Yakın zamanda “Yeni Küresel Devrim” konusunu işlemiştim[1]. Bu devrim sürecinin içinde olduğumuzu işaret etmiştim. Şimdi de post-kapitalizm ve buna bağlı yönetim erkinin yapısını sistemsel olarak ortaya koyacağım.
Kadim akıldan günümüzün fiili şartlarına doğru yaklaşarak, gerçekçi bir Filistin-İsrail analizi yapalım istiyorum. Sert ve yumuşak güç kullanılması, stratejiler, politikalar, kazananlar ve kaybedenler, ama en belirgin sonuç, belirsizlik! O halde en başta ifade edeyim, henüz bir şey söylemek için oldukça erken.
Duygusallık, politika ve uzmanlık… Size bu konuyu dürbünlü tüfek misaliyle açıklayacağım. Asıl konumuz ise Filistin-İsrail arasında sürüp giden krizin bugünkü karşılığı olan ve derin bir insanlık dramına dönüşen çatışmanın anlatımı olacak. Dolayısıyla bu çok ciddi konuyu, kamuoyu ve kamu diplomasisi yönüyle ele almakta yarar gördüğümü başta işaret edeyim. Dürbünlü tüfek ileriyi görür ve iyi eldeyse hedefini vurur. Saçma atan tüfek ise başka bireydir, avcılık meselesi...
İsrail-Filistin meselesi değişim göstererek sahnelenen bir oyun şeklinde sürüyor; henüz çözülmedi. Çözülecek mi? İsrail senaryoyu yazıyor. O halde senarist ne yazdıysa onu görmekteyiz, göreceğiz de. Bugün ne sahneleniyor? Gazze'nin mücadelesi yeraltına itiliyor. Bu tehlikeli ve hemen herkesin gözü önünde oluyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 2020 seçimlerinde olup bitenler akıllardan çıkmayacak nitelikteydi. Sonuçta kabileler, aşiretler veya köktenciler 6 Ocak 2021 günü Kongre binasını bastılar. Bu olayın yankıları devam ederken aslında ABD’de başka bir tartışma yapılmaktaydı, "Acaba bu kabileci zihniyetten ne zaman uzaklaşılacak?" diye. Bu tartışma küreselcilerin, yani dünyada küreselleşme ile kazanılan imkanları politikada kullanan, yeni bir yönetim sistemi inşa etmek ve ulus tabanlı sistemlerin muhafazakâr destekçilerini zayıflatarak genişlemek isteyen kesimlerce somutlaştırılmış oldu. Bu noktada ortaya çıkan konulardan biri de haliyle muhafazakarlıkla açıklanan kabileciliğin, aşiretçiliğin veya köktenciliğin törpülenmesiydi. Joe Biden yönetimi bu konuyu temel politika olarak belirginleştirdi.
Papa’nın ziyaretine Haçlı benzetmesi yapmak da "Papa papalığını yapmayacak mı?" demek de mümkündür. Beklenen bu ziyaret, ince dokunuşlarla dünyanın en sorunlu yerlerinden biri Irak’ta, tarihi perspektifte ve teopolitik bağlamda gerçekleşmiş oldu.
Bu yazıda kısa bir durum tespiti yapalım. Bugüne dek ayrıntılı analizlerimde daha çok ABD sistemi, politikaları, seçimler, Joe Biden yönetimi, bölgemizde olması muhtemel gelişmeler gibi konuları ele aldım. Şimdiki konu şu: Biden yönetimince tespit edilmiş küresel ve bölgesel ABD politikaları nasıl uygulanacak?
Türkiye’nin dış politikasına etki eden gelişmeler ve ilişkilerdeki esaslar nelerdir? Başat güçler açısından Türkiye'nin dış politikasını etkileyen konular hangileridir? Türkiye’nin Orta Doğu politikasını yönlendirmek isteyenler ne yapmaktadırlar? Dönemlere, temalara ve coğrafyalara göre inceleyelim.
Bugün siyaset bizi bir güvenlik sınavına getirdi. Ülkede siyaset milletten medet umuyor, millet ise siyasetten!.. Biz bundan ne anlıyoruz? Neyi eksik veya yanlış yaptık da biz bu duruma geldik? Güvenilir ve yetişmiş insan gücü neden önemli bir sorun? İlk amaç neydi de son noktada bu tablo ortaya çıktı? Antik Mısır’daki eski tasvirler elinde kamçı ile at terbiyesi yapan güçlü insanları gösterir, bunlar seyistir, yani siyaset yapandır, atlara bakan demektir, atları yetiştirenlerdir. Sonra insanlarla ilgili kullanılmış. Unutulmasın MÖ 3000’lerde Mısır küresel güç idi. Bu anlam ve ifade Mısır’dan Araplara, Araplardan ise tüm Müslüman alemine geçmiştir. Arapçada siyaset, bakmak anlamına daha yakındır,
Son iki gündür basında DAEŞ’in Kerkük’te başlattığı terör olayları, bunun devamında Irak Merkezine bağlı Haşdi Şabi güçlerinin bölgeye ilerledikleri ve çatışmaların asıl odağının Musul olması kaydıyla savaşın Kerkük’te de gelişebileceği gibi endişeler yer aldı. Basın Kerkük’ü mercek altına aldı. Peki, Kerkük ile ilgilenmekte geç kalınmadı mı?
Immanuel Wallerstein’in “zaman ve mekan sıkışması” kavramını önemseyenlerdenim, bu kavramı çok kullandığımı da söylemeliyim. Hatta zamanı ve mekanı sıkıştırma evrenini felsefi boyutta çok farklı açılardan esneterek farklı düşünceler üretmeye çaba gösterdiğimi okurlarım hatırlayacaklardır. Şimdi burada kısa denebilecek politik süreçlerle ilgili bir saptama ve değerlendirme yapmak istiyorum. Teorik, kısa ve düşündüren bir yazı okuyacaksınız, sonuçta da bir öneri bulacaksınız, hepimiz için gerekli olan, doğal, insani ve çok basit!..