Stratejide Saldırının, Savaşın ve Politikanın Yeri

11 Aralık 2023
Okuyucu

Savaşlar acımasızdır. Hem bütün taraflar için; içindekiler, çevresindekiler, dolaylı etkilenenler için. Savaşlar, bütünü yönüyle anlamsız saldırıları sevmez. Saldırıların herhangi bir stratejik değeri var kabul edilse bile sonuçtaki politik kazanım, haritaya çizgilerin çizilmesi gibi, bir somut gerçeği ortaya çıkartır. 

Saldırı

Hitler’in 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırısını, Almanların çok emin oldukları ve hazırlıklarını yaptıkları o Yıldırım Harbi Doktrini ile savaşı başlatmasını düşünün. Savaş başlamasından birkaç gün sonra bitmedi ki! Yani hesap tutmadı. Almanların saldırıları her ne kadar göz kamaştırıcı izlenimler verse de savaş kendi gereklerine bağlı bir zamanda bitti. Savaş dünyada öyle bir son hazırladı ki, seksen milyon sivilin ve askerin ölümünden mi bahsedilmeli, kentlerin yerle bir olmasından mı, yoksa bütün bu yıkımdan sorumlu Hitler’in intiharından mı?

Bu bahsettiğim Almanların II. Dünya Savaşı’ndaki Yıldırım Harbi (Blitzkrieg) nedir? Almanlar, tanklarla, uçaklarla, roketlerle, güçlü mühimmatla, hatta zehirli gazları kullanarak hareketli savunmaya geçmişlerdi. Bunu Almanlar öngörmüşler, silahlarını imal etmişler, eğitimlerini yapmışlar, düşmana saldırıp, sonuçta kazanabileceklerini düşünmüşlerdi. Halbuki bu saldırılar birer muharebe şeklinin tarifiydi. 

Savaş

Savaş, bir üstünlük mücadelesidir, ilişki biçimidir, düellodur, çatışmadır, hasmane tutumdur, istikrarsızlıktır ve hukuktur. Bunların hepsi için bir açıklama vardır.

Savaş ne kadar uzun ve cephesi ne kadar büyükse, içinde müdahil olan güçler ne denli çok ve onların politikaları sonuç için ne denli etkiliyse, strateji de ona göre belirlenmeliydi. Halbuki Hitler ve generalleri, saldırı doktrinini savaşın esası zannettiler. Ve elbette, en sonunda kaybettiler. 

Savaşlar, en başından itibaren hesabın eksiksiz yapılmasını gerektirir. Bir başlayayım, arkası gelir, gibi bir düşünce asla tercih edilmez. Sonunda Almanlar, galip devletlerin belirlediği anlaşmaları imzalamak zorundaydılar. Cephede rastlantısal kazanmak mümkünse de politikada rastlantı olmaz. 

Savaş yıpratıcı bir süreçtir. Saldırı aracı ekonomi bile olsa yıpratır. Askeri kapasite kullanılıyor ise zaten şiddetin en son perdesi diye tarif edilecek bir süreçten bahsedilmiş olunacaktır. Savaşın bu yıpratıcı sürecinde bir uygulama söz konusudur. Plan vardır, hedefler seçilidir, ilerleme durumu sürekli izlenir. Amaç üstünlüğü elde etmektir, kazanmak böyle bir şeydir, mevzi üstünlükler taktik mana taşır. Asıl savaşın sevk ve idaresi stratejik seviyede ise operatif ve taktik seviyeler sadece birer merhaledir. Bundan dolayı satranç tahtası benzetmesi yapılır.

Savaşı ateşli, kesici silahlarla ve kan akıtmakla ilgili kısmını en iyi anlatacaklardan birisi benim, neden, ben bir askerim, böyle yetiştirildim. Ama savaş tam olarak bu değildir. Asker de bu değildir, en iyi askerler stratejiyi yazan ve uygulayandır. Kazanmak, üstün olmak, bir şeyi elde etmek tam olarak silah kullanmak değildir. Bu sadece diğerlerinin içinde bir unsurdur, ama önemlidir, zira gücü sahaya yansıtırken sürecin en güçlü, vurucu, yıkıcı, şiddetli halini gösterirsiniz. Bu rakibe ya geri dön ya vuruşalım, bedeline katlanalım, demektir. 

Önceleri savaşın ateşli, yıkıcı halini, şiddet kullanma şeklini esas alan yazarlar çoğunluktaydı. Bu sert güç ifadesine karşılık gelen çalışmalarla ilgilidir. Ancak üstünlük mücadelesi sadece sert güçle elde edilmez. Savaşın yumuşak güç ile elde edilen bir mücadele olduğunu daha sonradan yazıp çizer oldular. Çinli General Sun Tzu bile demişti, “En iyisi savaşmadan baş eğdirmektir.[1] Sun Tzu’nun kastettiği tam olarak askeri vasıtaları kullanmamak değil, anlıyorum, buna değineceğim, ama sonuçta rakibe silah kullanmadan boyun eğdirmek şeklinde bir sonucu ancak bilgece böyle işaret etmek mümkün ve ben de bunu kabullenmekteyim. O halde yumuşak gücü kullanmak gerekiyor. Ama bir de akıllı güç var. İşte bu nokta önem kazanmış bir konudur, rakibe dinamik bir baskıda bulunmak eski zamanlarda olduğu gibi bugünün de yöntemidir. Sun Tzu da bunu söylüyor aslında; askerleri hazır tut, caydırıcı ol, manevra, tatbikat yap, diplomasiyi buna göre düzenle, ittifaklar kur, güç gösterisini her alanda yap, vs.

Benzer yaklaşımlarla Carl von Clausewitz, savaşta kimin üstünlük sağlayacağını açıklarken, düşmanın durumunu, “sınır tanımaksızın aşırılığa kadar tırmandırma,[2] ifadesiyle vurguluyor. Clausewitz bu hususu fiziksel kuvvet bağlamında açıklıyor.

Politika

Politikasız savaş olmaz; ama politikanın hesabını yapmak, savaşın en başında ve en önemli kısmıdır. Savaş alanından çıkıldığında ilk belirlenecek husus, yeni politik şartlar olacaktır. Siyasi coğrafya da bu anlamada düşünülmesi gereken bir sonuçtur.

Strateji yönünden bakın, savaşın kaybedildiğini sonradan fark edenler ve savaşı yönetirken aciz kalanlar için sonuç her açıdan düşündürücüdür. Mağlup taraf bir şeylere sarılmak ister; bir tutunacak ip arar. Bu arayış aslında kaybı en aza indirme çabasından başka bir şey değildir. Tutunmak için aranan ip nasıl olabilir ki? Bu, politik seçeneklere bağlı sarkıtılan ipten başka bir şey değildir. 

Savaşların bir galibi (galipler) ve bir mağlubu (mağluplar) olur. Bu sonuca eklenen başkaları da çıkacaktır. Gelişen sonuç, savaşın mimarları için bir haklılık söylemine, duygusal tavra ve avuntuya dönüştüğünde cephenin işi biter. Bunun yerine politikanın acı sonuçlarının alınacağı bir fazın başladığı görülür. Mağlup ağıt çekmeye başlar. Ağıta dahil olanlar da çıkar. Sonuçlar ağıtı hıçkırarak söyletir, sesler yükselir… Mağlup olanın kendine çıkardığı avunma hallerinden kimler nasıl etkilenir? Galip tarafın bakışını düşünün; artık mağlup taraf çoğu politikacının ve topluluğun ciddiye almadığı bir aşağılanma içerisindedir. Mağlubun eksenindekiler çeşitli politik arayışlara, karmaşık felsefi ve ideolojik söylemlerin içerisine girerler. Aslında bunlar birer avuntudur. Hesabını yapamayanlar somut olmayan sonuçlardan medet umarlarsa da durum nettir. 

Strateji

Stratejiyi uzun uzun açıkladım: Stratejiyi Bilmek (30 Kasım 2023), tavsiye ederim.

Strateji, haklının öne çıkarılması sanatı değildir, kazanma sanatıdır. Kazanmak her şeyden önce akıl işidir. 

Strateji, tek başına sert güç ile kurgulanan bir hareket değildir. Eğer bir mevzi fazda sert güce başvuruldu ise bunun bir yöntemi vardır. Acımasız yöntem: Düşmanın sınırlarını zorlamak!

Strateji, bir yol haritasıdır.

Strateji, duygusallıkla ağıt yakma sanatı hiç değildir. 

Strateji, duruma göre, bazen savaşmadan, bazen de savaştırarak baş eğdirmektir. Stratejinin sonucu, politik elde edilen somut değerle tarif edilir. 

Popülizm bir politika yöntemi olabilir. Ama stratejide popülizm bir yöntem değildir. 


[1] Sun Zi (Sun Tzu), Savaş Sanatı, Çev. Pulat Oktan, Giray Fidan, Türkiye İş Bankası, 10. Baskı, 2018, İstanbul, s. 7.

[2] Carl von Clausewitz, Savaş Üzerine, Çev. H. Fahri Çeliker, Alfa, 2018, İstanbul, s. 30.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

İstihbarat ve İngiliz İstihbaratı

DİĞER YAZI

ABD ve Rusya Politika Yumağına Sarılıyken Ukrayna Nasıl?

Güvenlik 'ın son yazıları

159 views

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.
71 views

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.
64 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
100 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
143 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme