kelimenin-yalnizligi
Kelimenin Yalnızlığı

Kelimenin Yalnızlığı

14 Ocak 2014
Okuyucu

“Muttakilik” diye bir kelime kullandım. “Bir çoğu gibi ben de inanıyorum,” dedim. Hemen bildik reflekslerle kelime üzerinden düşünceler üretilmeye başlandı. Çünkü zihinler en kısa yolu tercih etmekteydi. Bu tip kelimeler ancak bir “yol” ile özdeşleşebilirdi. Bana, “Sen şucu musun?” diye soranlar çıktı. Böylesine bir yaklaşım, çizi gibi…

Bilindiği gibi, yollar var asfalt ve çizili, yollar var patika ve ucu belli olmayan… Ben kendi yolundayım, bireysel güce işaret ediyorum, herkes kendinden sorumlu diyorum. Sorulara “evet” veya “hayır” desem, bildik bir kelime bile yaşadığı yalnızlığın dağlanmasından dolayı bana iç çekebilirdi. Ben kelimelerden çok içerlerim! Bundan dolayı kolaylıkla sorulara cevap veremem.

Muttakilik meselesinde ben kendim için üzülmedim. Daha çok kelimenin yalnızlığına içerledim. Var olan, bilinen, hatta bilinmesi gereken bir kelime, belli ki bir yerlere itilmek isteniyordu. Belli ki bilinen bayağı yöntemlere çekilmek isteniyordu. Belli ki kelimeler de kendine göre sessizleşecekti. Kendini bir kisveye koymalarından dertlenecekti. Duymak isteyenlere, saflığının bir anlam taşımamasından yakınacaktı. Kelime, saf algının kurnazlarla ilişkisi arasında kalacaktı. Doğası gereği saflığını muhafaza etme yolunu seçecekti. Çekilecekti ve yalnız kalmak isteyecekti.

Kelimenin yalnızlığı öylesine alışkanlıkların dişlilerinde öğütülmek istenecekti. Hem de kendinden değil; bir kişi, bir ağız veya bir punto üzerinden getirilecek yakıştırmalarla…

Ben, ne “takva” kelimesinin ne de “muttaki” kelimesinin gücüne etki edebilirim; zaten onlar kendi ilahi anlamı içinde bir hayli derinlerde, saf ve doğal. Ben sadece bir kullanıcıyım; kendi bildiğimce. Emanet aldım kelimeyi sahibinden, böyle bilinsin isterim. Ona zarar gelmesin isterim. Siz yine de bana yakıştırın neyse düşündüğünüz; ama ben bir şey değilim; sadece sizin kardeşinizim isteseniz de istemeseniz de.

Kılıç bile kelime gibidir; keskindir, kullanılır insan eliyle. Kendiliğinden kesmez, bilirsiniz… Ancak bir insan tutar eliyle, sallar bir niyetle gerekirse kellelere, kimi kere kan döker yerlere. Böyle işte! Kelime de kılıç gibi yalnız kalır kınına girince. Kelime de kendine dönünce saftır, doğaldır…

Neyse!.. Ben kelimelerin istismarından ve üzerlerinde oynanmasından yana olanlardan değilim; saflığa ve değere önem verenim. Böyle tanıtayım kendimi size! Örneğin tarikat büyük kelime! Ben kimim ki? Ben sadece ödünç aldım değerli bir kelimeyi; siz de ödünç alabilirsiniz, benim gibi saf düşündükçe.

En zoru ne biliyor musunuz? Ortada durmak. Ben “birey” demekten başka, bir şey daha söylüyorum; “merkez” diyorum. Merkezi tarif ediyorum. Eğer benim durduğum yeri öğrenmek isteyenler varsa yineleyeyim; merkez! Zor ama yaşamım boyunca böyle yaptım, alıştım… Merkezi sağa sola çekersem, her neredeyse diğer yanın özlemini çekecek, biliyorum; ben kıyar mıyım ona? Ancak bu yakışır Muttakiye; işte size sorumluluk bilinci, yanlıştan sakınmaya gayret etmek ve ortada durmak! Bu bir yol değil, olsa olsa yolların kesişimidir. Daha saygın ve güven verici…

Untitled-1

Saf düşünce saf kelimelerle değerlenir, ışıldayan elmas gibi; doğalken sert ve gösterişsiz, ancak işlenince gösterişli. Mesele işlemekteyse eğer, iyiye yormak gerekmez mi? İyi işlemek, iyi niyetle bakmak, iyiye yormak…

Kötü niyet sahibinindir. Çünkü niyet zihindeki bir kurgudur. Kurgu çok şeyle beslenir, kelimesiz bir yerde. Zihinde farkına varılan veya varılamayan; korku da vardır, cesarette; cahillik de vardır, bilgelik te; iyi de vardır, kötü de; gölge de vardır, güneş de… Ama kimde ne vardır, bilinmez kelimeye değer vermedikçe.

Zihin, düşünce, anlam, mana, felsefe, yazı… Bunların üzerinde duruyorum. Saf kelimeler de öyle yapıyor. Ortak noktamız yazı. Saf kelimelerle yazıda buluşup halleşiyoruz. Öyleyse!

Sizden de selam söylüyorum o kelimeye; Muttaki’ye. Yalnız kalmasın, iyi bilinsin; nasıl aslı saf ve temizse!

Sizden selam söylüyorum iyi niyetli zihinlerin düşünebileceği güzel söylenmeyi bekleyen bütün saf ve doğal kelimelere.

Selam olsun öyleyse…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

saf-bilinc
ÖNCEKİ YAZI

Saf Bilinç

gelecege-bakmak
DİĞER YAZI

Geleceğe Bakmak

Kültür 'ın son yazıları

378 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
376 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
573 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
525 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme