Neden Türk Akım?

19 Kasım 2018
Okuyucu

Bugün (19 Kasım 2018) Anapa çıkışlı Rus gazını Trakya’ya (Avrupa’ya) taşıyacak Türk Akım doğalgaz boru hattının deniz bölümü tamamlanıyor. İstanbul’da gerçekleştirilecek törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de katılacak.

Bu proje ilk planda 4 hat olarak belirlenmişti (yılda 4×15,75 bcm). Fakat tatil edilen projeye göre hat sayısı 2 olarak belirlendi. Buna göre bitince Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı Projesi ile yılda 31,5 bcm (yılda 2×15,75 bcm, bu miktar yılda 15 milyon hanenin tüketim ihtiyacı demektir,) gaz aktarımı sağlanmış olacak. Bu aktarımın yarısı Türkiye’de kullanılırken, diğer yarısı Avrupa’ya aktarılacak. Proje başta Balkanlar olmak üzere Avrupa enerji güvenliğine katkıda bulunacak. Projenin 2019 yılında tamamlanması bekleniyor. Bugün en önemli noktalardan biri olan projenin 26 Ağustos 2018 tarihinde başlayan deniz bölümü çalışması tamamlanıyor. Türk Akım’ın deniz kesimi, Karadeniz tabanında birbirine paralel olarak ilerleyen 930 kilometre uzunlukta iki boru hattından oluşuyor.

Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Anapa kenti yakınından başlayan Türk Akım Açık Deniz Boru Hattı, Karadeniz’i boydan boya kat ederek Trakya’daki Kıyıköy beldesi yakınına ulaşıyor. Türk Akım İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir gibi Türkiye’nin batısındaki yüksek nüfuslu sanayi kentlerine doğalgaz sağlayarak bölgedeki üretimin güvencesi olacak. Kıyıköy’de alım terminali inşaatı halen sürüyor. Burada, deniz kesimindeki borulardan gelen doğalgaz, kara boru hatlarına aktarılacak. Alım terminalinden sonra Lüleburgaz’da Türkiye’nin dağıtım şebekesine bağlanacak olan ilk kara hattını BOTAŞ inşa edecek. Avrupa’ya ilerleyecek diğer kara hattı ise BOTAŞ-Gazprom ortak şirketi tarafından yapılacak.

Bugüne dek Avrupa’ya Karadeniz kuzeyinden sevk edilen Rus doğalgazına bu kez güneyden bir hat daha ilave edilmiş olunuyor. Daha kısa yoldan ve daha modern sistemlerle oluşturulan bu yeni hattın verimliliği eskilerine göre daha yüksek derecededir. Bu bağlamda oluşturulan Rus-Türk işbirliği konusu jeostratejik bir biçimde öne çıkmış olmaktadır.

Avrupa ile Rusya arasında patlak veren 2005 Ukrayna krizinden (bu tarihte Rusya Ukrayna’ya gaz sevkiyatını durdurmuş idi) sonra bölgede “enerji güvenliği”, “kaynak ve transit çeşitliliği” gibi kavramları ön plana çıkarmıştı. Rusya, 2007’de iki önemli proje yaptı; bunlardan ilki Baltık’ta Kuzey Akım idi, ikincisi ise Karadeniz’de Güney Akım (Bulgaristan’a çıkan hat). Güney Akım daha sonra Mavi Akım (Samsun’a çıkan hat) ve Türk Akım (Trakya’ya çıkan hat) gibi başka projelere tadil edildi. Bilindiği gibi 2008 yılında dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşandı. Her ülke kendi durumunu tekrar değerlendirmek zorunda kaldı. Daha sonra (2009’da) Avrupa Komisyonu 3. Enerji Paketi uygulamasını başlattı. Bu karar gereğince AB topraklarından geçecek her bir boru hattına üçüncü taraf erişimini şarta bağladı. Bu düzenlemeden dolayı Gazprom ne Kuzey Akım (hattın Almanya’daki devamı OPAL boru hattı) ne de Güney Akım (hattın Bulgaristan’dan başlayan kısmı ve sonrası) için Komisyon’dan bir türlü gerekli muafiyeti alamadı. Sonuçta bugünlere gelindi. Esasen Rusya, Ukrayna’ya uyguladığı sertlik yanlısı politikalardan vazgeçmeyecek şekilde, Avrupa pazarına gerekli sevkiyatı yapmanın yollarını aradı. Bu manada Türk Akım ile hem Türkiye’nin artan talebine hem de Avrupa’ya alternatif bir imkan sunmak adına bu projeyi önemsedi. Elini çabuk tutmak durumundaydı, zira o dönem alternatif olarak Nabucco projesinden söz ediliyordu (bu proje sonradan tarih oldu).

Bu bakışla Türkiye’nin eline bir fırsat geçmiş görünüyordu. Doğalgaz piyasası petrolünki gibi değildir, fiyatlar arz-talebe göre değişir. Türkiye talebinin büyük payını (nerdeyse yüzde 60’ını) Rusya’da alınca yüksek bedel ödemek durumunda kalmaktadır. Beklenen ise finansal piyasalara eklemlenmiş bir ticaret merkezi kurmak olmalıdır. Eğer Rus gazının bir kısmını bile olsa ülkemiz üzerinden Avrupa’ya gönderebilirsek, son kullanıcı olma durumundan kurtulmuş oluruz ki bu fiyatlamada önemli olur. Başka bir adım daha var, bu da “hub” olma durumu. Eğer Türkiye bu işin devamını getirir de Avrupa hattında bir “hub” kurar ve işletir ise bu andan itibaren değer kazanır. Batı Avrupa’nın “hub” merkezi Avusturya’dadır. Türkiye içinde veya Yunanistan sınırında bir “hub” ile buraya bağlanmak başka önemli bir adım olacaktır. Şu an Türkiye bir enerji koridoru durumundadır, “hub” olmayı hedeflemiştir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

suriye-ozel-temsilcisi-jeffrey-kendi-bile-inanmiyor
ÖNCEKİ YAZI

Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey Kendi Bile İnanmıyor!

turkiye-rusya-stratejik-ortakligi
DİĞER YAZI

Türkiye-Rusya Stratejik Ortaklığı

Politika 'ın son yazıları

34 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
47 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
63 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
61 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
92 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme