Site icon Politik Merkez

Küresel Senkron Sorunu

Okuyucu

ABD ve karşısında dünya, Türkiye, politikalar ve ekonomiler, daha ne varsa, hepsi bir senkronizasyona tabiler. Rusya ve Çin gibi güçler ABD’nin bu senkronize etme politikalarına karşı olan taraftalar. “Eğer bu bir ayarlama ise neden ABD, Biden, Amerikan elitleri bunu yapıyor ki?” diyen bir başka dünya var. Gerilim artıyor… Bunu fark edebiliyoruz?

2021 yılı başından itibaren daha belirgin ortaya çıktı, buna “post-covid” dönemi de demek mümkün, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) farklı bir politika izliyor.

Amerika dışındaki kesimler, Türkiye’dekiler dahil, “Bir seçim oldu, Donald Trump vardı, o gitti, Joe Biden başa geldi, o bildiğimiz Amerika, o gider bu gelir, normaldir, ne var bunu anlamayacak?” Bir başka açıdan değerlendirenler, “Emperyalist Amerika her dönem (örneğin) Türkiye’ye karşıydı, bugün de saldırıyor, normaldir, ne var bunu anlamayacak?” diyorlar. Bu tip açıklamalar yapılıyor. Peki, bunları ifade edenler konunun detayını açıklayabiliyorlar mı? Bugün ne değişti?

Başından itibaren Biden için, “küreselcilerin temsilcisi” tanımı yapıldı. Elbette küreselleşme tanımını bilmeyen yok. Ancak, Dördüncü Sanayi Devrimi ile beraber ve post-covid’de küreselleşmenin politik uygulamasında bugünün senkronizasyon meselesini açıklamak başka bir iş olsa gerekir. Bu “bileşenler bütünü” tamı tamına anlaşılmadı ki bugün hem Biden’ın Çin ve Rusya ile sürdürdüğü rekabeti veya Türkiye gibi ülkelere karşı politikalarını doğru noktalarıyla tartışabilelim. 

Bu arada, Biden “müesses nizam” ile barışık hareket ediyor, not edelim. Ben de bir ironi yapayım: “Amerikan demokrasisi seçerse işte böyle seçer!” 

Mukayeseye referans olsun diye bir önceki “uluslararasıcı” ve Cumhuriyetçi ABD yönetiminin uygulamasını ortaya koyalım. Çok kısa: Trump, Amerika’nın meselelerini savaşla değil, ticari metotlarla çözüleceğine ve içeride iş imkânı yaratmanın yararına inanıyordu, küresel rekabeti öngörüyordu. Önemlisi, bu politikaları ile Rusya ve Çin’e alan açtı ve rekabette Amerika’yı öne geçirecek bir yöntem değildi yaptıkları, tam tersine sonuçlar vermekteydi. Üstelik dünyada otoriter ve popülist yönetimlerin yaygınlaşacağı bir ortam oluştu. Trump, bu ısrarıyla beraber içeride müesses nizamla ters düştü.

Biden yönetiminin tarzı ve yöntemi ne? Şimdiden gördüğümüz o “küreselci” politikaları sıralayalım:

Küresel güç ABD’nin Başkanı Biden yönetiminin Türkiye ölçeğinde politik izdüşümü nasıl? Bakın yaklaşık bir yıl oluyor Biden işbaşına geleli ve tamam, NATO zirvesinde kısa bir görüşme olacak ama aslında bugüne dek Beyaz Saray Türk diplomasisine mesafeli oldu. Bunun nedenleri açıktı. Türkiye de rahatsızlıklarını dile getirdi. bazılarını sıralayalım: Biden’ın Ermeni (sözde) soykırım tasarısını oylaması, S-400 ve F-35 meseleleri, ABD’nin FETÖ’ye, SDG’ye (YPG) verdiği desteği ve Suriye kuzeyine bir garnizon devletçik kurma projesini sürdürmesi… Bütün bu hususlar, bir önceki Demokrat Başkan Barack Obama zamanında Biden’ın Başkan Yardımcısı olduğu zaman başlatılan ABD politikalardır. Bunlar kadar önemli, Biden işbaşına gelmeden hemen önce, siyasi sürecin en başından itibaren çok iyi tanıdığı Recep Tayip Erdoğan’a karşı olduğunu açıkladı, Beyaz Saray’a geçer geçmez de Türkiye’ye yönelik psikolojik baskı uygulamaya başladı. Türkiye’den gelen diplomatik mesajları bile açmamaya, cevap vermek zorunda kalmamaya ve görüşmeleri geciktirmeye çalıştı. Bu net bir tavırdır.

Bölgesel güç Türkiye ne yaptı? Bir kere, “Dünya beşten büyüktür!” dedi. Diplomasi için sabır gösterdi. Kendi planladıklarını gerçekleştirmeye devam etti. Savunduğu konularda geri adım atmadı ve kararlı duruş sergiledi. Bu da bir tavır. 

İşte 14 Haziran’da Brüksel’de yapılacak görüşme bu anlayış ve şartlarla olacak. NATO değişti bile. Genel Sekreter Jean Stoltenberg yeni politikayı NATO 2030 olarak açıklayacak. 

Dördüncü Sanayi Devrimi ile beraber ve post-covid’de küreselleşmenin politik uygulamasında bugünün senkronizasyon meselesini bilerek siz söyleyin, Erdoğan ve Biden görüşmesinden ne beklemeliyiz? Ben söyleyeyim, “çalışacağız” denir. 

Güç mücadelesinde tarafların niyetleri gözden geçirilir, ama önemli adım sahaya aktarılabilen kapasitesi ve performansıdır asıl belirleyici olan. Bu durumda ilişkileri sadece Türkiye bağlamında düşünmezsek, küresel çapta bu merkezden bakarak, sahada olacaklar açısından görmek gerekir. Bundan dolayı her adımda değerlendirmeler yapılır. Ama değerlendirmeleri yapanlara ben buradan bir hatırlatma yapmak istedim, bugün olanın adı, küresel senkron sorunudur.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version