Geçtiğimiz günlerde Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, bugün de Angela Merkel, Avrupa Ordusu kuralım, bu tür bir ordu NATO’ya karşı değildir, ama zaruridir, diyorlar. Türkiye’ye etkisi nasıl olur, bu bir fırsat mıdır? Kısaca inceleyelim
Avrupa’nın önde gelen iki ülkesi, ABD’nin kuyruğundan ayrılmaz denen Fransa ve halen II. Dünya Savaşı’nın mağlubu olarak ABD’nin kontrolünde olan Almanya, bir çok nedenden dolayı, tarih sahnesinde dönüp dolaşıp, bugün ortak bir Avrupa Ordusu kurmak zorundayız, dediler. Olur, olmaz, ama bu konu tartışılacak bir konudur. Özellikle;
- Akdeniz’de sahil güvenlik güçlerinin mültecilerden, kaçakçılardan ve korsanlardan dolayı çekişi var;
- Doğu Akdeniz bir paylaşım alanı olacak ve 2020’de işletime açılacak doğalgaz tesislerinin korunması açısından bir plan yapılmak zorundadır;
- Değişik yollarla Avrupa’ya ulaşmak isteyen mültecilerin ve bunlarla birlikte bölgeye sızma girişim gösteren terör odaklarının sınırlarda kontrolü gerekmektedir;
- Baltık’ta güçlenen bir Rus gücü vardır (başta Kaliningrad’dan dolayı), ve acil koruma gücüne ihtiyaç duyulduğu ifade edilmektedir;
- Rusya, Ukrayna olayında da olduğu gibi bölgede güvenlik tehditleri yaratabilme potansiyeline sahiptir, bunun cari güvenlik politikalarına karşı tedbir alınması gerekmektedir;
- Avrupa Birliği, Rusya’dan, Akdeniz’den ve Atlantik’ten gelen enerji yollarını kontrol altında tutmak zorundadır;
- Avrupa kendi birliğinin gereği olarak sembolik bir güç oluşturup, daha sonraki gelişmeler açısından bugünden bir altyapı oluşturmak gereği duymaktadır;
- Eğer yakın gelecekte güçler dengesi değişecek olursa, şimdiden ifade olduğu üzere bazı nükleer anlaşmalar iptal edilirse (INF anlaşmasının bozulması yakın zamanda konuşulmaya başlandı), özellikle topun ağzındaki Avrupa halklarının kendini güvencede hissedeceği bir düzene ihtiyaç duyulmaktadır, bunun kontrolünün sadece ABD’ye bırakılması yetmeyebilir endişesi vardır;
- Almanya özelinde, bundan böyle yeni bir gelecek inşa edilecek ise ilelebet ABD savunmasına bağlılıkla ilerilere gitmenin mümkün olamayacağı, ilk fırsatta bu boyunduruktan kurtulmak gerektiği ana-muhafazakar bir politik gereklilik vardır;
- Çin gücü devreye girdiğinde Avrupa olarak atılabilecek bir inisiyatif adımı olmalıdır.
Bu temel gerekçelerle bugün Fransa ve Almanya, aslında ilk planda İtalya, İspanya, Polonya da buna ilave edilebilir, bazı düzenlemeler için hazırdır. İstenen ilk planda sahil güvenlik, terörle mücadele, insani yardım operasyonlar, vs. seviyesindedir. NATO şemsiyesi devam etsin istenmektedir, ki zaten Rusya veya nükleer güçlerin durumu söz konusuysa, NATO’dan daha caydırıcı bir güç olamayacağı aşikardır. Ama terör, göçün engellenmesi ve mülteciler sorunuyla NATO yeterince ilgilenmemektedir.
İstanbul’daki “dörtü zirve” öncesinde Avrupa’nın iki lideri değişik platformlarda, “Avrupa’nın güvenliği meselesini Rusya ve Türkiye ile görüşme zamanı geldi,” demişlerdi. Kafalarında olanın, ABD’ye tam güvenmemekle ve İngiltere’nin kendilerinden ayrı bir tutum sergilemekle ilgili olduğunu söylemek pek zor bir konu değildir. Ancak Rusya’ya her halükarda mesafeler olacakları açıktır. Burada Vladimir Putin’in onlara ne vaat edeceği hususu önem kazanmaktadır. Almanya, ABD’den kurtulmak adına bir nebze de olsa Rusya’ya ve Çin’e yakınlaşmak, onları arkasına alarak politika yapmak isteyebilir. Ancak Türkiye nasıl AB üyeliği meselesinde beklemede tutulan bir konu olduysa, burada da benzeri uygulama söz konusu olabilir. Zira onların asıl istedikleri sıcak Suriye meselesinde görüldüğü gibi, Türkiye’nin doğu-batı arasında bir duvar olması bakımından açıklanabilir. Fakat Rusya ve Türkiye yakınlaşması, bu sıcak meseleyle bile olsa, nasıl ABD ilişkilerinde ve NATO’da farklı bir kulvar açtı ise gelecekte bu kulvarı AB ülkeleri de kullanmak zorunda kalabilir.
Şunu söylemem gerekiyor, ABD bu AB ordusu fikrine karşı gelecektir. Çok tehlikeli buluyor. Türkiye ise bu konuyu kendi lehine kullanmak için pazarlık konusu edecektir.
Avrupa Ordusu, PESCO (Permanent Structured Cooperation, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması) gereği fikir önceden vardı. Anlaşmaya Avrupa’dan 23 ülke imza attı (İngiltere, Danimarka, MAlta, İrlanda, Portekiz beklemede). Eğer Almanya ve Fransa bu konuda ısrarcı olurlarsa dünyada yeni bir tartışma alanı ortaya çıkacaktır, bunu en başta ABD istememekte, Rusya ve Çin ise her bahanede bu konuyu açmaktadır. Ticaret Savaşı, Siber Savaş, terör, silahlanma, vs konular en başta örneklenmektedir.
Konuya Türkiye açısından bakalım. Özellikle;
- Doğu Akdeniz kaynaklarının güvenliği,
- Doğudan batıya göçün engellenmesi,
- Mülteci sorunlarının çözümlenmesi,
- Terörle mücadele edilmesi,
bağlamında sıcak konulardır ve bunlar Türkiye olmadan çözülebilecek meseleler değildir. Eğer Türkiye böyle bir organizasyona sokulmaz ve bunun yerine Güney Kıbrıs ile Yunanistan dahil edilirse (ki şu an her ikisi de AB üyesidir), bu durum daha sonra başka sorunların da (güvenlik dışındakiler de) ortaya çıkması anlamına gelecektir.
Dolayısıyla Türkiye bu organizasyona, “Ben de varım, yoksa bu işin karşısındayım!” demek zorundadır. Türkiye Avrupa Ordusu düşüncesinde aktif olmak zorundadır. Bu konuda geç kalınırsa Doğu Akdeniz’deki haklarını da kaybedebilir.