cumhurbaskanligi-secimleri-ve-f-35-politikasi
Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve F-35 Politikası

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve F-35 Politikası

5 Mayıs 2018
Okuyucu

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alımına ilişkin bir soruya şu cevabı verdi: ”Türkiye bir NATO ülkesi. NATO çatısı ve NATO anlaşmaları altında sadece NATO’daki ortaklarınızla uyumlu silahlar satın almanız beklenir.” Bunun anlamı nedir?

Tarihten, 1914’lerden bir örnek hatırladım. İngiltere’ye savaş gemileri sipariş edilmişti. Paraları da ödenmişti. Gemiler inşa edildi. Teslim edilmeleri için bekletiliyordu. Sonra İngiltere politik nedenlerle savaş gemilerini teslim etmekten vazgeçti. Osmanlı’nın Savunma Nezareti’ne hakim İttihatçılar ve Almanya bu fırsatı kullandı. Almanya Goben ve Breslau zırhlılarını yola çıkarıldı. Boğazı geçtiler. Sivastopol’de Alman bahriyeliler şapkalarını çıkarıp başlarına fes giydiler. Daha sonra adları Yavuz ve Midilli olacak zırhlılara Osmanlı bayrağı çekildi. İstanbul bütün bu olup bitenden haberdardı. Enver Paşa gerekli izinleri vermişti. Birinci Dünya Savaşı’na girmek istiyordu. Almanlar ise Osmanlı topraklarından açılacak başka cephelerle kendine yönelen tehdidi dağıtmak istiyordu. Sivastopol’e bombardıman başladı. Sembolik ateş Osmanlı’yı Cihan Savaşı’na sokmuştu. Bir oldubitti!

Türkiye’nin de ortak olduğu F-35 Lightning müşterek taarruz uçağı (Joint Strike Fighter) Lockheed Martin tarafından 2.457 adet üretiliyor, bu ilk planlı paket 391 milyar dolarla tarihin en pahalı savunma programı olarak biliniyor. Ben bu projeye “küresel silah sistemi” demekteyim. F-35 bundan öncekiler gibi sıradan bir taarruz uçağı değil, aynı zamanda küresel değerdedir ve politika ile kesinlikle ilintilidir. Yazılımları, silahları, komuta sistemleri, lojistiği çok büyük yenilikler içermektedir. Örneğin işlemcisi işlemcisi saniyede 400 milyardan fazla işlem yapabiliyor. Bugüne kadar ki en iyi gizlilik özelliklerine sahip ve haberleşmesi en modern olan uçak teknoloji harikası olarak niteleniyor. Bu küresel taarruz uçak sistemi birbirine eklemlenmiş bir ülkeler topluluğu tarafından kullanılacak. Üretime ortak ülkeler özenle belirlenmiştir. Türkiye’nin ilk planda bu üretici grubuna girmiş olması önemliyken daha sonra tartışılır olmuştur. Projede esas olarak Türkiye ve ABD’nin yanı sıra Kanada, İngiltere, İtalya, Avustralya, Hollanda, Danimarka, Norveç var. Japonya ve Güney Kore de projeye dahil oluyor. Politik kararlılık ve hedefler bu taarruz sistemini kullanmak için önemli. Silah gerektiğinden NATO görevlerinde de kullanılacak. Savunma sistemleri içine rahatlıkla girebilen, şehir merkezlerinde alçak irtifadan hedef seçebilen, yarı-otonom harekat yapabilen, kendi kararlarını alabilen bu taarruz yeteneği özellikle hassas hedef noktaları ve teröristlere karşı ideal olarak tasarlanmıştır.

Amerikan kaynakları tartışıyor: Eğer Türkiye, Rus yapımı “iyi hava savunma sistemi” dedikleri S-400’leri alır ise F-35 taarruz uçaklarının bazı yetenekleri deşifre olur mu, olmaz mı? Bu oldukça riskli durumu projeyi geliştirenler hayati görmezler mi? Eğer Türkiye bu projeden bir biçimde çıkarılırsa katılımcılar arasında yüksek olan mali yük nasıl paylaştırılır? Tartışılıyor…

İlk aşamadan itibaren çalışma grubu içine giren Türkiye 2006-2007’de F-35 savaş uçağı projesinde tamamen yer aldı. Uzun yıllar anlaşma çalışmaları yapılmıştı ve bu tarihlerde sonuca gelindi. En çok tartışılan konular ise yazılımlar, kodlar, gizlilik hususları oldu. Amerika’nın bu son nesil taarruz uçağı kesinlikle süper bir silah. Türkiye bundan toplam 120 adet alacaktı. Zamanla F-4’lerin yerine geçecekti. İlk pakette 2 adet bu yıl teslim edilecekti. Türkiye toplam 12,5 milyar dolar ödeyecek. Bu güne kadar projenin paraları takvime göre ödeniyor, gerekli imalat katkıları yapılıyor… Şimdi konuşulanlar ise politik riskler ve S-400’lerle birlikte gelen Rusya kaynaklı proje güvenlik endişeleri. Bir de “Ortadoğu’da herşeye ben karar veririm,” demeye başlayan ve Trump yönetimi ile ortak hareket eden İsrail var.

Tıpkı tarihte İngiliz Osmanlı arasında yaşanan örnek gibi bu uçakların teslimi de tehlikeye girdi. Belki bundan sonra benzer süreçler yaşanacak. Rusya veya onun iznini alan başka bir ülke Türkiye’ye belli miktarda çok ucuza gelebilecek savaş uçakları vermeyi veya birlikte üretmeyi teklif edecek. St. Petersburg’daki konuşmasında Putin buna yakın bir konuşma yaptı bile. Ya sonra…

Olur mu olur! Klişeye göre tarih tekerrürden ibarettir. Bir tür Soğuk Savaş’ın yaşandığı tartışılan bir konjonktürdeyiz. Rusya, Türkiye’ye S-400 savunma füze sistemlerini veriyor. ABD, İngiltere ve NATO bu satışa tepki gösteriyor. Sözcü Nauert’in konuşması da bu doğrultudadır. Aklınca, “Bir NATO ülkesinde kuruluş amaçlarına ters bir sistem kullanılamaz,” diyor. Ama Yunanistan daha önce S-300 almıştı. Herşeye rağmen ABD Senato’sunda, Savunma Konseyi’nde ve Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları koridorlarında değişik olasılık hesapları yapılıyor ve “Türkiye’ye F-35’ler teslim edilmesin!” deniyor.

Oldukça zor bir durum ve F-35’ler belirleyici bir sembol niteliğinde.

NOT:

Bu bağlamda gelişmeleri eklemekte yarar görmekteyim. Basında 23 Mayıs 2018 tarihli habere dayanarak durum şöyledir: ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde senatörlerin Türkiye hakkında yönelttiği 3 soruyu yanıtladı. Pompeo, Türkiye’nin NATO üyeliği hakkında, “Eğer Savunma Bakanı Mattis, burada olsaydı Türkiye’nin NATO üyesi olarak kalmasını savunurdu. Ben de aynı fikirdeyim. Türkiye NATO üyesi olarak kalmalı,” dedi. Pompeo, Türkiye’nin NATO ülkesi olduğu için NATO’nun çıkarlarına uygun hareket etmesi gerektiğini, F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye sevkiyatı konusunda herhangi bir karar vermediklerini ve konu üzerinde çalışmaya devam ettiklerini söyledi. Rusya’dan alınacak S-400 füze savunma sistemleriyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Pompeo, “Türkiye’yi S-400’lere ihtiyaç duymayacak bir durumda tutmaya çalışıyoruz. S-400’leri almadıklarını düşünüyorum ve hiçbir zaman almamalarını umuyorum!” ifadesini kullandı.

Yine basından bir alıntı: F-35’lerin ana üreticisi Lockheed Martin resmi davet gönderdi. Davet yazısında, “Lockheed Martin olarak 21 Haziran 2018 tarihinde Fort Worth’ta gerçekleştireceğimiz ‘Türkiye Cumhuriyeti F-35 Teslimat Töreni’nde sizleri yanımızda görmekten mutluluk duyacağız,” denildi. Davet yazısında 21 Haziran günü önce resepsiyon ardından da ilk uçağın teslim töreninin yapılacağı belirtildi. Türkiye’ye teslim edilecek ilk F-35A, pilot eğitiminin tamamlanmasından sonra Kasım 2019’da Türk Hava Kuvvetleri’ne katılacak. Diğer uçaklar da belirli aralıkla gelmeye başlayacak. 

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Zeytin Dalı

abdnin-kudus-buyukelciligi-acilisi-ve-israil-filistin-catismasi
DİĞER YAZI

ABD’nin Kudüs Büyükelçiliği Açılışı ve İsrail-Filistin Çatışması

Güvenlik 'ın son yazıları

56 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme