ABD-Türkiye ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğini ifade edenler var; bıçak keser gibi çiziyorlar tarihin akışındaki sınırı. ABD eski ABD aslında, hem her yönüyle aynı. Onlar kendilerinde var olan bir yanlışı düzeltiyorlar, Ortadoğu’da, özellikle Suriye’de stratejik bakış açısında pragmatik bir değişimin içindeler. Bu arada Türkiye’den gerçekten yararlanıyorlar. Zira bugün Türkiye’nin söyledikleri doğru, tezleri olumlu, hatta fiilen elini taşın altına koymuş bir ülke!.. Bu durumda ABD’nin kendi iç muhakemesinde çark etmesini anlamamız gerekiyor ki, bir sonraki aşamada yapılacak değerlendirmelerde hata yapılmasın. Anlıyorum şu an herkes heyacanlandı, “ABD ve özellikle Trump bizi anladı…” deniyor. Önemli bir kısmıyla bu doğru ama dünkü tartışmaları unutmayalım, onların da bir kısmı doğruydu.
Hatırlayalım…
Suriye politikasında Türkiye’nin de eleştirilen bir dönemi var: Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu zamanındaki politikalar yanlıştı ve sonrası nasıl değişti, birlikte gördük. Sürece bir daha bakalım.
ABD’nin hatası ne idi ve kimden kaynaklandı? Eski Başkanı Barack Obama’ya etrafındakiler öyle sunmuşlardı ve o da öyle karar vermişti. Neydi bu? Irak’tan asker çekelim, bölgedeki terörle mücadeleyi yerel unsurlara bırakalım. Tarih 2015…
Bölgede 2012’de tehdit olarak tanımlanan El Kaide, Hizbullah, Hamas, El Nusra, vs. var. Öncelikli ülkeler Irak ve Afganistan. PYD/YPG’yi terör listesine dahil etmeyenler Barack Obama zamanındakiler. Obama döneminde Usame Bin Ladin operasyon sonucu ölü ele geçirildi. Terörle mücadele işinin başındakiler bir anda güven kazananlar oldular. Başkan’a ne derlerse o olacak türden bir doğal durum vardı Amerika’da. Ama şurası açık ki alttan alta birileri DEAŞ’ı yarattı ve Obama bunu da göremezdi. Arapçasına DEAŞ diyoruz ama, açılımı “Irak-Levant İslam Devleti, ISIL” gibi enteresan bir örgüt. Yani işin içinde gizli mesajlar yüklü ve bir gizli proje bu konu. 2013 yılında birden Irak’ta ve Suriye’de petrol bölgeleri bu örgütün eline geçiverdi. Nerelerdi? Suriye’de Halep, Rakka, Haseke güneyi ve Deir ez Zor. 2014’de Felluce’den kuzeye yürüdüler ve Kerkük’e ulaştılar. Haydi Başkan Obama’ya rapor gitmedi, uyudu, zaten dikkatinde başka konular vardı, sizce ABD Milli İstihbarat Başkanı James Clapper de yanılmış olabilir mi? Neyse ki Clapper DEAŞ Irak ve Levant bölgesinde hakimiyet kurunca, yani iş bitince Obama’ya durumu izah etti. 10 Eylül 2014’te ABD DEAŞ ile mücadele stratejisi açıklandı. Geçmiş olsun diyesim geliyor… Stratejinin ana kısımları şunlar: Bu mücadeleye Avrupa ve Ortadoğu’dan bölge ülkeleri katkı sağlayacak (nitekim BM karar aldı, Türkiye dahil koalisyona 30 ülke katıldı), uzun dönemi içeren bir plan yapılacak ve son madde, bu iş sadece asker kullanılarak bitirilemez, yerel güçler kullanılacak. Bu işleri kim takip edecek? Obama 2015’te DEAŞ’tan sorumlu birini atadı. Adı Brett McGurk. İşte PKK/PYD/YPG ve CENTCOM’un işin içine dahil edilemsinin hikayesi budur.
Bugün bu isimleri çok duyduk: Savunma Bakanı James Mattis emekli edildi. McGurk’a yol verildi. CENTCOM’un başındaki General Joseph Votel henüz yerinde…
Daha geniş bakarsak başka bir açı daha görülür: ABD aynı ABD, sistem aynı çarklarla dönüyor, ama bu kez başka karakterde bir Başkan iş başında, adı Donald Trump ve çoğunluk, “Azil süreci ne gün,” diye bekliyor.
Neler yaşandı? Trump gitti meşhur fotoğrafla belgelenen o küreye el bastı, ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı, Suudilere arka çıktı, herkese ambargo koydu, İran ile nükleer anlaşmayı bozdu (bu plan da Obama’ya aittir) vs. Birden farkına vardı ki, Obama buralardan asker çekmişti, ama şimdi DEAŞ da bittiği halde bölgede 2 binden fazla asker var ve mali yönden tasarruf edilmesi gerekiyorken burada birilerine sürekli para dağıtılıyor. Bu işin başında da Savunma Bakanlığı ve DEAŞ’tan sorumlu kişi var. Trump herkese sordu, herkesten rapor aldı. Karar: “Suriye’den asker çekilecek ve eğer şartlar böyle devam ederse Suriye’ye barışın gelmesi mümkün değil, DEAŞ marjinalleşti, eğer tekrar tehdit olur ise Türkiye gibi ülkeler bu işle ilgilenecek.”
Obama’nın 2015 tarihli stratejisini Trump ancak 2018 sonunda düzeltebiliyor, ama bu bölgede kimler zarar gördü, kimler yanlış adımlar attı, gerisini siz düşünün!.. Dünya hali, deyip geçebilir miyiz?
Türkiye ne istiyor? Bölgede terör bitsin, Suriye ve Irak’ta toprak bütünlüğü esas olacak biçimde barış olsun, sığınması Suriyeliler evlerine dönsün… Bu kadar net ve haklı istekler bunlar. Ama bunu gösterene kadar neler yaşandı, hep birlikte gördük. O DEAŞ üzerinden bölgede bir şeyler planlayanlar, bunlara ABD Savunma Bürokrasisi diyelim, Türkiye’de rejime müdahale etmek istediler, Rusya ve Türkiye’yi karşı karşıya getirmek istediler, belki bilmediğimiz neleri planladılar… Hiç biri tutmadı! Bugün gelinen noktada ABD kendini sorguluyor ama Türkiye de az şeyler yaşamadı. Önemli olan ne? Güven ve istikrar ikliminin devamı. Türkiye asıl olarak bunu istiyor. Ama görünen o ki bugün ABD Savunma Bürokrasisi, yarın başka birileri, bu olumlu iklime kara bulutlarla etki etmek isteyeceklerdir. O halde sağduyu sahibi insanların bu durumu bilerek hareket etmesi ve kararlarını buna göre vermesi gerekmektedir.
Şimdi her iki Başkan Trump ve Erdoğan el ele verir ise çok iyi işler yapılabilir. Neler bunlar? Örneğin, FETÖ’nin elebaşı teslimi süreci başlar, F-35’lerin Türkiye’ye uçuşuna engel kalkar… Bu tür şeylerin olmaması için hiçbir engel yok, değil mi? Nasıl geçen sabah kalktık ve Trump’ın bu olumlu kararını öğrendik, aynı şekilde yarın Amerika kendi hatasını muhasebe eder ve başka teröristleri beslemekten vaz geçer, hukukun yerine gelmesi için kapıları açıverir, Türkiye ile işbirliğinin daha yararlı olduğunu açıklar!.. Öyle değil mi?