Geçenlerde birine, “Bizim milletimiz özür dilemeyi bilmiyor, örneğin siz özür diler misiniz?” diye sordum. “Neden dileyeyim ki?” diye karşılık verdi. Hatta biraz kızmış ve şaşırmış olduğunu gördüm. “Dile, ne olur?” diye tekrar sordum. “Ne kabahatim oldu ki?.. Hem kendimi neden aşağılatayım?” şeklinde cevap verdi. Şaşırdım! Burada bir şeyler hem yanlış hem de eksikti. Toplumsal bir farklı algı konusu vardı ortada, üzerinde duran da yok gibiydi. Gelin birlikte biraz tartışalım.
Önce size olduğu gibi sözlükten açıklayayım, sonra daha ayrıntılı inceleriz. Bakın:
TDK sözlüğü özrü şöyle açıklıyor: Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret; bir suçun elde olmadan yapıldığını ileri sürmek, mazeret beyan etmek; sakatlık, bozukluk, eksiklik, elverişsizlik, kusur, defo… Özür dilemek ise; özrünü ileri sürerek bir işi yapmayı istememek, bir işten bağışlanmasını istemek; yaptığı bir yanlıştan ötürü bağışlanmasını istemek.
En basit bir İngilizce sözlük ise özür (sorry) konusunda, özellikle farkı açıklaması bakımından, bakın bize ilave olarak neleri söylüyor? Özür, birinin gönlünü almak ve sempatisini kazanmak için güzel duyguları ve kibarlığı ifade etme şeklidir, içinde bulunulan durumla ilgili üzüntü duyulduğunun ifadesidir.
Türkçedeki açıklamalar bir kendini beğenmişlik, kibir, gurur, kompleks ifadesi yüklüdür ve olumsuzluklarla doludur. Dolayısıyla kişide kendini olumsuz göstermekten kaçınma ve hatta bazı hallerde olduğundan farklı izlenim bırakma eğilimi vardır. Özürden kaçarak kendini olumlu kılmak bir yöntem gibi görülür. Batı dillerinde ise bu sözcük karşı tarafa yaklaşma ve duyguları paylaşma ifadesidir. Bir olumlu hal vardır. Kişi ne yaparsa yapsın en azından olumlu bakış hissi verilir. Eğer içtense zaten sorun yoktur.
Şimdi bu kültürel farkı görünce, bizde neden özür dilenmediğini ve dilenmek istenmediğini daha iyi anlamış oldum. Halbuki bize ilkokulda öğretmenimiz her fırsatta ilişkili olduğumuz kişiden özür dilememizi isterdi. Rahmetlinin bize ne kazandırmak istediğini şimdi daha iyi anlamış bulunmaktayım. O bize kültürel eksikliğin giderilmesi için bir şeyler kazandırmak istiyormuş. Kazanmışız da… Ama diğerleri bunu öğrenememişler, aramızda kültürel fark doğmuş. Şimdi onlar adına üzgünüm; yani ortada bir özür sorunu olduğunu görüyorum. Kültürümüzdeki belirli bir kesim, bu en yakınımız, eşimiz veya evladımız bile olabilir, özür dilemeyi bilmediklerinden dolayı özürlü; yani eksikli olduğunu anlayana dek, ben bu farkı işaret etmeye devam edeceğim; özür dilerim, edeceğim. Çünkü, özrün iki taraflı ve insani olduğunu bilmemek bir eksikliktir. Tez elden TDK sözlüğü ilave bilgilerle özrü tekrar açıklamalıdır, benim milletim kültürel anlamda daha geniş düşünmeyi iş edinmeli ve karşısındakine bakış açısını tekrar gözden geçirmelidir. İstediğim bu, kimse kusura bakmasın!..
Böyle deniyor değil mi? “Kimse kusura bakmasın!” Şimdi ben ne yapmış oldum, biliyor musunuz? Kötü bir şey! Kültürümüzde böyle diyeni, “ukalalık ve çıkıntılık yapan,” şeklinde görüyorlar, hatta yapılanı “terbiyesiz” olarak tanımlıyorlar, öyle değil mi? İşte size toplumsal açıdan anlaşamamanın en temel ayrımı: Özrü işaret eden karşıdakini rencide ediyor! Peki, hiç böyle ters bir algı olur mu? Halbuki şöyle olmalı, “ben de özür dilerim…” denmeli. Özre özürle karşılık verilmeli ki anlayış birliği için zemin bulunabilsin.
Kibar, terbiyeli, nazik, ince (İng. polite) ile iyi, hoş, müşfik, iyiliksever, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kalpli (İng. kind) gibi ifadeler ancak özür doğru algılanırsa karşılık bulur.
Bakın buradan başka bir meseleye gelelim; dilimize “politika” olarak da giren bizim “siyaset” dediğimiz işte bile bir algı farkı vardır. Batı kültürü politikayı bir dürüstlük, namus, doğruluk, içtenlik, açık yüreklilik, açık sözlülük, eleştiriye açık, özre açık (İng. honest) olarak görür. Hatta politikacı iyi tartışır, politikacı kürsüne ne diyeceğini bilir ve karşısındaki de onu nasıl anlayacaksa öyle anlar. Hiçbir şeye bakmayın, bizdeki siyasete bakın her şeyi anlarsınız!..
Ey benim kültürlere beşik olmuş toprağımın insanı, şimdi gel özür dilemeyi öğren. Eksik biliyorsun! Bak, özür dilersen neler değişecek bu anlamlı yaşamında. Sen de memnun kalacaksın sonra!.. Sen kendini ezilmiş ve sürekli mağdur hissetme. Sen köle değilsin, boyunduruk altında değilsin, tam tersine birinci sınıf insansın; durum böyleyken ne işin var senin tek boyutlu düşünmenin çıkmaz yollarında? Varsa eksik, önce gönlünü, aklını ve dilini düzelt. Onurlu insanlar eksiklerini görürler ve eksiklerini görenlere saygı duyarlar, düzeltme işi için zahmete katlananlara da müteşekkir olurlar. Akıl dili sözcüklerle de anlam bulsun: Özrü tam şekliyle anlamlı kıl ve sahibi ol. Bilincinin bir yerlerinde suçlu olduğunu düşünme, suçluysan bile kabullen, insan olmak böyledir; suçu kabullenmek, gerçekle yüzleşmek dertten kurtulmaktır, yenmektir, rahatlamaktır, üstelik emin olmaktır. Cehaleti yenmenin ilk adımı eksikliği bilmektir. Cehaletten kurtulmak isteyenler önce özürle gelişmelidir; çünkü eksiklikleri idrak işin başıdır. “Özür dilerim, bilmiyordum…” de, ne olur? Empati yap, karşındakinin yerine koy kendini. Özür empati yapmanın ifadesidir de.
Gel şimdi sözlüklere bak, düşün, eksiğini gör ve büyük bir özür dile!..
(Görsel: Flickr, Jasper Nance)