bugunku-feto-pdy-konusu
Bugünkü FETÖ/PDY Konusu

Bugünkü FETÖ/PDY Konusu

18 Haziran 2019
Okuyucu

ABD’de yakın zamanda görüşmeler yapan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, FETÖ/PYD elebaşı Fethullah Gülen’in iadesi sürecine ilişkin, “Uluslararası sözleşmeler ve iki ülkenin imzaladığı anlaşmalar gereği şimdiye kadar adım atılması gerekiyordu. Bu konuda halen bir gelişme olmamasını kabul etmemiz mümkün değil,” dedi. Ayrıca basında Gazeteci Fuat Uğur’un Fethullah Gülen’in son durumuyla alakalı iddialar çıktı. Bunun ötesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri 23 Haziran 2019’da YSK kararı gereği tekrar edilecek. 16 Haziran 2019 gecesi televizyonlarda ortak yayında adayların münazarası izlendi. Bu münazaraya damga vuran üç beş sorudan biri de FETÖ konulu olandı. Güvenlik Birimlerinin FETÖ/PDY ile mücadelesi devam ediyor. Tutuklamalar, operasyonlar… Demek ki FETÖ/PDY’nin konu edildiği siyasi süreçler devam etmektedir.

Algı yönetimi ne diyor?

“15 Temmuz” darbe girişiminden neredeyse 3 yıl geçti. FETÖ/PDY davaları ve tutuklamalar sürüyor. Hemen her gün mahkeme yapılıyor. Bu mahkemelerin listesi haber ajanslarında yayımlanıyor. Tutuklama bilgileri de haber kanallarında veriliyor; Bylock, ankesörlü telefon, mahrem imam, TSK yapılanması, vs. Bugün bile vardı bir operasyon. Baktım, değil Türk basınında Reuters’da bu operasyon hakkında haber geçilmiş (18 Haziran 2019, Turkey orders arrest of 128 military personnel over suspected Gulen links: Anadolu). Sanki Batı basını arada bir bunu bilerek yapıyor!..

Yabancı basına bakınca şunu anlıyorsunuz, birileri konuyu hala saptırmaya gayret ediyor. Bunu kim yapabilir? Türkiye’yi zayıf düşürmek isteyenler… Saptırma Türk siyaseti içindeki aktörler olsa, yanlış ama hadi neyse, tartışırsınız amca, yeğen, baba, kardeş… Siyaset ya kahvede kalır ya da evde, bilemediniz parti meclisinde. Ancak dışarıdan kurgulanan bir anlatım türü var. Buna algı yönetimi de diyebilirsiniz. Ortaya çıkan şu: (Güya) Türkiye’de siyasal İslamcılar kendi aralarında iktidar mücadelesi vermekteler… Türkiye’ye karşı bir planı olanlar FETÖ/PDY konusunu bu merkezde değerlendirmekteler. Türkiye’yi bir yöne kaydırmak isteyen güçlere göre, tutuklanan veya kaçak olan FETÖ’cüler bu mantıkla değerlendiriliyorlar. Sanki 15 Temmuz’da darbeye karşı koyan bu milletin askeri, polisi, sivil halkı, Ayşe, Hasan, Mustafa, demokrasiye sahip çıkanlar değildi de Batı’nın saptırmasıyla, algılanması istenen şekilde, iktidar mücadelesine giren başka bir kesimdi! Yapılmak istenen bu, dolayısıyla dikkat etmek gerekiyor.

Türkiye’de bu tarz bir tartışmayı ya ideolojik tartışmaları seven bilinçsiz kesimler yapabilir ya da dışarıdan gelen bu değerlendirmelere kapılan kesimler. Türkiye ne Mısır veya İran’dır ne de Ortadoğu’da başka bir yer! Ne mezhep çatışması içine çekilebilir ne de bölgede eritilmeye çalışılan ülkelere dönüştürülebilir. Türkiye kökleri sağlam bir medeniyettir ve bu tehlikelerin anlamını bilmektedir.

FETÖ tehdidi bitti mi?

ABD, terör örgütünün elebaşı Fethullah’ı veya yerine geçecek kişiyi hukuki gerekçelere istinaden Türkiye’ye iade etmediği sürece bu tehdit devam ediyor olacak. En önemli konu budur. ABD FETÖ’yü suçlu olarak kabul etmiyor mu? Biliyor ama kasıtlı olarak hukuki talepleri zamana yayıyor.

Bir de sürpriz durum söz konusu, anılan şahsın intiharı ile ilgili birtakım iddialar var. Eğer bunlar doğruysa başka bir değerlendirme yapılabilir. Böyle bir olasılıkta ABD, Fethullah’ın yerine basında adı geçtiği şekliyle, Mustafa Özcan ile yoluna devam edebilir. Bugüne kadar Türk yargı makamlarının terörist elebaşını “örgütün bir numarası” olarak tanımladığı Fethullah’ın devreden çıkmış hali göz önüne alınırsa, en azından bu konuda Türk-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa demek olacaktır. Bu yeni bir durum olur, bakıp göreceğiz. Örgütün sözde liderliği Mustafa Özcan’a geçse de ortada bir terör örgütü var demektir ve amaçları doğrultuda tehdit olmaya devam edecektir. Her ne kadar Türkiye açısından mücadele imkânı daha kolaylaşacaksa da yine de yapılacaklar vardır, bunları gözardı etmemek gerekir. Özellikle yurt içindeki teröristlerle mücadele etmenin daha kolaylaşacağı muhakkaktır. Sempatizanları varsa bunlar yollarından büyük ölçüde döneceklerdir. Örgütte bir çözülme olacaktır.

Terör örgütleri tamamen ortadan kaldırılabilir mi?

Yukarıdaki sorunun cevabı, bilinenler çerçevesinde hayır, ancak marjinal hale getirilebilirler. Bunun da dereceleri vardır. Kendini fesheden bir örgütten bahsediyorsak, marjinallık en alt seviyede olur, buna pratikte bitti demek yanlış değildir. Örgüt belli değişiklikler geçirdiyse veya karşı girişimlerle zora girdiyse marjinallik seviyesi öncekine göre daha yukarılarda olur. Bu PKK/KCK terör örgütü için de böyledir, FETÖ/PDY için de. FETÖ’nün başka bir tarafı daha vardır, vaktiyle terörist başı Fethullah’ı “inanç” çerçevesinde destekleyenler çıktı. İddialar çerçevesinde Fethullah devreden çıkarıldı ise bu tür örgüte inançla bağlı sempatizanlar dağılacaktır. Konunun bu cephesinden ve tarihte benzer örneği var mı, diye bakılırsa, İsrail’in tecrübesini hatırlatmakta yarar vardır. Eski Başbakan Izak Rabin, 27 yaşındaki Yigal Amir adındaki sapkın Yahudi tarikat mensubu bir İsrailli öğrenci tarafından 4 Kasım 1995 günü öldürülmüştü. İsrail bu tarikatın izlerini ancak bugünlerde silmeyi başarabildi. Dış bağlantının varlığı haricinde konunun bizdekiyle benzer tarafları var; psikolojik, kültürel, politik, güvenlik, vs. çok yönlü mücadeleyi gerektiriyor. Burada Türkiye’nin FETÖ ile mücadelede belirginleşen yöntemi ise öncelikli olarak güvenlik boyutudur. Diğer hususlar halen çaba gerektirmektedir. Güvenlik önceliği açısından eli silahlı olana odaklanmak normal bir tepkiyken, ekonomik, bilgi harbi, siber yöntemler gibi değişik saldırıların yoğunlaştığı bir ortamda yine güvenlikle ilişkili öncelik almış diğer kesimler olacaktır. Bütün bunlar FETÖ/PDY’nin çok yönlü küresel bir terör örgütü olmasıyla açıklanabilen konulardır. Nasıl FETÖ karmaşık ise yarattığı etkiler ve kendisiyle mücadele yöntemleri de karmaşıktır.

FETÖ Türkiye’ye ne yapabilir?

