istikrar-ve-turkiye
İSTİKRAR ve TÜRKİYE

İSTİKRAR ve TÜRKİYE

20 Eylül 2016
Okuyucu

Aslında insanın aradığı istikrardır. Öyle değil mi? İstikrar insanın kendini güvende hissetmesi anlamında doğal bir gereksinimidir. Evinizi düşünün, bir aileniz var ve mutlu, huzurlu yaşamak hakkınız. Aradığınız ne? Birçok şey söyleyebilirsiniz ama aslında hepsini bir başlık altında toplayabilirsiniz: İstikrar. İşyerinde de istikrar ararsınız, sokağınızda bile bu böyle… Ama asıl devletinizin istikrarla yönetilmesini beklersiniz, dünyada insanlık istikrarla yaşasın ve gelişsin istersiniz, bunlar ideallerdir. Devlet, çarklarıyla, politikacılarıyla, bürokratlarıyla, liderleriyle büyük bir çaba içindedir. Ne için? Hizmet ettiği insanların refahı ve güvenliği için. Bunun tesisi ve sürdürülmesi için aranan nedir? İstikrar. Bireylerin yaşamında, ailesinde, kurum ve kuruluşların işleyişlerinde, ulusal ve uluslararası teşkillerde aranan hep aynıdır: İstikrar.

Evdeki istikrarsızlığı bozabilecek potansiyel riskleri ve etkenleri bir sıralayın bakın. Aklınıza hemen gelenler bile yüzlerce noktayı işaret edecektir. Eviniz, belediye ile ilgili hizmetler, doğal afetler, komşuluk, aile bireyleri, sağlık, gelir elde edilmesi, ahlak, moral, kariyer, çocukların okulları, gelecekleri, ulaşım, iletişim… Neler neler gelir akla? Bütün bunlar belli bir dengeye oturmuştur veya oturtulmuştur. Denge her an ve her istikametten, görünür veya görünmez şekilde etkilenebilecek durumdadır. Denge değişince anlaşılır, endişe ortaya çıkar, huzursuzluk verir, çareler aranır.

Devlette istikrar bir politik başlıktır aslında. Her alanda ve her seviyede devlet istikrarı tesis etmeli ve korumalıdır. Ana aktör insan gücüdür. Devlet, işletenlerinin ve muhataplarının bütünüyle ilişki içinde olduğu bir etkileşim ortamında faaliyettedir. Etkileşimlerde tatmin edilme kriterleri belli olur. Şartların getirdiği veya dayattığı durumlar veya gerçek haller devletin istikrarı için bir standart olarak gösterilebilir. Bu hissedilebilir veya ölçülebilir standartlar ortalaması biçiminde yaşam kalitesine etki eder.

Kanıksanmış kötü durumlar dahi bir istikrar ifadesi olabilir. Bu bir hayli kötü durumun ifadesidir. Kanıksanmış iyi durumların gelişiyor olması da bir istikrar ifadesi olabilir. Bu ise iyi durumun ifadesi olur. Aranan sürekli gelişmek ve iyileşmektir. Dengeli, adil, riski az, endişe vermeyen, hatta huzur veren, ahlakı, kültürü ve diğer bütün moral değerleri yücelten şartların her daim kontrollü ve ölçülebilir şekilde artması istikrarın en iyi halidir.

Dünyada devlet özneleri, birey öznelerine benzer şekilde, birbirleriyle ilişki içindedir. Kaynaklar bellidir ve kontrollü şekilde gelişme içinde kullanılır. En azından eğilim budur ve başat güçler bu doğrultudaki politikaları öngörürler. O halde pastadaki pay bellidir ve her devlet dünya sistemine bir değer katar veya oradan bir şeyler alır. Başka ifade ile pastadan pay alır. Bunun kontrolü insanlık açısından önemlidir ki genel açıdan bakılırsa sağlıklı bir yaşam ortamı için değerlidir. Devlet, kurum, şirket veya birey olarak bu pastadaki paydan daha fazla ve kesintisiz şekilde pay almak ve yararlanmak insanlık için bir hedeftir, beklentidir. Eğer bu aksarsa huzursuzluk olur; eğer tahmin edilemez şekillerde baş gösterirse telafi amaçlı tedbirler fiiliyata geçirilir; belki de kavga, çatışma, savaş çıkar; istikrarsızlık bir istikrar hedefi ile kesintiye uğrar.

Demokrasilerde devletin kendisi bir öznedir. Birey özneleri de demokrasi kapsamında esas olandır. Bütün özneler birlikte düşünüldüğünde kültürel düzey önemlidir. Çünkü beklenti ve tatmin bakımından belli bir standardın işaret edilmesini sağlar. Bir yerde ortak belirlenmiş standartlardan söz edilemez ise ne istikrardan bahsedilebilir ne de gerekli olanlardan; demokrasiden, refahtan, güvenlikten, huzurdan.

Değişim bile bir istikrarsızlık sorunu yaratabilir. Her değişim sonuçta istikrar getirmez. Diyelim getirecek; o vakit hedeflenen “ideal” istikrar adına uygulamaya konan değişim projesi içinde kontrol edilebilir risklerin öngörülmesi şartı vardır. Değişimin projesini uygulayanların dahi istikrarla süreç tamamlanana dek yerlerinde olmaları şarttır. İşte demokrasilerdeki sürekli yer değiştirmeler, mevki değiştirmeleri ve bütünüyle politika değişiklikleri bundan dolayı önemlidir. Bu konu iyi yönetilemediğinde baskın biçimde başka sorunlar çıkar. Çünkü dünya bütünü içinde istikrarla ilerleyenlere göre yerinde sayma durumlarının veya gerilemelerin sonuca etkisi katlanarak görülür. Eğer normal sistem ve tempoda kalmayla mukayese edilecek olursa, değişim politikası çerçevesindeki olumsuz etkilerle ortaya çıkan geri kalma veya yerinde sayma halleri belirgin bir kaybın doğmasına işaret edecektir. Her projede bu mukayesenin bile hesabından emin olunmalıdır. Bu gibi hallerde maceracılık kavramının sözü edilir. Devlet işlerinde macera iyi bir şey değildir. Dolayısıyla devletler ve küresel güçler içindeki dengelerle oynamak devasa projelerdir. Devlet işlerinde proje esastır. Çok güçlü olmadıkça kontrol edilemez haller istikrarsızlık için temel birer girdi olarak hesaba katılmalıdır.

İstikrar için ön almak nasıl olur? İleride istikrarsızlığa sebep olabilecek her ne olacaksa, bu açıdan gerçekçi bir hesap yapılır. Sonra hesaba dayalı önleyici bir proje yapılır. Bunun bir bütçesi ve kadrosu olur ve yönetilir. Projeye bağlı detaylı çalışmalar olur. Yukarıdan aşağıya doğru, her seviyede proje detayları ortaya çıkar. Her bir üst hedef alttakinin ana amacı olur, en altta olan her kim ise onun hedefleriyle sistem bütünlüğü içinde çaba gösterilir. Eğer devlet (veya şirket, kurum, birey, vs.) ön alıcı bir projede başarılı olamaz ise istikrarsızlık potansiyeli var demektir. Burada önemli bir nokta var: Birinin ön alıcı hamlesi diğerinin istikrarsızlığının sebebi olabilir. Demek ki barış zamanındaki çabalarla kültürel, ekonomik, akademik, bilimsel, teknolojik, politik ve diplomatik ön alıcı çabaya ihtiyaç vardır. Çok kritik şartlarda ve gerekiyorsa istikrar için, buhar kazanındaki havayı alır gibi, silaha baş vurulur. Bu kontrollü bir çabadır. Ama asıl çaba “yumuşak güç” unsurlarının metoduyla gerçekleştirilir. Örneğin en basiti şu; en mükemmeli üret, başkaları senin ürününü satın alsınlar, hatta sana borçlansınlar, belli ölçülerde bağımlın olsunlar, köşe bucak seni, ürettiklerini, markalarını ve bayrağını arasınlar, hem belli periyotlarda arasınlar, yolunu gözlesinler, onların gündelik hayatında önemli bir yerin olsun, işte bu durumda bir istikrar garantisinden bahsedilebilir. Bir ölçüde en basit ama en zor ön alıcı yöntem budur ve insana özgü akılla ve çabayla ilgilidir.

İstikrarlı kalkınma veya gelişim içinde olma durumuna arayüz olarak eklenmiş kavram vizyondur. Vizyon akılla hazırlanır. Laf olsun diye yapılmaz. Vizyonu olmayan, yanlış veya eksik vizyonla çalışan devlet ilerlemesini istikrarlı şekilde sistemleştiremez. Vizyonerlik bilimle ilişkili bir kültürel düzeye ihtiyaç duyar.

Sistemsel açıdan Türkiye’de kritik edilen konular nelerdir?

  • Standartlarla oynanması. Standartların yeniden düzenlenmesi de bir politika konusu olabilir; ancak ortak değerlerin gelişmesine karşılık gelmesi şartı önemli görülmelidir. Bu nedenle keyfiyetten uzak bir yapı öngörülmelidir.
  • Pozisyonlarla ve politikalarla çok oynanması. Bu bile başlı başına bir istikrarsızlık hissi uyandıran konudur. İstikrar adına çaba sarf edilmelidir. İstikrar ayrımcılık yapmaz, fiile dayalı çalışma gücünü dikkate alır. Bu açıdan liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik önemlidir.
  • Vizyona gereken önemin verilmemesi. Vizyon dokümanları olması gereken özende hazırlanamamaktadır. Ama asıl olan bilimle ilgili sorunlarda kafa karışıklığı yaşanmasıdır.
  • Sonucu öngörülebilir küresel projelerin geliştirilememesi. Hesap hatası hem istikrarsızlık yapar hem de dünya pastasından alınan payda gerileme olur.
  • Sürdürülebilir gelişmenin sağlanamaması. Projeler sürdürülebilir değilse kayıp büyük olur.
  • Sistem tartışması yapılması. Demokrasi, cumhuriyet, yürürlükteki ilkeler, politikalar, yüksek ahlaki ve moral değerleri tartışıldığı sürece istikrarsızlık gelişir.
  • Mutlak idealin gerçek zannedilmesi. Gerçek-üstücülük başka bir olgudur. Hayalcilik ve maceracılık yerine hesaplanabilir, katlanabilir risklerin fiiliyata geçirilmesi şartı esas alınmalıdır.

Türkiye tarihi içinde sürekli bir şekilde, belki de sistematik denebilir, sistem sorunları, darbeler, politik müdahaleler ile aslında istikrarsızlaştırılmıştır. İstikrarsızlaşma üzerine kurgulanmış bir süzen asla kabul edilebilir değildir. Her politikacı, lider veya bürokrat evvela “Benim çabam istikrara katkı sağlamak olacak,” demelidir ve bunu bir varlık sebebi olarak görmelidir. “Biz bu konuyu biliyoruz,” şeklinde fikir beyan edenler ise önce şunun cevabını verebilmelidirler; “Şu an istikrar konusundan emin miyiz?”

Dolayısıyla sürekli çalışmak ve üretmek gerekir. Sisteme istikrarla katkıda bulunmak şarttır. Her alanda “daha” fazla olan ne varsa bunun peşine düşünülmelidir. Bırakın teoriyi, uygulamada her bir özne için istikrar; daha kültürlü olmak, daha çok çalışmak, daha güzeli, kullanışlıyı, teknolojik olanı üretmek ve kullanıma sunmak, daha çok kazanacak işlere bakmak, daha ahlaklı olmak ilk akla gelenlerdir. Daha fazla istikrarlı olabilmek için istikrarı bozmadığımızdan da emin olmak gerekir. Ne ev, ne sokak, ne şirket ve ne de devlet yazboz tahtası değildir. Özellikle bilim ve eğitim konuları üzerinden menfaat devşirilmemelidir.

Eğer sınır içindeki insan gücünden emin olunursa dışarıya karşı şu söylenir; “Ben sağlamım, seninle istikrar için işbirliğine hazırım…” Böyle denemiyor ise gelecekten ümitli olmak mümkün değildir.

Bugün için ne söylenebilir? “15 Temmuz” darbe girişimi ile millete ve meclise silah sıkıldı, sistem değiştirilmek istendi, istikrarsızlık sürecinin fitili ateşlendi ve bu durum önemli ölçüde atlatıldı. O halde bundan sonra istikrar için herkes şapkasını önüne koysun. Amerika’da seçim, AB’de yangın, komşularda savaş var, mali piyasalar durgun, hassasiyetler bir hayli fazla.

Ülkeyi bu vahim olaya getiren sebepler bellidir. Sebepler incelendiğinde belirgin istikrar bozucu adımlar da gözlenecektir. O halde en azından bu noktadan sonra aynı yanlışlardan kaçınılmalıdır. Aynı hatayı iki kez yapmak çok büyük yanlışlıktır.

Bugün içeride devlet sistemi yara alsa da çalışıyor. Önemli olan nokta, güven veren ve liyakatine inanacağımız insanların kadrolara atanması sürecinin ivedilikle tamamlanmasıdır. Sonra inançla ve disiplinle üretmek gerekiyor, daha fazla olan ne varsa, bunları istikrarla geliştirmek ve piyasalara sunmak gerekiyor. İçeride politik durum kontrol altında ama bu yetmiyor. Kontrol edilmesi gereken çok iş var. Her bir proje kontrol edilmelidir. Kontrol, sistemde “istibdat” demek değildir. Kontrol; öngörülebilir, hesaplanabilir, sonuçları zerinde gerçekçi şekilde hareket edilebilir, denetlenebilir demektir.

Barışçı, işbirliği yapılabilir, akıllı, gerçekçi, saygın, kültürlü, standartlarıyla ve kontrollü olmasıyla tarzı belirgin istikrarlı bir devletten söz edilmektedir. Bilimin gösterdiği yoldan kopmamak önemlidir.

Bakın; bizler henüz çok temel bir konu üzerine “şunu yapın, bunu yapın,” deme noktasındayız. İstikrarın faziletlerinden bahsediyoruz. Bu bile diğer ülke veya kültürlere göre başka bir noktada olduğumuzun kanıtıdır. Başkaları bizleri planlasa da planlamasa da “yerinde sayanlar” olarak görmek isteyebilir. Görünen bu ise kritik ederken bile haklılık paylarına dikkat sarf edilmelidir. Bu tür bir bakış açısına aklıyla çözüm bulacaklar yine bizleriz. Unutmayalım, eğer başkalarının karşımıza dikilmesine imkan verenler bizlersek, onları kendimizin istediği biçime veya yöne çevirecekler de bizler olacağız. Hiç şüphesiz yapamadıklarımıza veya eksik yaptıklarımıza bakarak cesaret alanlar olacaktır.

Bizim için başka ülke yok ama şunu da akıldan çıkarmamalıyız; bu hayatta başka bir dünya da yok. Bu dünya bizim ve dünyayı diğerleri ile ortak şekilde kullanmak durumundayız. Kullanırken yaşamları ihya edelim. Bu dünyayı cennete veya cehenneme çevirecek insan değil mi? Bu yaşamı hayallerle değil gerçeklerle geliştirelim. Bu dünyada kendi cennetimizi yaratarak bir istikrar örneği olalım. Bunu başarmak şart, hem her şey için şart! Unutmayalım; cennet tasvirlerinde olanın basit açıklamasını bile istikrarlılıkla açıklayabiliriz.

Bir Türkiye markası oluşturacaksak istikrar şarttır. Çünkü marka olmak da istikrarlılıkla ilgili bir konudur.

Acaba istikrar için hakkınca ne yapıyoruz? Bu soruyu soralım kendi kendimize.

Görsel: Flickr, Shumona Sharna

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

2a-ahlak-ve-adalet
ÖNCEKİ YAZI

2A: Ahlak ve Adalet

kuresel-siginmaci-ve-gocmen-sorunu-ve-gelecegi
DİĞER YAZI

Küresel Sığınmacı ve Göçmen Sorunu ve Geleceği

Kültür 'ın son yazıları

373 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
370 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
565 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
516 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme