suriyedeki-teror-saldirilari
Suriye'deki Terör Saldırıları

Suriye’deki Terör Saldırıları

21 Ocak 2019

Bugün (21 Ocak 2019) kuzeydoğu Suriye’de, Haseke, Şeddadi’de bir kontrol noktasına minibüs içine yerleştirilmiş patlayıcılarla terör saldırısı gerçekleştirildi. İlk belirlemelere göre, kontrol noktasında ABD-YPG/PKK konvoyu geçerken bu eylem gerçekleşti. Haberlere göre 5 YPG/PKK’lı ölmüş ve 1 ABD askeri ağır yaralanmış durumda. Geçen gün (19 Ocak 2019) de Münbiç’te kalabalık bir noktada bir terör saldırısı olmuş ve eylemi DEAŞ üstlenmişti. Burada da ABD askerileri ölmüş ve yaralanmıştı. Ayrıca YPG’den ve sivillerden de ölü ve yaralılar vardı. Bu eylemde canlı bomba vardı. Bu saldırılar neyi gösteriyor? Eylemler kimi ve neyi hedef alıyor?

Hatırlatalım, ABD Başkanı Donald Trump kısa zaman önce “DEAŞ’ın yüzde 99 bittiğini ve Suriye’den çekileceklerini” açıkladı. Bunun üzerine bölgede yeni dengelerin oluşması söz konusu oldu. Daha dün Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkan Trump ile telefonla görüştüler. Bazı noktalarda ilerleme kaydedilmesi üzerine çalışmaları sürdürme iradesi gösterdikleri aşikardır. Bu yönde diplomaside işler hızlanmış görülüyor. ABD ve Türkiye, (Genelkurmay Başkanları seviyesine kadar görüşmeler oldu,) sınır boyunca 20 mil derinliğe inen bir Güvenli Bölge oluşturmak için çalışmaya başladılar. Ayrıca Münbiç için Türk-ABD heyetleri mevcut anlaşma gereği (her ne kadar bugüne kadar geç kalındıysa da) faaliyetlerinde ilerlemek istediklerini beyan ettiler. İşte tam bu süreçte, özellikle söz konusu bölgede, içinde ABD askerinin olduğu yerlerde, terör eylemlerinde bir artış oldu. Daha başka eylemler de beklenebilir mi? Alınan tedbirler ne derecede önleyici olur ama bu işi yapanların durmayacakları ortada.

Burada bazı sorular akla geliyor: Bölgede kontrol zayıfladı mı? Eylemler süreci provoke etmek amacıyla mı yapılıyor? Bu eylemlerle kim ne kazanır? Bunu kimler gerçekleştirebilir?..

Hedefte “barışa giden bir süreç” olduğu açıktır. Mevcut bataklık halinden medet umanlar var. Duruma bakılırsa, mevcut bataklık yapısının bozulmasını istemeyen bir grubun (terör örgütü ve/veya terörden geçinen çıkarcı bir alt grup) veya ülkenin, bu eylemlerin geri planında bulunduğu anlaşılabilir. Suriye’de çok taşeron terör örgütü ve grup var. Bunların para için bile eylem yapabilceklerini söyleyebiliriz. Ancak Münbiç’teki eylemi üslenenlere bakılırsa, ya DAEŞ ya da bu adı kullananlar taşeronluk yapıyor olabilirler. Her ne kadar ortada sözü edilen bir terör örgütü varsa da bu maşaları kimler kullanıyor, asıl soru budur. Dolayısıyla, “Aman ABD gitmesin, bu durum hiç işimize gelmez!” diye düşünen bir arka plan olduğu söylenebilir. Zamanla buna ilişkin bazı emareler elde edilebilecektir.

Bugüne kadarki tecrübeler göstermektedir ki eylemi DEAŞ ile birleştirmek en kolay olanıdır. Başka radikal gruplar çoktur. Geri planındakiler hakkında da spekülasyon yapılabilir.

Çekilme psikolojisi ile dikkatler dağılacağından bölgede kontrolün zayıfladığını iddia eden yorumcular olabilir. Her ne olursa olsun terörle mücadelede zaten risk çoktur. Öyleyse sebebi kontrol zaafiyetine yüklemenin bir yararı olmayacaktır. Eylemlere açık bir Suriye alanında öteden beri bu işle ilgilenenlerin (örneğin) canlı bomba bulmaları zor olmasa gerekir.

Peki, mesele ne? “Patlayıcıların bu kadar kontrol edilmesine rağmen ortalıkta bulunuyor ve kimin ne olduğunun tam olarak belirlenememiş olması” gerçeğidir. Bundan önce eylem olmuyordu; “bunun nedeni çok iyi kontrol yapıldığından ve mevcut yapılar duruma hakimdi de ondan,” şeklinde değildi. Eylem olmaması, buradaki bataklığın değişik çevrelere çıkar yaratan bir ekosistem oluşturmasaydı. Bu çıkar zinciri bozulunca durum ortaya çıktı. Başka bir konu, “YPG/PKK DEAŞ ile savaştı,” söylemi de yanlıştı. Bugün bu durum daha net görüldü.

Şimdi ne olacak? Türkiye bundan önce Fırat Kalkanı ile 3 bin civarında DEAŞ’lıyı, Zeytin Dalı Harekatı’nda 2 bin civarında PKK teröristini etkisiz kıldı. Türkiye terörü tanır ve nasıl mücadele edeceğini gayet iyi bilir. Eğer bölgede gerçekten barış aranıyor ise yapılması gereken bölgeyi Türkiye’ye terk etmek ve destek vermektir. Bir terör örgütü ile diğer bir terör örgütünün bitirilmesi düşünülüyorsa, işte bugün görülen durumla açığa çıktı, ABD’nin yaptığı yanlış idi, doğrusu bellidir.

Ama yine de şurası açık, Suriye tam bir bataklık. ABD ve Rusya destek verdiği sürece Türk askeri burada görev alır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

operatif-ve-taktik-zorlama-neyi-gerektirir
ÖNCEKİ YAZI

Operatif ve Taktik Zorlama Neyi Gerektirir?

abd-iraka-mi-donuyor
DİĞER YAZI

ABD Irak’a mı Dönüyor?

Güvenlik 'ın son yazıları

Savaşta Teknoloji Kullanımı

Birincisinden dördüncüsüne kadar her nesil savaş biçiminde gördüklerimiz, sert güçten makine kullanım becerisine doğru bir değişimi gösterdi. Bugün yeni nesil savaşlar uygulanırken, artık beşinci nesil savaşlar oluyor, burada teknolojinin sahadaki taktik uygulama becerisini hesaba katmamız gerektiği açık. Konu şu, savaşta durumu değiştirme inisiyatifiyle hareket eden teknolojiyi kullanım bilinci yüksek askerleri düşünüyoruz. Bunlar bize yeni bir tariflerin yapılmasını gerektiriyor: Gelişen teknolojiye göre askerin sahadaki uygulamasını tam uyumlu hale getirmek, hatta askerin bu yeteneğine başvurarak savaşı kazanmayı bilmek.

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme