bir-damla-petrol-bir-damla-kan
Bir Damla Petrol Bir Damla Kan

Bir Damla Petrol Bir Damla Kan

30 Ekim 2019
Okuyucu

Cumhurbaşkanı Erdoğan 29 Ekim resepsiyonunda yaptığı konuşmada Batı dünyası ile farkı açıklarken onların bir damla petrolü bir damla kana tercih ettiklerini vurguladı. Sık sık bir medeniyet mücadelesi verdiğimizi işaret eden Erdoğan bu kez veciz şekilde ifade ettiği bu benzetme ile Batı dünyasının çıkarcılığını açıklarken diğer yandan güncel konuların özetini de vurgulamış oldu. Nitekim gece saatlerinde ABD Temsilciler Meclisi’nin anlamsız Türkiye aleyhine aldığı iki karar tasarısı ile Amerikanın çıkarcı yaklaşımı bir kez daha görülmüş oldu. Şimdi bu noktadan hareketle mevcut konuyu hem Amerika ile bakış farklılıkları hem de Suriye meselesi gibi güncel meselelerin özeti halinde sunalım.

Amerika (genel olarak Batı dünyası) olaylara şöyle bakıyor; çıkarımız ne olacak? Önce çıkarı konuşuyorlar sonra insanlık meseleleri ele alınıyor. Bunun en bariz örneği Suriye meselesi ile gün yüzüne çıktı. Ne dedi Trump? Petrolü koruyacağız! Kimin? Suriye halkının. Kimden Daeş terör örgütünden. Bitmemiş miydi? Evet. Suriye petrolleri kiminle kurulacak? Bir diğer terör örgütü YPG ile. Bu hangi terör örgütü? Ankara’da Baştan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile imzalanan 13 maddelik mutabakata göre rüştü sabit olan örgüt. Neyi kabul etti Amerika? Güvenli Bölgeden (Türkiye sınırı boyunca 444×32 km alan) çekiliyorum, YPG’yi de çekiyorum, Türkiye’ye konan yaptırımları kaldırıyorum. Sonra bir resmi mektupla Pompeo taahhütlerini yerine getirdiklerini teyid etti mi? Evet. Daha ne o zaman?

Türkiye olaylara nasıl bakıyor; insanlık ne olacak? Yani önce insanlık konuşuluyor. Suriye’de terörist var mı? Var, YPG. Suriye halkı göçmen ve sığınmacı konumunda mı, 8 yıldır zulm gördü mü? Evet. Petrol varsa kimin? Suriyelilerin.

İyi de ABD Temsilciler Meclisi tam da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gecesi ne yapmak istiyor? Üstelik BM 2254 kararı gereği Cenevre’de Suriye Yeni Anayasa çalışmaları bu günde başlamışken! Hatta Rusya ve Türkiye arasında Güvenli Bölge konusunda (10 meddelik) bir anlaşmanın üzerine Güvenli Bölgeye ilişkin devriyeler başlayacakken!..

Oylanan karar tasarıları; 1) Ermeni Soykırımı 1915 olayları ile ilgili Türkiye’yi kınama tasarısı: 405 evet, 11 red. 2) Türkiye’nin K/D Suriye’ye askeri müdahalesinin üzerine yaptırımların uygulanması tasarısı: 403 evet, 16 red.

Ermeni meselesi hemen her yıl ısıtılan bir konudur. Tasarı yıldönümü demek suretiyle her yıl Nisan aylarına denk getirilir. Ya Başkan’dan döner ya da Kongre’den. Bu yıl neden acele ettiler? Belli ki Suriye’den dolayı birilerini sıkıştırmak istiyorlar.

13 Meddelik Ankara mutabakatıyla ABD ile anlaşılan konular varken nasıl olur da Temsilciler Meclisi Türkiye’ye tekraren bir yaptırım uygulama yolunu açmak ister? Demek ki birilerini sıkıştırmanın peşindeler.

Hedefte hem “Suriye’de aptalca savaş bitsin” diyen Trump var hem de Türkiye. Trump, ABD’nin derin devletine, savunma bürokrasisine (ki bir çoğunu işten attı, yerine yenilerini getirdi), Demokrat kanadına, Cumhuriyetçi şahinlere, Senato’ya karşı askeri çekti (en azından Güvenli Bölge dışına) ve Türkiye ile anlaşma yaptı. Cezalandırılmalı mı? Demek ki bahse konu Trump karşıtı blok böyle düşündü.

Ya Türkiye? İşte Türkiye bir medeniyet meselesi ile oyunlarını bozan ülke oldu da ondan. İnsanlık dedi, başka bir şey demedi de ondan. Üstelik ABD’nin rakibi konumundaki Rusya ile anlaştı.

Cari olay aslında budur. Dışişleri ABD Büyükelçisini çağırdı ve karar tasarılarının yok hükmünde olduğunu kendilerine iletti.

ABD neyin peşinde? Mesele zaten sadece Suriye ve bu ülkenin bölünmesi değil. Türkiye’nin ABD’nin önünde durduğu başka konular da var. ABD Filistin topraklarını Yüzyılın Anlaşması ile İsrail’in yutmasını istiyor. Türkiye 1993 Oslo görüşmeleri çerçevesinde BM çerçevesinde anlaşmanın tamamlanmasını işaret ediyor. Konu ne sürgünde gibi yaşayan ve evleri elinden alınan Filistin halkı. Aslında Doğu Akdeniz’de uzanan Filistin bölgesi Münhasır Ekonomik Bölgesini de işaret etmeden geçmeyelim. Böyle olursa Doğu Akdeniz’de çıkacak hidro karbona Filistinliler ortak oluyorlar. Doğu Akdeniz başlı başına mesele olup çıktı. İsrail, ABD, Avrupa yanlarına Suudi Arabistan’ı, BAE’yi, Mısır’ı, Güney Kıbrıs’ı da alarak ve büyük enerji şirketlerini öne koşarak, buraya oldubitti ile el koymak istiyorlar. Asıl mesel de bu. “Bir damla petrol” konusundan bahisle söylenecek bir bariz örnek de bu!

İran’ı, Yemen’i, Lübnan’ı, Libya’yı ve diğer başka ülkeleri da hesaba katarsak, “petrol ve kan” meselesi daha iyi anlaşılır her halde. Kim düşünüyor Yemeli halkı?

Türkiye ne istiyor? En azından Türkiye’nin güvenliği açısından önemli olan Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Filistin’de, Kıbrıs’ta sorunlar çözülsün, terör bir aparat olmaktan çıkarılsın, sınırlarda ve kaynaklarda eşitçe paylaşım yapılsın, barış olsun. Başka ifadeyle, önce insanlık meselesi ön çıksın, doğrudan meseleler hakkaniyetle çözülsün. Bölge terör ve savaşlarla, sınırlara tecavüzle bir sorun yumağı haline getirilmesin.

Emin olun Türkiye “önce kan” diyen blok içine girsin, bu tür tasarı haberlerini duymayız bile. Ama yine de güvenmeyin. Bu kez de başka sorun var. Zaten Türkiye’nin tarihi gücünden ve temsil ettiği değerlerden dolayı hınçları var; bölüp parçalama meselelerinin ortaya çıkması da bundandır. Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan, Büyük İsrail, Büyük Yunanistan… Hepsi bir büyük meselenin peşinde tutuluyorsa, akıllarına bu tarz fikirler enjekte ediliyorsa, bunları kimler o masum insanların kafalarına sokuyor diye düşünmeden geçmeyelim. Dostlukları düşmanlık haline getirenler ve bunun üzerinde çıkar devşirenler az değil!

Neyse, biz yolumuzda gideceğiz, durum bu! Trump her iki tasarıyı da red edebilir. Zaten Suriye konusu kendileri için bariz hata, hatta engelleme. Ermeni meselesi için ise Rusya devreye girerse bu da ABD’nin aleyhine gelişen bir konu olabilir, kendileri bilirler. Bilinmeli ki, dünyada en kalabalık Ermeni diyasporası Amerika’da değil, Rusya’dadır. Para Amerika’daki Ermeni, Rum ve İsrail lobilerinde olabilir ama bu bölgede halen insanlık ölmedi, böyle bilinmelidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

150-saat-sonrasi-turkiyenin-suriye-secenegi
ÖNCEKİ YAZI

150 Saat Sonrası Türkiye’nin Suriye Seçeneği

azil-ve-daes
DİĞER YAZI

Azil ve DAEŞ

Politika 'ın son yazıları

32 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
45 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
59 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
58 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
90 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme