ateskes
Ateşkes

Ateşkes

7 Mart 2020
Okuyucu

Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen İdlib zirvesinden ‘ateşkes’ kararı çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’da bir araya geldi. Açıklamalara bakalım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: 

“… 2018 Eylül ayında Soçi’de vardığımız mutabakatla İdlib’de istikrarı sağlamıştık. İdlib mutabakatının bozulmasına yol açan gelişmelerin birinci derecede sorumlusu, saldırganlığı ile bölge istikrarını hedef alan rejimdir. Bölgeye yönelik saldırıları önlenmesi için gerekli tedbirleri alacaktık. Rejimin geçen mayıstan bu yana çoğalan saldırıları sükûneti bozmuştur. Bunun birinci derecede sorumlusu rejimdir. Bu bölgede yaşayan 4 milyon insanın terörist olarak ilan edilip bombalanmasını kabul edemeyiz. Rejimin zulmünden kaçan 1.5 milyon bölge halkı sınırlarımıza yığılmıştır. Rejimin esas amacının İdlib’i belirli bir kesim açısından insansız hale getirmek ve oluşturduğu göç baskısı ile Türkiye’yi zora sokmak olduğu açıktır. Gözlem noktaları sahadaki durumu kontrol etme değil ateşkesi kontrol etmekle yükümlüdür. Rejimin saldırganlığının önüne geçmek ve diğer grupları dizginlemek için aktif bir rol aldık. Rus güçleriyle koordinasyonu sıkı tutmaya özen gösterdik. Rejimin askerlerimizi hedef alan saldırganlığıyla yaşanan üzücü hadiseler sonrası İdlib’de yeni bir statünün oluşturulması kaçınılmazdır. Rejimin bizi zedeleyecek eylemlerine göz yumulmayacağına inanıyorum. En kısa sürede ateşkesi gerçekleştirecek, ardından birlikte kararlaştıracağımız diğer adımları süratle atacağız. Bu gece saat 00.01’de ateşkes yürürlüğe girecek. Amacımız bölgedeki krizin daha ileri gitmesini önlemektir. Türkiye, bu süreçte rejimin yapabileceği her türlü saldırıya tüm gücüyle ve tüm sahada cevap verme hakkını saklı tutacaktır. Suriye krizine, bu ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir çözüm bulunana kadar Türkiye, Soçi Mutabakatı dahil bölgedeki inisiyatifleri sürdürmekte kararlıdır. Bir kez daha Cenevre’de kurulan müzakere masasının kalıcı barış ve istikrarın yegâne anahtarı olduğunu belirtmek istiyorum. “

Devlet Başkanı Vladimir Putin’in açıklaması: 

“Bugün Suriye’nin İdlib bölgesinde oluşmuş gergin durumu ele aldık. 1 Mart’ta çok namlulu roket atarla saldırı girişimi yaşandı. Türk askerleri arasında da kayıplar var. Cumhurbaşkanı’na taziyelerimizi yinelemek istiyorum. Kritik durumlarda her zaman elde edilen mutabakatlara dayanarak uzlaşabilmeyi başarabiliyorduk, çözümler üretiyorduk, bugün de öyle oldu. Astana formatı çerçevesindeki formatı devam ettirme niyetini teyit etmek istiyoruz. Kurumlar arası istişare yapıldı, İdlib’deki kriz konusunda detaylı görüşmeler yapıldı. Görüşme sonrası ortak bir belge hazırlandı. Ortak belgenin İdlib bölgesinde ateşkese vesile olacağına ve insani yardım konusunda ilerleme sağlanmasına yardımcı olacağına inanıyoruz. “

Türkiye ve Rusya Dışişleri Bakanlarınca okunan anlaşma metni şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki ateşkes rejiminin uygulanmasının garantörleri olarak, Suriye Arap Cumhuriyeti’nde Gerginliği Azaltma Bölgeleri Oluşturulmasına İlişkin 4 Mayıs 2017 tarihli Muhtıra ve İdlip Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrara kavuşturulmasına İlişkin 17 Eylül 2018 tarihli muhtırayı hatırda tutarak, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerini yineleyerek, terörizmin tüm tezahürleriyle mücadele ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan tüm grupların ortadan kaldırılması yönündeki kararlılıklarını yinelerken, sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceğini kabul ederek, Suriye ihtilafının askeri çözümünün olamayacağının ve ihtilafın yalnızca Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, Birleşmiş Milletler’in kolaylaştırıcılığında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğinin altını çizerek, İnsani krizin daha da kötüleşmesinin önlenmesinin, sivillerin korunmasının, ihtiyaç sahibi tüm Suriyelilere önkoşulsuz ve ayrım gözetmeksizin koruma ve insani yardım sağlanmasının, keza ülke içinden yerinden edilmelerin önlenmesi ile mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü olarak Suriye’deki asıl ikamet yerlerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasının önemini vurgulayarak; aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:

1- İdlip gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 tarihinde saat 00:01’den itibaren durdurulacaktır.

2- M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün içinde kararlaştırılacaktır.

3- Türk-Rus ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba’dan (Serakib’in 2 km batısı) Ain-Al-Havr’a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır.

Türkiye ile Rusya’nın, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde uygulanmak üzere anlaşmaya vardığı ateşkes süreci başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Rusya’nın başkenti Moskova’da sağlanan mutabakat çerçevesinde, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde ateşkes yürürlüğe girdi.

Başkan Erdoğan’ın görüşme öncesi yaptığı kısa açıklama: 

Putin’e teşekkür ederek değerlendirmesine devam etti. “Malum, bu görüşmeyi Türkiye’de yapacaktık. Sizin buradaki anayasa çalışmalarıyla, ilgili gelişmeler sebebiyle burada gerçekleştiriyoruz,” dedi. İdlib müzakereleri sebebiyle bir araya gelmelerinin büyük önem arz ettiğini dile getiren Erdoğan, bölgedeki sıkıntı dolayısıyla dünyanın gözünün burada olduğunu söyledi. Erdoğan, “Bugün burada atacağımız adım, alacağımız isabetli kararlar bölgeyi de ülkelerimizi de rahatlatacaktır” ifadelerini kullandı. Türkiye-Rusya ilişkilerinin tavan yaptığı bir dönemin yaşandığını belirten Erdoğan, “Gerek savunma sanayiinde gerek ticari ilişkilerimizde çok farklı bir dönemin içindeyiz. Bunları çok daha ileri taşımamızın hesaplarını yapıyoruz. Bunları tabii güçlendirerek götürmek de bizim en büyük amacımız. Bunu da başaracağımıza inanıyorum.”

Başkan Putin’in açıklaması: Putin, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilere büyük önem verdiklerini söyledi. “Suriye’de hayatını kaybeden Türk askerleri için başsağlığı diliyorum. İnsanların hayatını kaybetmesi her zaman büyük bir trajedidir. Maalesef, Suriye askeri yetkilileri de dahil hiç kimse Türk askerlerinin bulunduğu yeri bilmiyordu. Suriye ordusunun gerçekten ciddi kayıpları var. Tüm bunlardan dolayı bu olayın bir daha tekrarlanmaması, Türk Rus ilişkilerine zarar vermemesi için görüşmelere devam etmemizde fayda var.”

ABD Dışişleri Bakanlığı: 

“Bugün İdlib’de çok tehlikeli bir durumun bertaraf edilmesine ve Esed rejimi, Rusya, İran ve Hizbullah güçleri tarafından sivil bölgelere yapılan saldırılar sonucu ortaya çıkan korkunç insani krizi hafifleteceğini umut ettiğimiz Türk-Rus ateşkesini destekliyoruz.” ABD, NATO müttefiki Türkiye ile ateşkesin detaylarını görüşmeyi beklediğini açıkladı ve devam etti. “Artık en önemli kısım, Esad ve destekçilerinin sürekli bir ateşkesin öngörüldüğü bu anlaşmaya uyup uymayacağını görmek olacak.” Suriye’deki çatışmaya son vermenin tek yolunun, ülke çapında ateşkes sağlanması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 Sayılı Kararı kapsamında siyasi çözüm olduğu tekrar vurgulandı.

Moskova dönüşü uçakta Başkan Erdoğan açıklamalarını sürdürdü. Şimdi onlara bakalım:

”Bugün Moskova ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’le ikili ilişkilerimizi ele aldık. Özellikle Suriye’de İdlib bölgesindeki gelişmeler gündemimizin öncelikli maddesini teşkil etti. Tabi onunla kalmadık, Libya’yı da görüşme imkânımız oldu. Rusya Federasyonu ile ekonomi, ticaret, sanayi, turizm, enerji alanlarında kapsamlı ve çok boyutlu ilişkilerimiz var. Bugün bu konuları ele alma imkanımızın yanında, bu yıl ülkemizde yapacağımız Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı için Sayın Putin’i ülkemize davet ettik.

Suriye konusunda daha önce de Sayın Putin’e söylediğim bir konuyu bugün de ele alma fırsatı bulduk. Suriye ve İdlib’deki gelişmeler ikili ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilememelidir. Bu anlayışla bugün önemli bir adım attık ve ateşkes anlaşmasını yaptık. Buradaki üç madde önem arz ediyor. 6 Mart 2020 saat 00.01’den itibaren yürürlüğe giren ateşkesle ilgili arkadaşlarımız konunun sahada takibini de yapıyor. Ateşkes birkaç alanda önemli kazanımlar getiriyor.

1- Ülkemizin sınırlarını rejim ve terör saldırılarına karşı daha korunaklı hale getiriyor.

2- İdlib bölgesinde istikrar ve normalleşmeye zemin hazırlıyor.

3- Orada bulunan askerlerimizin güvenliğini teminat altına alıyor.

4- Sivillerin korunması için önemli bir adım teşkil ediyor.

Bu örnekler çerçevesinde sahadaki gelişmeleri anbean takip etmeye devam edeceğiz. Başta şahsım olmak üzere mevkidaşım ile beraber, bunun yanında Dışişleri Bakanım, Milli Savunma Bakanım, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanım ile birlikte bu süreci takip edeceğiz. Ve zaman zaman, belki gün aşırı birbirimizi arayacağız ki bu ateşkes sürecini kontrol altında tutalım, herhangi bir zemin kayması olmasın. Amacımız Suriye’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararındaki siyasi süreci işletmek ve Suriye iç savaşını sona erdirmektir. Buraya gelirken amacımız ateşkes sağlamaktı. Hamdolsun bunu temin ettik. Tabi rejimin olası ihlal ve saldırılarına karşı da her an teyakkuz halinde olacağız. Bu konudaki kararlılığımızı son bir haftada rejime verdirdiğimiz zayiatlarda güçlü bir şekilde gösterdik.

Sayın Putin ile İdlib ateşkesinin yanı sıra az önce de ifade ettiğim gibi Libya konusunu da ele aldık. Libya’da Hafter’in uzlaşmaz tutumu ortada. Hiçbir anlaşmaya uymadığı gibi savaşı da körüklüyor. Bunu Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya gibi devletler de artık açıkça görüyor. Sayın Putin ile bu konuları ele aldık. Özellikle de bu Wagner konusunda Sayın Başkan’ın olumlu bir adım atacağını düşünüyorum. Böylece Libya’daki sürecin de aynen bu akşamki attığımız adıma benzer bir şekilde sonuçlanması ikimizin de önemli bir beklentisidir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilerin sorularına cevaplar verdi. Bazılarına bakalım:

”… Zaman zaman uluslararası ilişkilerde buna benzer gelişmeler, iniş çıkışlar olabiliyor. Rusya ile olan belki de bizim en son düşünebileceğimiz bir konu olabilir bu. Niye derseniz; bizim şu anda Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez. Bir taraftan savunma sanayiinde attığımız adımlar, bir taraftan nükleer enerjide attığımız adımlar, bir taraftan Türk Akımı konusunda attığımız adımlar, bir diğer taraftan turizmde attığımız adımlar… Tabi bunların çok çok büyük önemi haiz. İkili ilişkilerimizin geldiği bu noktalarda bir de üçüncü ülkelerde beraber atabileceğimiz adımların planlamasını yaptığımız dönemi yaşıyoruz. Yani onun için de herhalde bir yerden şöyle kara kediler girmiş olabilir. ”

Gazetecinin kara kedi için İsrail olabilir mi sorusuna, ”Yok, o kadar zayıf değil,” cevabı alındı.

Kontrol-gözlem noktaları soruldu: 

”Malum, toplamda 12 gözlem noktası var. Tabi bu gözlem noktaları bizim için çok çok önemli. 12 gözlem noktasının dışında tabi aşağıda da gözlem önem ifade ediyor. Bu durumların hepsi de aynen şu andaki durum gibi korunacaktır. Şu anda herhangi bir değişiklik söz konusu değil.”

İdlib krizi tam olarak bitti diyebilir miyiz, sorusuna cevap:

”Az önce bir ifade kullandım. Yani biz şu anda işi o kadar sağlama aldık ki her an Sayın Başkan’la irtibat halinde olacağım. Dışişleri Bakanımız aynı şekilde muhatabıyla, Milli Savunma Bakanımız muhatabıyla, Milli İstihbarat Başkanımız muhatabıyla sık sık görüşmek suretiyle bu ilişkiyi sürekli diri tutacağız. Bir yerde çatlak patlak olduğu anda hemen konuya müdahale edeceğiz. Tabi aramızda her şey yazı ile olmuyor, söz ile olanlar da var. Burada bu kararlılığımızı teyit ettik.”

M4 Karayolu ile ilgili ihdas edilecek Güvenlik Koridoru konusu soruldu: 

”M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğindeki alanda bir güvenli koridor tesis edilecek. Burada aynı zamanda kendileriyle devriye sistemini de çalıştırmaya başlayacağız. Bu zaten aynı zamanda Türkiye ve Rusya olarak bir dayanışmayı ortaya koyuyor. Rejim bu noktalarda zaten Rusya’dan gelecek herhangi bir talimata karşı çok fazla direnmez. Nitekim bugün mesela biz çalışmalarımızı bitirdik. Bir an önce de ateşkesle ilgili adım atılmış oldu ve 6 Mart 2020 saat 00.01 itibarıyla bu yürürlüğe girdi. Her şey oldu ki orada da imzalar atıldı. Savunma Bakanlarımız imzaları attı. Dışişleri Bakanlarımız da açıklamayı yaptı. Bundan sonra da ayrıca işin esas ve usulleri hakkında burada bir hafta kadar bazı çalışmalar yürütecekler.”

Mülteciler konusu:

”Batı maalesef çok yüzlü. Yunanistan’a hemen anında 700 milyon avro söz verdiler; “350’sini hemen gönderelim, 350’sini de sonra gönderelim.” dediler. Bırakın 700 milyon avroyu, Şansölye bize 25 milyon avrodan bahsetti ama ondan da maalesef henüz bir ses çıkmadı. Avrupa Birliği’nden gerek Konsey Başkanı Sayın Charles Michel olsun gerek Komisyon Başkanı Sayın Ursula von der Leyen olsun onlar da bazı sözler verdiler. Onlardan da bir netice çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum ama Sayın Bakanımızla da bazı görüşmeleri oldu. Gelse de gelmese de biz bu kadar seviye kaybına uğramış değiliz, Allah’ın izniyle bu işi hallederiz. Mesela basın mensuplarını o briket barakaların yapıldığı yere bir götürmek lazım. Oraları görmek lazım. 25-30 metrekarelik yapılar. İstiyoruz ki oralarda Suriyeli kardeşlerimiz daha iyi koşullarda yaşasın, yani biraz daha konforlu olsun. Duruma göre biz farklı ekip de ayarlar oradaki briket barakaları bir an önce bitirip o insanları oralara yerleştiririz.

Her şeyden önce bizim Yunanistan tarafı ile bu süreçte ‘Açık kapı artık kapalı mı?’ bunu tartışacak zamanımız yok, o iş bitti. Biz kapıları açtık şu anda. Mülteciler gidebildiği kadar gidecek biz bunları zorla ülkemizden de çıkartmıyoruz. Kendi arzularıyla kendi istekleriyle bu insanlar çıkıyorlar. Ama tabi Yunanistan bunlara zulmediyor. Takip ettiğim kadarıyla, en son 5 tane vaka vardı öldürdükleri. Tüm bunların yanında tabi şişleyerek batırdıkları botlar da bunların yine çok gaddar yaklaşımlarıdır. Tabi bakıyorsunuz bunlar Avrupa Birliği’nden gelenleri böyle farklı yerlerde gezdirip öbür taraftan da maalesef bu uygulamaları sürdürüyorlar. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov bize Sofya’da bir toplantı yapalım dedi. Buna Yunanistan Başbakanı Miçotakis’i de davet etmek istedi. O gün iki tane ölüm vakası vardı. Bu olaydan sonra ben de kendisine dedim ki Miçotakis’in olduğu yere gelmem ve onunla aynı fotoğraf karesinin içerisine de girmem. O gece çok konuştuk, çok ikna etmeye çalıştılar ve sonra iptal edildi. Zira bu işler bu kadar ucuz değil. İnsan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu siyasetçilerin bilmesi lazım. Dolayısıyla bunlar olmamış olsa belki bu süreç çok daha farklı akacaktı. Aslında İdlib olayı ile Avrupa Birliği’nin ilgisi yok ama onlar tabi bundan vazife çıkarma noktasında. Nasıl ki Libya ile ilgili Merkel Berlin zirvesi olayını gündeme getirdi aynı şekilde Macron buralardan bir şeyler çıkarmaya gayret ediyor. Buna benzer şekilde Avrupa ülkelerinin çoğu durumdan vazifeyi çıkarmakta mahirler. Ama yük paylaşımına gelince yük paylaşımında yoklar. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde temenni ederiz ki hele hele bugünkü karardan sonra onlarda çok daha farklı bir süreç başlar ve ona göre yeni adımlar atarız…” 

Başka bir konu:

”Türkiye’yi tökezletme girişimlerini biz püskürttükçe saldırılar şekil değiştiriyor. 15 Temmuz’da FETÖ’cü darbecilere karşı ülkemizi nasıl savunduysak, koruduysak, Suriye’de de aynı şey sebeple bulunuyoruz. Şimdi de İdlib’de farklı bir olay sahnelenmeye çalışılıyor. Olay Rusya ile Türkiye arasındaki olay değil. Bizim burada karşımızda Rusya yok, burada bizim karşımızda rejim var. Bu rejim şu anda maalesef öyle bir süreci yaşıyor ve yaşatıyor ki maalesef bölgede bugüne kadar kendi halkına acımasızca zulmeden bir rejim. Kendi halkına bu kadar acımasızca zulmeden bu rejim önce El Bab’da, Cerablus’da bütün bizim sınır bölgelerinden bizi hep rahatsız etti. Her zaman buralardan saldırdı ve birçok kayıplarımız oldu, yüzlerce… Uyarılarımız hep yapıldı ama bu uyarılara rağmen durmadı. Ondan sonra ne oldu? Afrin’e geldi. Afrin’de aynı durum oldu. Ve Afrin’de de gereği yapıldı. Afrin’den sonra da işin buraya gelişi, İdlib’den bize olması muhtemel bir saldırıydı ve bu da oldu. Bu saldırının illa silahlı saldırı olması şart değil. Buradan milyonu aşkın insan bizim sınırlarımıza doğru iltica ediyorsa, göç hareketi başladıysa biz buna seyirci kalamayız. Bunlar da gelsin diyemeyiz. Buradaki sıkıntının temelinde şu anda göç yatıyor. Ve bu bir düzensiz göçtür. Bu düzensiz göçün önünde tabi durmamız gerekiyor. Bunların da Türkiye’ye girdiğini düşünün… Bu size 5-5,5 milyon mülteci demek. Bunun altından Türkiye nasıl kalkacak? Şu andaki adımın temelinde aslında yoğun göç hareketi var. Bu göç hareketini de tabi ki durdurmamız gerekiyordu ve bunu bu şekilde durdurmuş olduk. Ve şu an itibarıyla bu ateşkes adımı, bu atılan imzalar sahiplenildiği takdirde ki şöyle bir hafta içerisinde işte bunların usul esas konuları üzerindeki çalışmalar da yapılacak ve bu çok daha temelli bir yere inşallah oturmuş olur.”

ABD soruldu:

”Şimdi sözde güzel şeyler var ama uygulamada ne getirir ne götürür onu şu anda bilemiyorum. İşte dün akşam Büyükelçi ile beraber Birleşmiş Milletler Temsilcileri de bizdeydi. Onlarla da uzunca durum değerlendirmesi yaptık. Bu durum değerlendirmesinde de kendileri birçok destek vaadinde bulundular. Temennim odur ki bu destekler yerine gelir; tabi bu destekler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde olabilecek veya atılabilecek adımlar olur. Bunun yanında bugünkü ateşkes olmayıp da süreç aynen devam etmiş olsaydı birçok silah mühimmat araç gereç vesaire destekleri olabilirdi. Ama şu an itibarıyla bize Amerika’dan gelmiş herhangi bir destek söz konusu değildir. Fakat tabi önümüzde şimdi bir de Libya meselesi var. Libya’da da yine bizim Amerika ile görüşmelerimiz var. Libya hakkında aynı şekilde Rusya ile de görüşmelerimiz var. Şimdi bugün tabi Rusya’dan Wagner konusunda olumlu bazı beyanlar aldık. Temenni ederiz ki bu hayata geçer. Eğer hayata geçerse o zaman Libya’da bizim işimiz de kolay olacak, Sarrac’ın işi de kolay olacak.”

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

guncel-askerlik-meseleleri-ve-isbirlikcilik
ÖNCEKİ YAZI

Güncel Askerlik Meseleleri ve İşbirlikçilik

biyolojik-savas
DİĞER YAZI

Biyolojik Savaş

Güvenlik 'ın son yazıları

46 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
82 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
135 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
186 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
208 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme