150-saat-sonrasi-turkiyenin-suriye-secenegi
150 Saat Sonrası Türkiye’nin Suriye Seçeneği

150 Saat Sonrası Türkiye’nin Suriye Seçeneği

28 Ekim 2019
Okuyucu

Yarın (29 Ekim) öğlen 12’de Suriye’de Güvenli Bölge konusunda Rusya ile Soçi’de varılan kısaca 150 saatlik olarak anılan mutabakatın ilk safhasının dolacak. Akşam saatlerinde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin Suriye’de izleyeceği yeni adımlarına dair ipuçları verecek. Şimdiden kamuoyu neyi beklemeli, seçenek ne, inceleyelim.

Akçakale’den 9 Ekim saat 16 sularında ilk bombaların atıldığı o andan bu yana gelişmeleri sahadan takip ettim. Değerlendirmelerimi tv kanalından anbean duyurma fırsatı buldum. Bu benim için tarihe tanıklık etmek açısından önemli bir görev ve deneyim idi. TSK’nın kitaplara yazılacak destansı harekâtını izledim. Rasulayn ve Tel Abyad alındı, M-4 karayoluna inildi. Bu harekatın bir diğer kahramanları ise Suriye Milli Ordusu (SMO) oldu.

Nihayet 18 Ekim’de ABD Türkiye ile anlaşmak istediğini duyurdu. ABD Türkiye sınırından çıkacak ve YPG’nin bölgeden çıkmasını sağlayacaktı. Buna dair 120 saatlik ve 13 maddelik mutabakat imzalandı. ABD Başkan Yardımcısı Pence, Dışişleri Bakanı Pompeo, Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı O’brien Ankara’da bulundu ve Türkiye açısından tarihi bir diplomatik kazanım elde edildi. ABD Suriye’nin güneyine, petrol bölgesi dediği alana çekiliyordu. Bölgede 200-500 asker bulunduracağını duyurdu. ABD, taahhüt ettiği halde YPG’yi anlaşmada gösterilen 444×32 km’lik Türkiye sınırı bölgesinden çıkaramadı. Ancak Pompeo Türkiye’ye resmi bir mektup gönderdi. Anlaşmanın gereğini yaptıklarını bildirdi. Böyle bir sonuç elde edilmesi Türkiye’nin önünü tıkamıyor, bilakis bundan sonra yapacaklar için elini güçlendiriyordu. Hatta sonuç olarak ABD tarafının sembolik de olsa Türk tarafına koyduğu yaptırımlar kaldırılmış oluyordu.

Bu arada Türkiye operasyonuna devam ederken bir başka gelişme oldu. Suriye rejim güçleri ve Rus Askeri Polisi bayrak göstererek Münbiç ve Ayn El Arab’a (Kobani olarak da biliniyor) girdi. Bu kez Rusya Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 22 Ekim’de Soçi’de bir günlük bir zirve gerçekleştirdi ve 23 Ekim’de başlatılacak yeni bir sürece ilişkin ABD’ninkine benzer bir mutabakat imzaladılar. Bu 10 maddelik varılan mutabakata kısaca 150 saatlik dendi. İşte yarın 29 Ekim’de bu süre doluyor ve bizler bundan sonraki Türkiye’nin yeni hareket tarzına ilişkin bir değerlendirme yapacağız.

Suriye’de hamleler bitmiyor. 26-27 Ekim gecesi ABD, Suriye İdlib bölgesinde, Reyhanlı ilçemize 15 km yakınındaki Daeş terör örgütünün lideri konumundaki Bağdadi’ye bir operasyon düzenledi. Neticesinde 27 Ekim’de Başkan Trump dünyaya seslenip Bağdadi’nin öldürüldüğünü duyurdu. Bu konuşmayı yaparken Trump, “Türkiye ve Suriye Kürtleri (YPG ve PKK demek istiyor) arasında kalmak istemiyoruz. Petrol güvenliği için olacağız. Türkiye gerçekten o tarafta operasyon yaptı. Türkiye’de yıllardır binlerce insanı kaybetti. Askerimiz orada olmasın. Kim orada olmak istiyorsa olabilir. Ortadoğu 8 trilyon dolara mal oldu…” dedi.

ABD tarafı Deir Ez Zor bölgesi merkez, Suriye petrollerini korumaktan bahsediyordu. Ancak bunu ABD petrol şirketlerinin bölgedeki çabasıyla sağlamak istiyor, savaş hali devam ettiğinden hem kendi askerini burada bulundurmak (200-500 kişilik birlik) hem de YPG’yi bekçi olarak kullanmak istiyordu. YPG’nin sözde lideri Mazlum Kobani ismiyle bilinen kişiyi ise “general” olarak anıyordu. Trump’ın yapmak istediği belliydi, 2020 seçimlerini kazanmak istiyordu.

Her neyse, bakıldığında Trump adına ABD’nin Suriye petrolleri konusundaki yeni komiseri Senatör Lindsey Graham’ın planı YPG’yi korumak ve kullanmaktı. Terörist Mazlum Deir ez Zor’da yeni ABD üssünde tutuluyordu. Exxon Mobil gibi dev şirketlerin Suriye rejimi, yani Esad ile anlaşma yapması sağlanacaktı. Bu arada YPG ofisi Kamışlı alanında bulunmaktaydı. Esad birlikleri PYG ofisinin emniyetini almıştı. Rusya ise 150 saat doluyordu ancak teröristleri bölgeden çıkaramamıştı, belki de çıkarmak istememişti. Ancak hem Putin hem de Kremlin Sözcüsü Peskov, “çıkmazlarsa Türkiye gereğini yapar,” demişti.

Bu durumda ne ABD ne de Rusya çıkarları gereği YPG ile kanlı bıçaklı olmak istememişler ve hatta kendi çıkarları yönünde kullanılabilecekleri bu aparatı Türkiye’nin sorunu görmüşlerdi. Türkiye ise her defasında sınırına yakın bu alanı terörden temizlemekle ilgili kararlılığını tekrar etmekteydi.

Yarın ne olacak? Rusya YPG’ye beklenen baskıyı uygulamadı, bu açık. Belki bu gece ve yarın belli miktarda terörist güneye iner. Bu şartlarda Rusya, ABD gibi bir mektup yazıp, “ben elimden geleni yaptım, top sende, mutabakat gereği devriye yapmaya hazırım,” diyecek gibi görülüyor.

Peki, Türkiye bir şey kaybetmiş oluyor mu? Amaç ne idi? Terörü öyle veya böyle temizlemek ve Suriyeliler için Güvenli Bölgede gerekli geri dönüşleri sağlayacak zemini hazırlamak. Bunu kim yapacak? Terörü temizlemek için başka bir güce gerek yok, birlikleri zaten dinlendi ve hatta takviye de edildi. Türkiye gerekeni kendisi yapar. SMO da hazır. Şimdiden elde tutulan Rasulayn ve Tel Abyad bölgesi genişlemekte. Genel olarak bakılırsa, Cerablus, Afrin ve El Bab da düşünülürse, Barış Pınarları ile kontrolü sağlanan alan oldukça geniş. Irak tarafı da benzer şekilde kontrol edilmiş durumdadır. Bu yeter mi? Hedeflenen alan belli: Fırat’ın doğusunda 444×32 km (Kamışlı şehir merkezi hariç) içinde terörist bırakılmayacak. Zaman önemli mi? 120 ve 150 saatlik dilimlerle diplomatik kazanımlar elde edildi, askeri alan halen işler durumda, önü tıkanmış değil. Bu durumda istenen her zaman içinde, hatta yarından tezi yok operasyonlar sürdürülecektir. Hatta bir taraftan Rusya ile 10 km’lik bantta ortak devriyeler de gerçekleştirilecektir. Bunun değeri önemli, Rusya ile birlikte birliklerimiz alanda olacak ve teröristler herhangi bir karşı koymada bulunamayacak, bulunurlarsa Rusya devreye girmek zorunda kalacaktır. Üstelik daha sonra askerimiz SMO ile birlikte operasyon gerçekleştirerek bölgeyi temizlemeye devam edecektir. Engel var mı? Yok. Bölgeden PKK gider mi? Zaman gösterecek. Ama en azından Türkiye sınırındaki Güvenli Bölge alanında istikrar ve huzur için gerekli ortam sağlanmış olacak, hatta terörle mücadele menzili, stratejiye uygun şekilde, sınırımızdan daha da uzaklara ötelenmiş olacak. Böyle değerlendirmekteyim, yarın Cumhurbaşkanı Erdoğan bu plana karşılık gelen bazı açıklamalar yapabilir.

Defaten işaret ettim, esasında terör kompleksimizi yendik, mücadeleyi ilerilere taşıdık, tıpkı başat aktörler gibi. Bu durumda çıkarlarımızı da gözetmemiz gerekiyor. Bu nedir? Kimle olursa olsun, ABD, Rusya veya başkaları ile Türkiye topraklarına yakın alanlarda Doğu Akdeniz’den Irak’a kadar her alanda enerji kazanımı için ortaklıklar kurulmalıdır. Bu manada şirketler ortaklıklar yapmalıdır.

Bütün bu değerlendirmeme diğer bir gerekçe de Cenevre’de 29-30 Ekim’de başlayacak olan Suriye Anayasa Yazma Komisyonu Çalışmaları bağlamındaki husustur. Bu önemlidir. Barış ve istikrar için ilgili taraflarca bu duruma gölge düşürülmeyecek bir çaba içine girilmelidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

turkiye-ve-abd-anlasti
ÖNCEKİ YAZI

Türkiye ve ABD Anlaştı

bir-damla-petrol-bir-damla-kan
DİĞER YAZI

Bir Damla Petrol Bir Damla Kan

Politika 'ın son yazıları

28 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
35 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
70 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
87 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme