Küresel Statüko Arayışı

2 Kasım 2022
Okuyucu

Küresel şartlar bilinen yolu izliyor, dünya büyük bir savaş hazırlığına girdi. Bugünü tarif edebilenler bir sonraki dönemin şartlarını sorguluyorlar.

Bugün dünyada her ne oluyor ise küreselleşmenin ve neoliberalizmin içinde doğan politik, ekonomik ve teknolojik gelişmeler ve etkileşimler dolayısıyla oldu. Eğer küreselleşmenin 1980’lerde başladığını göz önüne alırsak, bu değişim rüzgarının son 40 yılı kapsadığını söylememiz gerekir. Ancak başlangıçta küreselleşme dünyada yeni fırsatlar ve her alanda bollaşma yaratıyor gibi görünse de bu kararsız ortam özellikle son 20 yılda çok fazla sorunu bir anda doğurdu ve bu tedirginlik küresel çapta hat safhaya ulaştı. 

Aslında dünya liberalizmi 1930 Büyük Buhranı ile birlikte biliyor. Ama aynı şekilde, bu zamanın şartlarında dünyanın bir II. Dünya Savaşı yaşamak zorunda kalması da çok acı sonuçlar doğurmuş idi. Özellikle İtalya ve Almanya’da faşizmin ortaya çıkmasının nedenleri 20. YY’ın hemen başlarındaki sosyo-ekonomik şartların olumsuz gelişimine dayanıyordu. İkinci Dünya Savaşı Avrupa’yı kasıp kavurduktan sonra, Japonya’ya bir nükleer bomba atılmasıyla tamamlandı. Sonrasında ABD liderliğinde, köklü uluslararası kurumlar ihdas edildi ve bugünlerde bu politik sistem sorgulanmaya başlandı.

Soğuk Savaş sonrasında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roland Reagan ve Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher ikilisinin başını çektiği ortamda, küreselleşmeyi yaratan şartların oluşturulması neticesinde, iki önemli güç odağı belirginleşti. Bunlardan birincisi Çin oldu, ikincisi ise küresel şirketler bundan böyle sürekli yükselişteydi.

Küreselleşme ve neoliberalizm meydana gelen önemli küresel olaylarla beraber ister istemez neoliberalizmin sonrasına, post-neoliberalizme geçişin şartlarını sorgulattı. Bu küresel çaplı olaylar zinciri kısa zaman içinde peşi sıra gelişti. Dördüncü Sanayi Devrimi, İklim Krizi, 2008 Mali Krizi, Covid-19 Pandemisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı yaklaşık son 20 yılın geniş çaplı kasırgalarını yaratan dünya olayları oldu.

Küreselleşmeden Post-Neoliberalizme

Bu son 20 yılın içinde neler görüldü? Sürenin içerisinde artan tüketim ihtiyacı, sanayileşme ve buna bağlı aşırı karbon salınımı iklim krizine yol açtı ve acil önlemler alınmasını gerekli kıldı. Teknolojide ve sosyo-ekonomide değişimin baskısı giderek artan şiddette ve her alanda etkisini göstermeye başladı. Dünya ticaretinde tek bir rejimin uygulanması mümkün değildi ve buna dayalı olarak alternatif ticaret rejimlerine kaymalar başladı. Bu dönemde otokrasiler güçlenmeye başladı. Neoliberal sistem küreselleşmeyi sever, milliyetçilikten uzaklaşmayı ister, otoriter yönetimlerle barışık değildir.

Bu dönemde kolay paraya erişim güçleşmeye başladı ve varlık balonları kendini açığa çıkarır oldu. İşte böylesi şartlarda 2009’da pandemi başladı. Pandemide insanlık elindeki imkanları seferber ederken diğer yandan yaşama dönük pek çok konuda değişikliği gidilmesi gerektiğini anladı. İnsanlarda alışkanlıklar değişmeye başladı. Bu yeni bir yaşam şekli manasına gelmekteydi. Fakat ortaya çıkan küresel tedirgin ortam kendi içinde güçlü tepkileri de doğurdu. Tedarik zincirleri bozuldu, Fed faiz artırımı sürecine girmesi ve tahvil alımlarını durdurması söz konusu oldu. Dahası, milliyetçilik ve otoriterlik kendini güçlendirebilecek şartları buldu. 

Bunun üstüne 14 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile bir başka pencere daha açıldı. Küresel enerji ve gıda güvenliği sorunları baş gösterdi. Son yirmi yılın bütün bu olumsuz olayları ile küresel ekonomide yüksek enflasyon baskısı öne çıktı. Ekonomiler esneklik arayışına girdi, yerelleşme ve bölgeselleşme arayışları hız kazandı. Herkes ve yapı için bir ekonomik bedel ödeme süreci ortaya çıktı. Ama dahası, iki küresel güç ABD ve Çin birbirlerine düşmanlıklarını gizlememeye başladı. Bunlar aynı zamanda yeni bir kutuplaşma oluyormuşçasına kendi özelliklerini belirginleştirmekteydiler: Çin, otoriter yapısını güçlendirdi, milliyetçiliği ön olanda tuttu, devlet kapitalizmini savundu ve bu şekilde bir küresel güç olduğunu Ekim 2022’deki parti kongresinde gösterdi. Zaten ABD tarafı belli özelliklere sahipti, ancak politik açıdan demokrasi vurgusunu daha ilerilere taşıdı, Amerikan enternasyonali yönüyle küresel baskısını öne çıkardı, küresel liberalizmin bayrağını dalgalandırmayı sürdürmek niyetindeydi.

İşte son yirmi yılın daha da gererek dünyayı getirdiği tablo böyle oluştu. İçinde savaş dahil, her türlü en uç sorun ve kaotik ortamın varlığı, insanlığa neoliberalizmin sonrasını sordurttu. Halen özelliklerini ve etkileşim durumlarını görebildiğimiz bu sürecin daha nelere gebe olacağını görmeyi merak ve endişeyle bekler olduk.

Ukrayna’daki savaş Rusya’yı törpülemeye devam ediyor. Bu savağın değişik bölgelere gelişmesi potansiyeli ortadan kalmadı. NATO ve Rusya karşılıklı nükleer caydırıcılık tatbikatları yapmaya başladı. Birleşik Krallık küresel adımlarını daha belirginleştirdi. Almanya silahlanmaya gidiyor. Fransa, Avrupa güvenliğinde ısrarcı politikalarıyla gündemde. Almanya ve Fransa bu ekonomik gidişin kendilerine zarar vereceğini düşünmeye başladı ve Çin ile ilişkileri için neler yapılabileceğini tartışıyor. Her alanda güçlenen Çin içeride ve dışarıda tavizsiz Xi Jinping’in katı politikalarına sarıldı. ABD her şeyi ve her bölgeyi kendi sisteminin kontrolünde tutmak istiyor. Atlantik ve Pasifik’te şartları zorluyor. Avrupa’da İtalya, Pasifik’te Japonya yeniden milliyetçiliği hatırladı ve buna benzer başka örnekler milliyetçiliği öne çıkarmakta.

Sosyo-ekonomik dengelerin aşırı bozulduğu dönemlerde politik kutuplaşmanın tarafları kendine çıkar getirecek mahiyette bir patlamayı tetiklemekten geri kalmazlar. Bu post-neoliberal arayışın temelindeki şartlar ve öne çıkan güçlerin yarattıkları vakum giderek bir büyük savaşın da habercisidir. O halde yaşanan endişeli gelişmelerin daha büyük bir endişeye yol açması da doğal bir sonuç olacaktır. Eğer dünya yeni bir statüko arıyor ise bu hiç de kolay olmayacaktır, çünkü geçmişteki tecrübeler bunu işaret etmektedir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Büyük Değişim

DİĞER YAZI

ABD Batıyor mu, Çıkıyor mu?

Politika 'ın son yazıları

26 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
34 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
65 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
82 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme