siber-savasin-politik-degeri
Siber Savaşın Politik Değeri

Siber Savaşın Politik Değeri

7 Mart 2019
Okuyucu

Siber alem ne demek? Siber silah nedir? Siber savaş nasıl olur? Siber alemin diplomasisi nasıl yürür? Siber alemde hukuk nasıl işler? Siber silahların kontrolü mümkün müdür? Siber caydırıcılık geçerli bir iş midir? Bu soruların cevabını biliyor muyuz?

ABD Başkanlık seçiminde Donald Trump ile rakipleri mahkemelik oldular. Demokrasinin iyi işlediği söylenen bir ülkede siber alemde işler karışmış görünüyordu. Kremlin ABD seçimlerine etki etmiş miydi? Bu hususlar neden dile geldi? Demek ki somut bulgular var. ABD yetkilileri sonunda kabul ettiler. 2018 Kongre seçimlerinin Rusya’nın trol saldırılarına maruz kalmaması için önlemler alındı. Trol çiftliklerine karşı saldırılar yapıldı. Eğer bu şekilde başka önlemler alınmaz ise 2020 Başkanlık seçimlerinde demokrasi tekrar tehlikede.

Bizler savaş süreçlerini taktik, strateji, misilleme, caydırma, aldatma, taarruz, savunma gibi pek çok kavramla tarif ederiz. Bu kavramların tümü siber alemde aynıyla kullanılırlar. Demek ki bu savaşın var olduğu bir alemdir ve üstelik bir barış yapılamamaktadır. Hedefi demokrasi, liderler ve karar mekanizmaları olabilmektedir. Hedefler bu şekilde seçilebildiği gibi elektrik ve su sistemleri, nükleer kabiliyetler, boru hatları şeklinde de olabilmektedir. Hatta bu hedeflerle ilgili geçmişte Rus ve Çin saldırı örnekleri hatırlanacaktır.

Burada anlatılan ABD, Rusya ve Çin mi? Savaş bu cephelerde mi gerçekleşiyor? İşte asıl korkutucu olan bu, bu ülkeler (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, İsrail, başta…) durumu kontrol etme noktasında gerekli altyapılara sahip oldukları için örnekleri neşretmekteler ve bizlerin bilgi sahibi olmamızı mümkün kılmaktalar; ama asıl mağdurlar bu gibi ülkelerin dışındakiler.

Savaş nerede oluyor? Gri alanlarda. Saldırıların ve savunmaların mimarisi nasıl? Hibrit. Silahları makineler üzerine monte edilmiş bu savaşta yine insan faktörü önemlidir. Bize basit konularmış gibi gelebilir ama bilinmesi şart; sistemdeki insanların, hedef seçilenlerin, ajanların günlük işleri, seçkileri, düşünceleri, klavyedeki parmak izleri ve kalp atışları bile takip edilmektedir. Bu gri alanları kapsayan hibrit savaşın barışı olur mu? Hayır. Demek ki sanal alemin bu meydan okumasında barıştan söz edilemeyeceğine göre yapılması gereken en önemli nokta caydırmak olmalıdır. Bir ülkenin diğer ülkeyi caydırabilecek kapasiteye sahip olduğunu göstermek zorundadır. Adını saydığımız ülkeler siber savaşta caydırıcılık noktasında birbirlerinin sınırlarını belirginleştirmekle ilgilenirlerken, bunların dışındaki ülkeler henüz ne yapacaklarını bilmemekteler.

ABD istihbarat teşkilatları Rus ve Çin ağlarındaki casusluk yapanları ifşa ettikçe karşımıza bir başka durum ortaya çıkıyor. Örnekler (medyaya sızdırılan bilgiler ve açılan davalar…) bir taraftan bize ifşa olan şahısları ve olayları gösteriyor, ama diğer taraftan var olan başka ajanların kendilerini dondurmalarına da sebep oluyor. Bu bir süreliğine donmuş haldeki ajanların ne zaman ve nasıl devreye gireceklerini bizler nasıl öğreneceğiz? Bu durumda geniş çerçeveli önlemleri göreceğiz demektir. Örneğin küresel çapta seyahat ve ekonomi özgürlüklerine belli kısıtlamaların ve teknik kontrol tedbirlerinin konmasını bekleyebiliriz. Bu geniş cümlenin anlamı korkutucudur. Burada insanlar her yerde ve her hareketinde kontrol edilecek diyoruz. Bireyler beklemedikleri bir noktada engelleme ve misilleme ile karşılaşacaklar ve ağır hukuki yaptırımlara maruz kalacaklar. Siber alem bir yandan devletlerin demokrasilerine saldırıda bulunuyorken, diğer taraftan bireylerin özgürlüklerine de etki edecek görülüyor.

Siber silah kontrolünü hangi kurum yapacak? Hani nükleer silahların kontrolünü dünyada bir kurum üslenmiş, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu yapıyor ya, siber savaşın silahlarının da kontrol edilmesine ihtiyaç duyulduğu zamana gelindiği bir noktada, Birleşmiş Milletler mi bu alanda kontrol mekanizması kuracak dersiniz? Devletlerin yapılarını, iletişim teknolojisinin kilit noktalarını kontrol etmek yapılabilecek anlaşmalarla mümkün gibi görülüyor, ancak anonim ve sürekli hareket eden unsurların kontrolünü kime devredeceğiz? Bu gibi bağımsız ve asi ruhlu oluşumları terör deyip tasnif etmek yetecek mi? Hele senin-benim teröristim konusunu ateşli silahlar döneminde çözememiş bir insanlık kültürü, gelecekte sanal alemin teröristini nasıl tasnif edecek? Bunu hangi otoriteler yapacak?

Dünya nükleer silahlanma, caydırıcılık kavramının önemsenmesi ve iki kutupluluk gibi belirgin işaretlerin olduğu dönemde şüphecilik kavramını en üste koyarak belli düzenlemelere gitti. Soğuk Savaş bu düzenlemelerin tümünün adıydı. Şimdi henüz siber silahlar küresel bir savaşı başlatmamışken, şüphecilerin yapacağı düzenlemeler sade insanları ne kadar bağlamalı? Bu sorunun cevabını tatmin edici biçimde vermek için henüz çok erken. Ama akademisyenlerin bu süreçte sorumlulukları büyüktür. Akademisyenler tehdidi şişiren sözler ederken bile düşünmelidirler; ne yapılacağı konusunda bir fikrin yoksa hemen ortaya çıkma! Şimdi ABD de bu tarz sorgulamalar başladı, akademisyenler ne yaptıklarıyla alakalı bilimsel sorgulama içindeler veya birbirlerini doğru çizgi üstünde eleştirmekteler. Geri kalan ülkelerin eline silahı almadan konuşan akademisyenlerinin hakiki eleştiriden uzak gerçekleştirdikleri gösterilerinin bir hududu olmalı. Ortamı kirleten ve şüpheciliği artıran tutumlarından dolayı sorumluluk duymaları gerektiği önemli bir konudur.

Esasında bize Yumuşak Gücü ve bu alandaki yapılabilecekleri ABD öğretti, hem de Soğuk Savaş zamanında başlattığı uygulamalarla. Şimdilerde Yumuşak Güç hemen her yerimizde hissedilir biçimdeki ürünlerini sergiliyor. Zamanında televizyon ve radyo üzerinden yapılabilenleri biliyoruz, şimdi konu sosyal medya ve e-posta üzerinde yapılanlarla açıklanmalıdır. Çünkü bu alanlarda imkân sağlayıcı küresel şirketler çok başka bir alemde gibiler. Geçenlerde Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg sorguya alındı, o da benden istediğinizi söyleyeceğim dedi ve özür diledi. Sonra çıktı gitti, taktığı kravatı da çöpe attı. Hepsi bu! O salondaki bürokratlar ve politikacılar aslında Zuckerberg’in ne düşündüğünü ve neler yapabileceğini bilmiyorlar, aynı dilden konuşabilecek durumda da değiller. İşin özündeki önemli husus budur. Konu nesnelerin internetine, yapay zekaya, büyük veriye, bulut teknolojisine dayalı her şeyi içinde çeken devasa bir karadelik gibidir. Ama bir özür dilerim sözcüğüyle geçiştirilebilmiştir.

ABD politik kadroları bu konuya, “2020 seçimlerinde işler bildiğimiz gibi gitsin, yeter…” şeklinde bakabilir. Esasında konu bu sınırı çoktan geçti bile!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Akın Öztürk’ün “İsrail bizi sattı!” itirafı

yeni-zelanda-teror-saldirisi
DİĞER YAZI

Yeni Zelanda Terör Saldırısı

Güvenlik 'ın son yazıları

51 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
85 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
140 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme