senin-benim-teroristim-kervani
Senin-Benim Teröristim Kervanı

Senin-Benim Teröristim Kervanı

24 Şubat 2020
Okuyucu

Küresel açıdan veya ideolojik yaklaşımlarla terörist kavramını saptırmayı anlamak mümkündür. Ancak çok belirgin konularda, örneğin Türkiye’nin bölgesindeki teröristi ‘senin-benim’ şeklinde okumak tam anlamıyla siyasi bir yaklaşımla ‘çıkarcılık’ yapmak demektir. Ayrıntıya bakalım.

Amerika Birleşik Devletleri başından beri PKK’yı Irak dahil, bölgede besledi ve korudu. Son olarak Suriye’de PYD/YPG bahsinde açıkça gördük ki, meğer bu terör örgütü bir ABD projesiymiş! ABD bu PKK uzantısı YPG’li teröristleri göre göre çıkarı için, taşeron olarak kullandığını da çoğu kere dile getirdiği halde, ‘benim ortağım’ dedi, ‘müttefiki’ olarak dile getirdi.

Yine aynı Amerika FETÖ’yü de kurdurdu, kimler kullanıldı biliniyor. Halen bu örgütü küresel amaçlar için kullanmaya devam ediyor. Örgütün karargahını Pensilvanya’da tutmaya da devam ediyor. Türkiye hukuken elebaşı ve karargahı istiyor, ama cevap belli; daha kullanımdan düşmemiş!

Amerika’nın, Türkiye’nin kalbine kadar hançer gibi sapladığı bu terör örgütleri ‘senin-benim’ bahsine en önemli örneklerdir.

Avrupa bundan farklı mı? Benzeri düşünce ve tavra sahipler. Hepsi aynı tür yaklaşım içinde. Teröristlere parlamentolar açılıyor, gazetelerde ve televizyonlarda yer veriliyor, meydanlarında gösteriler tertip ediliyor… Bunlar bütünüyle çıkarlara hizmet eden politik dizayn projeleriyle alakalı konulardır. Burada kalır mı? Dizaynı kabul edecek meşru zeminlerin de hazırlanması icap etmez mi?

Bölgede İsrail kendine tehdit gördüğüne ‘terörist’ diyor, Batı dünyası hemen bu politikalara katıldığını gösteriyor. Çok kritik konular var ortada. Siyasi hareket olarak ortaya çıkan bir oluşum eğer İsrail’e tehdit olma potansiyeline sahipse, derhal terörist olarak işaretleniyor.

Rusya PKK’ya ve YPG’ye diğerleri gibi yaklaşıyor. FETÖ’yü başından sevmedi, ‘Bu bir CIA projesidir,’ dedi. İyi bari, bunu anlamış! Peki neden terörist PKK’ya ve YPG’ye ev sahipliği yapıyor? Bunlar CIA projesi oluyor da aynı zamanda FSB’nin de mi projesi acaba? Neden olmasın? Molla Mustafa Barzani’nin Mahabat Cumhuriyeti örneği de benzer biçimde gelişmedi mi?İstihbarat savaşlarında hersey olabilir!

Geldik Suriye’ye. Şimdi burada kim terörist? Rusya için Suriye Milli Ordusu (SMO) terörist imiş! Neden? Bu teşkilatı Türkiye destekledi de ondan. Esad rejimine karşı en organize ve donanımlı güç de ondan. Rusya Türkiye’ye, ‘SMO’yu bırak bombalayayım,’ diyor, hemen yanı sıra, ‘sen gel Esad ile anlaş ve o ne diyorsa onu yap,’ diyor.

Bunları anlayabiliyoruz değil mi? Çıkar ve politika! Uluslararası ilişkiler çıkar üzerine kurulur.

Ya Türkiye’de bazı çevreler aynı bakış açılarıyla teröriste ve uzantılarına yaklaşım gösterirlerken, yanlış tarafta iseler, bunlar kime hizmet ediyorlar? Uluslararası ilişkilerde çıkar belli, ama milli konularda ortak çıkar yok mu? Milli irade nedir? Milletin menfaatine, uluslararası çıkarlar için birlik beraberlikle bir güç olup rakiplere yüklenmek neden mümkün olamıyor? Engelleyenler kimler? Bu da mı bir proje?

Sebep ne olursa olsun; PKK ve uzantısı kurumları, hatta parti ve STK’ları, YPG’yi, FETÖ’yü, SMO’yu terörist olarak görmemek, bu örgüt ve kurumlar için gerektiğinde tutumunu gizlemek, siyasal ve sosyal ortamı sulandırmak ve algı bozukluğu yaratmak ne anlam taşır? Belli çevreler bütün bunları açık veya örtük biçimde ‘iktidar savaşı için yapıyorum’ dese de aslında görünürde olanları aşan bir amaç güdüldüğü belli olmuyor mu? İşte bunu açıkça söylemeliyiz: ABD, Rusya, Avrupa gibi başat güçlerin, diğer açıdan küreselci yapıların, sermayenin ve şirketlerin himayesinde hareket etmek, yani bütün bunların adına işlev görüldüğüne göre, işbirlikçi anlayışla hareket etmek, açıkça veya dolaylı yollarla taşeronluk yapmak söz konusudur ve bu meşru bir politik tavır değildir.

Türkiye’deki karar mercilerine dönüp, ‘Esad ile konuşun’ diyenlere bakın, acaba Rusya’ya yaranmak için mi bunu talep ediyorlar? ‘SMO terörist’ diyenler Esad ve Rusya ile aynı görüşe mi sahipler? Türkiye’nin çıkarı Rusya’nın çıkarına göre mi açıklanmak zorunda?

Türkiye’deki karar mercilerine dönüp, ‘YPG bizi ilgilendirmez, Suriye’nin iç meselesidir’ diyenlere bakın, Amerika’ya yaranmak için mi bunu dile getiriyorlar? Bu çevreler ABD ile aynı görüşe mi sahipler? Türkiye’nin çıkarı ABD’nin çıkarına göre mi açıklanmak zorunda?

Biz bu ABD ve Rusya’yı halen görmedik mi, daha dün anlaşma imzaladılar, bugün başka tavır içindeler, öyle değil mi? Dışarıdaki inkarcı olabiliyor, uluslararası ilişkilerin boşluk konuları bunlar, ya içeridekiler neyin peşinde olabilir? Onlar için bir değil on anayasa olsa anlamı yok mu? Geçtim kitabı-defteri, bir millet olmak ne demek?

Millet olmak!.. Bölgemizde örneğin ABD, Rusya, İsrail gibi muhataplarımız var ve onlar birer millet, yek vücut, kendilerini savunurken karşınızda olanı görebiliyorsunuz. Bu milletlerin temsilcisi siyaset makamı dış politikalarını yönetiyor, istihbarat örgütleri ise karşılarındaki milletlerin üzerine operasyon yapıyor. Peki, kim bu karşısındaki milletler? Kim bu milletlerin içinde olduğu halde bahse konu ülkelerle aynı savunmaları yapanlar? Şahsen fikir sahibi olmak, kurumsal değerleri korumak ve bu vahşi dünya düzeninde siyaset yapmak çok farklı konulardır, oyuncak olmamak gerekir.

Şimdi de yukarıdaki örneklere karma veya kombine bakın, aynı anda hem ABD hem de Rusya (elbette devam edersek söylemeliyiz, Avrupa’nın da, İsrail’in de diye,) çıkarına olan argümanlarla yaklaşarak, ‘Suriye bataklığında ne işiniz var?’ diyenler aslında neyi işaret ediyorlar? ABD, İsrail ve Avrupa burada, sınırına bir terör devleti kuracak ve ‘bu Suriye’nin sorunu,’ denip geçilecek! Rusya burada, Esad ile YPG’yi anlaştırıp benzer tablo ile politik düzen kurmanın peşinde olacak, Rusya’nın meşruiyeti için Suriyelilerin üstüne varil bombası atanlara karşı savaşan, üstelik Türkiye’nin çıkarına Esad’a olduğu kadar DAEŞ dahil bütün terör örgütleriyle mücadele eden SMO’yu yok etmek için savaşanlarla ‘aynı kanaatteyim’ denecek ve geçilecek! Bu nasıl politika?

Bakın, çok açık: Eğer FETÖ 15 Temmuz’da başarılı olsaydı biz bugün bölünmüştük, Güneydoğu’da özerk bir devlet vardı! PKK da diğerleri de buna hazırlık yapmıştı. Eğer FETÖ başarılı olsaydı bugün Türk askeri Suriye kuzeyine geçmeyi hiç planlayamazdı ve sınırımızda bir terör devleti çoktan kurulmuş olurdu, o kantonlar bölgesinde. Hatta şimdiki Suriye de Irak gibi bölünmüş olurdu. Bunlar yeterince açık değil mi? Peki, bugünkü sorun ne?

Bu ülkede ‘beka’ dendi. ‘Beka da neymiş’ diyenlerin çoğu aslında bu kavramın ne olduğunu gayet iyi biliyordu, ama başka güçlerin çıkarına hareket etmeyi seçti. Bu da açık değil mi?

Hatırlatayım, 1936-1939 arası mücadeleyle Türkiye Hatay’ı (İskenderun Sancağı ve Antakya) topraklarına nasıl kattı? Türkiye adımlarını Mandacı Fransızların veya İngilizlerin, Cemiyeti Akvam’ın politikalarına paralel mi attı? Milli politikasıyla yoluna yürüdü, uluslararası konjonktürün boşluklarını kullandı, ama en önemlisi kararlı oldu ve sahaya kuvvet aktardı. Önce sınıra 2.500 asker yığdı, sonra bu askerleri muhatabı Fransa’ya ve Cemiyet’i Akvam’a kabul ettirtip şehrin merkezine soktu. Benim ne işim var Suriye’de demedi.

Bir de teknik konu var. Hibrit Savaş NATO tarafından da görev listesine alındı. Türkiye’de siyasiler Hibrit Savaşı biliyorlar mı, neler sahip olmak gerekiyor, günümüzde ne tür mücadeleler veriliyor? Bunun cevabını kendileri öğrensinler. Öğrensinler ki, Suriye Milli Ordusu hem Suriye’de hem de Libya’da ne yapıyor diye bir daha sormasınlar.

Görülen o ki ‘senin-benim teröristim’ diyenlerin kervanına işbirlikçiler çoktan katılmışlar!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

suriyelileri-bekleyen-insaf
ÖNCEKİ YAZI

Suriyelileri Bekleyen İnsaf

amerikada-hafter-davasi
DİĞER YAZI

Amerika’da Hafter Davası

Politika 'ın son yazıları

32 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
37 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
71 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
87 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme