Şam Sevicilik

24 Kasım 2022
Okuyucu

Son günlerde Suriye ve Esad ile ilişkiler konusu gündemde yer alınca bu konuda yanlış anlaşılmaların olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Gelinen noktada Türkiye politika olarak farklı bir hamle yapmak isteyebilir ve Esad ile görüşmenin avantajlarını kullanmak isteyebilir. Diğer taraftan, her ne pahasına olursa olsun Esad ve Şam Sevici konumundaki bazı kesimlerin yumuşak tondaki propaganda çabaları bu kritik dönemde gereksiz tartışmaların kapısını aralıyor da olabilir. Gelin bu konuyu bir kez daha gözden geçirelim.

Haziran 2022’de Suriye, Esad ve Türkiye’nin Operasyonu başlıklı yazımda Esad hakkındaki durumu irdeledim ve bazı Esad’lı Sorular sordum. Hatırlayalım: Bu haliyle Esad’ın Arap Dünyası formatına geri dönmesi mümkün mü? Esad, ekonomik açıdan ülkesini yönetebilir güce erişebilir mi? Esad, İsrail olmadan yaşayabilir mi? Esad’ın göbekten İran ve Rusya’ya bağlı olmasında bir değişiklik var mı? Esad bugüne dek Rusya olmadan koltuğunda oturamaz idi, acaba Ukrayna Savaşı sonrasında Esad ne düşünecek, ABD de cebimde dursun mu diyor? Esad’ın, ülkesini kontrol edememesinden ve fiilen işgal altında bulunmasından tutunuz, vekil örgütlerin tahakkümünü (veya ortaklığını) kabul etmesine kadar sorunları varken, bütün bunlara rağmen, bugün kendisi Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edebilir mi? ABD, göstere göstere Suriye’yi (anayasal veya fiili, ne derseniz deyin) bölüyor, Esad’ın ABD aleyhine ciddi bir tutumu yok, bu şartlarda ülkesi için çözümü ne olabilir? Esad, PKK/PYD ile çeşitli alanlarda ortak gibi davranıyor, bunun Suriye’ye yararı ne olabilir? Esad, PKK/PYD, ABD, Hizbullah, vs. bir bütün halinde SMO’yu düşman bellediler, Türkiye destekli bile olsa SMO Suriye’nin bir muhalif unsuru değil mi, bu özgürlük, demokrasi vs. söylemlerin dışında bir oluşum mu? Esad, PKK/PYD, ABD, Hizbullah, vs. bir bütün halinde Türkiye’yi rakip bellediler. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Herkesin bir güce destek verdiği noktada, içinde gerçek Suriyelilerin ve özellikle Türklerin olduğu muhalif bir kanadı Türkiye destekleyince mi sorun oluyor? Sorun Türkiye mi? Azılı bir terör örgütü olan PKK/YPG, ABD’nin, İran’ın, Esad’ın ve bazen Rusya’nın ve Fransa’nın bayrağının altına giriyor, bu ülkeler ve güç odakları bundan rahatsızlık duymuyor. Türkiye kendi savunma gerekçeleriyle PKK/YPK terör örgütünün üstüne gidince, operasyon yapınca, bundan neden rahatsız olunuyor? Bu bölücülerin ve istikrar bozucuların Suriye’den sonraki hedefi Türkiye mi? Türkiye gibi güçlü bir ülke böylesine basit bir oyunu görmezden gelebilir mi? Türkiye, bütün bu olanları, Arap Baharı dedikleri süreyi dağılarak yaşayan bir Suriye seviyesinde düşünülebilir mi? Türkiye bölgede inisiyatif aldığında, neden Esad veya Libya’daki meşruiyeti olmayan Hafter ayağa kalkıyorlar, kaldırılıyor? Yoksa onlar birer sözcü mü? Neden Türkiye’de bazı kesimler illa Esad diyor? Burada Suriye denmiyor, dikkatinizi çekerim, sürekli tekrarlanan sözcük Esad oluyor. Esad gelsin Türkiye’ye, hata yaptım desin, yardım istesin, acaba bu yol düşünülmemesi gereken bir şey mi?

Bunlar Haziran ayının akla gelen soruları idi. Bugün gelişmeleri gözden geçiriyorum ve kendimce acaba Esad ilk planda Türkiye’ye neler demeli, diye soruyorum. Bana göre Esad’ın söylemesi gerekenler şunlar: “Suriye’de ABD gayrimeşru statüdedir, ülkemde bulunma sebebi yoktur. Cenevre’de anayasa yazılmasını engellemeyeceğim. İç savaşın çözümü ve Şam’ın güvenliği için Rusya ve İran’ı davet ettim ama Türkiyesiz hiçbir şey olmuyor, Türkiye’den destek talep ediyorum. Bugüne dek Türkiye’ye işgalci dedim, yanlış konuştum, anladım ki asıl dost Türkiye’dir. Türkiye’nin Suriye toprağında gözü yok, anladım. Şam’ın da Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygısı var. Şam’ın yıllarca beslediği PKK terörü büyük bir yanlıştır, PKK dahil teröristler ülkemi terk etmelidir. Asıl bölücü ABD ve PKK’dır. İsrail, Suriye topraklarındaki İran unsurlarını sebep gösterip sürekli saldırı düzenliyor, bunu kabul etmiyorum. İsrail’in Şam’a saldırılarının bir dayanağı yoktur. Hatta İsrail bir oldubittiyle Golan tepelerinin ilhakını da onadı, bu yanlıştır. Şimdi Erdoğan ile görüşmeyi özellikle talep ediyorum…”

Esad bu cümleleri neden kurmuyor, kuramıyor, en azından böyle bir izlenim vermiyor dersiniz? Esad, Amerikalıların resmi dokümanlarında Suriye için bitik ülke tanımı yapıldığı halde neden ülkesini onarmak için zamanında doğru adımları atmıyor?

Türkiye, Mehmetçik, ABD’nin bitik dediği ülkeyi ayağa kaldırmak için fazlasıyla özveride bulunuyor! Türkiye henüz bitmedi, diyor.

Esad bu ifade ettiklerimi söylemez. O halde ben neden bu kadar çok yazıyorum? Bu konuları şunun için ileri sürdüm, Türkiye’de her şeyin Türkiye tarafından yapılmasını bekleyen bir kitle var, halbuki bu iş karşılıklı olmalı, bu tür soruları hatırlatayım istedim. Elbette Esad’ın ne olduğunu biliyoruz, peki ona tamamen bel bağlayan içimizdekilere kim ne diyecek, herhalde onlar politikacı değilse tüccardır. Esad kendi ülkesi ve halkı için ne yaptı? Bana göre Esad ülkesini kendisi parçaladı, parçalattı, terörü kendisi besledi. Ha şimdi zorda mı? Zorda. Muhtaç mı? Muhtaç. Suriye’nin istikbali ve istikrarı için Türkiye diplomatik temasını hızlandırmalı mı? Evet. Esad gelsin Ankara’ya ve CB Erdoğan ile, tıpkı Doha’da Sisi ile verilen o sıcak fotoğrafın benzeri şekilde, bir görüntü versin.

Soçi’de 5 Ağustos’da Putin-Erdoğan zirvesi oldu ve Esad’ın da oyuna dahil edilmesi kararı verildi. Bu takvim işliyor. Hatırlarsak, Suriye Petrol Bakanlığı, 9 Ağustos’ta ABD güçlerini ülkedeki petrol rezervlerinin çoğunu çalmaktan sorumlu tuttu. Anılan Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Suriye’de 2022 itibarıyla günlük 80,3 bin varil petrol üretildiği, ABD ve terör örgütü YPG/PKK’nın her gün 66 bin varil petrolü kaçırdığı ifade edildi. Açıklamada, “ABD işgal güçleri ve onun desteklediği ‘paralı askerler’ doğu bölgesinde işgal altındaki alanlarda her gün 66 bin varil çalıyor” denildi. Bu miktarın Suriye petrolünün yüzde 83’üne denk geldiği eklendi. İlgili Bakanlığın verilerine göre Suriye petrol sektörü, ABD’nin petrol vurgunları nedeniyle savaşın başlangıcından bu yana 105 milyar dolar zarara uğradı. İşte bakın, olay budur. Hırsız da bölücü de zarar veren de ABD ile PKK terör örgütüdür ve bu tür açıklamaların devamı gelmelidir. Demek ki Şam yönetimi böyle konuşabiliyormuş!

Sonuca gelelim. “Şam sevicilik” politika değildir, Esad’ın Türkiye’nin ve Mehmetçik’in elini öpmek için önce rıza göstermesi başka bir şeydir, kimse bu iki durumu birbiriyle karıştırmasın. Şam’a ne ABD, Rusya, İran fayda sağlar ne Fransa, İsrail. Bölgede istikrar için Esad’ın çalacağı tek kapı var, o da Türkiye’dir. Buyursun öyleyse: Gel Esad…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Beka

DİĞER YAZI

Suriye’de Hedef: Politik İradeyi Kontrol

Politika 'ın son yazıları

31 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
43 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
55 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
58 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
86 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme