gercekle-yaratilmisin-kiskacinda-montro
Gerçekle Yaratılmışın Kıskacında Montrö

Gerçekle Yaratılmışın Kıskacında Montrö

30 Kasım 2018
Okuyucu

NATO veya bir NATO üyesi ülke Ukrayna-Rusya arasındaki sürtüşmeden dolayı Ukrayna’nın talebi üzerine Karadeniz’e savaş gemisi gönderir ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Türkiye izin vermeli mi, vermemeli mi? Rus-Ukrayna krizi Montrö’yü zorlar mı? Yeni bir fiil ve yaratılmış gerçeklik sorunuyla mı karşı karşıyayız?

Soğuk Savaş’ta Karadeniz’in çevresindeki ülkeler Türkiye’ye ve dolayısıyla NATO’ya doğrudan düşman ülke konumundaydı. Soğuk Savaş bittiğine göre aradaki doğrudan düşmanlık durumu da kalktı. Hatta Karadeniz’i çevreleyen ülkeler ile NATO, NATO üyesi ülkeler veya dolayısıyla Boğazların hükümranı Türkiye arasında bazı dostluklar oluştu, NATO şemsiyesi altına giren veya girmek isteyen ülkeler bile var.

Kabaca değerlendirirsek, şartlar Montrö’nün ilgili hükümlerince savaş veya barış, Türkiye savaşa taraf veya taraf değil, Karadeniz’e kıyıdaş ülke veya değil, vs. şekillerde ayrı ayrı ifade edildiğinden, aslında elimizdeki Sözleşme yeni karşılaşılan durumlarda da işlevini sürdürmektedir. Teknik açıdan bir sorun sahası var deniyor; Montrö’nün imzalandığı zamanın icaplarına göre gemilerin ağırlıkları daha az olacak ki, bugün Sözleşme hükümlerinde kıstas olarak konmuş tonajları aşmak mümkün olmaktadır. Bu durumda ne yapılacak? Bundan başka, bugün güç mücadelesinde uygulanan yöntemlerden kaynaklanan bir sorun sahası daha var; hedef ülkeler gerçek ile yaratılmış gerçek arasında tutuluyor.

Dünyada çıkarları elde etme yöntemi güç kullanmakla alakalıdır. Büyük güçlerin mücadelesinde savaş araçlarını kullanmak bilinen ve geçerli olan bir yöntemdir. Her ne kadar Soğuk Savaş bitse de ülkeler ve özellikle stratejik gücü kullanmayı bilen Amerika ve Rusya gibi başat güçler barışı zaman kazanmak adına tercih etmektedirler. Bugün daha çok görmekteyiz, başat güçler hükmetmek istedikleri alanlarda savaşın adını dahi etmeden, değişik çatışma biçimleriyle veya caydırıcı hareketleri zamanında kullanarak kararlılık göstermekteler; hatta terör ve vekalet savaşı denen kanlı uygulamaları kullanmaktalar. Bir ayrıntı daha, SSCB’den boşalan yerleri Batı sisteminin hızla doldurabilmesi adına, hedeflenen toplumları ve rejimleri dinamik bir biçimde belirlenen değişimlerde kullanabilmenin kuralları güncellenmiş, bu maksatla çağa uygun etkili tekniklerin kullanılması hususu devreye konmuştur. Bu cümleden, yaratılmış gerçeklik kavramıyla yüzleşilmiştir.

Temel mantıkla Montrö barışçı bir yaklaşımı içeren bir sözleşmedir. Sözleşmede yazmıyor ama ruhunda var. Montrö Türkiye’ye görev veriyor; savaşana veya savaş çıkarmak isteyenin gemisine mümkün mertebe dikkat edilmesi gerektiğini anlatıyor ve eğer savaşı önleyecek ise, yani caydırıcı olacak ise, gerekli izinleri verirken, bir yargıç gibi insanlık adına muhakemelerde bulunulmasını hatırlatıyor. Eğer Montrö’nün bu ruhuyla hareket edilirse, insanın temel ve ülkelerin egemenlik haklarına saygı duyulması gerektiğini göz önüne almak mümkündür. Bu durumda Türkiye bir bakıma bu ilkelerle hareket etmekten yanadır. Bu tavrın, örneğin gemilerin tonaj hesabından daha fazla savunulacak bir yanı vardır.

Nitekim Rusya ve Gürcistan arasındaki gerilimde Türkiye bir ABD savaş gemisinin Karadeniz’e Montrö’de ifade edilen 21 gün kalmakla ilgili zaman kısıtlaması sorununu aşmak amacıyla “birden fazla giriş-çıkış yaptırılarak” Karadeniz’de barışa hizmet etmesine göz yummuştur. Sonuçta savaş çıkmamıştır ve uluslararası alanda bu savunulabilecek bir husustur.

Bugün NATO üyesi Türkiye, Rusya ile Stratejik Ortaklık Anlaşması imzalamıştır. Suriye’de ortak hareket etmektedirler. Aynı Rusya 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmiş, 2015’te Debaltsevo’da şiddetli çatışmalar olmuş, çok sayıda Ukraynalı ölmüştür. Daha geçen gün (Pazar gecesi) Kerç krizinde Ukrayna gemilerini bir süreliğine Azak’ta tutmuştur. Ukrayna 30 gün süreli sıkıyönetim ilan etmiştir. Son krizin asıl sebebi basında, daha sonra NATO gemilerine tahsis edilmek üzere bir askeri üs inşası olduğu, haberleri çıkmıştır. Diyelim böyle, o vakit NATO üyesi Türkiye bu konuyu  Montrö çerçevesinde nasıl çözecek? Ukrayna Batı’dan deniz gücü takviyesi istemiş ve bu konuda olumlu cevap almıştır. Gemiler hazırlanıyor. Yakın gelecekte, örneğin ABD savaş gemi veya gemileri, Karadeniz’de Rusya’ya karşı Ukrayna’yı korumak amacıyla, tıpkı Gürcistan’a yapıldığı gibi, Boğazlardan geçmek isteyecektir. Halen bu iki ülke arasında Kırım’ı ilhaktan ve diğer bazı fiili olaylardan dolayı “savaş durumu” söz konusudur. Hatta bu savaşın genişleme potansiyeli de vardır. Rusya NATO üyesi değildir, Ukrayna ise NATO ile görüşen ülkeler statüsündedir, Haziran 2017’de Ukrayna Parlamentosu bu husustaki kararı onaylamıştır. İşte size problem, çözün bakalım! Savaş gemileri Türkiye’nin Boğazlarından geçsin mi, geçmesin mi?

Daha şimdiden Cumhurbaşkanı Erdoğan, taraflarca bazı yanlış adımların atılmaması adına sürekli itidal tavsiyesinde bulunmaktadır; ki sorun savaş gemisi ile çözülecek seviyeye tırmanmasın. Ama anlaşılan Türkiye’nin başı bu işten dolayı bir hayli ağrıyacaktır. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık! Başat güçler bu planda Ukrayna’yı öne sürmeye devam edeceklerdir. Bu şartlarda ne olur, değerlendirelim: 1) Gürcistan gibi uygulamaların devamında, bu defa Rusya, Karadeniz’de ABD’nin, NATO’yu kullanarak veya kullanmadan, savaş gemisi bulundurmasının önüne geçmek isteyecektir. Rusya Devlet Başkanı Putin ülkesinin çıkarı gereği, Boğazlardan geçmek amacıyla gelen ABD veya NATO gemilerine Türkiye tarafından bazı kolaylıkların gösterilmesine izin verilmesine göz yummayacaktır. Montrö’nün gereğinin tam yerine getirilmesi için şartları olduğunca zorlayacaktır. 2) ABD ise hem Ukrayna’yı kurtarmak hem de Türkiye ve Rusya’nın Stratejik İşbirliğinin son bulmasını sağlamak adına, bahse konu şartları zorlayacaktır. Ukrayna’ya yardım etmek adına NATO’yu da devreye koyacaktır.

Boğaz önünde Karadeniz’e geçmek için izin bekleyen bir sürü savaş gemisinin beklediği o görüntünün neye benzeyeceğini bir düşünsenize!..

Buradan değişik bir sonuç çıkıyor, Montrö’yü tartışmadan uzak tutmak şarttır. Olay büyümeden nasıl çözülür, buna bakılması gerekmektedir. Karadeniz bir barış denizi olmalıdır. Karadeniz İşbirliği Teşkilatı var. Karadeniz’e Sahildar Ülkeler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları İşbirliği Forumu (BSCF) Liderler Toplantıları, gibi inisiyatifler derhal devreye konmalıdır. Gerekirse acil toplantı çağrısını gündeme getirelim.

Uç bir konu daha var. Değil Kanal İstanbul, benzer biçimde Kanal Çanakkale de yapmak şart herhalde!.. Ne dersiniz? Bu da işin şakası. Elimizdeki Montrö Sözleşmesi’nin gerçek ile yaratılmış gerçeğin arasında sıkışıp heba olması kimseye yaramaz, çünkü amaç barışa hizmet etmektir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

guvenlik-politikalari-acisindan-son-tablo
ÖNCEKİ YAZI

Güvenlik Politikaları Açısından Son Tablo

hainler-icimizdeymis
DİĞER YAZI

Hainler İçimizdeymiş!

Güvenlik 'ın son yazıları

53 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
87 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
143 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme