi olma potansiyeli varken bunun değerlendirilmesi tamamen tüm toplumca istekli olmaya bağlı bir konudur.

Teknolojiye ve tüketime dönük olan hammaddeyi üretmekten bile aciz olduğumuzu, bu tür hammaddeyi yurtdışından almak zorunda kaldığımızı biliyoruz. Örneğin en çok kullanılan çeliğin ve alüminyumun belli türlerini dışarıdan alıyoruz. Uluslararası piyasada ürün bazında ifade edebileceğimiz standartlar yeterli değil. Finans sistemimiz küresel piyasalarda yatırımcıları gereği gibi çekemiyor. Küresel ticarette belirleyici değiliz. Çok belirgin konulara değiniyorum. Bunlar olmadıkça neyi ileri taşıyacağız ki? Ortada halen yapısal bir çok konu gecikmeden gerçekleştirilmeyi bekliyor. Tercihler yapılırken sürekli ilerisi düşünülmelidir.

Benim açımdan şu veya bu partinin, şu veya bu yöneticinin önemi yok; önemli olan sağlam hükümetler, bürokrasi ve liderler olması ve belirtilen konulara ne şekilde çözüm getireceklerinin ikna edici şekilde uygulanmasıdır. Acaba geleceğin sorunları için başarı şansımız nedir? Ben buna bakıyorum. Günü kurtarmaya dönük, vasıfsızlık ve tembellik üreten türden işlere hiç bakmıyorum.

Bir diğer konu da düşünce alanında olacak. Yerküreye ve tüm boyutlarıyla gerçekleşen bu gelişmelere hangi açılardan bakıldığıdır. Maalesef yeterince ileri bakamadığımızı, hatta bazı alanlarda gerilere baktığımızı düşünmekteyim. Üstelik elimizdeki modern araç gerecin üretilmesi, pazarlanması, kullanılması, yenilenmesi gibi küresel süreçleri iyi biliyoruz. Buna rağmen dünyada olup biten her şeyi inkar eden bir üslupla konuşmayı ve basit çıkarları savunmak amacıyla hayali bir takım konuların üretilmesini hayretle karşılıyorum. Neden çalışıp üretmekten kaçıyoruz ve buna mazeret üretmek için temel değerlerimizi kişisel çıkarlarımıza alet ediyoruz?

Sonuç

Bu dört başlık, insana odaklanmak, teşviklerin yönetilmesi, doğrudan çözümleyici bir sistemin inşası, bilgi verimliliğinin yaygınlaştırılması, bizleri ideal bir sisteme kavuşturmayacaktır. Ancak zamanın gerekliliklerini takip edebilmek ve geri kalmamak için önemli olacaktır. En önemlisi sorumluluk sahibi olmanın gereğini yapabilmektir.

[1] McKinsey Global Institute, Richard Dobbs, James Manyika, Jonathan Woetzel, No Ordinary Disruption, The Four Global Forces Breaking All the Trends, Public Affairs, Amazon, Barnes & Noble, May 2015.

Exit mobile version