simarik-yunanliya-hatirlatma
Şımarık Yunanlıya Hatırlatma!

Yunanistan Sorunu

27 Ağustos 2020
Okuyucu

Son günlerde alevlenen Doğu Akdeniz’deki sorunları çok ana hatlarıyla “Yunanistan Sorunu” olarak işaret etmek doğru olacaktır. Görünüşte zeytin dalından bahseden Yunan tarafı aslında Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını arkasına aldığı başka ülkelerle (başta Fransa) birlikte gasp edebileceğini zannetmektedir ve oyun üzerine oyun kurmanın peşinde koşmaktadır. Burada Yunanistan ve Türkiye arasındaki çokça konuşulan temel anlaşmazlıkları ve Kıbrıs konusunu ana başlık ve tarihleriyle birlikte kronolojik şekilde ifade edelim, aklımızda kalsın.

  1. Lozan Barış Andlaşması (1923) gereği Adalar Denizi’ndeki karasuları 3 NM (Deniz Mili) olarak kabul edilmiştir.
  2. Yunanistan, 1936 yılında yaptığı bir iç hukuk düzenlemesi ile Adalar Denizi’ndeki (Ege’deki) karasularını 6 NM’e genişletmiştir. 
  3. Paris Barış Konferansı 15 Ekim 1946 tarihlerinde tamamlandı ve Paris Antlaşması 10 Şubat 1947’de imzalanmıştır. Savaşı kazanan ülkeler (başta) ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB yeni dünya düzeninin altyapısını inşa ettiler. (Not: Bu ülkelere Çin’i de ilave edersek BM’nin 5 daimî ülkesi olduğunu görürüz.) Yunanistan da işgal görmüştü, İtalya ve Almanya’dan. Barış antlaşmalarında varılan sonuç savaş tazminatları, azınlık haklarının taahüdü ve düzenlemelerini içeriyordu. Bu toprak düzenlemeleri İtalya’nın Afrika’daki sömürgelerden (örneğin Libya) çekilmesini emrediyordu. İtalyanlar tarafından 1912 Uşi Antlaşması ile alınan 12 Ada hakkı olan ülke Türkiye’ye devredilecekti. Türkiye bunu kabul etmedi ve sonra 12 Ada Yunanistan’a devredildi. 
  4. Kıbrıs konusunda 1960’da İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında “Garantörlük Antlaşması”imzalanmıştır. (Fransa bu anlaşmayı yok sayarak Adaya savaş uçağı konuşlandırmıştır.)
  5. Türkiye 15 Mayıs 1964 tarihinde çıkardığı kanunu ile Adalar Denizi’nde karasularını 6 NM’e çıkarmıştır.
  6. Yunanistan karasularını 12 NM’e çıkarmayı hedef olarak belirlemiştir. Yunanistan 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) sadece 3. Maddesine atıfta bulunarak karasularını 12 NM’e çıkarmak istemektedir. (Nitekim geçtiğimiz hafta İyon Denizi bölgesinde 12 NM karasularını ilan etmiştir, Adalar Denizi bölgesi için de bunu ifade etmeye başlamıştır.)
  7. TBMM 8 Haziran 1995 tarihinde Yunanistan’ın karasularını 12 NM’e genişletmesi halinin bir casus belli (savaş sebebi) sayılacağını ilan etmiş ve bu durumda hükümete savaş yetkisi vermiştir.
  8. Ancak BMDHS’nin özel maddeleri şöyle der: 
    • BMDHS’nin 3. Maddesi, devletlere karasularını 12 NM’e kadar genişletme hakkı tanırken, karasularının genişliğini mutlak şekilde 12 NM olacak dememekte, karasularının “en fazla 12 NM” olabileceğini belirtmektedir.
    • BMDHS’nin 122. Maddesinde “kapalı ve yarı kapalı denizler”in tanımı yapılırken, Adalar Denizi’nin de burada belirtilen kriterleri sağladığı ve bu yüzden bir yarı kapalı deniz statüsünde olduğu açıktır. (Not: NATO, SSCB zamanında Sovmedron’un Akdeniz’e inmesini engellemek için Adalar Denizi’nin iç deniz imkanlarıyla dar geçitlerde savunma imkânı verdiğini kabul eder.) 
    • BMDHS’nin 123. Maddesinde belirtildiği üzere “özel hallerde genel kuralların işletilmemesi”durumu söz konusudur. 
    • BMDHS’nin 300. Maddesinde önemli bir hüküm var, hakkaniyet ilkesi: “Taraf devletler iş bu sözleşme hükümleri uyarınca üstlendikleri yükümlülükleri iyi niyetle yerine getirmeli ve iş bu sözleşmede tanınan hakları, yetkileri ve serbestileri hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayacak biçimde kullanmalıdırlar.”
  9. Türkiye 1982 tarihli BMDHS’ne taraf değildir. Bununla birlikte bu sözleşmenin hükümlerinin çoğunun teamül hukukuna dönüştüğünü ve bütün devletleri bağladığını ilke olarak kabul etmektedir. Türkiye bu sözleşmenin taslağından itibaren Adalar Denizi’nin özel bir statüye sahip olduğunu ve bazı hükümlerin bu bölgeye uygulanmasının aslında BMDHS’nin 300. Maddesinde belirtilen “hakkaniyet ilkesine” aykırı olacağını ve bu nedenle özel düzenlemeler yapılmasını savunmaktadır. Bu savunmasını kuralın ortaya çıktığı andan itibaren tutarlı ve düzenli bir şekilde yapmaktadır. Uluslararası hukukta da tanınan “ısrarlı itirazcı” (persistent objector) statüsünü taşımaktadır. Bu durumda hukuki olarak bu hükmün Türkiye’ye dayatılması söz konusu değildir.
  10. Türkiye hem doğal hem de hukuki gerekçeleri sebep göstererek Adalar Denizi’nde karasularının 6 NM olması gerektiğini savunmaktadır. 
    • Karasularının 6 NM olduğu durum: Adalar Deniz’inin yüzde 43’ü Yunanistan karasuları, yüzde 8’i Türkiye karasuları içinde kalır.
    • Karasularının 12 NM’e çıkması: Adalar Denizi’nin yüzde 71’i Yunanistanyüzde 9’u ise Türkiye karasularını oluşturur. 
  11. Bu durumun “hakkaniyet ilkesini” ihlal anlamındadır. Türkiye’nin meşru haklarının gasbedilmeye çalışıldığı açıktır. 
  12. Türkiye; “karşılıklı kıyıdaş devletlerin bulunduğu denizlerde karasularının tek taraflı olarak genişletilemeyeceği”ni, bu gibi durumlarda “ekonomik menfaatler” ve “kıyı uzunlukları” gibi birtakım faktörlerin göz önüne alınarak hesaplamaların yapılması gerektiğini ileri sürmektedir. 
  13. Bu görüşün benzerleri:
    • İngiltere ve Norveç Balıkçılık (Anglo-Norwegian Fisheries Case, UK v. Norway, 1951), 
    • İngiltere ve İzlanda Balıkçılık (Fisheries Jurisdiction Case, United Kingdom of Great Britain v. Iceland, 1973) davalarında yer almaktadır. 
    • Üstelik birçok benzer davada Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından uygulanmakta ve uluslararası hukukta yeri vardır. 
    • Fransa ve İngiltere arasında Manş Denizi örneği tam olrak Adalar Denizi bahsini açıklar. Burada; “ana kıtalar arasında karasuları 12 NM, adalar kısmında adaların 6 NM karasuyu olur” ilkesi kabul edilmiştir.
  14. Çokça konuşulan Meis Adası Türkiye’ye 2 KM uzaklıktayken, Yunanistan anakarasına 582 KM uzaklıktadır. Bu 10 KM2’lik adanım 42 bin KM2’lik deniz sahasına sahip olması mantıkla bağdaşmaz.
  15. Uçuş Malumat Hattı (FIR) ve Arama Kurtarma Sorunu: Yunanistan 6 NM olan karasularına 10 NM FIR hattı hakkı olduğunu savunmaktadır. Akılla bağdaşmaz, kazalarda ve insani faaliyetlerde bile hava vasıtalarını buna bağlı kullanmak mümkün olamaz. FIR 6 NM, Arama Kurtarma sorumluluğu da buna uygun olmak zorundadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Arabulucu Almanya ve Şımarık Yunanistan

DİĞER YAZI

Analiz: Doğu Akdeniz

Politika 'ın son yazıları

19 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
32 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
44 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
47 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme