Jeopolitik Zorunluluk

22 Aralık 2020

Dünya 2021’e hazırlanırken kötü geçen, hatta felaketlerle yüklü diyebileceğimiz bir 2020’in ardından oluşan “yeni normaller” içinde kendine şans yaratmakla ilgili inisiyatiflerle boğuşacak gibi gözüküyor. 2021’de bizi neler bekliyor, jeopolitik zorunluluklar neler?

Coğrafyaları etkileyen türden ve temel politikalarda güçlü değişim süreçleri içinde, ne kadar çok risk, o kadar büyük değişim, diye bir ilkeden bahsetmemiz mümkündür. Ayak sürüyen sistemlerin ve sektörlerin, statükonun keyfini çıkarmaya çalışan erklerin, buna dayalı kurgulanmış ve kanıksanmış sosyo-ekonomik ve politik dengelerin olduğu bir noktadan, hızla büyük bir değişime geçilecek türden, yeni normalleşme dönemlerinde dünya daha büyük bir risk mi alıyor, diye sormadan geçemiyoruz. Olağanüstü karışıklıklar ve belirsizlikler var!

Günümüz koşullarının tam tarifinde seçtiğimiz konu başlıkları; küreselleşme, dijital devrim ve jeopolitik rekabet. Küreselleşme konusu için gelişme göstermesi gereken mali ve finans ağırlıklı konular var. Bunlar aynı zamanda dijital devrimin sunduğu teknolojik değişim imkanlarıyla da ilgili sürüyor. Jeopolitik rekabet konusu çok canlı ve çok boyutlu sürdürülüyor. Bu rekabete koronavirüs ve iklim değişikliği sorunları da eklenerek gelişti.

Öyle veya böyle hangi sebeple olursa olsun, 2020 yılında, Çin’in Wuhan kentinden çıkarak yayılan, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tespitiyle Mart ayında pandemi olduğu ilan edilen en baskın ve hemen her durumu etkileyen bu ana konu halen etkili, hem de kuzey yarım kürede daha fazla, Avrupa ve Birleşik Devletler’de daha etkili. Normalleşme ve yeni-normal gibi kavramlar var ortada; artık eskisi gibi olmayacak, deniyor. Bu bile çarpıcı bir durum!

Bu covid-19 pandemisinin baskısıyla verilen kararlar, sosyo-ekonomik ve politik yapılara etki etmiş durumdadır. ABD’de seçimler covid-19 gölgesinde geçmiştir. İlaç ve sağlık teknolojileri bu duruma acil tedbirler geliştirmiştir. Video konferans, online alışveriş, uzaktan iş yapma ve öğretim gibi alanlarda teknolojiler geliştirilmiş ve hayatın akışına dahil edilmiştir. Turizm anlayışı değişmiştir. Ülkeler sınırlarını kapatmışlardır. Öğrenci değişimi, küresel eğitim hareketleri, kültürel etkinlikler başka bir yapıyla işlemek durumuna yönlendirilmiştir. Uçak üreticileri ve havayolu işletmeleri her şeyi yeni baştan hesaplamaya koyulmuşlardır. Ekonomik kurtarma paketleri ile gelen sistematik değişimin, insanlar için yaşamın hangi yönlerinde değişimi zorlandığını pek umursamadan, değiştirilemeyecek türden zorunlu noktalara odaklamasına tanık olunmuştur. Eğer 2021 ve sonrasında bir ekonomik canlanma beklentisi varsa dünya bu şartlarda kararlar alacaktır.

Pandemiden daha zorlu bir konu olan küresel ısınma veya iklim değişikliği konusu arka planda hep kendini gösteren bir zorunluluk hali şeklinde yaşama etki etmiştir. Seller, kasırgalar, yangınlar, balık ölümleri, türlerin yok oluşu… Beklenen küresel ısınma 2 derece-santigratı geçmemesi gerekirken, 3 derecelerde gözlenmiştir. Bu, buzulların daha çabuk erimesi, suların yükselmesi, dünyada dengelerin daha hızlı ve önü alınamaz değişimi anlamına gelmektedir.

İşte 2021’den itibaren hükümetler bu konuyu öncelikli olarak ele almak durumunda kalacaklar, şartlar bunu gerektirir mahiyette. Yeşil ekonomi, teknoloji, yatırımlar… Paris İklim Antlaşması çerçevesinde gelişmelerin olması, konu bu!

Yıl sonuna doğru ABD’de başkanlık seçimleri yapıldı ve demokrat Joe Biden kazandı. Dört yıldır daha belirgin şekilde yaşanan ABD ve Çin arasındaki küresel ticaret savaşı bir hayli gerginlik yaratmıştı. Biden, ABD halkı, küresel piyasalar ve genel olarak dünya için bir umut olarak gösterildi. Buna karşılık ABD’nin rakibi Çin ile ilişkilerde Biden’ın ne yapacağı konusu da tartışıldı. Öyle görünüyor ki 2021’den itibaren bildiğimiz türden bir ticaret savaşı olmayacak ama ABD, Çin’e karşı müttefikleriyle ve teknoloji şirketleriyle birlikte yeni bir mücadele alanında mücadele başlatacak.

ABD ve Çin, Pasifik’te, Güney Çin Denizi’nde, Afrika’da ve Kuzey Buz Denizi’nde, uzayda ve siber alanda her yönü ile küresel bir rekabet içinde olacak. Teknoloji savaşı daha belirginleşecek. Ama yine silahlanmadan, nükleer silahlardan ve terörizmden bahsetmeye devam edeceğiz. Çatışmalar, tehdit ortamı, can ve mal güvenliği konuları, hatta her gün medya bombardımanıyla yaratılan gerginlikler, zaten bilinen türden zorlamalardır.

“Daha iyi inşa et!” sloganıyla ortaya çıkan Joe Biden, “Amerika’nın değerleri ve küresel rolü,” üzerine bir politika izleyecek. ABD’nin geleneksel çok yönlü diplomasiyle neler yapılacak, şu an için net görünmüyor. Joe Biden Paris İklim Antlaşması’na tekrar geri dönecek. Ancak yeşil ekonomi konusu için güçlü sermaye bulması gerekiyor. Bunun için çözümü ne olacak, göreceğiz. ABD, Avrupa, NATO ve DSÖ ile sıkı işbirliğine gidecek. ABD’nin çok taraflı faaliyetleri için Çin’e karşı bir koalisyonla birlikte hareket etmesi beklenmektedir. Bu (Avrupa ve Asya ülkeleri dahil) küresel koalisyonun inşasının somut sonuçları neler, bunu da zamanla göreceğiz. Ancak şirketler bazında Biden’ın dev teknoloji şirketleriyle masaya oturması gerektiği açıktır. Bunun için Biden dev teknoloji şirketlerine ne tür tavizler verecek, bunu anlamamız gerekmektedir. Öte yandan Çin’in insan hakları ve demokrasi ile çelişen Uygur ve Hong Kong konularına ilişkin ABD’nin yeni ataklar yapması beklenmektedir.

O denli büyük sorunlar var, covid-19 pandemisi ve küresel ısınma gibi, o halde dünyayı bu jeopolitik gerginliğe zorlanma hali de nereden çıkıyor, diye asıl soruyu soralım o zaman. Ama hepsi iç içe konular bunlar; sonuçta dünya genelinde bir jeopolitik zorlamanın varlığını yaşamış oluyoruz.

Bugüne dek sizlere Immanuel Wallerstein’in Dünya Savaşları’nı dönemini betimlediği “zaman-mekan sıkışması” açıklamasını işaret ettim durdum, yine öyle yapacağım: 2020-21 derken dünyanın bir zaman-mekan sıkışmasına tabi tutulması gerçeğiyle yüzleşmekteyiz. Bunun bir büyük değişim ve onunla beraber büyük riskleri içinde barındırdığı açıktır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

ABD Gözüyle Akdeniz Değerlendirmesi

DİĞER YAZI

Kutuplaşma ve Demokrasi

Politika 'ın son yazıları

Stratejik Derinleşme

Politikada "stratejik derinleşme" terimini ifade etmekle, beraberinde neleri söylemiş oluyorum: Aktif, nötür (yeni-izolasyonizm) ve karma politikalar, politik seçenek olarak aynı anda yapılması gerekenler.

İran’ı Konuşmak

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindekiler için dün, bugün cenaze töreni yapılıyor ve yarın toprağa verilecekler. Peki bu durumda bizler İran'ı nasıl konuşmalıyız?

Reisi’nin Olayı

Dün öğle saatlerinde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Amirabdullahiyan'ın içinde olduğu bir helikopter, Azerbaycan sınırında İlham Aliyev ile açılışı yapılan barajların töreninden sonra dönüşte kötü hava şartlarında düştü ve sadece İran değil, herkes şokta. Enkazı Türkiye'den kalkan Akıncı İHA buldu. Ben bir havacı olarak burada kendi açımdan bazı hususlara değineceğim.

Rusya’nın Kharkiv Harekatı

Son günlerde Ukrayna-Rusya savaşında önemli bir gelişme var. Rusya için Kharkiv harekatı çok önemli bir koz olacak. Bu kez Rusya tarafı daha derli toplu harekat yapıyor, politikada daha akıllıca ifadeler seçiliyor. Zelensky ise endişeli görünüyor.

Politik Vizyona Göre Konumlanma Stratejisi

Ülkeler için sihirli kelimeler refah ve güvenlik, öyle değil mi? Peki 2030’lardan sonrasına bakın, dünyadaki gelişmeler ve Türkiye özelinde cevap arayın, vizyonumuz ve stratejimiz ne, refah ve güvenlik için neler düşünülmeli? Bu stratejik-vizyona esas olacak şekilde, politik anlayışımız, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik etkileşimlerimiz ne durumda, neredeyiz, ne tarafa doğru gidiyoruz, riskler neler?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme