sorumluluk-ve-politika
Sorumluluk ve Politika

Sorumluluk ve Politika

12 Eylül 2018
Okuyucu

“İstihbarat sorumluluk alanı” ve “İstihbarat ilgi alanı,” tabirleri ilk olarak istihbarat teorisinde geçmiştir. Burada “alan” denilen elbette önce coğrafi, sonra hareket alanıdır. Bu sorumluluk ve ilgi alanı tabirleri daha sonra başka disiplinlerde de yaygın kullanım imkanı bulmuştur. Bugün uluslararası ilişkiler, uluslararası hukuk, jeopolitik, vs. bu tabiri kullanmaktadır. Peki, kullanmayanlar kimler, politika bundan nasıl etilenir? Konuyu iktidar, muhalefet ve güncel olan Suriye ve Amerika ile örnekleyerek işleyelim. Bu biraz ders gibi olacak ama önemli, çünkü her akşam televizyona çıkan ve halka yanlış bilgiler veren insalara bakınca, gerekli!

Gelişmiş ülkelerin istihbarat teşkilleri, akademisyenleri, politikacıları bu ifadeleri bilerek fikir öne sürerler, tartışırlar ve politika yaparlar. Sorumlu oldukları budur! Örneğin bir Amerikalı senatör bu tabiri bilir. Der ki (örneğin); “Suriye’de bir uydu yönetimi desteklemek her şartta ABD’nin çıkarı gereğidir, o halde Suriye ABD için sorumluluk alanıdır.” Türkiye’de ise ana muhalefette politika yapanlar dahil çoğu politika ile ilgilenen kişi, bu tür bir cümle kurarken daha çok çekingen davranır, ya da ilginçtir hiç kullanmaz. Ama şunu söyleyen çok: “Suriye ile ne işimiz olur? Bak girdik de ne oldu, gördünüz mü?..”

Örnek Suriye ya, o zaman soralım: Suriye, tarihi boyunca, Türkiye’nin çıkarları için sorumluluk alanı mı idi, ilgi alanı mı? Veya bakış açısı nasıl olmalıdır? Fikri olan var mı? Bunun cevabı açıktır. Ben ifade edeyim: “Suriye, Türkiye’nin bütün diğer ülkelerden, güçlerden, çıkar gruplarından, vs. daha fazla sorumluluk alanında olan bir ülkedir.” Yine örnek olsun, Şili veya Kenya ilgilendiği bir ülkedir.

Bir ülke sorumluluk alanındaki ülkeye nasıl bakar, ilgi alanındaki ülkeye yaklaşımı nasıldır, biliyor muyuz? Eğer bir ülke, tıpkı istihbarattaki gibi, başka bir ülkeden sorumlu ise onunla neredeyse (anlaşılsın diye böyle ifade ediyorum,) paralel bir yönetim kurmuşçasına ilişki içinde olur, partilerini, iktidarını, muhalefetini, anayasasını, kanunlarını; geçelim başka konulara, yatırımlarını, anlaşma yapan şirketlerini, her şeyi, ama her şeyi takip eder. Analiz yapar, değerlendirmeler yapar, milli siyaset belgelerinde açıklanır hale getirir. Kendi çıkarlarına ters bir durum var mı, bakar. Eğer varsa istihbarat “önleyici” olma özelliği ile bazı planları devreye koyar. Özetle; bu ülkenin kuvvetli yönlerini kendine göre nasıl kullanılır halde tutar, bununla uğraşır; zayıf yönleri varsa kendi çıkarına istismar alanları yaratır ve kullanır; hassas yönler varsa buraların zayıf olmasını sağlayacak planları devreye koyar ve yine çıkarına istismar eder. İstihbarat görevini sürdürürken diğer milli güç unsurlarını gerekirse devreye koyar. Örneğin diplomasi, politika, hukuk, askeri, bilim ve teknoloji, ekonomik, kültürel… İktidarda olanın işi bu ayrı ayrı planları hedefler doğrultusunda seviye seviye takip etmektir. Kimin adına? Milletin adına. Neden? Mecburdur da ondan! Bu işlerin bu asırda başka bir yolu yoktur. Hedefler operasyonel istihbarat uygulamalarıyla elde edilmedi mi? Gerekirse sertlik başlar veya başlatılır; yaptırımlar, notalar, gerilimler, çatışmalar… Belki de savaş yapılır, belki araya başka taşeronlar konur, belki de belli ikili veya çok taraflı anlaşmalara zorlanır, belli imtiyazların alınmasına gidilir. Bunlarla ülke içinde milletin milli geliri yükselir. Çalışmakla olur ama bu tür stratejik planlarla da gelişmişlik sürdürülür.

Siz Norveç’e veya İsviçre’ye bakıp, “Bu söylenenler gereksiz,” demeyin. Her ülkenin kendi belirgin coğrafi ve tarihsel özelliğinden dolayı öncelikli hal tarları olur. Bizim coğrafyamızda kural böyle işler. Japonya, Güney Kore, Almanya halen 2. Dünya Savaşı ile “yenik devlet” statüsündedir. Onlar fırsat bulsalar, mevcut durumlarından kurtulmak isteyeceklerdir. Bunun için plan program yaparlar, boş oturmazlar. Ülkelerle bu bağlamda ilişki kurarlar. Hatta diyebilirim ki, sorumluluk alanında tuttukları konular daha çok askeri olmasa da (zira üzerlerindeki anlaşmalar onları bağlamaktadır); ekonomik, bilimsel ve teknoloji, vs. olur.

İlgi alanındaki ülkeyle ilişki nasıldır? Tam da söylendiği gibi; bir aşama sonra o ülkeden sorumlu olunacakmış gibi ilgilenilir. Yani “dost-düşman” yoktur esasında, “sorumlu olunan veya ilgilenilen” vardır.

“Türkiye, Suriye ile ilgilenmez, sorumlu olarak ilişki kurar; politika ve bunun üzerine hedef belirler ve gereğini yapar.” Cümlenin doğrusu budur! Politika yapanlar terminolojiyi bilerek hareket etmelidir. Bu kelime oyunu değildir, teorik bir bilgidir. Pratikte gereğini yaparsın yapmazsın, yöntemin o olur veya bu olur, bu politik yaklaşımdır, ama teoriyi yok saymak cehalettir.

Gelelim Amerika ile Türkiye arasındaki süregelen politikaların durumuna. Aklımız karışmasın sakın, gelişmeleri bu bakışla okuyun: Amerika bir yandan Papaz Brunson’u konu eder, bu yarattığı meseleyi “yaptırım” aracı olarak kullanır, diğer yandan da Suriye kuzeyinde, sınırımızda suni-uydu bir özerk yapı kurmak adına, meşruiyet tartışmasına bakmaksızın, ama Türkiye’nin gözünün içine baka baka, resmi organları ile politik faaliyet yürütür. Neden? Ortadoğu’daki asıl planının bir paçası olarak bunun gerekli olduğunu düşündüğünden. Onların gözüyle bakın olaya. Amerika, Suriye’den “sorumludur” ve istihbaratı, askeri, politikacısı (malum, Suriye özel temsilcisi bile var), her şeyi var, binlerce kilometre ileriden Senatosu burası hakkında karar tasarısı onaylar, başka ülkelerin durumlarını bununla ilişkilendirir, BM’de sürekli toplantı yapar, dünya kamuoyunu buna göre bombardımana tabi tutar. Türkiye ne yapacak? Oturup bakacak mı?

Suriye’de Rusya başka bir şey peşinde, İsrail başka, İran daha başka… Rusya veya İran kendi kültürü, niyet ve maksadı, imkan ve kabiliyeti, hareket tarzı, politikası ve planı ile davranır, Amerika ise kendine göre olanla. Durum budur. Türkiye de kendi planını yapar ve uygular. Yoksa!..

Buraya kadar tamam da, ya ABD’nin, İsrail’in veya Rusya’nın milli menfaatleri gereği, örneğin Suriye meselesinde, Türkiye’deki politikacılardan bazıları, bu ülkelerin “sorumluluk alanı” içinde mütalaa edilip, bunlara yönelik bazı planlar uygulanıyorsa, bunu nasıl açıklamalıyız? Milli davranış burada devreye giriyor: Politika yapacaklar öyle, “Ben seçildim, artık her şeyi düşünür ve konuşurum arkadaş,” diyemezler!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kisa-vadeli-onemli-gundem-ve-politikalar
ÖNCEKİ YAZI

Kısa Vadeli Önemli Gündem ve Politikalar

turk-rus-isbirligi-ve-idlib
DİĞER YAZI

Türk-Rus İşbirliği ve İdlib

Politika 'ın son yazıları

24 views

Politikada Gri Kavramlar

Size politika amaçlı yapılan propaganda konusu içinde yer alan kavramsal bir temayı sunuyorum, grilik. Gri kavramların dış ve iç politika yansımalarına bakacağım. Özellikle ABD dış politikasında kendi çıkarına yaklaşımlar sergilemesi neticesinde görülen gri kavramlar konusunu işleyeceğim. Buna örnek olarak Filistin-İsrail, terörle mücadele, sözde soykırım tasarısı gibi konular da yer alacak.
102 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
153 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
161 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
223 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme