Putin’in Stratejik Tertiplenmesi Üzerine

24 Eylül 2022

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin kısmi seferberlik ilan etti diye Ukrayna’daki savaşı kaybeden taraf mı oldu? Putin’e destek azalıyor olabilir, ama bu Rusya için bir mağlubiyet olur mu? Bu savaş bitti mi, yoksa yeni mi başlıyor? Üzerinde tartışılması gereken noktalar var. 

Yaşadıklarımız çok hızlı gelişmeler halinde önümüze seriliyor, nedir ne değildir, anlamaya çalışıyoruz. Her tür fırsatı kaçırmamayı becerebilen tek taraflı Batı, yüksek değerli telifle çalışan uzmanlarından destek alıcı değerlendirmeleri de kullanarak dünyada bildiğini okumaya devam ediyor. Tarih neyi yazacak, diye merak etmeyin. Tarihin şekillenmesini bugün hem Batılılar hem de sahadaki Ukraynalılar ve Ruslar bir mücadele içerisinde birlikte yazıyorlar. Bazısının elinde silah var, bazılarının kalem. Batı’nın bu süreçte fonksiyonu açık değil mi? Yazılacak olan tarih, bugün baskı kurduğu yaşam döngüsüne göre şekillenmeli! Böyle istiyorlar ve şimdiden üstlerine düşeni yapıyorlar.

Lawrence Freedman gibi ünlü strateji yazarları, son 7 aydır süren ve henüz kazananı net açıklanamayacak bu savaşta, Rusya’nın stratejik pozisyonunu kolayca göz ardı edip, Ukrayna’daki operatif gelişmelere ve Putin’in seferberlik ilanındaki söylemlerine bakarak, kendilerince net değerlendirmeler yapıyorlar. (Arzu ederseniz Foreign Affairs’ten Lawrence Freedman’ın makalesini okuyabilirsiniz.[1])

Ukrayna’daki savaş başladığında sayısız kez tekrarladım, Ruslar harp prensiplerini ( Hedef, Taarruz, Emniyet, Manevra, Sıklet Merkezi, Kuvvet Tasarrufu, Basitlik, Emir Komuta ve Baskın) hiçe sayan bu yöntemle, lojistik anlayışla, silah ve teknikle, eğitim durumuyla ve savaşçı terkibiyle başarısız olacaklar dedim. Bu başarısızlığın nedenlerini askeri ve politik analizlerimle geniş geniş raporlar halinde yazdım. Hatta, Rusya Savunma Bakanı’nın yerinde ben olsaydım şöyle yapardım dedim ve planımı dahi açıkladım. Sanırım savaş başladığı gün, 24 Şubat’tan bahsediyorum, net biçimde Tv’de söylediğim Rus ordusunun yanlışları ve beklediğim sonuçları, Lawrence Freedman ve diğer meşhur uzmanlar söyleyemedi. Çoğu yazar sus pus bekledi, ta ki bir-iki hafta savaşın gelişimini görünceye kadar. 

24 Şubat’tan tam bir ay sonra Vladimir Putin sahadaki başarısız durumlarına el attı. “Bu bir Özel Operasyondur,” tanımı yapıldıktan sonra, bu operasyonda “birinci safhanın bittiği ve ikinci safhanın başladığı”açıklandı. Yaklaşık olarak benim de işaret ettiğim askeri tertiplenmeye ancak bu safhada geçildi ve savaşın hedefi küçültüldü. Başarısız olan Rus birlikleri Kiev bölgesinden Donbas bölgesine intikal ettirildiler. Üstüne 6 ay daha Donbas ve Kırım bölgesinde savaş devam etmektedir. 

Bugün Özel Operasyonun hedefine ulaşıldığı anlaşılmakla beraber, bu durumun Ukrayna’ya ve Batılı destekçilerine kabul ettirilmesi gerektiği şeklinde bir mecburiyet hasıl oldu. 21 Eylül’e gelindiğinde Putin tekrar duruma el atmak zorunda kaldı, önce “Ukrayna doğusunda referandum” yapılacağını ve hemen peşinden “kısmi seferberlik” ilan ettiğini duyurdu. 

Elbette Batı bu referandumu tanımayacaktı. Ama yine de kayda geçmesi gereken bir husus olması ve meşruiyet yolunu açık tutması adına, Putin her şeye rağmen bu referandumu 23-27 Eylül’de yaptırıyor. Putin her konuşmasında olduğu gibi durumu dünyaya kendi üslubuyla açıkladı. Putin’in konuşmasından ben şunu anladım: “NATO ve ABD başta olmak üzere Batı dünyası Ukrayna’ya destek veriyor. Bundan dolayı Volodymyr Zelensky barış masasına oturmuyor. Putin bu safhada Ukrayna’daki oyunu bitirmeli, stratejik tertiplenmeye geçerek ABD ve NATO’ya göre bir pozisyon almalı…”

Rusya stratejik tertiplenmeye takviyeyle beraber henüz geçiyor, bu konuda konuyla ilgilenen uzmanların dikkatini çekerim! Bunun içinde stratejik planlar, bu planlara uygun intikaller, stratejik savaş hazırlık seviyesinin artırılması, donanmanın sefer yerlerine girmeleri, nükleer silahların depodan çıkarılması gibi hususlar var.

Putin, Ukrayna’daki savaşın başından bu yana başta NATO ve ABD olmak üzere “Batı dünyası bu hususta taraf olmamalı, Ukrayna’dan uzak durmalı” dedi. Ancak bunu başaramadı. NATO, Doğu Avrupa’ya yerleşti. Dahası da var, Putin’in hiç istemediği o durum oluştu; bugün Ukrayna’da Rus ordusunun işgal ettiği (%20) toprakların dışında kalan yerlerde (%80) fiilen NATO hüküm sürmektedir. 

O halde ilan ettiği Özel Operasyonunda hedefine ulaştığını gören Putin, bu aşamadan sonra NATO ile savaşmak ister mi? Bakın işte bu Ukrayna sınırları içindekiler operatif seviyeli konulardır, stratejik seviyeli değildir. Ancak Putin, örneğin bugün, Ukrayna’dan NATO’yu çıkarmak gibi bir daha hedef ilan etse idi bu başka bir isimle anılacaktı ki adına, “Rusya-NATO Savaşı” demek zorunda kalacaktık. Başka tabirlerle: III. Dünya Savaşı! Bunu ABD ve Avrupa ister mi? Hayır. Bu kurnaz Batılı taraf meseleyi Ukrayna’da lokalize etmek, tabiri caizse, Putin’in ordusunu Ukrayna’ya gömmek istiyor. Batı’nın tam olarak planı bu iken neden şimdiden Avrupa’nın ortasında silahlar patlasın? Olacak iş mi? Sadece şunu kabul ettiler; yaşamlarındaki standartlardan geçici de olsa taviz vermeyi.

Putin, Donbas’ı ve Kırım’ı aldı, ama bu aşamada NATO ile savaşmak istemez. Putin’in kazanamadığı ne? Ukrayna’da NATO’yu veya ABD’yi mi yenemedi? Putin’in böyle bir hedefi olmadı ki! Hatta Putin dünyanın yarısında ABD veya Joe Biden karşıtlığı yarattı. (Tam tersi de doğru: Joe Biden dünyanın yarısında Putin karşıtlığı yarattı.)

Evet doğrudur, özellikle Putin ve generalleri böyle bir Ukrayna mukavemetini ve ABD desteğinin sonuca etki edebileceğini değerlendiremediler. Putin ve generallerinin beklemediği biçimde savaş uzadı ve Rus ordusu fazla sayıda kayıp verdi. ABD, başta M-777 obüs topları ve Yüksek Hareketli Topçu Roket Sistemi (HIMARS) olmak üzere, gerekli olan silahları Ukrayna’ya verdi ve personelin eğitimlerini başarıyla yaptı. En önemlisi Ukrayna’ya komuta-kontrol altyapısı, imkanları, eksiksiz ve gerçek zamanlı istihbarat verdiler. Şöyle anlatayım: ABD ve NATO hedefi anında gösterdi, Ukraynalı asker ABD’den İngiltere’den aldığı sofistike silahın tetiğini çekti. Böylelikle cephe hattı yaklaşık 5-6 aydır pek hareket etmiyor. Hatta Kharkiv ve Kherson bölgelerinde Ukraynalılar karşı taarruzlar bile gerçekleştirmeye başladılar. Ama bunlar operatif ve en fazla da taktik seviyeli konulardır. Doğal olarak Putin, bu olanlardan ötürü NATO’yu ve ABD’yi suçlu bulacaktır. Ancak Putin bunu söyledi diye başarısız oldu sonucu çıkarılamaz, üstelik Zelensky Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü sağlayamamışken.

Kesin bir mağlubiyet için bütün kanıt Putin’in kısmi seferberlik ilan etmesi mi? İfade ettiğim gibi, NATO Moskova’nın kapısında duruyor ve buna karşı yeniden tertiplenmek şart. Hem Çeçen savaşçılar ve Wagner gibi paralı askerler ile NATO’ya karşı savaşılamayacağı aşikâr. NATO Ukrayna’ya destek verirken bile başarılı olabiliyorken, bizzat kendisi savaşa girdiğinde Rusları alt edemez mi? Tabii burada konvansiyonel savaştan bahsediyorum; nükleer senaryolar çok farklıdır. 

İşte Rusya için şimdi buna “stratejik tertiplenme” demek gerekiyor. Karşısında ABD ve NATO olduğuna göre, ki daha yakın ve güçlü pozisyonda, işte bu durumda Putin önlem almak zorunda. Sorunlar olacak mı? Evet. Kış geliyor, topladıkları askerlerin eğitimleri var, lojistik zaten Rusya için sorun… Ama bu “Rusya yenildi” demek mi? Gerçekçi ve profesyonel olalım, bunu söylemek henüz erken.

Sözü edildiğinden değinmeliyim, seferberlikle silah altına girmek istemeyen Rus gençleri ülkeyi terk ediyor. Haber kaynakları bunlarla ilgileniyor, yorumlar yapılıyor. Bu Putin’in davasına katılmayan Rus halkı düşüncesini yansıtan, Putin’in mağlubiyetini kabul etmek için yeterli bir emare mi? Rusya para, malzeme, insan gücü, hatta toprak kaybeder, ama savaşın sonucu başka türlü tecelli edebilir. Her iki Dünya Savaşı buna örnek değil mi? Verilecek karar için henüz erken değil mi?

Eğer Putin hiç bu savaşa girmeseydi olmaz mıydı? Başından bu yana ifade ettim, Putin’in temel yanlışı budur! Putin, ABD’nin oyununa geldi. Nasıl Saddam Hüseyin, ABD oyunuyla Kuveyt’e saldırdı ise bugün Putin de benzerini Ukrayna’da yaptı. ABD kenardan her tür gelişmeyi yöneten taraf oldu; rakibi Rusya ise Ukrayna’da savaşıyor! Putin hatalı mı? Evet, hatalı. Rusya elini tetiğe dokundurmadan Ukrayna ile dolaylı yollarla mücadelesini sürdürse idi bugün Putin, ABD ve NATO’nun kazanımının bu şekilde gelişmesini daha rahat önleyebilirdi. Bu tür planların başarısı ihtimal dahilindedir. 

Diğer cepheden bakarsak, demokrasilerde de hesaplar başkadır. Hani Joe Biden sürekli tekrarlıyor ya, “dünyada demokrasiler kazanacak” diye. ABD’de Kasım’da ara seçim olacak. Eğer Biden seçimde kaybederse, ABD halkı Biden’ın Ukrayna savaşındaki politikasını onaylamaz ise ABD-Rusya rekabetinde dengeler bugünkünden farklı olabilir. Hatta konu demokrasi-otokrasi ise Kasım seçiminin sonucundan sonra ABD-Çin rekabetinde de dengeler değişebilir. Bakın savaşın kontrolü bir hayli zor ve Biden için de riskler var, hem de iyi bildiği yerden!

Putin, Rus petrol ve gazından elde edebileceği kozu yanlış mı değerlendirdi? Putin, Avrupa’ya doğal gaz arzını kesti, bir enerji krizi yarattı. Bu hamle Avrupa ekonomileri üzerinde enerji darboğazı ve yüksek enflasyon şeklinde ağır etkilere neden oldu. Bu durum kış gelmeden tolere edilebilir görüldü. Ancak Avrupa soba yakarak Rusya’ya politik karşı duruşunu sürdürebilecek mi? Bunu gerçekte görmeden iddialı bir cümle kurmam yanlış olur. 

ABD (veya Biden) başarılı oldu mu? Evet. Zaten Ukrayna’da bir savaşın olmasını sağlamakla başarılı oldu. Savaşın süresini uzatmakla ve Ruslara zayiat verdirmekle başarılıdır. Ancak Ukrayna kaybetti. O halde sorarım size, yoksa hedefte olan Ukrayna değil miydi? Eğer değildi diyorsanız, bütün dünyayı yanıltmakla ilgilendiniz: Bu bir ABD-Rusya Savaşı veya Avrupa-Rusya Savaşı demekten kaçtınız! Daha geçtiğimiz gün Emmanuel Macron ve diğer Avrupalı liderler BM Genel Kurulu vesilesiyle gittikleri New York’tan, “Avrupa, Rusya ile savaşmıyor” ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “NATO, Rusya ile savaşmıyor,” şeklinde muhabirlere demeç verdiler. Batı’ya bakarak soruyorum bunu… İşte Batı’nın foyası böylece ortaya çıkmış oldu; Ukrayna’yı ateşe attıklarını ve bu arada Rusya’nın burnunu sürtmek istediklerini örtbas edecek cümleler kurmakla meşguller. Halen daha dünyaca meşhur strateji uzmanı Lawrence bu türden paradoksal bir makaleyi (siparişle mi bilmiyorum) yazabiliyor. 

Burada tam olarak neyi kritik ediyorum? Bu konuların uzmanlarının yanlı olmamasını beklerim. Vaktiyle Saddam savaşında BM kürsüsünden İngiliz Başbakanı’nın ve ABD Dışişleri Bakanı’nın bütün dünyanın gözünün içine bakarak yalan yanlış konuşma yapması gibi davranmamak gerekir. Nasıl Saddam’ın bir cehennem topu hiç olmadıysa, bugün de ABD ve İngiltere’nin Ukrayna’daki savaşı sürdürmekle neyi hesap ettiklerinin bir anlamı olmalı ve ilk bunlar söylenmelidir. Askerî açıdan örneğin “ciddi istihbarat veriliyor” cümlesini ben bu meşhur uzmanlardan hiç duymadım! Neden acaba? İstihbarat vermekle mühimmat vermek arasında fark yoktur, tetik çekene de tetikçi denir. Askerlik ve savaş mertçe yapılır. Carl von Clausewitz’in de tanımladığı gibi savaş bir düellodur. Bu bahisleri en iyi Freedman biliyor olmalı! Borsayı düşünün, politikacı tüyo veriyor ve broker işlem yapıyor, birileri de havadan para kazanıyor, savaş böyle olmaz!

ABD (veya tam tersine Rusya) bugünlerde tekrar neden nükleer söylemli propaganda temposunu artırdı? Büyük güçler aralıksız her türlü hazırlığı yaparlar. Nükleer kapasitesi olan ülkeler cephaneliğinde hazır nükleer silah bulundurmak isterler, arada bir de hazırım der. Bu bir nükleer savaş demek değil, ancak tehdit etmek demektir. Nükleer silah en caydırıcı silahtır. Bugüne kadar nükleer silah savaşta sadece bir kez kullanıldı, onda da ABD tarafından Japonya’ya atıldı. Bugün ABD’nin en büyük rakipleri (düşmanları) Rusya ve Çin. Bunların aralarında nükleer savaş olacak demek dünyanın sonu demektir. Bunun sürekli tehdit olarak işaret edilmesi caydırmak ve imkân dahilinde politik üstünlük kurmak içindir. ABD’li resmi ağızlar ve politikacılar arada bir nükleer silah tehdidini hatırlatırlar ki başka kazanımlar elde edebilsinler. Doğrudan nükleer çatışma ihtimali yüzde veya milyonda kaç, diye sorun, bilmezler. Dünyanın her tarafında şiddet varken, nükleer şiddetten bahsetmek abes kaçıyor. Bu açıklamalar Rusya’dan da gelmektedir, hem aynı türden cümlelerle. Amerikalı komutanlar veya politikacılar şu riski söylesinler: İran’a ABD ve İsrail saldırısı olacak mı, bunun olasılığı nedir? Teröristlerin nükleer madde kaçırmalarına müsamaha gösterecekler mi, bunun da olasılığını bilmek isteriz. 

Bir savaşın iki kazananı veya iki kaybedeni olur mu? Benim söylediğim açık: 1) Usulünü bir tarafa bıraktım, ABD ve NATO başarılı. 2) Avrupa zarar görmeye devam ediyor. 3) Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kaybettiği, barış masasında bunu kabul etmek durumunda kalabileceği tartışılıyor. 4) Rusya, NATO’yu nüfuz alanı olarak gösterdiği bölgeden uzak tutamadı ve bu nedenle başarısız; ancak Ukrayna’da Kırım’a ve Donbas’a yerleşti, bu şartlarda Karadeniz’de varlığını sürdürüyor. 5) Henüz stratejik menzilde atılacak adımlar var ve aceleci değerlendirmelerde bulunanların söyledikleri gerçekleşmeyebilir. Hem bu sonuçları sadece ben de söylemiyorum, çoğunluk görüş bu şekilde değil mi?

Savaş yeni başladı ve küresel olumsuz şartların henüz başlarındayız. Daha dengeler çok değişir… 

Son bir tavsiyem var, Lawrence Freedman Ukrayna-Rusya savaşı münasebetiyle yazdığı yazılardan aldığı telif ücretlerini savaşın başından bu yana Türkiye’de misafir olan Ukraynalı yetimlere bağışlasın.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu


[1] Lawrence Freedman, All the Tsar’s Men, Why Mobilization Can’t Save Putin’s War, September 23, 2022https://www.foreignaffairs.com/ukraine/all-tsars-men

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Ege’de Angajman

DİĞER YAZI

Yunanistan ABD Planını Uyguluyor; Hangi Plan?

Güvenlik 'ın son yazıları

Savaşta Teknoloji Kullanımı

Birincisinden dördüncüsüne kadar her nesil savaş biçiminde gördüklerimiz, sert güçten makine kullanım becerisine doğru bir değişimi gösterdi. Bugün yeni nesil savaşlar uygulanırken, artık beşinci nesil savaşlar oluyor, burada teknolojinin sahadaki taktik uygulama becerisini hesaba katmamız gerektiği açık. Konu şu, savaşta durumu değiştirme inisiyatifiyle hareket eden teknolojiyi kullanım bilinci yüksek askerleri düşünüyoruz. Bunlar bize yeni bir tariflerin yapılmasını gerektiriyor: Gelişen teknolojiye göre askerin sahadaki uygulamasını tam uyumlu hale getirmek, hatta askerin bu yeteneğine başvurarak savaşı kazanmayı bilmek.

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme