Yakın dönem ABD ekonomisinin durumunu yansıtan değerlendirmeleri görelim. Buradan Türkiye’ye ilişkin sonuçlar çıkaralım. Geçtiğimiz günlerde ABD Merkez Bankası (FED) yetkilileri peşi sıra ülke ekonomisi ve bankanın faiz politikaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Yetkililer şunları söylediler:
- New York FED Başkanı William Dudley:ABD’de enflasyon oranının FED’in hedefi olan %2’lik seviyeye yaklaştığını söyledi. Bu oran henüz yakalanamadığı nedenle zafer ilan edilmesinin erken olduğunu belirten Dudley, enflasyonun %2’nin biraz üzerine çıkması durumunda, zaferin geleceğini dile getirdi. Dudley, mevcut ekonomik görünümü olumlu olarak değerlendiriyor. ABD’nin ticaret duvarları oluşturması ve/veya bir ticaret savaşına girmesi durumunda, ekonomik büyüme için risklerin ortaya çıkacağını vurguluyor.
- Bir sonraki ay New York’a atanacak ve halen San Francisco FED Başkanı John Williams:Enflasyonun %2’nin biraz üzerine çıkmasının muhtemel olduğu ve bunun sorun teşkil etmeyeceği değerlendirdi. ABD’de cuma günü açıklanan nisan ayı işsizlik seviyesinin %3,9’a düşmesi hakkında Williams, ülkede işsizliğin %3,5’e kadar düşmesini öngörüyor.
- Bankalardan sorumlu FED Başkan Yardımcısı Randal Quarles:Güvenli ve verimli bir finansal sistemin FED’in yönetim kurulu için önemli olduğunu ve bunun para politikasına da katkıda bulunacağını kaydetti. Quarles, finansal sistemin verimliliğinin artmasının para politikasının ekonomiye yayılmasını da ilerleteceğini sözlerine ekledi.
Buradan Doland Trump yönetiminin çeşitli çevrelerin amaçlarına uygun hareket ettiği değerlendirilebilir. ABD’de iç politik anlaşmazlıklar çözülmüş demektir. Janet Yellen’den sonra Trump tarafından FED Başkanlığına getirilen Jerome Powell yönetimi de ne yapacakları konusunda hemfikir olduğu görünmektedirler. ABD bir yandan teknoloji ile üretimi yönlendirirken diğer taraftan enerji politikaları ile küresel kontrolü yürütmektedir. Para politikalarında faiz getirileri bir miktar para girişi sağlamış ve yatırımlar için gerekli kaynak yaratılmış gözükmektedir. Trump ülke içi üretimi canlandırarak işsizliğe de çare bulmakla ilgilenmektedir.
Dünya bugün önemli bir ticari savaşın eşiğindedir, bazılarına göre içindedir. Ülkeler nispi para bolluğu içinde bir yarış halinde mevcut ticari duvarları yıkma ve kendi lehine düzenlemeler yapma savaşı vermektedir. Bu savaş ABD kadar, daha ziyade, Japonya, Çin, Almanya, İngiltere, G. Kore gibi üretim üzerine odaklanmış ülkeleri ilgilendirmektedir. Bu ülkeler doların maliyeti üzerinde yakinen durmaktadır. Dolar değerlendikçe ülkeler arasındaki kavga da artmaktadır. Bu mücadeleye bir de ABD ticaret politikaları ile yön verilmektedir.
Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler kendilerini bu mücadeleden korurlarken, Türkiye gibi ülkeler zarar görmektedir. Türkiye’nin ekonomik açıdan dünyadaki ticaret savaşı, oluşan risklere göre tedbir alma ve para politikaları konusunda yapısal olduğu kadar cari belirsizliklerle de iç içe sorunlar yaşadığı ortaya çıkmaktadır. İşsizlik, enflasyon ve döviz fiyatları gibi temel göstergeler aleyhte gelişmektedir. Büyüme oranındaki göreceli artış rakamları ile bu aleyhte gelişen göstergeler uluslararası çevrelerce politik risklerle açıklanmaktadır.