İkinci One Minute

4 Mayıs 2024
Okuyucu

Türkiye 2007’den sonra belirgin şekilde politik açıdan bazı tecrübeler yaşadı. Size önce bunları hatırlatacağım. Bunu yapmamın nedeni, yaşananların bugüne olan yaklaşımlar için bir referans oluşturmasıdır. Neden ve hangi yönlerden referans? ABD, İsrail meseleleri belli bir yöne kaydı. Bunun gelecekte yaşanacaklar için bir anlamı olmalı. Basit ve çıkarcı hesaplarla Ortadoğu denklemleri çözülemez, keza Hint-Pasifik bölgesinde de Avrupa’da da, hatta Afrika’da da çözülemez. Eğer dünya büyük bir krize doğru giriyorsa, Türkiye yaşadıklarının yaralarını büyük ölçüde sardı, geleceğe hazır gibi, ekonomik sorunlarla ilgilenmeyi bir yana koyuyorum, ama İsrail yeni ve kaotik dünya dönemine daha büyük bir sorunlarla gireceğe benziyor. Gazze konusu travmatik! Bu stratejik analizi, Türkiye merkezinde gerçekleşen olaylarla açıkladıktan sonra, 2024 itibariyle gelecekte bizi neler bekliyor, diye sorarak ele alıyorum. Bu arada, olayların benzerliklerinden dolayı bu makalenin başlığını “İkinci One Minute!” şeklinde attım.

Eskiyi hatırlamadan yarını nasıl değerlendirebiliriz? Bu aşağıdaki görseli başlangıcından beri size sunuyor, ayrıntılı açıklamalar yapıyorum. Bugün de gözden geçirerek başlayalım analizimize. Tablodaki periyod 2009-2017 arasını kapsamaktadır. Bu defa biraz üstünden geçeceğim, ayrıntısına siz tablodan takip edebilirsiniz. Şöyle:

Başlangıç (2007-2009)

Bu döneme sürecin ateşlenmesi olarak bakabiliriz. Buraya başlangıç olarak 2007, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu tarihi yazdım, yani tablodakinden bir yıl geriden anlatıyorum.

  • Genel itibariyle: Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı R. Tayip Erdoğan arasındaki diyalog: “One Minute!” Diğer taraftan (dönemin) ABD Başkanı Barack Obama Irak ve Suriye’de Vekalet Savaşı’nı başlatıyor.
  • FETÖ eylemleri, faaliyetleri: TSK’ya kumpaslar başlıyor.
  • PKK/KCK Terör Örgütü eylemleri, faaliyetleri: Habur’da karşılanan teröristler.
  • Türkiye Cumhuriyeti ve Hükümeti kapsamındaki faaliyetler: Açılım süreci başlıyor.

Kaotik Dönem (2010-2015)

Bu dönemde, Suriye, Irak ve Türkiye’deki artan tansiyon, siyasi aktivite, terör eylemleri, çözüm arayışları bir paralellik arz edercesine yoğun yaşanıyor. 

  • Genel itibariyle: Arap Baharı, Suriye İç Savaşı, Mavi Marmara olayı, Suriye’de el-Nusra, IŞİD Rakka ve Deyrizur’da, en son aşamada Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kurulması.
  • FETÖ eylemleri, faaliyetleri: TSK’ya ve MİT’e kumpaslar hızla gelişiyor. Oslo görüşmelerinin deşifresi, Uludere baskını, MİT kumpası, dershaneler olayı, 17-25 Aralık, Gezi Parkı eylemleri, MİT Tırları, dinlemeler, vs.
  • PKK/KCK Terör Örgütü eylemleri, faaliyetleri: Bölücü terör örgütü, “anayasal özerklik” ve “Abdullah Öcalan’ın salıverilmesi” gibi şartlarla Açılım Sürecini baltalıyor. Terörist Öcalan’ın, Karayılan’ın ve parti başkanı Demirtaş’ın çeşitli beyanatları oluyor. KCK üzerinden devlete yöneltilen tehditler söz konusu. 6-8 Ekim kalkışması oluyor. Bu arada çeşitli terör saldırıları var: Tunceli, Ergani, Çukurca, Gaziantep, Beytüşşebab, Hakkâri, Lice, Kars, Ağrı… IŞİD ülke içinde eylem yapıyor: Reyhanlı, Suruç. Bir de Suriye’de PKK/PYD/YPG’nin toplandığı yer olan Ayn-el Arab’da (Kobani) olaylar meydana geliyor.
  • Türkiye Cumhuriyeti ve Hükümeti kapsamındaki faaliyetler: 12 Haziran 2011 genel ve 30 Mart 2014 yerel seçimleri, Demokratikleşme Paketi, Terörün Bitirilmesi ve Bütünleşme Kanunu ile Mit Yasası bu döneme rastlıyor. R. Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı oluyor. 2007-2014 arasında Abdullah Gül Cumhurbaşkanı idi. 2014-2015 yıllarında Başbakan Ahmet Davutoğlu, sonra Binali Yıldırım geliyor. Erdoğan “Suriye’de PYD’ye devlet kurdurmayacağız” diyor. Açılım Süreci bitiyor. Davutoğlu döneminde Süleyman Şah türbesi Eşme’ye taşınıyor. 15 Temmuz darbe girişimi Binali Yıldırım’ın Başbakanlık dönemine rastlıyor.

Refleks (2016-2017)

FETÖ darbe girişimi! Sanki 2008’de başlatılan sürecin faturası kesilmek isteniyor. Suriye harap halde, Irak ne durumda olduğunu kavrayamamış, Türkiye darbe girişimiyle yüz yüze iken PKK/KCK’ya Suriye’de SDG ile bir alan inşası olmuşa benziyor. Türkiye hem darbe girişimi hem de sınırlarında kurulmak istenen bir garnizon devleti girişimine engel olmak adına refleks gösteriyor.

  • Genel itibariyle: ABD’de Donald Trump Başkan.
  • FETÖ eylemleri, faaliyetleri: 15 Temmuz darbe girişimi.
  • PKK/KCK Terör Örgütü eylemleri, faaliyetleri: Terörist Bayık’ın, Karayılan’ın ve parti başkanı Demirtaş’ın çeşitli tehditleri oluyor. 
  • Türkiye Cumhuriyeti ve Hükümeti kapsamındaki faaliyetler: Suriye’de Fırat Kalkanı harekâtı başlıyor. Artık Türk askeri Suriye’de. “Yenikapı Ruhu” olarak başlayan Cumhur İttifakı dönemi başlıyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçildi. Doğu Akdeniz’de faaliyeti görülecek sondajlar için Enerji ve Maden Kanunu belirleyici bir faaliyet oldu. Erdoğan ve Bahçeli yakınlaşması başlıyor ve bugün de devam ediyor. Buna bir “milliyetçi duruş” şeklinde bakanlar da oluyor.

Burada somut olarak görülen şu, sanki Türkiye’ye “kabul et ve söyleneni yap” dedikleri bir dayatmacı dönem yaşandı. Ancak Türkiye bunu atlatmasını bildi. Yeni dönem, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” türü bir açıklamayla özetlenebilir idi. Peki, ülkeye dayatılmak istenen neydi? Türkiye içinde “PKK/KCK’ya özerklik verilmesi” ve “Suriye’de bir garnizon devleti kurulması”. Bu ikisi de olmadı, kabul edilemezdi de. 2007-2016 bütününe bakarak, IŞİD, FETÖ ve PKK/KCK ile olduğu kadar, geri planda ABD ve İsrail ile de yaşananları birlikte okumak gerekir kanaatindeyim. Dayatılan bir büyük plan boşa çıkartıldı, ancak bedeli de ağır oldu, bunu söyleyelim.

Gelelim bugüne. 2016-2024 arasını atlayarak yazacağım. Burası hafızalarınızda. 2024 ve sonrası diyerek bakalım olaya. Zira ne noktadayız, ne olabilir, geleceği değerlendirmek adına hızlanalım.

Genel olarak Dördüncü Sanayi Devrimi, Küresel İklim Krizi, Küresel Ekonomik Sorunlar, silahlanma, savaşlar ve enerji arayışları büyük bir tür gerginlik yaratan atmosferi tarif etmektedir. Ukrayna-Rusya savaşı gayet büyük çaplı etkileri olan türdendir, bir de buna Ortadoğu’da Gazze-İsrail olayı eklendi, İran-İsrail birbirlerine misilleme taarruzları gerçekleştirdi, daha pek çok savaş, çatışma ve darbe hareketi buraya eklenebilir… Çin-ABD gerginliği başlı başına bir konu, belki kuluçkadalar ama nihayetinde yumurtalar kırılacak, ejderhalar dünyaya yayılacak, ne dersiniz? Bütün bunlar yaşanıyor ama ne zaman ne biçimde sonuçlanacak, tahmin edemeyiz, olsa olsa simülasyonlar yardımıyla bazı açıklamalarda bulunabiliriz. Aslında sadece küresel çaplı ve başat güçlerin oyunu şeklindeki bu cereyanlara bakılsa bile, içinde bulunulan zaman yine bir kaotik ve zorlu geçecek olaylarla doludur. Buraya hesaplı gelmek gerekmekteydi! Ancak 2007’den bu yana bölgede yaşananlar öyle sarsıcı etki yarattı ki, “stratejik bağlamda çok da avantajlı olmaya elverişli bir imkân bulunamadı” dense yanlış olmaz.

Bu genel durum içerisinde iken;

  • Türkiye, İsrail ile bağları tekrar kopardı, ticaret durduruldu;
  • Gazze konusu içler acısı, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Refah bölgesine askerî harekât ile rehinelerin pazarlığını sürdürüyor, ama esas olarak İsrail’in amacı Gazze’nin yönetimini kendi elinde tutacak başka bir barış görüşmesi pazarlığına hazır durum yaratarak ateşkes imzalamak;
  • ABD kayıtsız İsrail’e destek veriyor, buna İngiltere, Fransa başta olmak üzere, diğer G7 ülkeleri de katılıyor;
  • ABD’de Kasım‘da Başkanlık seçimleri var, Trump-Biden çekişmesi sürmekte, ancak bugün için Biden yönetimi Türkiye ile arasındaki halledilmesi kolay projeleri bile onaylamıyor, ayak sürüyor, diğer yandan ABD içerisinde Gazze konulu, üniversite protesto ve sokak eylemleri yaşanıyor;
  • Türkiye, Irak ile birlikte, buna BAE ve Katar sermayesi de bağlanarak, bir istikrar süreci başlattı. Terörle mücadele edilecek ve Kalkınma Yolu Projesi’nin inşasına başlanacak;
  • ABD (buna ortakçısı İsrail’i de eklemek gerekir), Suriye’de SDG ile projelendirip sürdürdüğü faaliyetini bırakmış değil, Suriye’de yeni anayasa yazma çalışmaları halen durmuş halde, Esad yönetimi baskı altında ve neredeyse inisiyatif kullanamayacak halde, ülkesi bir büyük pazarlığın konusu olmakta, bölünmesi dahi mümkün, anayasal bir özerk bölge ilanına bile yanaşmak durumunda kalabilir değerlendirmeleri yapılmakta;
  • İran, o bildiğimiz İran, ama eğer Suriye’de askerimiz ileri çıksa karşısına Esad ile İran güçleri çıkacaktır, buna bir de Rus askerini ilave etmek mümkündür, hatta İran’ın Irak’ta yıllardır PKK terörünü koruması da bir başka konudur;
  • Avrupa Birliği, Kıbrıs konusunu Türkiye’nin önüne şart koşmaya devam ediyor…

Kabaca buraya sıraladım. Şimdi eğer bugünden itibaren önceki tablo gibi bir tablo yapıp, olaylar yaşandıkça içini doldurmaya kalkışsak neler görebileceğiz, neler söyleyebileceğiz?

Türkiye’nin ABD ve İsrail ile olan sorunu en önemli noktadadır. Bu başından bu yana böyleydi, değişmedi. Özellikle İsrail ile bugün “İkinci One Minute!” olayı yaşandı ise bu hiç de boşuna değildir. O halde tablo 2024 itibariyle “İkinci One Minute!” ile başlayacak…

Önceki duruma göre bu kez Türkiye daha avantajlı, tecrübeli, neyin nereden kaynaklandığını biliyor. Öte yandan tehdidi dışarıda engelleyebilecek. Hatta iç politikada daha olgun bir siyasi atmosferin doğmasının emareleri alınıyor. İç politikada birlikte hareket etme iradesi her şeyden çok önemli! Belki en büyük sorun ekonomi, bu konudaki sıkıntılar devam etse de dış politikada bölgenin istikrarı için, İsrail’in barışa oturması için belli girişimler sürüyor.

Dayatmalar kime? Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya… Bu ülkeler gerçekten çok kritik halde. Teröristler, gerillalar, militanlar, askerler, sabotajcılar, provokatörler, propagandacılar, kaçakçılar, hep buralarda… Bunlar bırakırsanız kendi pis iklimini kurabilirler ve geliştirebilirler, ama yine de başlarında söz dinleyecekleri bir ağababaları olur. Doğru Akdeniz, enerji yönüyle işletmeye açılması için henüz siyasi taksimatı garanti altına alınmayı bekleyen bir deniz. Dev enerji, finans ve sigorta şirketleri şöyle diyor, işinizi bitirin de yatırımlarımızı yoğunlaştıralım. Bu noktada merkezde kalan Kıbrıs üzerine daha konuşacaklarımız olabilir. ABD, İngiltere, Fransa, İran, Rusya, İsrail bu bölgeyi oyun alanı yapmaktan vaz geçmeliler.

İsrail’in politikası yüzsüzlük olaylarıyla doludur. Gazze’de yaşanan büyük insanlık sorununu görmezden gelebilen bir yapısı var. Toprak ve deniz benim olsun, gerisi önemsiz diyebiliyor… Elbette herkes biliyor, tarihi-yapay bir hedef tanımları ile bölgede genişleme, bunun için sabırla ve tüm dünyayı aldatarak hareket edebileceklerini düşünüyorlar, tıpkı bugüne dek yaptıkları gibi. Ama Türkiye şunu da öngörüyor, İsrail’in gözü sadece Golan tepeleri ile sınırılı değil idi, Türkiye gibi her bölge ülkesi, güçlü biçimde İsrail’i karşısına alabilmeli ve sorabilmeli, ABD ve İngiltere olmadan sen burada ne yapabileceksin, diye. Mesela 10-20 yıl sonra dünyada kan gövdeyi götürürken, örneğin Tayvan’da ABD-Çin ve diğerleri (İngiltere, Avustralya, Japonya, Kuzey ve Güney Kore…) meşgul, Avrupa’nın doğusunda NATO-Rusya arasında sataşmalar yoğunlaşmış, Kuzey Buz Denizi’nde bugün Kızıldeniz’dekine benzer şekilde ticaret gemilerine saldırılar oluyorken, Afrika halkları zengin dünyalara göçünü daha da arttırmışken, İsrail halkı nasıl barış içinde kalabilecek, neye güveniyor, sadece ticari angajmanlarına, teknolojisine ve bankalardaki yatırımlarına mı?

Kanlı ve gözyaşı dolu günlerdi. Türkiye 2000’li yılların başlarını gözyaşları içinde geçirdi, protestolar, ayaklanmalar, terör eylemleri ve darbe girişimi… Unutulur mu bunlar? Ne pahasına? 2024 yılında bir de bakıldı ki ABD’de çok yerde Filistin ve Gazze konulu protestolar yapıyor. Buna Avrupa sokakları ve üniversiteleri de katıldı. Belki bunları engellemek mümkündü. Ama tarifim şöyle: İklim bozuldu ve dünya suları ısınıyor ise bugün 1-2 olan kasırga sayısı, ertesi sene 4-8, ondan sonraki sene 20-30 defa gerçekleşebilir; siyasal iklim de böyledir, hava ısınıyor, iklim bozuldu bir defa!..

Öyleyse yaşanabileceklere paralel olarak tablomuzu doldurduğumuzda olayların da başkalaşabileceğini söyleyebilmeliyiz! Barışı ve istikrarı istemek gerekiyor…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Amerika’da Gazze Protestoları

DİĞER YAZI

İsrail Gazze’de Ne Yapmak İstiyor? 

Politika 'ın son yazıları

66 views

Politik Vizyona Göre Konumlanma Stratejisi

Ülkeler için sihirli kelimeler refah ve güvenlik, öyle değil mi? Peki 2030’lardan sonrasına bakın, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye özelinde cevap arayın, vizyonumuz ve stratejimiz ne, refah ve güvenlik için neler düşünülmeli? Bu stratejik-vizyona esas olacak şekilde, politik anlayışımız, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik etkileşimlerimiz ne durumda, neredeyiz, ne tarafa doğru gidiyoruz, riskler neler?
61 views

İsrail Gazze’de Ne Yapmak İstiyor? 

Hamas-İsrail çatışmasında 7 Ekim’den bu yana 212 gün geçti, Gazze konusunda ne noktadayız? Şurası net, 12 bini çocuk 35 bin Gazzeli öldürüldü, 1,5 milyon insan şu anda çok zor şartlarda yaşıyor, en son noktada Refah’a saldırı oldu olacak türü bir İsrail baskısı da sürüyor.
74 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
87 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
98 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme