asker-libyada-ne-yapacak
Asker Libya'da Ne Yapacak?

Asker Libya’da Ne Yapacak?

26 Aralık 2019
Okuyucu

27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye meşru Libya hükümetiyle, “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” ile “Askeri ve Güvenlik İşbirliği” Antlaşmalarını imzaladı. Yakın zamanda (beklenti 8-9 Ocak 2020, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tarihi işaret etti,) konuyu TBMM görüşecek. Eğer Libya davet ederse ve Meclis’ten tezkere çıkarsa Türk askeri Libya’ya gidecek.

Kuvvet yapısı, görev, süre gibi detaylar ne olur şimdiden bilinmez, konu teknik. Ancak şurası açık, Libya’nın meşru Trablus yönetiminin askeri gücünün eğitimle ve lojistikle desteklenmesi ihtiyacı önceliklidir. Belki istihbarat, keşif ve gözetleme (ISR) kabiliyeti olarak da destek verilebilir. Denizde tertibat alınması ve dronlarla (silahlı/silahsız, ISR ve hassas hedeflere etkili olabilecek, kısa ve uzun menzilli İHA’lar) havada bazı görevler icrası düşünülebilir.

Kara unsurları için amaç; yeni tip “gayrı nizami harp” yöntemlerini uygulamak, Libya’nın gerçek sahiplerinin cephede olmasını sağlamak, onların başarısına “sıfır kayıplı harp” mantığı ile destek vermek, karşı taraftakilerin sürdürdüğü “vekalet savaşı”nı nötralize etmek faaliyetler yürütmek olacaktır. Bunun için özel birliklerin ve danışmanların geri olanda bile olsa Libya’da bulunması gerekecektir.

Anlaşmadan bu yana neler oldu? Gerçekleştirilen askeri alandaki inceleme ve ilgililerle görüşmeler çerçevesinde hazırlıklar mutlaka yapılmakta. Bütün bunların yanında, daha evvel başlatıldığı ama sürekli üzerinde durulacak biçimde, Türk tarafı diplomatik yönden de bir trafik sürdürmekte. Almanya, Rusya, İngiltere ile görüşmeler yapıldı. Tunus’a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirildi. Birleşmiş Milletler (BM) ile diyalog sürmekte. Ocak ayının son haftasında gerçekleştirilecek Berlin Konferansı’na katılınacak. Tunus, Cezayir ve Katar’ın bu konferansa katılması için çaba sarf edilmekte.

Buna karşılık “rakip” diyebileceğimiz pek çok ülke de (Fransa, İsrail, Yunanistan, GKRY esas, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri dahil, dolaylı olarak ABD, Rusya, İtalya,) benzer açılardan diplomatik çaba içerisine girdi. Türkiye ile Libya’nın belirtilen antlaşmalarının getirisini ortadan kaldıracak türden pek çok (kendilerince) önlem almanın peşindeler. Bu bir güç mücadelesi.

Türk diplomasisi Rusya ile aktif görüşmeler yapıyor. 8 Ocak’ta Erdoğan-Putin arasında İstanbul’da gerçekleştirilen görüşme ile eğer Rusya’nın taraf değiştirmesi sağlanır ise dengeler tamamen farklı bir rotaya girecek. Eğer burada Rusya Türkiye’nin menfaatleri için uygulamada “oyalayıcı” ülke olur ve Libya’da istikrarın gelmesini engeller ise bu kez Türkiye daha farklı bir yol izleyecek. Ancak esas amacından vaz geçmeyecek, egemen bir ülke olarak deniz sınırlarının fiilen korunmasına ilişkin planını uygulayacak, her türlü ülke ve tarafla görüşmeye açık olacak.

Türkiye haklıdır. Ayrıca meşru Libya hükümeti ile masum Libya halkı kendilerine yardım edilmez ise zor durumda kalacaktır. Sürecin Türkiye tarafından belli bir inisiyatifle sürdürülmesi, akamete uğratılmadan denizlerdeki statükonun sağlanması adına Türkiye kendine düşen adımları atma kararlığılığı içindedir. “Libya beni ilgilendirmez,” denecek bir husus yoktur. Bilakis fazlasıyla ilgilendirir. Eğer tam da bu zamanda Türkiye tarafından gereken adımlar atılmaz ise fiilen birtakım ilişkilerle ve oldubittilerle sahayı parsellemiş haldeki ülke ve güçler hızlıca yol alacaklar, daha sonra bunu telafi etmek asla mümkün olmayacaktır. Şöyle diyelim, tarih affetmez!

Konu aleyhtekilerin söylendiği gibi değildir. Türk askeri bir lejyoner (paralı asker) değildir. Tarihinde hiç olmadı, bundan sonra da olmaz. Türk askeri adalet için sahaya iner. Karşısındaki düşman veya hain olsa bile onunla asil bir şekilde savaşır. “Libya’da ne işiniz var, sınırını bekle…” türünden konular “Milli Güvenlik Stratejisi”ni ya bilmemekle alakalıdır ya da hesap başkadır. Bunlar hiç zikredilmese daha doğru olur, zira tarih bu sözleri de kaydediyor. Evlatlarına vereceği somut bir şey bırakma sorumluluğu duymayanlar, hesabı başka olanlar affedilmezler.

“Ben sana veririm, kafanı çıkarma,” diyen Batı emperyalizmi taraftarı onca ülke ve güç adına politika yapmak çok yanlıştır. Bakın, izleyenler biliyorlar, şu ana kadar Türkiye kendi inisiyatifle adımlar atıyor; ama bilinmeli ki, İsrail, Yunanistan, Kıbrıslı Rumlar, Fransa, Mısır, BAE ve diğerleri çok aktifler. Hafter ile ilişkideler. Para, malzeme, silah, mühimmat, akıl veriyorlar. Vekaletçilerin paralarını ödüyorlar. Birbirleri arasında trafik yoğun. Anlaşmalar ve planlar yapıyorlar. Onların istediği Türkiye’nin “verilecek olana rıza göstermesi” olsa gerek!

Ne zaman Türkiye Suriye’de garnizon devlet kurulmasına engel oldu, Doğu Akdeniz’de sondaja başladı, Libya ile antlaşma yaptı, KKTC’nin haklarına sahip çıktı, bölgeye asker sevk etti, diğer çevre ülkeleriyle diplomasi yürüttü, işte bu zamanda tepkiler başladı. Tam da bu noktada, karşı faaliyetler için kurulan kampa “Türkiye’siz adalet, barış ve istikrar olmaz” dendiği anda, milli egemenlik haklarını savunmaktan başka ne düşünülebilir ki?

Asker işini bilir, yeter ki görev verilsin. Tam dokuz günde Mehmetçik Suriye’de Rasulayn ve Tel Abyad arasını 30 km derinlikte kontrolü altına alabildiyse, ki bu harp tarihi kitaplarına girecek bir harekat başarısıdır, hani İsrail Altı Gün Savaşı diye övünüyor ya, bu başarıyı da unutmamak gerekir, asker Libya’da da o hünerini gösterir. Değişik sesler çıkararak askerin önüne geçmek, hatta hiç kabul edilmeyecek biçimde, Mehmetçik ile Lejyoner sözcüklerini aynı cümlede kullanan bir açıklama yapmak hezeyandır.

Asker yedi düvelle mi savaşacak? Hayır, Hafter’in etkisini kıracak Libya meşru güçleri ayağa kalksın yeter. Bu kadarını da mı yapamayacağız?

Asker Libya’da ne yapacak dersiniz? İşte söylendiği gibi aslında tam da sınırlarımızı koruyacak, ama önce kabul ettirecek, sonra koruyacak, deniz sınırlarımızı! Bu iş başka nasıl olur, bunu söylesinler de milletçe duyalım…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

turkiyenin-surpriz-tunus-ziyareti
ÖNCEKİ YAZI

Türkiye’nin Sürpriz Tunus Ziyareti

turkiyenin-dogu-akdeniz-stratejisi
DİĞER YAZI

Türkiye’nin Doğu Akdeniz Stratejisi

Politika 'ın son yazıları

27 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
42 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
44 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
78 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
124 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme