Yıllar oldu, maalesef terörle yaşayan bir ülkeyiz. Şimdiye kadar eksik yapıldı ama hatırlanacaktır, 2 Ekim 2015 tarihinde “Mahkemeleşmek” isimli yazıda konu etmiştim, demek ki anlaşılmış, yapılmaya başlandı! Bu bir soru idi, o halde bir daha soralım: Biz Türkiye’ye silah sıkan, zarar veren insanlarla mücadele ediyoruz, fakat zararı neden hukuken tespit etmiyoruz? Görüyorum ki teröristler hakkında (bugün için PKK ve PYD/YPG liderlerine) mahkeme açıldı. Bak, şimdi oldu! Geç de olsa, bu yapıldı. Bu konu önemlidir, güçlülük ve saygınlık bu tarz işlerle, hukukla gösterilir. Bakın meselenin özünde neler var? Listeleyelim:
- Teröristten medet umulmaz, mala ve cana zarar verenlere yapmayın, etmeyin denmez, suç varsa hakkında dava açılır, konu mahkemeye sevk edilir. Eğer fiili işleyen biliniyorsa o, değilse lider diye bilinen, hatta onlara yardım ve yataklık yapanlar da eklenerek sürekli suç duyurusu yapılır. Suçlunun nerede yaşadığına bakılmaz, eğer yabancı uyruklu ise de mahkeme edilir.
- Maddi zararlar için sürekli kayıt tutulur ve zararın yekünü toplanır. Kamunun, kurumların ve şahısların kayıpları ayrı ayrı listelenir. Belgeler ve mülkiyet hakları detaylandırılır.
- Devletin İTA amirleri üzerlerine kayıtlı demirbaş, malzeme ve teçhizat eğer terör yolu ile zayi oldu ise bunun kaydı bahse konu mahkeme kayıtlarıyla ortak muhasebe edilir. Bu hesabı vergi mükellefleri de, Maliye de, Sayıştay da bilmelidir.
- Ulusal ve uluslararası alanda konuyla ilgili hukuki, diplomatik, politik her konuda, bu mahkeme kayıtları masa üzerine konur. Örneğin eğer HDP yöneticileri teröre destek verdi ise zarar bunlara da yansıtılır, teröristten yana değilim diyorsa elbette ayrı tutulur. Örneğin Belçika bir teröristi iade etmiyorsa ona da bu mahkeme hakları iletilir. Hatta böylesi muhasebeler ve hukuki malzemeler NATO, BM ve AİHM’de de kayda geçirilir.
- Bundan önce bir şekilde mahkeme edilen terör sorumluları ve liderleri eğer bu tarz maddi zayiatla dava edilmedi ise tekrar bu dava dosyaları açılmalıdır, hak talep edilmelidir.
“… Özgürlüklerden bahsediliyor. Ben de özgürce verdiğim verginin karşılığını istiyorum. Temel prensip: Hak ve hukuk yoksa özgürlük de yoktur!” Böyle demiştim, bu kez bir başka şekilde söyleyeyim: Devleti ne dediyse mesuliyetini tereddütsüz yerine getiren bu aziz millete ve masum insanlara her kim olursa olsun sözüm ona özgürlük dersi vermeye çalışanlara önce hak ve hukuk faturası çıkarılsın, eksik iş yapılarak bir biçimde olayların üstü örtülmesin. Bunu tekrar ediyorum. Arkasını bırakmayalım. Saygın devlet, kurum ve hatta kamuya açık işlerle ilgili olanlara böyle yapmalıdır, millet böyle olduğundan emin olmalıdır.