teror-ve-mesruiyet
Terör ve Meşruiyet

Terör ve Meşruiyet

24 Eylül 2018
Okuyucu

Terör ve meşruiyet kavramlarını doğru anlamamız gerekiyor. Yaratılan yeni gerçeklik ile ortaya atılan politik argümanların etkisi altında kalmamamız gerekiyor. Bu baskın atmosferde görüşlerimizde kaymaların olmaması gerekiyor. Bütün bu hususlarda temeli sağlam olan ve bir insan olarak değerlerimizi savunmamız için sürekli aklımızda durması gereken noktaları bir kez daha gözden geçirmek ister misiniz?

Bir kere şu noktada anlaşalım: Meşruiyet, insanlığın bugüne kadarki birikimine istinaden belli bir medeni kültürle anlaşılabilen bir tanımlamadır ve esasta hukukilik, hak ve adalet arar.

Meşru devletler ile terör devletleri arasındaki fark, bakış açısına göre değil, insani değerlere göre ve beli bir doğruluk payı aranarak bulunur. Örneğin, “Suriye’de Esad rejimi meşrudur,” dendiğinde belli çevrelerce çıkar amaçlı olarak belli bir doğruluktan bahsedilebilir, ama esasta yanlış vardır. Neden? Çünkü bu bir terör devletidir. Neye göre? Kendi halkına zulmettiğinden. Kendi halkına kimyasal silah kullanır, işkence eder, katleder, göçe zorlar ve bütün bunlar uluslararası camiada, yani insanlığın topyekûn değerleri bakımından bir hukuksuzluk konusudur. Öyleyse “hem meşru hem de değil,” demenin bir anlamı olmaz.

Terör konusu bellidir. “Senin teröristin, benim teröristim,” bahsi akıl karıştırmak ve çıkarları meşrulaştırmak için ortaya atılan bir argümandan öte değildir. PKK bir terör örgütüdür. Bebek katilidir, uyuşturucu ve silah ticareti yapar, yasadışı para toplar, gençleri zorla dağa kaçırır, halka zulmeder, onlara baskı kurar, masum insanlara ateşle saldırır, tanımlı olan “terör yolu ile eylemler” yapar, başka terör örgütleriyle işbirliği yapar, kendine göre uydurma bir hukuk işletir. Buna Suriye’deki menfaatleri gereği ABD, “Suriye Demokratik Güçler” derse ve alıp ellerine kendi envanterinden veya başka sahalardan temin ettiği ağır/hafif silahları verirse, onları eğitirse, elbise giydirirse, sembollerle kurumsallaştırırsa, meşruiyet vermiş olur mu?

ABD, “yeni gerçeklik” ile bir dış politika alanı açmaya kalkarak insanlığın bunca birikmiş erdemine bir kara leke sürmenin peşine düşmüştür. Bu itibarla sadece terör konusu değil, başka alanlarda da çıkarı öne çıkaran ve insanlığın birikimine karşı duran bir tutum içindedir. Örneğin ekonomideki bu kural bilmez davranışlar, rezerv para olan doları bir silah gibi kullanması, insanlığa karşı bir meydan okumadan öte davranışlar değildir. Bu fütursuzca davranışlar insanlığı daha da kötümser bir hale sokmaktadır. Bu bile terörize olan toplumların meşruiyetini zorlamakla alakalı yeni bir tartışma alanı açmaktadır.

Türkiye, bekli klasik manada görülecektir ama sağlam olan budur aslında, terörü en aza indirmekle ilgili bütün çabalara yeşil ışık yakan, daha ahlaklı ve erdemli bir politika ile insanlığa örnek olan davranışlar sergilemektedir. Suriye’de PKK, PYD/YPG, SDG gibi matruşkalara bu gözle bakmaktadır. Esad rejiminde böyle bakmaktadır. Neden? Hak, hukuk, adalet, insanlığın vicdani birikimi vs. değerlerle belirginleşmiş olan ortak anlayıştan dolayı.

Şöyle deniyor: “Esad bir devlet başkanıdır, BM’de temsilcisi vardır. DAEŞ veya muhalifler, ılımlı veya radikal, hepsi Esad tarafından terörist olarak tanımlanmaktadır. O halde Esad’a göre olan sana göre olanla mukayese ediliyorsa, ben de senin bakımından olana kendimce tanım getiririm ve senin terörist dediğine ben demem.”

Bu nasıl bir mantık, nasıl bir anlayış? İnsanlık böylesi yaklaşımlarla geleceğini doğru düzgün nasıl inşa eder?

Benim halkımdan bir kesim de bu kıyaslamalar içinde aklı karışıyor (veya çıkarı olanlar bilerek yapıyor,) sonra kendi devletinin politikalarını görmezden gelmeye kalkışıyor. Hatta, “FETÖ için bile “terörist mi ki…” diyenler çıkabiliyor! Bütüne bakmak, doğru yolu görmek, konjonktürü ve ideolojileri başka başka görmek, politikaları anlayabilmek gerekiyor. Bazıları kendince ilkeliyim derken, aslında teröristle işbirliği halinde hareket ediyor. İnsanlık tarihi üzerine bu “yaratılan yeni gerçeklik” ile saldıranların oyuncağı oluyor.

Şu akla bakın! DAEŞ ve PKK ile yola çık, ilave silahlı paralı askerleri (istihbarat ve özel harekat yapabilen şirketler) sahaya sür, kendi halkına demokrasi ve insan hakları derken, başka coğrafyalardaki toplumları kendi içindeki zaaflarla birbirine düşür, durumdan istifade ile siyasi coğrafya haritalarında değişiklik yap, buna meşruiyet de. Oldu!.. Sen ölen masumları görmüyor musun ki? Esasa bak, esasa…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

guneyimizde-ne-oluyor-ve-ne-olabilir
ÖNCEKİ YAZI

Güneyimizde Ne Oluyor ve Ne Olabilir?

bm-kursusunde-abd-baskanindan-itiraflar
DİĞER YAZI

BM Kürsüsünde ABD Başkanı’ndan İtiraflar

Politika 'ın son yazıları

30 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
39 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
52 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
56 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
86 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme