Yeni Küresel Güvenlik Anlayışı

12 Eylül 2020
Okuyucu

Son dönemde özellikle Kuzey Atlantik Paktı, NATO konusunda yanlış değerlendirmeler yapılmakta. Avrupa Ordusu, PESCO konusu konuşuluyor. Sanırım kafalar karıştı. Buna dair belirleyici bir durum tespiti yapalım. İlave olarak bir Türkiye değerlendirmesini ekleyelim.

Soğuk Savaş dönemi sonlandı. İki kutuplu dünya iki güvenlik paktı ile açıklandı. Bir de bağlantısızlar var ama o bu konuya dahil değil. Ara dönem diyebileceğim küresel güvenlik paktı anlayışının belirlenmesine kadarki periyot için yapılan tartışmalar sadece bir arayışla ilgilidir. Şimdilerde bu anlayış yerleşmeye başladı denebilir. Belirginleşen konu şudur, bugünün güvenlik düzeninde tek bir pakta bağlı kalma zorunluluğu ortadan kalkmış gözükmektedir.

NATO her şartta kendini güncelliyor. Duruma uygun bir değişim gösteriyor. Uyum sağlayacak adımlar atılıyor. Buna paralel bakışla, küreselleşme olgusu güvenlik alanını etkilemeye başlayınca önce yer kürenin en sağlam ve güçlü güvenlik örgütü NATO kendini duruma uygun hale getirdi. En son 2019 Ocak ayında Londra’da da tescil edildiği üzere, 70. Yıl törenlerine de konu olmuş idi, NATO’nun hedefleri yenilendi, küreselleşti. Ne oldu? Siber Savaş konuları, Arktik bölge, Çin, uzay hedef bölgesi olarak ilave oldu. Demek ki Atlantik güçleri küresel yönetim fonksiyonunun NATO ile bir merkezden sürdürecekler.

Yani Atlantik Paktı NATO dağılmıyor, Pasifik’e, uzaya ve sanal dünyaya kadar gelişiyor. Üyelerin maddi katkılarındaki dengenin yeniden kurulması başka bir tartışma konusudur. Bu sebep NATO’yu kapattırmaz. NATO politik ve güvenlik ile dünyayı yönetme amacıyla kuruldu. Varşova Paktı ile bile sınırlı değildi. “Varşova dağıldı, NATO’ya gerek yok,” anlayışı bu konuya hiç de olmaması gereken noktadan bakmak anlamına gelir. Putin bunu söyleyebilir, amacı bellidir. Esasen NATO askeri, politik ve ekonomik yönü dışında, istihbarat, teknoloji ve kitle imha silahları ile doğrudan ilişkilidir. Şimdi buna uzay ve siber alan da katılmıştır.

ABD NATO varken ne yapıyor? Kendine müzahir küresel ve yeni bir güç oluşumu içinde. NATO yanı sıra ABD bir “küresel eksen” oluşturuyor. Buna giren ülkeler hangileri? Amerika kıtasından ABD ve Kanada. Avrupa kıtasından İtalya, Hollanda, Norveç, İngiltere. Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’dan İsrail. Pasifik’ten Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda. Buna taktik kazançlar için Körfez Bölgesinde BAE ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan gibi ülkeler de monte dilebilir.

ABD’nin asıl düşmanları olan Rusya ve Çin’dir. Buna İran ve Kuzey Kore’yi ilave ediyor ama üzerinde çalıştığında bu ülkeler düşman kategorisinden düşürülebilecek niteliktedir. Bilindiği gibi ABD bugünlerde İran ile ilgilenmektedir. Peki Rusya ve Çin için askeri güç bileşeni hangi oluşuma dayanır? Şangay İşbirliği Teşkilatı (SCO). Temel güçlü ülkelerin yanı sıra Şangay örgütünde Orta Asya’dan Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan da var. Hindistan SCO’ya sıcak bakmaktadır. Türkiye de gözlemci olarak katılmak niyetindedir.

Avrupa, özellikle Fransa ne diyor? Avrupa Ordusu. Bu NATO’dan ayrılmak demek değildir. Avrupa’nın çıkarlarına göre bölgesinde etkinlik göstereceği bir güvenlik anlayışı ve kurumuna ihtiyaç duyuluyor. Terör, göç ve kaçakçılık gibi bilinen ve yüzeysel olan konuların gerisinde asıl olan konu ABD’nin faaliyetlerine Avrupa olarak karşı durmak, Rusya ve Çin ile münasebetlerde bu durumu kullanmak, Afrika’dan ve Orta Doğu’dan (MENA) elde edilecek kazancı garanti etmek. 

Şimdi Türkiye ne yapacak? Türkiye elbette NATO üyesidir ve öyle kalacaktır.

Türkiye Avrupa Birliği (AB) üyesi olsaydı şunu söylemek kolaydı; Avrupa Ordusu ile hareket ederdi. Avrupa’nın güvenliğine katkı sağlardı. Hem Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği bir ayağı kırık masa gibidir. AB üyeliği olmadığına ve hatta Fransa gibi bazı AB ülkeleri tarafından hedef gösterildiğine göre, bu şartlarda Türkiye kendisine alternatif yaratmakta serbesttir.

Avrasya, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Orta Doğu bölgesinde ABD küresel amaçları için 2016’ya kadar Türkiye ile birlikte hareket etmeyi planlamış idi. Ancak gelişmeler öyle oldu ki, sonuçta ABD tercihinde İsrail ile AB içindeki kırılgan ülkeler Yunanistan ve GKRY’ye ağırlık verdi. Hatta Irak kuzeyinden uzanarak Suriye’ye bir garnizon devletçik bile kurmaya gayretten uzaklaşmış değil.

Bölgede yaşananları biliyoruz (Irak-Suriye uzantısı bir garnizon devlet kurma projesi, FETÖ hain darbe girişimi, vs). Buradan hareketle, 2016 öncesi şartlarda ABD planını sürdürebilseydi yeni küresel anlayış içinde olacaklar belliydi: Kolay yönetilebilir ve hatta bölünmüş bir Türkiye! ABD açısından bu olmadığına göre Türkiye kendisine alternatif yaratmakta serbesttir.

İşte Türkiye’ye AB ve ABD’den yöneltilen politikalar sonrasında ortaya çıkan durum şudur: Türkiye NATO’da kalır ve küresel-bölgesel amaçları için istediği seçeceği kullanabilir. Hem NATO’dan neden çıksın ki? Bir sebep yok.

Türkiye yeni dönemin küresel ticaret, enerji, kitle imha silahı, Siber Savaş, Çin, uzay gibi konular ile bölgesel kazanımlarını da gözden geçirerek kendi gücüne de güven duyarak gereken adımlarını atacaktır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

ABD’nin Yeni Savunma Stratejisi

DİĞER YAZI

Osmanlı’nın Son Dönemlerinde Donanma

Güvenlik 'ın son yazıları

27 views

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.
25 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
72 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
106 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
162 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
DÖNBAŞA