AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Ankara ziyaretinden ne anlamalıyız?
Dışişleri Bakanımız Yüksek Temsilci Borrell’e fazla yüklendi, yorumları yapılıyor olsa da sonuçta kameralar önünde Mevlüt Çavuşoğlu çok haklı ve ayrıntılı açıklamalar yaptı. Peki bu ayrıntılı hususların Borrell tarafından not edilmesinin ötesinde ne yararı olacak?
Borrell’in, ben iyi niyetliyim, diyaloğu sürdürmekten yanayım, meseleleri anlayıp dersime çalışacağım, amacında konuşuyor olması diplomatik manada açıklanabilir bir husustur. Ancak Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkilerin ilerlemesine katkısı olacağını işaret etmez. Çavuşoğlu ise her bir başlıkta detaylı örnekler verdi. Tamam da bütün bu açıklamalar AB içinde alınacak kararları değiştirecek mi?
Eğer bugün asıl konu AB’nin Türkiye ile masada duran meselelerini çözerek üyelik sürecinin başlatılması olsaydı, başka tartışılacak bir husus olmayacaktı. Bunu biliyoruz.
Ancak temelde Borrell ile doğal olarak güvenlik meseleleri görüşüldü. Ne beklenebilir? Bu olsa olsa AB ülkelerinin Türkiye ile alakalı bazı başlıklar üzerine kendi aralarında ele aldıkları politikalarını daha da belirlemek üzere inceleme yapmaya gelen Borell’in çalışma ziyaretiydi. Bilindiği gibi AB Komisyonu toplanacak ve Borrell’in de yönlendirmesi üzerine, hiç hakketmediği halde, tek taraflı yargılarla, Türkiye’ye bazı yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı karara bağlanacak.
Borrell’in not ettiği konuların başlıkları neler?
- GKRY’nin Doğu Akdeniz’de kendine göre parsellediği alanlarda KKTC’nin TPAO’ya verdiği ruhsatla çakışan alanlarda sondaj yapması söz konusu oldu ve GKRY Türkiye’yi AB’ye şikâyet etti.
- Aynı şekilde Yunanistan da Libya UMH ve Türkiye arasında imzalanan Deniz Yetki alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması üzerine ortaya çıkan sahada Türk tarafının sondaj yapma planını açıklaması üzerine Yunanistan bu durumu konu ederek AB’ye şikâyette bulundu.
- Başka ülkelerden de var ama esasen Suriye’den kaynaklı bir göç konusu var. Göçmenlerle ilgili, özellikle kaçak göçün önlemesine dönük AB ile Türkiye arasında varılan anlaşmada 2016’dan bu yana ilerleme sağlanamadı. Pandemiden sonra bu göç konusu daha da elzem olacak.
- Fransa’nın Suriye’deki planından sonra, Libya’daki çıkarlarını geliştirme planı doğrultusunda darbeci Hafter’i desteklemesi söz konusu oldu. Fransa giderek bu çıkarcı çabasından da bir kazanç elde edemeyeceğini anladı. Türkiye’yi sorun sahası olarak işaret etmeye başladı. Cari olay olarak savaş gemilerine kilit atıldığı iddiası da Türkiye ve NATO makamlarınca çürütüldü.
- Almanya’nın dönem başkanlığında çözülmesi gereken temel meseleler var. Bunlardan birincisi Gümrük Birliği Anlaşmasının Güncellenmesi, ikincisi ise Vize Serbestisinin Hayata Geçirilmesi konusu.
- Son olarak turizm konusu ile alakalı, pandemi nedeniyle eğer objektif kriterler dikkate alınırsa Türkiye güvenli ülkeler listesinde olması gerekiyor.
Bu konular üzerine Türkiye’nin öne sürdüğü argümanlar belli. Hak hukuk da belli. Ancak bu noktalardan bile Türkiye’nin geri adım atmasını isteyen bir Avrupa Birliği’nin olduğu unutulmamalı.