Bu soruyu terörist elebaşı Fethullah’ın devreden çıkarıldığı şeklindeki olasılığı dikkate alarak cevaplayalım. Şöyle ki: Örneğin örgüt 15 Temmuz’da yaşadığımız gibi bir darbe yapamaz. Özellikle siyasetle ilgili alanlarda propaganda yoluyla ve etkisi çok kapsamlı olan ekonomik yöntemlerle, hatta siber ataklarla terör örgütünün tehdidi sürmektedir, Mustafa Özcan’la da sürebilir. Yurtdışında yerleşik her türlü Türkiye karşıtı unsurla birlikte belirtilen alanlardaki saldırılarını sürdürmektedirler. Daha bugün sabah Youtube’dan telefonlarımıza “Ekonomi için çok kötü haber!” başlıklı yurtdışında hazırlanmış ve servis edilmiş bir video telefonumuza bilgi olarak geldiyse FETÖ/PDY mensuplarının etkisi sürüyor denebilir. Benzer biçimde haberleri sunan yabancı basın mensupları cümlelerini saptırarak veya yanlı biçimde seçiyorlarsa bu tarz yöntem Bilgi Harbi içinde değerlendirilebilir. Bu kesimin asıl amacı Türkiye’yi küresel sisteme boyun eğen bir ülkeye dönüştürmektir. Nasıl 15 Temmuz darbe girişimi ile yönetimi devralmayı planlayıp Türkiye’yi başka güçlerin güdümüne sokmayı hedeflediler ise bugün aynı hedefi başka yollarla elde etmenin peşinde olabilirler.

Bugünkü FETÖ’cüler kimler, neredeler ve neler yapıyorlar?

Yine karmaşık bir durum söz konusudur. 15 Temmuz’da tetik sıkanlar hapisteler. Terör örgütünden başka isimler de hapisteler. Dava dosyalarında yer alıp halen tutuklanamayanlar ise arananlar listesinde. İtirafçı olanları ikiye ayırıyorum. Birincisi samimi olanlar, ikincisi ise örtülü olarak örgüt mensubiyeti devam edenler. İtirafçılar esasen kendilerini dışarda tutmayı başarmışlardır denebilir, sonrası hukukçuların işidir. Genel olarak bu kesim halen gri bir alan oluşturmaktalar ve toplumun içindeler. Ülkeden kaçanlar ve dışarıda yaşayanlar, Türkiye’yi küresel sisteme boyun eğen bir ülkeye dönüştürmek amacı için çaba içindeler. Bunlar yine örgüt için para ve bilgi topluyorlar, küresel ticaret ve eğitim gibi faaliyetlerini sürdürüyorlar. Yurtdışında belli merkezlerde dönemsel gizli toplantılar yapıyorlar. Yurt içinde bulundukları halde henüz devletin istihbaratının takibine girmemeyi başarmış ve kendilerini bir biçimde gizlemiş çeşitli kesimlerden kişiler de var. 15 Temmuz öncesinde bunların bir kısmı örgüte fiilen destek vermişlerdi, diğerleri sempatizan kategorisindeydi. Bu kesimden bir kısmı bugün Gazeteci Nedim Şener’in vurguladığı ve örgütün “renklendirme” dediği alanda faaliyetteler.

Düşmanların “Türkiye’yi küresel sisteme boyun eğen bir ülkeye dönüştürmek,” amacı ve alınabilecek önlemler…

