Güvenlik Stratejileri ve Türkiye

17 Ekim 2022

Bu makale strateji temelli bir analizdir. ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’nın güvenliği, Rusya, enerji, Ukrayna’daki savaş, Avrupa’dan Asya’ya uzanan Türkiye stratejisi olarak açıklanacaktır.

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Bağlamında

Vaktiyle ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni incelerken gerçekten elle tutulur konular üzerinde durulduğunu düşünürdüm, onaylamak veya onaylamamak ayrı tabii. Fakat bu kez farklı düşüncelerim oldu. Şöyle betimleyeyim: 48 sayfalık “demokrasi” soyutlaması yazılmış, sözcükler aranmış ve bulunmuş, strateji teması bu!

Bu strateji dokümanında “Amerikan hayat tarzı” diye bir olgu var. Bunu filmlerde seyrederdik, Joseph Nye buna “yumuşak güç” demişti. Bu tür bir yaklaşımın bir strateji olması da normaldi. Ancak, “Demokrasi eşittir Amerikan hayat tarzı” yaklaşımı sizce de biraz abes değil mi?

Anlayacağınız, küresel çapta yer altı ve yer üstü kaynaklarının kontrolünü ABD yapacak, piyasalarını belirleyecek, arz-talep, finansman hep onların elinde olacak, bunun işletildiği rejime demokrasi denecek, hayat tarzı olarak bu sistem sorunsuz benimsenecek. O halde çok ülkeye gerek yok!

Demokrasiyi ABD’ninkiyle örtüştürmüyorum. Zaten bu tartışmalı bir konudur. Zira bana göre Avrupa demokrasileri ve hayat tarzı daha kabul edilebilirdir. Fakat burada esas olan noktayı bir daha ifade edeyim, amaç belki de demokrasidir ama bundan ziyade öne çıkarılan durum, Batı kapitalizminin kolaylıkla işleyebileceği bir sistem örgüsüdür.

Dönelim konumuza, belki ironi olacak ama sonuç şu, ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi diyor ki, tüm ülkeler aslında benim eyaletimmiş gibi olsun, hiç sorun olmaz! Bilinen bir sürü tanım var, hegemonya, enternasyonal, küresel. Bu da dolaylı bir anlatım; “bana benzeyin, beni örnek alın, beni dinleyin, benim hayat tarzımı kabul edin…”

Ama hayır! Amerikan anlatımının düşündürttüğü bu da, kitabi bakarsanız strateji bu değil. Ya ne? Bu bir güvenlik stratejisi olduğuna göre güvensizlik yaratanlar olmaz ise rekabet, ilerleme, gelişme de olmaz. Bu stratejide adı konmuş bir yönlendirme, rakip tarifi olmalı, buna göre nelerin yapılması gerektiği açıklanmalı. İstersen ortak ol, istersen rakip ama ikisi de gereklidir.

Strateji şu: “Ya ortaksınız ya da karşımdasınız; ama ikisi de gerekli!”

Stratejik yaklaşımda bu “gereklilik” bahsi gözardı edilir, hatırlatmak istedim. Çünkü gereklilik aynı zamanda bir yönlendirme ve yaratma işidir, belirlenen vizyona göre gerekirse ülke ve bölgeler o istenen noktadaki tanıma uygun hazırlanır.

ABD açısından örneğin Avrupa, İsrail, Avustralya, vs. ülke ve bölge ismiyle açıklayacağınız ortaklıklar var. Teşkilat olarak da açıklamaktadır: AB, NATO, G7, AUKUS, 5 Göz, QUAD.

Karşısındakiler: Rusya ve Çin başta, otoriter rejimler.

İşte burada gerekli olan “otoriterlik” kavramıdır. Başka ifadeyle ABD demokrasisinin tanımının dışında kalmak.

Avrupa’nın Güvenliği Bağlamında

Jeopolitik temelli stratejik yaklaşımlarda harita en önemli kaynaktır.

Aşağıda 19. YY Rus İmparatorluğu sınırlarını gösteren bir harita var. Avrupa’nın hudutları Ural Dağları’nın batısıdır. Arktik Bölgedeki Kara Denizi’nden Hazar’a kadar (Volga Nehri) bir hat çekin, oradan batıya bakın, işte size Avrupa.

Henry Kissinger Avrupa ülkelerine Dünya Ekonomik Forumu, Davos’ta bir hatırlatma yapmıştı, “Rusyasız bir Avrupa güvenliğinden bahsedilemez,” demişti. Esasında zor bir şey söylemedi Kissinger, haritaya bakan bunu görebilir.

Kuzey ülkelerinden bugünkü merkezi Avrupa’ya, buradan Hazar coğrafyasına ilişkin farklılıkları bu haritadan okumanız mümkündür. Başka tabirle, özellikle Ukrayna’daki savaş vesilesiyle ortaya çıkan tabloyu, Batı ile Putin arasındaki cepheleşmeyi, işte buradan başlayarak okuyabilirsiniz.

Bugün Avrupa haritaya bakıyor ve ikilem içerisinde: “Rusyasız olmaz, ama Rusya ile de olmaz!”

Avrupa güvenlik mimarisini yeniden tartışıyor. Fransa öteden beri Avrupa ordusu diyordu. Ukrayna’daki savaş Almanya’yı da tetikledi. Yeni güvenlik konusu gereklilik oldu. Şimdiden Almanya merkezli bazı Avrupa ülkeleri Rusya’ya yönelik bir hava savunma oluşumunu ileri sürdüler. Avrupa yeniden silahlanmaya yöneldi.

Acaba Avrupa benzer paradoksal yaklaşımı Türkiye için de düşünüyor mu: “Türkiyesiz olmaz, ama Türkiye ile de olmaz!”

Avrupa Birliği Türkiye’yi bünyesine almadı, ama bunu yeniden değerlendirmesi gerekmektedir.

Enerji Bağlamında

Avrupa enerji arıyor temel konu ise doğalgaz. Rusya asıl kaynakken bugün bu olasılık savaş/yaptırımlarla kapatıldı. İran da ABD’nin ve İsrail’in düşman ülkesidir. Azerbaycan dahil, doğudan batıya güzergah Türkiye’den geçmektedir. ABD enerjide tam kontrolden taviz vermemektedir. İşte bu noktadan itibaren Türkiye’nin jeopolitik önemini konuşmaktayız.

Ukrayna’daki Savaş Bağlamında

Savaşlar yeni bir statüko aramanın aracıdır. Savaşlar bir çok tahmin edilen/edilmeyen durumu harekete geçirir. Bugünkü savaşla ortaya çıkan sadece Rusya ve Ukrayna ile ilgili değildir. Atlantik’ten-Avrupa’dan Pasifik’e-Asya’ya arayışlar sürecektir. Arktik bölgeden Sahra Altı’na her şey tekrar değerlendirilecektir.

Ukrayna’daki Savaşın bir neticesi de Rusya’nın sert gücüne bakarak kendilerini güvende hissetmeyi bekleyen eski SSCB ülkelerinin güvenliğini yeniden değerlendirmeleridir. Bu durumda Kolektif Güvenlik Örgütü Anlaşması (CSTO) var, artık ömrünü yitirmektedir. CSTO, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus ve Ermenistan’dan müteşekkildir. Rusya için bugün daha fazla oranda, Şangay İşbirliği Örgütü (SCO), bir Türk birliği olan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ile Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) ülkeleri bir açılım imkanıdır.

Asya için şu gerçeği işaret etmemiz gerekiyor: SCO’da Orta Asya Türk Devletleri yer almakta, Türkiye de buraya ilgi duymaktadır. Diğer yandan TDT ile CICA yine Türkiye ile ilgilidir ve hatta Türkiye merkezlidir. O halde Asya’da Türkiye’nin parlak bir yeri oluşmaktadır.

Bölgede güvenlik açısından Rusya’nın kaybolan gücüne ve itibarına bakılırsa, yerini doldurmaya aday ülkeler içinde Çin en büyük güçtür. Ancak Türkiye de vardır. Türkiye’nin bu durumu değişik bakımlardan önce Rusya, Çin, ABD, İngiltere tarafından görülmeye başlanmaktadır.

Türkiye Stratejisi Bağlamında

Burada hangi Türkiye’den bahsetmekteyim? Avrupalı Türkiye! Harita bize bunu söylüyor. Fakat haritadan başka değerlere bakıldığında Orta Asya, Orta Doğu, Afrika da Türkiye’nin etki alanındadır. O halde Türkiye derken sadece bugünkü coğrafi sınırlara bakmamak gerekir, Avrupa’nın güvenlik stratejisi de Türkiyesiz mümkün değildir.

Türkiye jeopolitik avantaja sahiptir, ancak bir o kadar da tetikte olması gereken bir ülkedir. Başat güçler Türkiye’yi kontrol etmek isteyeceklerdir. Türkiye ise bütün eski/yeni güçlere ortaklık önermektedir.

Post-Sovyet döneminin taşları henüz yerli yerinde değildir. Türkiye inisiyatifle gelişme potansiyelini gösterdi, işte bu durum ABD’yi rahatsız etmemelidir.

“Yeniden Asya” politikası önemlidir.

Strateji kavramını irdelerken ABD açısından gereklilik bahsini işaret ettim, şimdi tekrar bu bağlamda düşünün. Çözümlememe göre: “Türkiye, ABD ve bir kısım Avrupa ülkeleri tarafından ötekileştirilmesi gereken ülke,” şeklinde değerlendirilmemelidir.

Buna mukabil Türkiye de jeopolitik ve ortaya çıkan yeni stratejik sonuç bağlamında şöyle düşünmelidir: “Avrupalı Türkiye, doğru ortaklıklarıyla beraber, bölgesinde diğer bütün coğrafyalarda etkisini geliştirecektir.”

Şimdi soru şu: “Türkiye için ortaklıklar neyi gerektiriyor?”

Karşılıklı yaklaşmak…

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Gerasimov Doktrini Çöktü

DİĞER YAZI

PKK ve PROMOTER

Güvenlik 'ın son yazıları

Savaşta Teknoloji Kullanımı

Birincisinden dördüncüsüne kadar her nesil savaş biçiminde gördüklerimiz, sert güçten makine kullanım becerisine doğru bir değişimi gösterdi. Bugün yeni nesil savaşlar uygulanırken, artık beşinci nesil savaşlar oluyor, burada teknolojinin sahadaki taktik uygulama becerisini hesaba katmamız gerektiği açık. Konu şu, savaşta durumu değiştirme inisiyatifiyle hareket eden teknolojiyi kullanım bilinci yüksek askerleri düşünüyoruz. Bunlar bize yeni bir tariflerin yapılmasını gerektiriyor: Gelişen teknolojiye göre askerin sahadaki uygulamasını tam uyumlu hale getirmek, hatta askerin bu yeteneğine başvurarak savaşı kazanmayı bilmek.

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme