tarihten-alinan-ders
Tarihten Alınan Ders

Tarihten Alınan Ders

21 Mayıs 2019
Okuyucu

Bu bir Ticaret Savaşı mı? Soğuk Savaş mı? Yoksa başka bir şey mi? Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşananlar bizlere ders verir mahiyette örneklerle doludur. Konuya temel hatlarıyla yaklaşarak bugünkü meseleyi nasıl görmemiz gerektiğine bir bakalım. ABD, Rusya, Çin arasındaki kutuplaşmanın nereye gideceğine bakalım. Sorun büyük, ama çözüm bellidir.

Birinci Dünya Savaşı sona erdi ama gerilim daha da arttı. Taraflar olanca güçleriyle, açık veya gizli, İkinci Dünya Savaşı hazırlığına yöneldi. Ara dönemin savaşa hazırlanılması ile geçmesi dünyada ekonomik birçok buhran ve gelişmenin de sebebi oldu. Özellikle ekonomide görülen buhran ve gelişme dikkat çekti. Sonra zaman geldi çattı ve insanlık savaşın olanca şiddetiyle yıkıcılığına tanık oldu. Konvansiyonel silahlarla hızını alamayan ABD, kitlesel silahı kullandı. Bu tecrübe dünya tarihine kazınan bir kara leke oldu.

Sonra Soğuk Savaş başladı. Taraflar kalkınmanın savaş endüstrisine dayalı gelişeceğinden eminmiş gibi hareket ettiler. Soğuk Savaş’ın en önemli ürünü maalesef kitle imha silahları oldu. Bu dönemin ikinci ürünü uzay çalışmalarıydı. Ancak özellikle nükleer silahlar çok fazla üretiliyor, deneniyor ve tehdit unsuru olarak gösteriliyordu. Öyle ki, yanlışlıkla bile biri tetiğe dokunsa, önü alınamayacak bir yıkım, hatta insanlığın sonu söz konusu olacaktı. Doğu ve Batı Bloku kendi arasında kıyasıya rekabet etti.

Sonunda Batı kazandı, temiz söylemle, Serbest Piyasa Ekonomisi galip geldi. Şimdi Rusya deposunda birçok kitle imha silahı ve konvansiyonel silah var, ama Serbest Piyasa Ekonomisi şartlarına uygun hareket ediyor. ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin pek farklı değil, silah üretmeyi ve depolamayı ihmal etmiyor, fakat Serbest Piyasa Ekonomisi ipini tutmuş haldedir. Hatta şimdi küreselleşmenin en büyük savunucudur. Çin Komünist Partisi her yıl toplanıyor ve kendine hedef koyuyor, dünyanın diğer kesimiyle ilişkili hareket tarzlarını belirliyor.

Bugün ABD’nin en büyük jeopolitik rakipleri Çin ve Rusya’dır. Neden? Bulunduğu coğrafi konumlarından dolayı rakiptir, hatta tehdittir. Silahlanma devam ediyor ve biz sade insanlar bunlar kullanılmasın diye dua ediyoruz. Ancak taraflarca çok yönlü ekonomik bir savaşa girişildi ki bu da bizi tedirgin ediyor. Bazı yazarlar adı konmuş şekliyle Ticaret Savaşı dediği bu süreci Soğuk Savaş ile ilişkilendiriyor. Bu benzetmeyi ben de yaptım. Çünkü tetik sıkılmadığına göre, şartlar istihbarat, casusluk, yaptırımlar, silahlanma, politik gerilimler, başka coğrafyalarda tetik sıkarak gözdağı verme operasyonlarıyla yoğunlaştığına göre, bu benzetme yanlış olmaz.

Tarihten istifade ederek söyleyelim, diğer bir yaklaşımı da gözardı etmememiz gerekiyor. Nedir bu? Dünya Savaşlarındaki ara dönemdeki gibi, savaşın kaçınılmaz olduğu şartların inşası! İşte bu dönemde alınan emareler böyle tedirgin edici mahiyet taşımaktadır. Soru şu: Bu ciddi bir savaşa hazırlık dönemi midir?

Ortadoğu bir çatışma alanıdır. Doğu Akdeniz çıkar alanıdır. İran ve Basra bölgesi ateşin sönmediği bir yerdir. Küresel radikal terör ve proxy örgütler işbaşındalar. Asya’nın güneyi ve Güney Çin Denizi çatışma içine çekiliyor. Tayvan sorunu alttan alta körükleniyor. Kuzey Kore üzerinden senaryolar yazılıyor. Pasifik ülkeleri silahlanıyor. Nükleer silahlanmanın önüne geçen anlaşmalar iptal ediliyor. Bütün bunlar yetmiyor, sahada Ticaret Savaşı ve Siber Savaş oluyor.

ABD tarafından hesaplar yapılıyor, “Bu Çin 2025 yılında bizden daha güçlü olacak, şimdiden önü alınmalı…” deniyor. Bütün dünya ABD’nin bu endişesini paylaşsın isteniyor. Çin tarafından hesaplar yapılıyor, “Bu ABD küresel iktidarı bana bırakmaz, sinsice hareket edeyim, üreteyim, dünyanın her tarafı bana mecbur kalsın…” deniyor. Bütün dünya Çin’e tabi olsun isteniyor. Jeostratejik avantajlara sahip Rusya’nın hesapları belli: “Ben olmadan sizden biriniz bir şey ifade etmez!” Ve dünya Rus’tan medet umar hale geliyor.

Bu tür süreçler zor geçer. Bazı toplumları yıpratır. Sebepleri çoktur… Önemli olan dayanabilmektir, birlik olabilmektir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

made-in-china-2025-savasi
ÖNCEKİ YAZI

“Made in China 2025” Savaşı

milli-guc
DİĞER YAZI

Milli Güç

Politika 'ın son yazıları

32 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
37 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
71 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
87 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme