Site icon Politik Merkez

Analiz: Türk-Rus Krizi ve Yeni Ortadoğu

analiz-turk-rus-krizi-ve-yeni-ortadogu

Analiz: Türk-Rus Krizi ve Yeni Ortadoğu

Okuyucu

Kısa süre içinde gelişen bu çok önemli konu ile ilgili ciddi bir analiz yapılmalıdır. Önce bir genel değerlendirme yapalım. Burada gelişmelere ait kısa notlar verdikten sonra “kim ne kazanır ve ne kaybeder” şeklindeki değişkenlere dair değerlendirmelerde bulunalım. Ardından analize geçelim. Belli tanımları ve olasılıkları öngördükten sonra “iyi veya kötü” şeklindeki iki değişkeni “Esad varken ve Esad sonrası” gelişmelerle açıklayalım. Türkiye açısından gerekli bazı soruları sorarak analiz kısmını tamamlayalım. Sonuçta bir değerlendirme yaparak konuyu eksiksiz şekilde tanımlamış olalım.

Krize Yönelik Genel Durum Değerlendirmesi

Türkiye-Suriye sınırında düşürülen Rus uçağı ile dünya gündemine taşınan olay küçümsenecek cinsten değildir. Sadece Türkiye ve Rusya değil, Rus ve Batı (ABD, NATO ve diğer aktörler) standartları, silahları ve çıkarları karşı karşıya gelmiştir. Tarih bu tip kendisi küçük, etkisi büyük hadiselerle doludur. Örneğin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın bir Sırp Milliyetçisi tarafından kurşunlanması I. Dünya Savaşı’nı başlatmış idi. Bir Rus uçağı düşürüldü diye elbette bir başka savaş çıkacak değildir. Hem bugün bu tür dünya savaşları şablonu da işlememektedir. Ama Yeni Ortadoğu ancak bu tür komplike, çıkmazı çok ve hassas dengeler üzerine kurulu olaylarla şekillenir.

Çünkü Yeni Ortadoğu’da;

Konuya bu değerde bakmak gerekmektedir.

Rus-Türkiye Krizi ile ilgili Fransa’da yapılan İklim Zirvesi içindeki açıklamalarla, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in beyanlarını dikkate alsak bile bakın ortaya neler çıkıyor?

Özetlersek, Suriye’de Esad rejiminin değiştirilmesi sürecinin diğer yüzünde iki başka ve önemli durum birlikte öngörülüyor:

Rusya’nın Kırım’ı işgali sonrası Amerika’nın petrol fiyatlarını düşüren tedbirleri alması dikkat çekmiş idi. Küresel bu hamle ile Rusya’nın petrolden kazancı neredeyse yarıya inmiş oldu. Batı’nın Rusya’ya yönelik ticari yaptırımlar ve ambargo uygulamaları halen devam etmektedir.

Batı güçleri Suriye konusunda Ukrayna’daki gibi Rusya’yı boş bırakma hatasını tekrarlamamayı, hatta daha dikkatli davranmayı hedeflemektedir. Çünkü Rusya dikkatli davranılması gereken bir güçtür.

Suriye coğrafyasında IŞİD’e yönelik harekatların ötesine geçen Rusya, Esad rejimini korumak adına, Batı’nın desteklediği muhalif güçlere de taarruz eden taraf oldu. Bu bölgedeki Batı’nın desteğine de karşı gelmek anlamı taşıyordu.

Batı özellikle Paris terör saldırısından sonra bölgeye çok sayıda gemi (uçak gemisi dahil,) göndermiştir. Kıbrıs’taki İngiliz üssü Fransa’nın da kullanımına açılmıştır. Batı uçakları Türk hava sahasını kullanabilmektedir.

Türkiye tarafından Rus uçağının düşürülmesi öncesi Amerika bazı tedbirler aldı, sonrasında ise ortamı germeyecek türden bir diplomatik süreç başlattı. Amerika IŞİD’le mücadele kapsamında Türkiye ile yürüttüğü işbirliği sürecinin devamı olarak İncirlik ve Diyarbakır’a bazı yeni tesisler açtı, sistemler ve savaş uçakları intikal ettirdi.

Buna karşılık Rusya, Suriye’deki askeri varlığını artırdı. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını artırması da gösteriyor ki, asıl konu ne Esad ne de IŞİD olmaktadır. Asıl konu Rusların Suriye’den çekilmesinin sağlanması olabilir. Batı’nın zaman içinde bunu gerçekleştirmesi demek, mevcut şartları belli fırsatlarla kontrollü şekilde yönetmek anlamı taşır.

Önce, yeni bir Ortadoğu için engel teşkil edebilecek değerde en önemli aktörlerin kimler olabileceğini düşünelim. Biri Rusya, diğeri ise Türkiye’dir, değil mi?

Bu iki aktör, Rusya ve Türkiye üzerinden düşünelim. “Eğer bu iki aktör önemli ise küresel ve bölgesel politik çıkarlar bakımından kazançlar/kayıplar ne olur?” diye başka bir sorunun cevabını arayalım. Şimdi bu doğrultudaki düşüncelerle değişik tarafların aklından neler geçiyor olabilir, bunlar üzerine değişik fikirler ortaya atalım.

Dünya o Büyük Savaşların olduğu günkü gibi değildir. Dünya küreselleşme ile koca bir “köy” halindedir. Etkileşimler sanal alanda ve bilgi yönü güçlü birçok konu ile çözülürken ve uluslararası hassasiyetlerde “yumuşak güç” odaklı yaptırımlar sürdürülüyorken, Türkiye ve hatta Rusya önemli bir şeyi mi kaçırdı dersiniz? Eğer yeni bir Ortadoğu’dan söz edilecekse, hassas iki aktör olan Türkiye ve Rusya, buraya ilgi gösteren bütün cephelerce idare edilecektir, öyle değil mi? Başta Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkeler olmadan bir yere varılabilir mi? Atlantik İttifakı’nın dahi bütçesinin nasıl karşılandığını bilmeyen var mı?

Kısaca olanlara bakalım:

Genel anlamda Rusya’nın Suriye’deki varlığından doğan fiili bir durum var ki, bu asla akıllardan çıkarılamayacak değerdedir. Doğu Akdeniz’in savunması açısından Rusya’nın Suriye’de bulunması Türkiye açısından pek kabul edilebilir bir konu değildir, ama örneğin İsrail daha fazla rahatsız olan bir ülkedir. Doğu Akdeniz coğrafyasında menfaati olan başka ülkelerin de Rusya’dan rahatsızlığı söz konusudur. Dolayısıyla şimdiden bölgede, Türk ve İsrail gemilerinin dışında, Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman ve Danimarka gemileri vardır.

Peki, o zaman kim kimi, neye zorluyor? Bunu değerlendirmek için pek çok soru sormamız gerekiyor. Değişik şekillerde konuyu irdeleyecek bir yöntem arayalım. Bu yöntem konuyu etraflıca analiz etmekle olacaktır.

Analiz

Hangi Taraf Daha Kırılgan?

Bu genel bakışla Türkiye, Rusya’ya göre daha kırılgan görünüyor. Türkiye’yi bu kırılgan halden çıkaracak yine Batı’dır.

Ellerindeki Kartlar Neler?

Bu genel bakışla Rusya’nın Türkiye’ye daha fazla sorun yaratabileceği görünüyor. Ancak geri planda Batı olmak kaydı ile NATO ağırlıklı uygulanacak yöntemler Rusya’ya karşı duruşu biraz daha destekleyebilir.

ABD ve NATO Ne Yapar?

ABD böyle bir ortamda Rusya ile sıcak çatışmanın çıkmaması için elinden geleni yapar. ABD her ne olursa olsun Rusya ile ve özellikle nükleer silahların tetiğine dokunacak bir işe sebep olunmasını göze almayacaktır. O halde ABD “yumuşak güç” unsurlarının tamamını, genişletilmiş ve yeni tekniklerle hazırlanmış biçimlerde uygular. Ekonomik açıdan başta petrol fiyatlarını düşük seviyede tutmasının Rusya’yı ne denli zor duruma düşürdüğünü görmüşken başka ekonomik kıskaçlar yaratılacak tarzda arayışlarını yoğunlaştıracaktır.

NATO zaman kazanmayı tercih eder. Rusya’nın tüm askeri hamlelerini yapmasını bekler. Bundan sonra askeri ve diplomatik kararlarını yoğunlaştırır. Askeri olarak yine yapacağı iş caydırıcı olmakla ilgilidir.

ABD ve NATO gücü ile birlikte Fransa, İngiltere ve diğer ilgili ülkeler IŞİD gibi örgütlere karşı terörle mücadele konuları için yoğunlaşırlar. Bu amaç bile bahse konu ülkelerin bölgeye güç toplaması için yeterli bir gerekçe olacak niteliğe sahiptir. Bakılırsa belli tehditlere karşı hazırlıklar artarak devam etmektedir.

Ancak şu gerçektir, temkinli davranmak en önemli tedbir olacaktır. Türkiye gibi Soğuk Savaş zamanında da bir ileri karakol ülkesi sıfatına sahip olan bir müttefik ülke, Batı için sıcak bölgelerde ileri sürülebilecek çok önemli bir aktör halinde kabul görebilir. İsrail ise olanca gücüyle sakinliğini muhafaza edecektir. Kendine yönelik bir saldırı olursa sadece o noktaya karşı bir hamle yapıp geri çekilmeyi yeğleyecektir. İsrail her şey olup bittikten sonra durumu olanca gücüyle lehine dönüştürecek fırsatı kollayacaktır.

Türkiye Açısından Senaryolar Nelerdir?

Türkiye İçin Asıl Sorular Neler?

Değerlendirme

İşletme okuyanlar, John Forbes Nash’in meşhur Mahkum Teorisi’ni bilirler. Burada bir Rus ve bir Türk, tıpkı bu teoride olduğu gibi hapishanededir ve onlar kendilerini kurtarmak adına birbirleri aleyhine karşı ne söylerlerse söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini kurtaramayacaklar ve sonuç her ikisinin de aleyhine gelişecek mahiyettedir.

Bu kadar basit bir durumun oluşacağını bu iki karizmatik lider bilmeliler idi! Türkiye ve Rusya üç-beş sene evvel bütün bunları öngörüp bu duruma düşmemeliydiler, değil mi? “Beni Şangay İşbirliği Teşkilatına almayacak mısın?” diyen bir lidere diğeri, “Önce güven artırıcı şu tedbirleri alalım, al sana benim özel telefonum, acil hallerde ararsın…” demeyi unuttu mu acaba? Hem de bu dijital çağda!

Ancak meydana gelen olayın teknik yönü incelenirse, uçağın düşürülmesi hesap edilen bir sürecin sonunda meydana gelmiş olabilir. Bunun önemi belki de yoktur. Olan oldu bir kere!.. Burada teknik konulardan daha çok şimdi gelinen noktada “stratejik caydırıcılık” ve “kriz yönetimi” süreçleri önemli oldu.

İlk bakışta Rusya ve Türkiye birlikte zor durumda görünüyorlar, daha yakından bakılırsa, “Rusya hem kendisi hem de bölge açısından önemli kararlar vermek zorunda!” denebilir.

Bu ülkelerin genel ağırlıklarına bakılırsa zamanla aralarında bir ayrışma olacağı görülebilir. Bu yöndeki bir değerlendirme ile bakalım: Rusya Suriye’den çıkıp gitse, bazı ekonomik sıkıntılı süreçler geçirse de bu durumu sindirebilir. Buna karşılık Türkiye’nin değişik yönleriyle daha kırılgan bir ülke olduğu göz önüne alınırsa, istemediği şartlarla karşılaşma ihtimalinin varlığı gözden uzak tutulmamalıdır. Yani Nash’in teorisine göre (mecazen) biri on yıl yatarsa, diğeri sekiz yıl yatar.

Neler yapılmalıdır?

Not: Görsel DonkeyHotey’e aittir. (Flickr.com)

Exit mobile version