Türkiye’ye karşı cephe alan teröristlerin genel anlamda çabası; ülkeyi bölmek, zayıf düşürmek ve başka güçlerin uydusu konumuna çevirmek şeklinde açıklanabilir. Başka güçten kastımız ne? Eğer başında kim olursa olsun örgütün karargâhı halen Pensilvanya’da ise öncelikli ülke ABD’dir. Zaman içinde gördük ki FETÖ/PDY, İsrail’den, Yunanistan’dan, Kıbrıslı Rumlardan ve Almanya’dan doğrudan ve dolaylı destek almıştır. Örneğin bugün bile etkinliği saptanan trollere bakılırsa, bu sayılan ülkelerden başka, bazı Orta Asya, Afrika, Baltık ve Uzak Doğu ülkeleri başta, çok yerden siber saldırı düzenlenmektedir. Bu ülkeler örgüte doğrudan destek vermeseler de elemanlarına ev sahipliği yapmaktadırlar. Türkiye bugün bile Yumuşak Güç yöntemleriyle sürdürülen saldırılarla meşgul ediliyorsa karşılık vermek bir zorunluluktur. Bu noktada devletin işi gerçekten zordur. Bir yandan tehditlere karşı etkinlikle savaşılacak, diğer yandan halka güven telkin edilecek ve rehabilitasyon sürdürülecek. Dolayısıyla devletin yanında olurken dikkatsizlik yapılmamalıdır. Söylenecek her sözün veya yapılacak her yorumun dışarıdan terör uzmanlarınca izlendiği unutulmamalıdır. Terör örgütünün uzman kadroları ve trol şebekeleri bu izleme sonuçlarına göre duruma uygun temalar belirliyorlar, yine uygun araçları seçip ve saldırılarını paketleyip hedeflerine zamanında yöneltiyorlar. O halde meşru zeminlerde siyasetle meşgul olanlardan sokaktaki bireye, sosyal medyada varlık gösterenden bir gazetede veya televizyon kanalında haber yapana, büyük çaplı yatırım yapmak için arayış içinde olandan evine ekmek götürmekte güçlük çeken dar gelirliye kadar herkesin dikkatli olması gerekir. Örneğin seçim süreçleri her türlü rekabetin arttığı dönemlerdir. Bu dönemleri istismar etmek isteyenlerin neler yapabileceklerini kolaylıkla düşünebiliriz.

Normal şartlarda ABD terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen’i iade edecek mi?

Başta ifade edilen Fethullah hakkındaki iddiaları biraz bekleyip öğreneceğiz. Bunu yok sayarak açıklayalım. ABD Suriye’de PKK/KCK terör örgütünün uzantısı YPG’yi silahlandırmaktan nasıl vazgeçmedi ise bu tarz bir vekaletçi, proxy terör örgütünü kullanmaktan da vazgeçmez. Türk makamlarını oyalamaya devam eder. ABD böylesi bir taşeron ile Çin’den Güney Amerika ülkelerine hemen her coğrafyada bir istihbarat örgütü gibi kullanıyor. Aslında ABD ve FETÖ/PDY arasında simbiyotik bir ilişki doğmuş gibi. Geçenlerde bir açıklama vardı, asıl FETÖ ABD’yi kullanıyor gibisinden. Nasıl köpekbalığı ile birlikte yaşayan, onun dişlerini temizleyen Latince spearfish remora diye bilinen bir küçük balık var ya, FETÖ de ABD’nin bir işini gören örgüttür. ABD Türkiye’nin FETÖ/PDY ve PKK/YPG talepleri ile ilgili her meselede ABD zamana oynayan tarzı uyguluyor. Dış politikada biraz bunun üzerinde durulmalıdır. ABD’nin kasıtlı bu hamleleri hem yüzüne hem de uluslararası kurumlara söylenmelidir.

O halde Türkiye daha ne yapmalı?

ABD’yi zorlamaya, dışarıdaki teröristlere karşı dışarıdan güvenlik önlemleri almaya, içerideki teröristlere karşı güvenlik yöntemleriyle ve hukukla karşılık vermeye, topluma psikolojik ve kültürel destek vermeye, bütün bunlar için devlete güvenmeye ve destek olmaya devam edilmelidir. Türkiye’de FETÖ/PDY ile mücadele bir iktidar savaşı veya ideolojik odaklı bir rekabet konusu değildir. İçeride veya dışarıda bunu herkes böyle bilmelidir!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

turkiyenin-hava-savunma-ihtiyaci
ÖNCEKİ YAZI

Türkiye’nin Hava Savunma İhtiyacı

insanligin-korkuya-karsi-bilinclenmesi
DİĞER YAZI

İnsanlığın Korkuya Karşı Bilinçlenmesi

Güvenlik 'ın son yazıları

54 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
215 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme