terorist-esada-kim-dur-diyecek
Terörist Esad'a Kim Dur Diyecek?

Terörist Esad’a Kim Dur Diyecek?

3 Şubat 2020

Dün gece saatlerinde Türk birliklerinin İdlib’i korumak, sığınmacı akınının önüne geçmek, terörizme önlem almak, rejim güçlerinin M4-M5 yollarını kontrolünü engellemek ve Esad’ın yeni bir zulmünün önüne geçmek adına stratejik Serakib kasabası çevresine birlik takviye ettiğini yazmıştım. Yazımda şu ifadeyi kullanmıştım: “Bakalım sabah nasıl olacak?” Bu sabah Esad güçleri topçu ateşi ile 4 askerimiz şehit oldu ve 9 askerimiz de yaralı. Bunun üzerine misliyle karşılık verildi ve 46 Suriye hedefi hava ve kara unsurları ile vuruldu. Önümüzdeki günlerde çok çeşitli biçimlerde bu konuyu konuşacağız.

Önce şunu izah edeyim, Suriye’nin meşru devlet başkanı Esad terör yapıyor mu, yapmıyor mu? Terör devleti tabiri var mı, yok mu? Fazla söze gerek yok sanırım, uluslararası anlaşmalara kulak asmayan, masum insanların üstüne varil bombası ve kimyasal silahla saldıran, ülkesini dokuz yıldır harabeye çeviren biri saygın bir lider olabilir mi? Elbete terörist listeleri için her ülkenin tasarrufu olmaya başladı, örneğin çok. Bana göre Esad terör üretiyor, o halde!..

Rejim dört ay önce Han Şeyhun ve Morik saldırılarını başlattığında Rusya araya girmiş, “çatışmasızlık bölgesi” içindeki Türk birliklerine zarar vermemeye ilişkin taahhütte bulunmuştu. Bu durumdan anladığımız, Rusya destekli Rejim güya teröristleri desteklemek amacıyla kuzeye ilerleyecekler ve Türk askeri gözlem noktalarında duruma müdahale etmeden bekleyecek! Nerede kaldı çatışmasızlık?

Dünden beri olanlara bakalım. Ateşkese rağmen, Esad’ın kontrolünden sorumlu ve garantör ülke Rusya destekli Rejim güçleri bölgeyi güya terörden arındırmak adına kuzeye doğru, İdlib kent merkezini alacak biçimde operasyonunu sürdürecek, milyonu bulan sığınmacı için umursamaz bir tavır takınılacak ve Türkiye bütün bu olanları seyredecek! Bu mümkün olmadığına göre ve defaaten Rusya’ya ifade edildiği halde yaşananlar uluslararası hukukla bağdaşmaz niteliktedir. Üstelik bir görmezden gelme ve diplomatik açıdan saygısızlık tavrı söz konusudur.

Bu görmezden gelme hususuna karşılık Türkiye sınırlarının emniyetini almak için duruma dahil olarak uluslararası ikili anlaşmalar ile meşru haklar bağlamında Serakib’e ilerledi, burada amaç belli! İşte bu noktada rejim güçleri, ki o konu kontrollü oldu/olmadı tartışmaları bir yana, neticede resmen NATO müttefiki bir ülke olan Türkiye’nin askerine ateş açtı. Bu kazaen değil, düşmanca bir tavır oldu. Sonuçta Türkiye tarafından karşılığı misliyle verildi. Ancak konu şudur, Türkiye ve Rejim karşı karşıya gelmiştir. Rusya bu noktada artık kenarda beklemek zorundadır.

Rejim ikinci bir hataya düşerse bu kez Türk askeri yine gerekeni yapar. Ancak basitçe açıklarsak, Türkiye diyor ki, “Rejim güçleri siz M4-M5 karayolunun kuzeyine gelmeyin, çünkü burası güvenli bölgedir.” Bu fiili bir durumdur. Eğer buraya Esad’ın müdahalesi olursa harekat devam edecektir. M4-M5 karayolunun güneyinde kalan Türkiye’nin gözlem noktaları var. Bunlara yönelen herhangi bir saldırı olursa yine müdahale gerçekleştirilir ve M4-M5 karayolunun güneyine doğru harekat genişletilebilir.

Suriye sınırında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatı adı konarak gerçekleştirildi. Bu konu ise Astana ve Soçi süreçlerinin gereği olarak “çatışmasızlık bölgesi” taahhüdüyle tespit edilmiş bir alandadır ve icra edilen görevler de mutabakatla işaret edilmiş, taahhütler daha sonra ikili görüşmelerle pekiştirilmiştir. Ancak olumsuz tüm gelişmeler neticede Türk askerinin bir harekat yapmasına sebep olmuştur. Bu harekatın bugün bir adı yok. Ancak NATO üyesi ülke Türkiye bundan sonraki adımını atarken müttefiklerine de bilgi vererek, amaç, kapsam, süre ifade ederek, belki adı dahi konarak harekatı sürdürülebilir. İşte bu durumda sürecin işlemesi başka bir hal alır.

Türkiye’nin tepkisi sadece İdlib bölgesinde de kalmayabilir. Fırat’ın doğusu bölgesinde Rusya ile yine gerçekleştirilen mutabakat var. Rusya’nın buradaki Güvenli Bölge’de YPG terör örgütünü çıkartmakla ilgili taahhüdü var. Rusya bu taahhüdünü de sağlayamadı. O zaman Türkiye Barış Pınarı bölgesinin dışındaki alanı güvenli hale getirmek adına mevcut harekatını sürdürebilir.

Alanda güç boşluğu ve kaotik bir durum var. Ancak terörü geri plandan sinsice destekleyen ve bölgedeki olumsuzluklarda kendine çıkar sağlayan başka güç odakları da var. Bu bölge her tür istismara açıktır. Türkiye sahaya inerek istikrarsızlığı ortadan kaldırmak adına yine bir inisiyatif kullanmak zorunda kalmıştır. Bu şartlarda Türkiye hakkı olarak Rusya’dan taahhütlerini yerine getirmesini bekleyecektir. Hatta Türkiye Birleşmiş Milletler, NATO ve Avrupa ülkeleri bağlamında da barışçı katkıda bulunmasını bekleyecektir.

Bu noktada soru şudur, terörist Esad’a kim dur diyecek? Eğer Rusya bu kez de yükümlülüğünü yerine getirmez ise Suriye’de barış ve istikrarı tesis ve kendi sınırlarını korumak için Türkiye Esad’a gereken cevabı verir. Suriye meselesi çok uzadı. Bu hale getirenler binlerce kilometreden buraya geldi. Herkesin bir hesabı oldu, bir tek Türkiye mecbur kaldığı şartlarda konuya müdahildir. Birleşmiş Milletler çerçevesinde Cenevre’de süren bir süreç var, buna odaklanmak gerekiyor. Yeni anayasa yazılmalı ve Suriye’de seçim yapılmalıdır. Bunu geciktirmek için her kim ne yapıyorsa yanlıştır, bu insanlığa ve en yakın Suriye halkına zarar vermektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

turk-askeri-idlibde
ÖNCEKİ YAZI

Türk Askeri İdlib’de

idlibde-ateskes-ihlali-mi
DİĞER YAZI

Güç Boşluğu

Güvenlik 'ın son yazıları

Savaşta Teknoloji Kullanımı

Birincisinden dördüncüsüne kadar her nesil savaş biçiminde gördüklerimiz, sert güçten makine kullanım becerisine doğru bir değişimi gösterdi. Bugün yeni nesil savaşlar uygulanırken, artık beşinci nesil savaşlar oluyor, burada teknolojinin sahadaki taktik uygulama becerisini hesaba katmamız gerektiği açık. Konu şu, savaşta durumu değiştirme inisiyatifiyle hareket eden teknolojiyi kullanım bilinci yüksek askerleri düşünüyoruz. Bunlar bize yeni bir tariflerin yapılmasını gerektiriyor: Gelişen teknolojiye göre askerin sahadaki uygulamasını tam uyumlu hale getirmek, hatta askerin bu yeteneğine başvurarak savaşı kazanmayı bilmek.

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme