Türkiye bir yandan iç politikaya odaklandı, diğer yandan çok cepheli ve hızlı hareket eden dış politik konulara… İçeride sağlam olunursa dışarıda başarı elde edilecek, en azından rakipler baktığında sağlam bir politik muhatap görecek ve bu onlar için bu güçlü yapı ve tutarlılık caydırıcı olacak; dışarıda doğru ve yerinde adımlar atılırsa refah ve güvenlik adına asıl yapılması gereken konularda başarı sağlanacak, gelecek teminat altına alınacak.
Bugün dış politika konularında yoğun bir süreç yaşanıyor. Ama köklü, gelecekle alakalı, hata yapılırsa telafisi olmayan veya bedel ödemesi çok çok güç olan konu Doğu Akdeniz’dir. Doğu Akdeniz denklemi içinde İsrail, İran, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, Filistin, Ortadoğu’da kalıcı barış, Kıbrıs’ta kalıcı barış, Suriye’de zulmün durması ve dahası paylaşılmayı bekleyen hidrokarbon yatakları!..
Libya, Malta, Yunanistan’dan tutun, doğuya doğru, Kıbrıs, Ege, Körfez’den Basra’ya kadar olan coğrafyada tarihin çok önemli bir kırılma anına tanık olunmaktadır. Bizler bu jeopolitik konuyu ülkeler ve mesele dosyaları olarak gördüğümüzde belki içinde kaybolmaktayız, ama aslında durum daha net ifade edilecek olunursa tektir, bu da Doğu Akdeniz’dir.
Suriye’de savaş sürerken, İran’a ambargo konmuşken, Körfez ülkelerinde baskılı politikalar devam ederken, İsrail Filistin’e güç kullanırken, Yunanistan Türkiye’ye bu deniz benim derken, Güney Kıbrıs sürekli anlaşmalar yaparak meseleyi daha çetrefil hale getirirken, AB, Kıbrıs benim alanımdır derken ve muhatap olarak Rumları alırken, ABD fiilen Ortadoğu’da at koştururken, Ruslar Suriye’deki konumunu muhafaza etmekle ilgilenirken; bizler Kıbrıs’ta, Filistin’de, Suriye’de kalıcı barış olsun, insani dram bitsin, akan kan dursun, Doğu Akdeniz’de taraflar önce oturup anlaşsın, sonra başka işlere bakarız diyoruz.
Bu yazı durumu daha üstten ve bütünüyle görebilmek adına yazılmıştır. Eğer zamanında bazı tedbirler alınmaz ise ve odaklanılacak alan kaçırılırsa gelecekte daha büyük bir uğraş alanı bizleri bekliyor, bunu işaret etmekte yarar vardır.
