ABD ve Rusya büyük bir savaşa girişmiş durumda. Bu konuda birbirlerine caydırıcılık sağlayabilmek ve üstünlük kurabilmek için kıyasıya mücadele içindeler. Özellikle 2016’dan bu yana yaşanan olaylara bakılırsa, ABD tarafı Rusya’ya karşı değişik operasyonlar yapmaya çalışıyor, bunun karşısında ise Rusya tarafı ABD’ye karşı kullanabileceği kötü amaçlı yazılımları geliştirmeye yönelmiş halde. ABD tarafı askeri amaçla bu faaliyetlerinde yoğunlaşırken, Rusya bunu kamufle edecek bir yöntemi kullanıyor. Ama sonuçta her iki taraf da yöntemlerini siviller üzerinden yürütebilecekleri operasyonlara dayalı geliştiriyor.
Geçen ay New York Times ABD’nin ABD Siber Komutanlığı’nın Rusya’nın elektrik şebekesini hedeflemede daha saldırgan bir yaklaşıma geçtiğini bildirmesi dikkat çekmişti. ABD’nin Siber Komutanlığı kurması ve Rusya’nın 2016 Başkanlık seçimlerine etki ettiği yönünde bulgulara erişilmesi üzerine bu iki ülke arasında kızışan yeni savaş alanında hedefler sosyal medya, medya, kritik güç altyapıları ve elektrik şebekeleri oldu.
Sosyal medya çok güncel bir tartışma konusudur. Hemen herkesin profili buradan çıkarılabilmektedir. Buradan hareketle kamuoyunun tercihlerini etki altına alabilecek pek çok bilgi kümesini hedefe doğru yönlendirmektir. Amaç ne? Hedefte istenen etkiyi yapmak ve tercihleri etkilemek, yaratılmış gerçekliğe inandırmak, toplumun iradesini denetim altına almak ve yönlendirmek.
Esasında bu başat ülkeler ciddi biçimde Siber Savaş hazırlıklarını 2012 yılından bu yana sürdürüyorlar. Gelinen bu noktayı bize RAND Corporation aktarıyor. Hatta örnek veriyor, Rusların Suudi petrol rafinerisine nasıl etki ettiğini açıklıyor. Bu konuda WIRED Magazin’de çıkan bir haber var. Buna göre bir Rus araştırma kurumundan çıkan sofistike kötü amaçlı yazılımlarla ABD şebekelerinde artan siber keşif faaliyetleri söz konusu ediliyor. İlginç olan, aynı kötü amaçlı yazılım, 2017’de Suudi Arabistan’daki bir petrol rafinerisinde faaliyetleri aniden durdurabilmişti. Konuyu Times ele alıyor ve bu işlemlerin saldırganlığı ve kapsamı şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda, diyor.
ABD’de gelişmeler şöyle. 2008 yılında Operation Buckshot Yankee adında bir izinsiz girişim yapıldı. Ardından bunun resmi hale getirilmesine karar verildi. Savunma Bakanlığı personel topladı. On yıl önce bir Siber Komutanlık kurdu. ABD siber taarruzlar yoluyla Rus elektrik şebekelerini hedef alacak bir planı yürürlüğe koydu. Bu konuda ne yapabileceğini esasa bağlamak ve düğmeye bastığında Rusya’nın enerjisini tamamen kesmek istiyor olmalı.
Demek ki şu an ABD Siber Komutanlığı planlı hareket etmenin peşindedir. ABD ilk hedef olarak Rusya’ya ait enerji ve elektrik altyapılarını masaya yatırmış görülüyor. Diğer çalışma alanı ise 2020 Başkanlık seçimlerinin siber saldırılardan etkilenmeden gerçekleştirilebilmesini sağlamak.
Bu durumda ABD’nin ikinci hedefi politikadır, aslında buna siber-diplomasi dendi. Siber diplomasiden korunmak, karar vericilerin dışarıdan etkilenmeksizin seçim yapmalarının temin edilmesini sağlamak, olarak tanımlanabilir. Bu etkilenme halinin psikolojik kökeni vardır. Psikolojik Harekât (PsyOp) yöntemlerinin siviller üzerinden ve sivillerin profillerini dejenere ederek kullanmak söz konusudur. Bu durumda günümüzde bir askeri operasyon yürütülüyor görünse de ve her ne kadar savunma tedbirlerini geliştirmek adı altında çalışılıyor olsa da aslında bu işin doğası gereği sivillerin mahremiyet alanı resmen ihlal ediliyor gözükmektedir. ABD’nin siber alandaki çalışmalarına bakılırsa, savunma adına kendi toplumu, saldırı olarak hedeflediği alanlardaki sivilleri mercek altında tutmaktadır. Bu Siber Konseptin özünü oluşturan kritik bir olgudur.
Rusya, Gerasimov Doktrini’ni orta attığında yıl 2008 idi. Rus ordusu bu alanda çalışmaya başladı, çeşitli ekipler kurdu. Siber Uzay konusunu tanımladı ve burada üstünlük kurmak gerektiğini kayda geçti. Rusya siber uzayda ABD’nin gerisinde kalmamalıydı. En azından eşit düzeyde imkanlarla güçlenmesi gerekmekteydi. Ancak böyle yapılabilirse “siber barış” kavramından söz edilebilirdi.
Rusya daha karmaşık bir örgütlenme içindedir. Peki bu denli etkililer ise bunu hangi örgütlenme ile gerçekleştiriyor? İşte bu durum daha dikkat çekicidir. Çünkü Rusya’dan başka kendi oluşturduğu bu yapıyı kontrol edebilecek kurum yok. Bu tip bir savaşın yeni boyutunun sahneye girmesi ile düşmanı ve imkanlarını tespitte de yeni bir boyuttan söz etmek gerekiyor. Nedir bu? Moskova Rus Akademisi’ni bir merkeze çevirmiş. Buna özel sektörü ve bazı yasadışı çalışan şebekeleri ve devlet destekli bilgisayar korsanlarını doğrudan ilişkilendirmiş. Kullanma yetkilerini kendi adına çalışan bir ekibe vermiş. Eğer durum tam olarak böyleyse, devlet işin içinde değil gibi görülüyor, ama aslında ipler Rusya’da belli yöneticilerinin elindedir.
Moskova ABD’nin yaptıklarından yola çıkarak kendini hazırlamak istiyor. 2011’de Arap Baharı sürecinde ayaklanmanın idaresini gerçekleştiren sofistike yazılımlar vardır. Sutxnet zararlı yazılım konusu malumdur. Rusya bu durumu şöyle tanımlıyor: Her şeye muktedir sarsılmaz bir siber saldırı yöntemi ve tedbir almak şart. Bu durumda her iki taraf da sivil altyapılar üzerine konuşuyor. Siviller ise ne denli işin içinde pek farkında değiller.
Rusya, ABD seçimlerine müdahale etmeden önce, 2015 yıllarından itibaren, Suriye ve Irak bölgesinde IŞİD’in siber kabiliyetlerini çözmeye çalışmıştı. Burada IŞİD’in “CyberCaliphate” dediği alanı mercek altına aldı. Gördü ki, bu terör örgütü ABD medyası başta olmak üzere çok merkeze bazı pratik saldırıları gerçekleştirebilmekteydi. Kendini savunmak için tedbirleri geliştirirken bu tarz imkanları iyice öğrendi. Kendi amaçlarına hizmet edecek olan Troll Çiftlikleri kurdu. Nükleer santrallerinin içine siber savunma mekanizmaları yerleştirdi. Gerektiğinde benzer saldırıları gerçekleştirmek için de elinde yeterince örnek biriktirdi. Buradan yola çıkarak 2016’da Siber-diplomasi Konseptini oluşturdu. Bu yeni tür bir bomba idi.
Evet, bu bir bomba, hem de nükleer bomba gibi etkili, ama henüz karşılıklı anlaşmaları yapılmamış savaş halinde kullanılan türden! Bir caydırıcılıktan söz ediliyor ama detand politikaları üzerine henüz çalışılmış değil.
Şimdi Türk toplumunun bilmesi gereken bir gerçek var. Örnek olsun diye hatırlatayım, yakın zamanda pek çok jeopolitik, politik ve güvenlik konusu ile iç içe yaşadık. “Rusya, Amerika…” dedik durduk, hatta demeye devam ediyoruz. Hiç düşündünüz mü, sosyal medyada dolaşan çoğu caps’in ABD ve Rus kaynaklı olarak yaratıldığını ve her iki tarafın da en az 300’er Troll Kampanyası ile Türkiye’yi hedef aldıklarını!..