analiz-turk-rus-krizi-ve-yeni-ortadogu
Analiz: Türk-Rus Krizi ve Yeni Ortadoğu

Analiz: Türk-Rus Krizi ve Yeni Ortadoğu

2 Aralık 2015
Okuyucu

Kısa süre içinde gelişen bu çok önemli konu ile ilgili ciddi bir analiz yapılmalıdır. Önce bir genel değerlendirme yapalım. Burada gelişmelere ait kısa notlar verdikten sonra “kim ne kazanır ve ne kaybeder” şeklindeki değişkenlere dair değerlendirmelerde bulunalım. Ardından analize geçelim. Belli tanımları ve olasılıkları öngördükten sonra “iyi veya kötü” şeklindeki iki değişkeni “Esad varken ve Esad sonrası” gelişmelerle açıklayalım. Türkiye açısından gerekli bazı soruları sorarak analiz kısmını tamamlayalım. Sonuçta bir değerlendirme yaparak konuyu eksiksiz şekilde tanımlamış olalım.

Krize Yönelik Genel Durum Değerlendirmesi

Türkiye-Suriye sınırında düşürülen Rus uçağı ile dünya gündemine taşınan olay küçümsenecek cinsten değildir. Sadece Türkiye ve Rusya değil, Rus ve Batı (ABD, NATO ve diğer aktörler) standartları, silahları ve çıkarları karşı karşıya gelmiştir. Tarih bu tip kendisi küçük, etkisi büyük hadiselerle doludur. Örneğin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand’ın bir Sırp Milliyetçisi tarafından kurşunlanması I. Dünya Savaşı’nı başlatmış idi. Bir Rus uçağı düşürüldü diye elbette bir başka savaş çıkacak değildir. Hem bugün bu tür dünya savaşları şablonu da işlememektedir. Ama Yeni Ortadoğu ancak bu tür komplike, çıkmazı çok ve hassas dengeler üzerine kurulu olaylarla şekillenir.

Çünkü Yeni Ortadoğu’da;

  • Rus askeri olsun istenmiyor,
  • Devletlerin Batı tipi silahlanma projelerini sürdürmesine dikkat ediliyor,
  • Serbest piyasa ekonomisinin hakim kılınması garanti edilmeye çalışılıyor,
  • Bazı sınır düzeltmeleri yapmak isteyen taraflar var,
  • Diktatörlük rejimlerinin kontrol edilmesine özen gösteriliyor.

Konuya bu değerde bakmak gerekmektedir.

Rus-Türkiye Krizi ile ilgili Fransa’da yapılan İklim Zirvesi içindeki açıklamalarla, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in beyanlarını dikkate alsak bile bakın ortaya neler çıkıyor?

  • Batı dünyası Irak ve Suriye’de bir “savaştayız” demektedir. Bu kapsamda görünen “düşman” IŞİD’dir (ISIS, DAEŞ).
  • NATO Dışişleri Bakanları Tük-Rus gerginliğinden dolayı ortak bir karar aldı ve Türkiye’yi koruyacaklarını açıkladılar. Güvenliği artırıcı ek önlemlerin alınacağı açıklandı. Bu cepheden yaklaşılırsa Türkiye’den dolayı NATO’ya “tehdit” Rusya’dır. Demek ki NATO “kriz” yönetimi safhası için harekat merkezlerine işlerlik kazandırdı.
  • NATO kapsamından Danimarka ve Almanya Doğu Akdeniz’e savaş gemisi gönderiyor. Danimarka gemisi Elektronik Harp kabiliyetlidir. Mevcutların ise sayısı artırılıyor. İngiltere ve Almanya Türkiye’ye (İncirlik) uçak konuşlandıracak. İspanya’nın Patriot bataryası göreve bir yıl daha devam edecek. Anlaşılan her geçen gün bölgedeki silahlanma artış gösteriyor.

Özetlersek, Suriye’de Esad rejiminin değiştirilmesi sürecinin diğer yüzünde iki başka ve önemli durum birlikte öngörülüyor:

  • Savaş: Düşman-IŞİD’e karşı.
  • Kriz: Tehdit-Rusya’ya karşı.

Rusya’nın Kırım’ı işgali sonrası Amerika’nın petrol fiyatlarını düşüren tedbirleri alması dikkat çekmiş idi. Küresel bu hamle ile Rusya’nın petrolden kazancı neredeyse yarıya inmiş oldu. Batı’nın Rusya’ya yönelik ticari yaptırımlar ve ambargo uygulamaları halen devam etmektedir.

Batı güçleri Suriye konusunda Ukrayna’daki gibi Rusya’yı boş bırakma hatasını tekrarlamamayı, hatta daha dikkatli davranmayı hedeflemektedir. Çünkü Rusya dikkatli davranılması gereken bir güçtür.

Suriye coğrafyasında IŞİD’e yönelik harekatların ötesine geçen Rusya, Esad rejimini korumak adına, Batı’nın desteklediği muhalif güçlere de taarruz eden taraf oldu. Bu bölgedeki Batı’nın desteğine de karşı gelmek anlamı taşıyordu.

Batı özellikle Paris terör saldırısından sonra bölgeye çok sayıda gemi (uçak gemisi dahil,) göndermiştir. Kıbrıs’taki İngiliz üssü Fransa’nın da kullanımına açılmıştır. Batı uçakları Türk hava sahasını kullanabilmektedir.

Türkiye tarafından Rus uçağının düşürülmesi öncesi Amerika bazı tedbirler aldı, sonrasında ise ortamı germeyecek türden bir diplomatik süreç başlattı. Amerika IŞİD’le mücadele kapsamında Türkiye ile yürüttüğü işbirliği sürecinin devamı olarak İncirlik ve Diyarbakır’a bazı yeni tesisler açtı, sistemler ve savaş uçakları intikal ettirdi.

Buna karşılık Rusya, Suriye’deki askeri varlığını artırdı. Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını artırması da gösteriyor ki, asıl konu ne Esad ne de IŞİD olmaktadır. Asıl konu Rusların Suriye’den çekilmesinin sağlanması olabilir. Batı’nın zaman içinde bunu gerçekleştirmesi demek, mevcut şartları belli fırsatlarla kontrollü şekilde yönetmek anlamı taşır.

Önce, yeni bir Ortadoğu için engel teşkil edebilecek değerde en önemli aktörlerin kimler olabileceğini düşünelim. Biri Rusya, diğeri ise Türkiye’dir, değil mi?

  • Suriye’de askeri üsleri olan Rusya ve Suriye’ye sınırı olan Türkiye bu anlamda önemli midir? Hem yakın zaman öncesinde Rusya, Batı’nın önemsediği Ukrayna/Kırım’a bir oldubitti ile yerleşmişti. Ayrıca Rusya’nın siciline bakılırsa başka zamanlarda ve yerlerde bu tip oldubittileri sürekli yapmaktadır. Rusya’nın Suriye’de bulunması demek, sürekli dikkat edilecek bir gücün varlığı demek oluyor.
  • Ya Türkiye? Bölgede İsrail’e en büyük rakipten biri İran, diğeri de Türkiye’dir. Türkiye son yıllarda Sünni İslam kimliği ile bölgesel liderlik politikaları yaparak Batı’ya ters düşen bir görünüm almıştır. Filistin’e de, Suriye’ye de aynı bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Üstelik Irak-Türkiye sınırındakine benzer şekilde, Suriye-Türkiye sınırına konacak bir Kürt Özerk Yapısına Türkiye iç meselesi gördüğü PKK ve ayrılıkçı Kürtlerden dolayı karşıdır.

Bu iki aktör, Rusya ve Türkiye üzerinden düşünelim. “Eğer bu iki aktör önemli ise küresel ve bölgesel politik çıkarlar bakımından kazançlar/kayıplar ne olur?” diye başka bir sorunun cevabını arayalım. Şimdi bu doğrultudaki düşüncelerle değişik tarafların aklından neler geçiyor olabilir, bunlar üzerine değişik fikirler ortaya atalım.

  • Amerika olaya nasıl bakmış olabilir? “Konu Suriye değil, Ortadoğu coğrafyasıdır. Irak ve Kürt projesi henüz tamamlanmadı. Bir plan üzerine süreç işletiliyor. Halen Suriye’de Ruslar var. Rusya nükleer güce sahip. Bölgede halen Rus silahları kullanılıyor. Köklü bir yapı kurulması gerekiyor…”
  • NATO ne düşünmüş olabilir? “Evet, Türk sınırı Atlantik ittifakının sınırıdır ama ortada Rusya ile savaşacak kadar ileriye taşınabilecek bir sıcak durum var mı, yoksa bu bir kriz yönetimi konusu mu, kriz NATO çıkarlarına göre başka türlü çözülebilir mi, belli intikalleri yapıp caydırıcı olunsa bu yetmez mi?..”
  • Türkiye, Suriye olayına nasıl bakmış olabilir? “Esad gider, demokratik seçimler yapılır ve işler yürür. Hatta yeni Suriye yönetimi ile ekonomik ilişkiler daha geniş ölçülerde geliştirilir…”
  • Ortadoğu’da 1950’den itibaren Araplara karşı pek çok savaş kazanmış, bölgede tarihi emelleri olan İsrail ne düşünüyor olabilir? Acaba Türkiye, İsrail’i yok mu saydı, Suriye’yi kendi haline bırakacağını mı varsaydı? Türkiye’ye göre; Küresel siyaseti en üst seviyede yapan, ABD’de güçlü bir lobiye sahip, nükleer kabiliyeti olan ve güçlü askeri ve teknolojik imkanları olan İsrail, Suriye ve hatta Ortadoğu’daki gelişmeleri yok mu sayacaktı? İsrail, “Nasıl olsa en son kazanan ben olacağım, Amerika, İngiltere, Fransa, Kürtler ve diğerleri devrede…” diye düşünmüş olabilir.
  • Ya bölgedeki Rus varlığı ne ifade ediyor? Türkiye, “Suriye’den Esad giderse Ruslar da gider,” diye mi düşündü? Nükleer kabiliyeti ve güçlü askeri yapısı olan Rusların Suriye’de varlık göstermeye devam etmesinin bir anlamının olmadığını mı değerlendirdi? Suriye’deki Rusların varlığı, Süveyş ve Kızıldeniz, enerji bölgeleri, İsrail, Kıbrıs, Ortodoks Alemi ve Arap Alemi açısından bir değer taşımıyor mu? Ruslar bütün bu çıkar alanlarından bir çırpıda çıkar gider mi? Rusya, “Suriye’den çıkmaya zorlasalar da asla çıkmam, gerekirse her türlü fırsatı değerlendiririm,” der.
  • Türkiye, “İran’ın Suriye’ye sınırı yok, burada işi de olmaz,” diye mi düşünüyor?
  • Yoksa Türkiye, “Ortadoğu’da bir şeyler oluyor, ben de işin içinde tam anlamıyla bulunmalıyım, bana sormadan kimse yeni bir şekil verme işine kalkışamasın,” diye mi hesap ediyor? Örneğin Türkiye, “Bir sorun olursa NATO derhal devreye girer, ne de olsa 5. Madde var,” diye mi düşünüyor. Türkiye politikasını salt bu şekilde mi belirledi ve diplomasisini buna göre mi yönlendirdi? İkili zirveler ve önemli görüşmelerde Türkiye’ye söylenen başka ciddi açıklamalar ve bilgilendirmeler yapılmıyor mudur?
  • Rusya ne düşünmüş olabilir? “Konu Esad ve IŞİD değildi, biliyordum, ama bu kadar da ileri gidileceğini ve uçağımı düşüreceklerini aklıma getirmemiştim,” mi dedi acaba?

Dünya o Büyük Savaşların olduğu günkü gibi değildir. Dünya küreselleşme ile koca bir “köy” halindedir. Etkileşimler sanal alanda ve bilgi yönü güçlü birçok konu ile çözülürken ve uluslararası hassasiyetlerde “yumuşak güç” odaklı yaptırımlar sürdürülüyorken, Türkiye ve hatta Rusya önemli bir şeyi mi kaçırdı dersiniz? Eğer yeni bir Ortadoğu’dan söz edilecekse, hassas iki aktör olan Türkiye ve Rusya, buraya ilgi gösteren bütün cephelerce idare edilecektir, öyle değil mi? Başta Amerika, İngiltere ve İsrail gibi ülkeler olmadan bir yere varılabilir mi? Atlantik İttifakı’nın dahi bütçesinin nasıl karşılandığını bilmeyen var mı?

Kısaca olanlara bakalım:

  • Putin, Erdoğan’ın üstüne geldi, Türkiye IŞİD’e yardım ediyor dedi, Batı’nın desteklediği muhaliflere ve özelde Türkmenlere ateş etti, uçaklarla ve dronlarla sınırı defalarca ihlal etti.
  • Erdoğan ise Putin’in uçağını düşürerek onu (bir anlamda) küçük düşürdü. İki ülke arasında savaş sebebi dahi olabilecek, ileri tarihlerde sürekli akıllarda kalacak ve ikili ilişkilere yansıyacak değerde, telafisi zor bir durum meydana geldi.

Genel anlamda Rusya’nın Suriye’deki varlığından doğan fiili bir durum var ki, bu asla akıllardan çıkarılamayacak değerdedir. Doğu Akdeniz’in savunması açısından Rusya’nın Suriye’de bulunması Türkiye açısından pek kabul edilebilir bir konu değildir, ama örneğin İsrail daha fazla rahatsız olan bir ülkedir. Doğu Akdeniz coğrafyasında menfaati olan başka ülkelerin de Rusya’dan rahatsızlığı söz konusudur. Dolayısıyla şimdiden bölgede, Türk ve İsrail gemilerinin dışında, Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman ve Danimarka gemileri vardır.

Peki, o zaman kim kimi, neye zorluyor? Bunu değerlendirmek için pek çok soru sormamız gerekiyor. Değişik şekillerde konuyu irdeleyecek bir yöntem arayalım. Bu yöntem konuyu etraflıca analiz etmekle olacaktır.

Analiz

Hangi Taraf Daha Kırılgan?

  • Rusya: Coğrafyası Türkiye’den çok fazla büyüklükte ve nüfusu fazla. Silahlı gücü fazla, kendisi silah üreticisi ve nükleer gücü var. Halkı otoriter bir yaşama alışık. Politikacılar tarafından bir baskı uygulandığında halk bunu yadırgamıyor. Ülkede demokratik ve insan hakları dışı bir tutum sergilense Batı bunu normal karşılayabilir.
  • Türkiye: Halen güneydoğu bölgesinde Kürt sorunu çözülemedi. Etnik ve mezhep sorunu politik düzeni etkiliyor. Ekonomi kırılgan ve küresel ticarete ve finans hareketlerine çok dikkat etmeli. Batı her bir politik tutumu ileri düzeyde eleştirmekte ve halk bundan olumsuz şekilde etkilenmektedir.

Bu genel bakışla Türkiye, Rusya’ya göre daha kırılgan görünüyor. Türkiye’yi bu kırılgan halden çıkaracak yine Batı’dır.

Ellerindeki Kartlar Neler?

  • Putin’in Türkiye’ye yönelik oynayabileceği kartlar: Çok yönlü Kürt kartı (PKK, PYD; silah, politika vb). IŞİD kartı. İktidarı itibarsızlaştırma kartı (propaganda, diplomasi vb). Enerji kartı (boru hatları projesi, doğal gaz, nükleer santral vb). Ekonomik kart (turizm, inşaat, ticaret vb). Askeri güç kullanma kartı. İran kartı. Kısmen İsrail kartı.
  • Erdoğan’ın Rusya’ya yönelik oynayabileceği kartlar: Kırım kartı. Suriye kartı (Esad’a destek, Orta Doğu’da askeri varlığı vb). İktidarı itibarsızlaştırma kartı (propaganda, diplomasi vb). Ekonomik kart (ticaret, ortak projeler vb). NATO kartı. Boğazlar kartı.

Bu genel bakışla Rusya’nın Türkiye’ye daha fazla sorun yaratabileceği görünüyor. Ancak geri planda Batı olmak kaydı ile NATO ağırlıklı uygulanacak yöntemler Rusya’ya karşı duruşu biraz daha destekleyebilir.

ABD ve NATO Ne Yapar?

ABD böyle bir ortamda Rusya ile sıcak çatışmanın çıkmaması için elinden geleni yapar. ABD her ne olursa olsun Rusya ile ve özellikle nükleer silahların tetiğine dokunacak bir işe sebep olunmasını göze almayacaktır. O halde ABD “yumuşak güç” unsurlarının tamamını, genişletilmiş ve yeni tekniklerle hazırlanmış biçimlerde uygular. Ekonomik açıdan başta petrol fiyatlarını düşük seviyede tutmasının Rusya’yı ne denli zor duruma düşürdüğünü görmüşken başka ekonomik kıskaçlar yaratılacak tarzda arayışlarını yoğunlaştıracaktır.

NATO zaman kazanmayı tercih eder. Rusya’nın tüm askeri hamlelerini yapmasını bekler. Bundan sonra askeri ve diplomatik kararlarını yoğunlaştırır. Askeri olarak yine yapacağı iş caydırıcı olmakla ilgilidir.

ABD ve NATO gücü ile birlikte Fransa, İngiltere ve diğer ilgili ülkeler IŞİD gibi örgütlere karşı terörle mücadele konuları için yoğunlaşırlar. Bu amaç bile bahse konu ülkelerin bölgeye güç toplaması için yeterli bir gerekçe olacak niteliğe sahiptir. Bakılırsa belli tehditlere karşı hazırlıklar artarak devam etmektedir.

Ancak şu gerçektir, temkinli davranmak en önemli tedbir olacaktır. Türkiye gibi Soğuk Savaş zamanında da bir ileri karakol ülkesi sıfatına sahip olan bir müttefik ülke, Batı için sıcak bölgelerde ileri sürülebilecek çok önemli bir aktör halinde kabul görebilir. İsrail ise olanca gücüyle sakinliğini muhafaza edecektir. Kendine yönelik bir saldırı olursa sadece o noktaya karşı bir hamle yapıp geri çekilmeyi yeğleyecektir. İsrail her şey olup bittikten sonra durumu olanca gücüyle lehine dönüştürecek fırsatı kollayacaktır.

Türkiye Açısından Senaryolar Nelerdir?

  • Kötü Senaryo Nedir?
    • I. Safha: Esad’lı dönem
      • Türkiye Kuzey Suriye’ye adımını atamayacak hale nasıl getirilebilir?
        • Rusya ile karşılaşmamak için ABD Suriye’de kara harekatını ve güvenli bölge oluşturulmasını istemez.
        • PYD’ye başta ABD olmak üzere değişik kesimlerden destek verir.
        • Suriye’de Türkmenler zayıf düşürülür ve Türkiye ile irtibatı kesilir.
        • Türkiye’de iç meseleler çözülemez, hatta giderek daha da artış gösterir, birçok kent merkezinde terör faaliyeti artar, PKK bu yöndeki çabalarını ağırlık verir, diğer taraftan devletin güvenlik dahil bölgedeki otoritesini zayıflatacak eylemler sürer.
        • Eğer devam ederlerse Cenevre, Viyana veya bu anlamdaki başka görüşme platformlarından Türkiye uzaklaştırılır veya Türkiye toplantılara katılsa bile sürekli baskıyla etkisizleştirilir.
      • Türkiye çok cepheli büyük sorunlarla nasıl baskılanır?
        • Rusya ile önemli bu sorunu derinleştirilir. Amaç Rusya’yı zayıflatmaktır ama zarar gören sadece Rusya olmaz, Türkiye de yıpranır. Sosyal, politik, diplomatik, ekonomik, stratejik, askeri yönlerden kuzeyden, güneyden, içerden ve dışardan baskılar etkili olur.
        • Batı’da Türkiye ve lider kadrosu aleyhine kamuoyu oluşturulur. Propaganda yapılması için seçilen konular şunlar olabilir: Türkiye’nin IŞİD’e gizli destek verdiği, Türkiye’nin IŞİD petrolünü sattığı, Hükümetin Yeni Osmanlıcılık ve Yeni Hilafet tarzı düşüncelerle Orta Doğu’da Sünni nüfus üzerinde etkili olma çabası içinde olunması, R. Tayyip Erdoğan’ın diktatörlükle suçlanması. (Bu propaganda konuları halen Batı basınında işlenmektedir.)
    • II. Safha: Esad’dan sonra
      • Suriye’nin yeni hali nasıl olur?
        • Irak benzeri bir düzen içinde eyalet yapıları kurulur, Türkiye sınırı boyunca denize açılan bir Kürt Özerk Bölgesi oluşturulur, seçimler yapılır.
        • Bölgede Rusya’nın askeri varlığı kısmen de olsa devam eder.
        • Mültecilerin bir kısmı Suriye’ye döner, bir kısmı Türkiye içinde yaşamaya devam eder.
      • Ortadoğu’nun yeni hali nasıl olur?
        • Büyük Kürdistan kurulma yoluna girer.
        • Mezhep çatışmaları derinleşir.
        • Terör daha da tırmanır ve her alanda yaşamı güçleştirir boyutlara ulaşır.
  • İyi Senaryo Nedir?
    • I. Safha: Esad’lı dönem
      • Suriye sorunu nasıl çözülür?
        • Esad’a ve taraftarlarına verilen destek ve yardım giderek azalır. Bata Rusya destek vermekten vazgeçer.
        • Cenevre, Viyana veya benzeri görüşmeler somut sonuç verir, seçimler yapılır.
        • IŞİD Irak içlerine kadar geri itilir, para kaynakları kesilir, Suriye’de ise etkisi büyük ölçüde azalır.
        • Rus askeri varlığının Suriye’den çıkması hususu uluslararası alanda tartışılır. Rusya ekonomik sıkıntılarla bu durumu kendisi de düşünmeye başlar.
        • İran bölgede varlık göstermeyeceği konusunda Batı’ya güvence verir.
      • Rusya çok cepheli büyük sorunlarla nasıl baskılanır?
        • Ermenistan ve Ukrayna’da Rusya karşıtı baskılar artış gösterir. Sosyal, politik, diplomatik, ekonomik, stratejik, askeri yönlerden kuzeyden, güneyden, içerden ve dışardan baskı uygulanır.
        • Batı’da Rusya ve lider kadro aleyhine kamuoyu oluşturulur. Propaganda yapılması için seçilen konular şunlar olabilir: Rusya’nın Esad’a açık ve IŞİD’e gizli destek verdiği, Rusya’nın IŞİD petrolünü sattığı, Vladimir Putin’in diktatörlükle suçlanması.
    • II. Safha: Esad’dan sonra
      • Suriye’nin yeni hali nasıl olur?
        • Suriye’nin toprak bütünlüğü korunur, Irak benzeri bir düzen içinde eyalet yapıları kurulur, Türkmenlerin yaşamları tehlikede değildir.
        • Yeni Suriye yönetimleri Batı tipi askeri ve güvenlik teşkilatları kurar ve buna göre savunma harcamalarını gerçekleştirir.
      • Ortadoğu’nun yeni hali nasıl olur?
        • Despot yönetimler yerine demokratik rejimler hakim kılınır.
        • Bilim ve teknolojiye yatırım artar, işgücü ve üretim alanlarında çabalar yoğunlaştırılır.

Türkiye İçin Asıl Sorular Neler?

  • ABD’nin, İsrail’in, Avrupa’nın ve Rusya’nın isteyip, “Türkiye’nin hoşuna gitmeyeceği” türden “en kötü” senaryolar neler olabilir?
    • PKK meselesi ve Türkiye’nin bölünmesi.
    • Ekonomik ve sosyal sorunların artması ve siyasi istikrarsızlık dönemine girilmesi.
    • Türkiye’nin yalnızlaştırılması.
  • Orta ve uzun vadede Türkiye ve Rusya’nın sürtüşmesi en çok kime yarar?
    • Batı’da bazı önemli çevreler, İsrail.
    • Ermeniler, Kürtler.
  • Orta ve uzun vadede Türkiye ve Rusya’nın sürtüşmesi en çok kime zarar verir?
    • Türkiye.
    • Rusya.

Değerlendirme

İşletme okuyanlar, John Forbes Nash’in meşhur Mahkum Teorisi’ni bilirler. Burada bir Rus ve bir Türk, tıpkı bu teoride olduğu gibi hapishanededir ve onlar kendilerini kurtarmak adına birbirleri aleyhine karşı ne söylerlerse söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini kurtaramayacaklar ve sonuç her ikisinin de aleyhine gelişecek mahiyettedir.

Bu kadar basit bir durumun oluşacağını bu iki karizmatik lider bilmeliler idi! Türkiye ve Rusya üç-beş sene evvel bütün bunları öngörüp bu duruma düşmemeliydiler, değil mi? “Beni Şangay İşbirliği Teşkilatına almayacak mısın?” diyen bir lidere diğeri, “Önce güven artırıcı şu tedbirleri alalım, al sana benim özel telefonum, acil hallerde ararsın…” demeyi unuttu mu acaba? Hem de bu dijital çağda!

Ancak meydana gelen olayın teknik yönü incelenirse, uçağın düşürülmesi hesap edilen bir sürecin sonunda meydana gelmiş olabilir. Bunun önemi belki de yoktur. Olan oldu bir kere!.. Burada teknik konulardan daha çok şimdi gelinen noktada “stratejik caydırıcılık” ve “kriz yönetimi” süreçleri önemli oldu.

İlk bakışta Rusya ve Türkiye birlikte zor durumda görünüyorlar, daha yakından bakılırsa, “Rusya hem kendisi hem de bölge açısından önemli kararlar vermek zorunda!” denebilir.

Bu ülkelerin genel ağırlıklarına bakılırsa zamanla aralarında bir ayrışma olacağı görülebilir. Bu yöndeki bir değerlendirme ile bakalım: Rusya Suriye’den çıkıp gitse, bazı ekonomik sıkıntılı süreçler geçirse de bu durumu sindirebilir. Buna karşılık Türkiye’nin değişik yönleriyle daha kırılgan bir ülke olduğu göz önüne alınırsa, istemediği şartlarla karşılaşma ihtimalinin varlığı gözden uzak tutulmamalıdır. Yani Nash’in teorisine göre (mecazen) biri on yıl yatarsa, diğeri sekiz yıl yatar.

Neler yapılmalıdır?

  • Doğru bir adım atmak için önce vaziyetin ne olduğunu iyi anlamak gerekir. Türkiye ne olup bittiğini tam anlamak için önce kendi müttefiklerinin yaptıklarını iyi analiz etmelidir. Çünkü ortada bir “tünel stratejisi” uygulanıyor. Bu ne demek? Türkiye böylesi bir sürece öyle bir sokuldu ki, tersi başka bir şeyi düşünebilecek ve yapabilecek imkanı bulamayacak gibi görülebilir. NATO, Amerika, Avrupa ve diğerleri Rusya, Suriye, Kürtler ve Ortadoğu konusunda doğru hamlelerle sınandığı taktirde; Türkiye kendine söylenenlere bakmayacak, geleceği için hakkında hedeflenenleri anlama şansını bulabilecektir. Örneğin Türkiye müttefiklerine, “Kandil’deki PKK’nın lider kadrosunu bana eksiksiz teslim edin,” diyebilir. Bakalım ne cevap verecekler? Üstelik bu teklifi “PYD’yi tanıma” pahasına da sunabilir. Dolayısıyla Türkiye kendi öz eleştiri sürecini bu şekilde tamamlamalıdır.
  • Daha sonra vizyonunu doğru belirleyip ara hamlelerini buna uygun geliştirmelidir. Bu asla ittifaklarını bozmalı anlamı taşımamalıdır, aksine etrafına daha bilinçli şekilde samimiyetini gösterebilir ve süreçlere olumlu katkıda bulunabilir.
  • Türkiye kendi lehine sonuçlanacak şekilde ne yapmalıdır? Etrafındakiler gelişen şartları analizde bahsedilen kötü senaryodakilere göre zorlasalar dahi, süreci çok ustaca işletip, iyi senaryoda olan konuları elde edecek biçimde diplomatik çabalarını artırmalıdır. Bunun o kadar kolay olup olmadığını göreceğiz.

Not: Görsel DonkeyHotey’e aittir. (Flickr.com)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ortadogu-meselesine-nukleer-pencereden-bakinca
ÖNCEKİ YAZI

Ortadoğu Meselesine Nükleer Pencereden Bakınca

rusya-sorunu-nereden-cikti-nereye-gidiyor
DİĞER YAZI

Rusya Sorunu Nereden Çıktı, Nereye Gidiyor?

Politika 'ın son yazıları

50 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
96 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
72 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
68 views

Seçimler ve Beka

31 Mart Yerel Seçimleri gerçekleştirildi ve Türk demokrasisi kazandı diyoruz. Ben ise size bu seçimleri örnekleyerek bir "beka seçimi" ne demek oluyor, bunu açıklayacağım. Buradan hareketle yapılması gerekenleri de gözden geçirmiş olacağım.
92 views

Politikada Gri Kavramlar

Size politika amaçlı yapılan propaganda konusu içinde yer alan kavramsal bir temayı sunuyorum, grilik. Gri kavramların dış ve iç politika yansımalarına bakacağım. Özellikle ABD dış politikasında kendi çıkarına yaklaşımlar sergilemesi neticesinde görülen gri kavramlar konusunu işleyeceğim. Buna örnek olarak Filistin-İsrail, terörle mücadele, sözde soykırım tasarısı gibi konular da yer alacak.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme