Bir gazeteci, Mattis’e; “Türkiye ile ABD’nin Menbiç konusunda vardığı mutabakatın, Suriye’de SDG ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK’nın ülkenin doğusunda devam eden operasyonlarını etkileyip etkilemeyeceğini,” sordu. Mattis cevaben, “Her iki ülkenin Türkiye’nin güvenlik menfaatleri üzerinde çalıştığını,” söyledi. NATO müttefiki Türkiye’nin meşru güvenlik menfaatlerini nasıl ele alacakları ve onların güvenliğini nasıl artıracakları konusunda çalıştıklarını belirten Mattis’in açıklaması şöyle: “Türkiye, NATO için bir ön cephe ülkesidir; İran ve Rusya’nın desteğiyle Esad’ın kendi halkına getirdiği felaketin ön cephesinde yer alan bir NATO ülkesi. Türkiye’nin meşru menfaatleri için bir yol bulmak zorundayız. Aynı zamanda, SDG de zamanında çok zor bir mücadele ile IŞİD’i yenen tek örgüttü. Bu örgütü kenara itmeyeceğiz. Çünkü (SDG) henüz yenilmemiş olan IŞİD hilafetini durdurmakta, yenmekte önemlidir.” IŞİD’in alt edilmesinin ve bir daha ortaya çıkmamasının önemli olduğuna işaret eden Mattis, “Suriye’deki savaş alanının çok karmaşık olduğunu ve bu konuda Türkiye ile çalışmaya devam edeceklerini,” yineledi. Bir gazetecinin hem müttefikleri Türkiye ile hem de Suriye’de SDG ismini kullanan terör örgütü YPG/PKK ile aynı anda iş birliğini nasıl yürüteceklerini sorması üzerine Mattis, “Bu çok karmaşık bir konu. Gördüğüm en karmaşık savaş alanı. Ancak bunda şüphe yok ki Türkiye ile onların kaygıları konusunda çalışıyoruz. Aynı zamanda da IŞİD’le mücadele ediyoruz. Bu çok zor bir iş. Öncelikli olarak bunu kabul ediyorum. Ama bunu yapıyoruz. Çözmeye çalışıyoruz ve bunu Türkiye’ye karşı değil, Türkiye’yi sayarak yapıyoruz,” cevabını verdi.

Buradan çıkarılabilecek sonuçlar neler?

  • ABD, SDG ve IŞİD konusunda düşündüklerini değiştirmedi. SDG, IŞİD ile mücadele amacıyla bölgede ABD tarafından korunmaya devam edilecek.
  • Türkiye’nin bölgedeki fiili hamleleri ve ısrarlı tutumu hem ABD hem de NATO nezdinde anlaşılmış.
  • Türkiye, Rusya ve İran ortaklığından bir şekilde uzaklaştırılmalı. Bu nedenle ABD Menbiç konusunda geri adım atmak zorunda kaldı.
  • SDG’nin Türkiye tarafından kabulü politikasını ise ABD zaman bırakmış durumda.

Siz de böyle anladınız mı? Türkiye ne kazanacaksa “fiilen savaşarak” elde edecektir; sadece haklılığını savunarak değil. Hele hele, nasıl olsa müttefiklerim beni anlarlar diye düşünmemelidir. Eğer elini taşın altına sokmazsa, her ne kadar haklı olursa olsun “söke söke alma” yolunu seçmezse, kimse Türkiye’ye birşey vermeyecektir. Sonuna kadar “ısrar etmek” gerekecektir. Anlaşılan budur.