kirli-ittifaklar-ve-suudi-kralligi
Kirli İttifaklar ve Suudi Krallığı

Kirli İttifaklar ve Suudi Krallığı

20 Ekim 2018
Okuyucu

Bu yazı bir tepki ifadesi olacak: Kirli düşünceleri, projeleri, kirli ittifakları, ABD ve CIA’nın politikalarını ve operasyonlarını, Suudi Krallığını konu etmektedir. Hep birlikte Cemal Kaşıkçı meselesinin bu yönüyle ne denli önemli olduğunu ve insanlığın ölmediğini söylememiz gerekiyor! Tarihsel bir bakış açısıyla bakın neler söylemeliyiz…

Dünyaya kendini özgürlükler ülkesi ve demokrasinin beşiği olarak tanıtan ABD yönetimleri uzunca süredir “kirli” işlerle ilgilenmektedir. ABD son zamanlarda kurdukları ittifaklarda bu yöndeki istenmeyen halini devam ettirmekte ısrarcı gözükmektedirler. Onları buna teşvik edenler ise kenarda oturup kazanımlarını geliştirmekle ilgileniyorlar.

En kirli iş neydi? Bunu söylemek güç ama derin şüpheler var. Nedir bu konu? “11 Eylül” olayının meydana gelebilmesi! Bu büyük hadise nasıl oldu da mümkün olabildi?

Bundan önce olanlar ile bundan sonra olanlar karşılaştırıldığında mantıki bir açıklama yapılabilmektedir. Öncesinde “düşman” belliydi ve ittifaklar Doğu Bloku’na karşı “temiz” bir biçimde kurulmak zorundaydı. Zira işin içinde felsefeden ekonomiye dek, dünya kültürünü derinden etkileyen temel bir yarış vardı. Batı, rakibi olan düşünceye, sisteme, politikaya, vb. her tür etkileşime dayalı olarak Doğu’yu alt etmekle ilgilenmekteydi ve sonunda II. Dünya Savaşı’nı müteakiben ABD liderliğinde temiz bir ittifakla bunu başarabildi.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasını müteakiben, “ortada düşman kalmadı,” diye endişe duyulmaya başlandı ki; ABD teorisyenleri çok acele ettiler ve insanlığın temel değerlerine yönelerek bir düşman tanımı yapmaya yöneldiler. Din, kültür, fakirlik gibi temel konular istismar edilircesine kirli bir teori hazırlandı; “Düşmanın olsa olsa İslam’dır!” Maalesef bu kabul edildi ve bundan böyle bu yol izlendi. Batı, başta Hıristiyan, Yahudi veya başka inançtakiler, hatta inanmayanlarıyla birlikte bir karşıt grup halinde, işte bu bakış açısına çağrılabilirdi. Sağduyulu insanlar ve çoğunlukla zengin Batı toplumu böylesi bir ayrışmaya dayalı “düşman yaratma” konusuna itiraz etmemeliydi. Her kesimi ikna edebilmek adına sarsıcı bir olayın meydana gelmesi gerekmekteydi. Nasıl?

Önce belli dokümanlarla teori belirginleştirildi. Bunlardan bazıları akademik çevrelerce de tartışmaya açıldı. Diğerleri (örneğin CIA ve RAND gibi kuruluşların hazırladıkları) arandığında bulunacak dokümanlarla konuyu özümsediler. Konu şuydu: Müslüman dünyası bir yandan kendilerine muhtaç kılınacak, diğer yandan istismar edilecek. “Radikal ve Ilımlı İslam” diye bir tanım güncellenerek ortaya kondu ve belirgin sorunlar kaşınarak ve insanların ellerine silah verilerek sorunların kan davası bağlamında derinleşmesine imkan verildi. İşte size “kirli” işler! Bu konuyu çok uzatmayayım, neticede özellikle Batı bu işi kabullendi, bir düşman ortaya çıktı: “Radikal İslam. Ilımlı İslam toplumları ise ABD’ye yanaşmak zorunda, başka türlü korunmaları mümkün değil!”

Kabullenmemek neredeyse mümkün değildi. Çünkü dünyada gün geçmedi ki terör konusu olmasın! Bir yanda kendini türlü şekillerde imha eden teröristler, diğer yanda terörün bir parçası olmayı kabullenmiş medya. Sosyal medya bu konuda çok fazla işlev gördü, haliyle!..

Önce SSCB’nin silah sistemlerini kullanmaya devam eden diktatörlükle idare edilen Müslüman ülkelere çeşitli tuzaklar kurularak bir savaş dönemi; ardından Arap Baharı diye bilinen süreçler başlatıldı. Sonra ortaya dünya düzenini dengelemeye aday küreselci ama çok güçlü insan gücüne dayalı bir Çin çıkınca, onun projelerinin önünü kesecek doğrultuda bir yol izlendi ve sırasıyla Tayvan’dan başlayarak, Kore Yarımadası, Güney Çin Denizi, Orta Asya İpek Yolu ülkeleri, Hint Okyanusu, Ortadoğu ve Akdeniz üzerinde planlar devreye konmaya başlandı. Bunların her biri yerel sorun ve özellikleri içeren türdendi.

Ortadoğu Müslüman dünyanın kalbi. Buradaki kirli ittifaklar içinde Suudi Arabistan dahil Körfez Ülkeleri, Mısır başta geliyor. ABD her ne yaptıysa Müslümanların arasını açtı, çatıştıracak politikalar izledi.

Neden? Konuşulanlar belli: Enerjiyi kontrol etmek, enerji yollarını idare etmek, bunun üzerinde dünya piyasalarını kontrol altında tutmak. (İsrail’i korumak fikrini de buna dahil edenler var.) Konuşulmayanlar ise o düşman yaratmak bağlamındaki konu. Bu konuşulmayan ama bilinen konu ise ABD’nin kirli aklını ortaya koyuyor, bundan kendi içindeki bazı kesimler de rahatsız. Zira insanlıkla, dünyayla, ideallerle alakalı. Bugün senatörler ve bazı medya mensupları Donald Trump’a, onun arkasındaki bürokrasiye ve politik anlayışa soruyor; “Sen nasıl olur da silah satmak ve petrolü zapt etmek pahasına bu Prens Selman’ın yaptıklarına göz yumarsın?” diye. Ama bu Cemal Kaşıkçı meselesi resmen ABD’nin kirli düşüncesinin ve ittifaklarının gün yüzüne çıkması hadisesi halinde oldu.

Şu Suudilere bakın: Kabe’yi kendi malı gibi kullanıyor, aşırı silahlanıyor, petrol arzı ve fiyatlaması için ABD’nin suflesine uyuyor, Yemen’le ve İran’la savaş halinde, Müslüman Kardeşler aleyhine her türlü ilişkiye evet diyor, Afganistan ve Pakistan ile ilgileniyor, Doğu Akdeniz’deki yeni ortaya çıkacak enerji sahalarıyla ilgileniyor, İsrail en büyük müttefiki, Türkiye sınırındaki Suriye’nin parçalanması için gayret ve para veriyor, ABD ve İsrail ile işbirliği yapıyor… Ayrıca mezhepçilik ve Vehhabilik gibi mevzular var, ama ben burada konu etmeyeyim. Zira El Kaide mevzusu bile şu Vehhabilik’e ve Suudi mensuplarından Usame bin Ladin dayanır. Çok yanlış iş yapıyor şu Suudiler!.. Ve bunların hepsini CIA (ve MOSSAD) ve dolayısıyla ABD’nin bilgisi dahilinde yapıyor.

Cemal Kaşıkçı mevzusu önemlidir. Bugün Suudiler bir arbede sonucu öldüğünü kabul ettiler. Trump da bu itirafın yapılmasını bekledi. Ama konu burada kalmamalı. Bence “kirli ittifaklar” bağlamında ABD ile birlikteler. Nasıl bir insanlık ve (inanç bağlamında söyleyecek olursak,) nasıl bir Müslümanlık bu?..

Dünya artık tepkili; ne ABD gibi büyük insanlık karşıtı projeleri kabullenebiliyor, ne de Suudi Krallığı gibi bu garabet düzenini! Dünya artık tepkili; ABD içindeki vicdan sahibi insanlarıyla, Avrupa’nın derin kültürel birikimine dayalı kaynağıyla ve aslında doğru insan olmayı hedefleyen basit dünya insanlarıyla… Dünya artık tepkili, hedef seçilen Müslüman dünyasıyla… Hepsi birlikte diyor ki, bu devri ve aklı değiştirelim artık, değiştirelim şu kirli ittifaklar dönemini!..

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

yaptirimci-amerika-dunyaya-sorun
ÖNCEKİ YAZI

Yaptırımcı Amerika Dünyaya Sorun

DİĞER YAZI

Kaşıkçı Davasında Son Noktaya Doğru

Politika 'ın son yazıları

32 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
37 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
71 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
87 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme