Varşova’da tarihi vurguyla bir konuşma yapan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden’ın telaffuz ettiği en dikkate değer bir ifade Uzun Savaş olmaktadır. Savaş kavramının çokça değişiklik gösterdiği bir çağdayız. Askeri alanda olanlar ile küresel değerlerde hakimiyet savaşı verenler arasındaki yöntemleri netleştirmek açısından bu Ukrayna-Rusya Savaşı bir örneklik teşkil etmektedir.
ABD’nin Stratejisini anlamadan Avrupa, Rusya veya Çin ile ilgili hususlara dair bir açıklama getirmek güçtür. Ben bir askeri uzman ve strateji odaklı düşünce üreten biri olarak bu büyük resmi size aşağıdaki görselde olduğu şekilde açıklamak isterim.
![](https://b1446054.smushcdn.com/1446054/wp-content/uploads/2022/03/ABD-strateji-1024x581.jpg?lossy=2&strip=1&webp=1)
ABD, 2020 itibariyle Biden Doktrini’ni yürürlüğe koydu. Buna göre kısaca İttifak ve Ortaklar (G-7, AB, NATO, AUKUS) ile Akıllı Güç kullanacak ve küresel politikasını Demokrasi bağlamında ilerletecekti. Bu doktrini sürdürmek için aslında dünyaya bir tür savaş ilan ediyordu. Ancak bu savaşın türü Tam Spektrumlu Savaş idi. Bu iki basamaktan oluşan bir savaş türüdür. ABD birinci basamaktaki savaş hukuku açısından flu olan tarafı akıllıca uygulama yolunu seçti. (Fluluk aynı zamanda Gri Bölge Operasyonları yapmaya imkan verir.) Bu trafik işaretleri ile açıklanır ise ilerlemek için kendisine “yeşil ışık” yakıyordu. Planının detayında strateji, operatif ve taktik seviyeler vardı. 2017’de kanununu çıkardığı CAATSA uygulamaları ile düşmanlarına (Rusya bildiriliyor) yaptırım uygulama metodunu geliştirdi. Aslında küresel çapta uygulandığında görüldü ki bu yaptırımlar bir Küresel Stratejik İzolasyon idi. ABD, Akıllı Güç gereği, içindeki Sert Güç bakımından Stratejik Caydırıcılık fonksiyonu kullanmayı seçti. Bu maksatla İttifakın ve Ortakların gücünü küresel çapta ve etkinlikte seferber edecekti. ABD Ulusal Strateji Dokümanı dahilinde yer alan asıl rakip gördüğü ülke Çin idi. Ancak “tek hedef” ilkesini kullanacağından Çin’i karşısına almadan, doğru odaklanarak, küresel ikna edebilme kabiliyetini kullanarak ve bir taşta çok kuş vurabilmek için böyle yürümek zorundaydı. Ana hedefine ulaşmak için ara hedefi tarif etti ve bu da Rusya idi. ABD Rusya’ya “düşman” dedi. Düşmanını dünyaya (Batı, modern, vs. dünya, her ne derseniz) ve özellikle İttifaka ve Ortaklarına odaklanabilecekleri biçimde bir konu üzerinden ilerlemeliydi. Yani gerekçe sağlam ve ikna eder türden olmak zorundaydı. ABD, Rusya’ya karşı olan harekâtın cephesini Doğu Avrupa’ya çizdi. İttifakı ve Ortakları Doğu Avrupa’ya konuşlandı (örneğin NATO güçleri, askeri yardımlar, vs.), odaklandı. Başkan Biden’ın tarihi nitelikteki nutkunu Varşova’da yapması dikkatlerden uzak değildi. Operasyon Ukrayna üzerine oldu. Bu operasyonda “düşman” konumundaki Rusya, Ukrayna’ya saldıracak idi. Sonuçta 24 Şubat’ta Rusya bütün bu imkânı ABD’ye verdi. (Bu yönüyle Saddam’ın Kuveyt’e saldırması gibi bir senaryo düşünülebilir.)
ABD’nin stratejisini ve ayrıntılarını inceledikten sonra Rusya tarafına bakalım. Ancak bu arada hatırlatayım, görselde kullandığım trafik ışıkları önemlidir. Uluslararası hukuk bakımında bir harbin konumu işaret eder. Burada Rusya için “kırmızı ışık” yanıyor. Zaten “düşman” ilan edilen Rusya ve kırmızı rengi bu yönüyle söylemek de mümkün. Ancak asıl olan bu değil. Asıl olan savaş hukuku kapsamındaki durumdur. Görselde “yeşil ışık” yanan ABD için uygulama ve ateşli silahlar görüldüğü gibi (farklı tonda işaret edildiği üzere) kendisine sorun yaratmayacak ve Ortaklarını bu yönde rahatlatacak doğrultudadır. Yine görselde “kırmızı ışık” yanan Rusya için uygulama ve ateşli silahların kullanılması uluslararası hukuk yönüyle (savaş hukuku) sorunludur. Çünkü “savaş” kavramına karşılık gelen Sert Güç uygulayıcısı Rusya olmaktadır ve bir istila için konvansiyonel birliklerini Ukrayna topraklarına sokarak resmen harp yapmaktadır.
Rusya, bilinen Yakın Çevre Doktirini gereği, Doğrusal Olmayan Savaş türünün (Gerasimov Doktrini), Ukrayna sorununda “çözüm safhasını” gerçekleştirmek amacıyla taarruzla planını 24 Şubat’ta başlattı. Bu saldırı tarihini ABD ve İngiltere öngörürken, diğer AB ülkeleri başlangıçta pek göremedi, hatta ne tarafta durmalarını belirlerken Kıta Avrupa Ülkeleri bir süre tereddüt yaşadı.
Rusya için ana hedef nüfuz alanları içinde gördüğü Ukrayna idi. Rusya, Belarus’tan da asker, silah ve lojistik kullandı (hatta politika da var). Dolayısıyla savaşı cephesi Belarus ve Ukrayna hattı oldu. Rusya esasen Ukrayna’ya topyekûn olarak saldırdı ama işaret ettiği yerler Donbass ve Kırım oldu. Harekât başlayınca ilk 3-5 gün içinde Kiev’e girer ve Cumhurbaşkanı Zelensky’ye diz çöktürerek amacına ulaşır diye bakıldı. Belki de Rusya’nın ilk safhadaki planı buydu. Konuşlanması, birliklerini ileri sürmesi, taarruzlarda kapsanan hedefler, açıklamalar, vs. bu yöndeydi. Buna bir maksimalist yöntem denebilirdi. Bu yöntemle Rusya, Ukrayna’ya bir yandan diz çöktürürken, diğer yandan da NATO’yu nüfuz alanından geri çektirecekti. İlk bir ay böyle geçti. Rusya’nın bu yaptığının net adının Özel Operasyon olduğunu dünya ancak 25 Mart tarihinde öğrenebildi. Savunma Bakanlığı yetkilileri bu tarihte hedeflerini değiştirdiklerini işaret eden bir açıklama yaptı. İfadelerine göre Özel Operasyon’un Birinci Safhası tamamlanmış idi. Yine dünya net bir biçimde öğrendi ki Rusya’nın bu Özel Operasyonu’nun asıl amacı Donbass’ı özgürleştirmek imiş, diğer yerlere saldırmasının nedeni hedef şaşırtmak imiş.
Rusya her ne derse desin durum tarafımdan pek öyle görülmemektedir. Rusya ABD’nin stratejisini çok iyi anladı; ama ne zaman, harbin içindeyken. Harbi istediği gibi bir sürede ilerletemedi; bu Rus ordusunun zaaflarını ortaya çıkardı. Uygulanan Küresel Stratejik İzolasyondan (geniş çaplı yaptırımlardan) dolayı, Rusya’nın nefes alabilmesi için Kıta Avrupa ile sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bağlarını bir şekilde yeniden tahrik etmek zorunda olduğunu da harbin birinci haftasından itibaren anladı. İlk 3-4 hafta Rusya için kayıp olarak geçti. Yeniden bir strateji belirlemek ihtiyacı duydu. Bundan dolayı 25 Mart açıklaması geldi. Artık Rusya “hedef küçültmek” zorunda kalmış idi. Hatta İstanbul’da barış (ateşkes) görüşmesi yapma iradesi bile Rusya’nın bu amaçları ve sıraladığım gerekçeler doğrultusunda çıkmış olabilir.
Rusya hedef küçültmekle ilgileniyordu. ABD stratejisi ise başlangıçtaki biçimde sürdürülüyordu. ABD’nin görüşü, Rusya sınırında, başka bir ifadeyle Doğu Avrupa’da, bir donmuş çatışma (frozen conflict) bölgesi yaratmak idi. ABD bugüne kadar yaptıklarıyla Avrupa Birliği ülkeleri ile bir konsolidasyonu sağlamış oldu. Hatta Avrupa yeniden güvenlikçi politikalara geri döndüğün işaret etti. Savunmaya ayrılan payların arttı açıklandı. Bu ABD’ye göre Rusya’ya karşı harbin (aslında Ukrayna’daki) uzun sürmesi için, ki Biden Varşova’da ve daha sonrasında Uzun Savaş tabirini kullandı, baskısını sürdürmesi, bir barış anlaşmasının çok kolay gelmemesi, eğer barış olacak ise bunun Ukrayna bağlamında değil, Rusya’nın yıpranmış ve zayıflamış haliyle, ABD’ye bir şekilde teslim olması şeklinde gerçekleşmesi gerekmekteydi. Hatta İstanbul görüşmesi sonrası ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve Birleşik Krallık Başbakanı Johnson tarafından yapılan açıklamalar bu yöndeki imaları içerir.
Rusya zayıflarken ve ABD’ye muhtaçlığı artarken aynı zamanda Çin’in elinden de bir nebze kurtulmuş olacaktır. Çin’in Avrasya boylamındaki İpek Yolu projesi büyük ölçüde Rusya ve Ukrayna’dan geçmektedir. Çin’in bu stratejik projesinin ABD ve Ortakları ile müştereken inşa edilmesi söz konusu olabilecekken, neden tek başına Çin’in inisiyatifiyle ve Rusya’nın güçlenmesine yarar şekilde gelişsin ki? Çin’in stratejik Büyük Gençleşme hedefi 2049 tarihlidir. ABD, rakibi Çin’i bu tarihe kadar gözetim altında tutmak istemekte, rekabetten kendisi kazançlı çıkmak istemektedir.
Politik bakımdan şunu da söylememiz gerekir; insanlar için uğruna savaşılacak düşmanlar gerekmektedir. ABD’ye göre bugünün düşmanı aslında “otoriter yönetimler” olarak tarif edilmektedir. ABD bu söylemini geri çekmedi; her kim otoriter ise ABD bunu ötekileştirmekte ve hedef tahtasına koymaktadır. Vladimir Putin ve Xİ Jinping bu nedenle ilk hedeftir. Biden Putin’e “katil” veya “kasap” demektedir. Başkan Xi için de sert ifadeleri vardır. Özellikle Uygurlar, Tayvan, Hong Kong uygulamaları nedeniyle Xi hedeftedir. Eğer bir düşman veya hedef edilen fikir tarifi var ise (burada otoriter olanlar), ABD’nin görüşüne göre; dünya için çözüm getirecek ve insanlığı geliştirecek olan demokrasisi olacaktır. Aynı bağlamda açıklamalara devam edelim, dünyada sorunlu coğrafyaları otoriter rejimler yapmaktadır, bir barış ve istikrar, bunu sağlayacak bir kurtarıcı gerekmektedir. Politikanın temelinde, “ABD, işte bu kurtarıcıdır,” demek istenmektedir. ABD, Atlantik’te NATO ile bir güvenlik anlayışı geliştirmiş idi. NATO 2030 vizyonu ile İttifak’a; Arktik Bölge, Siber-Uzay, Çin gibi ilave görevler verildi, aslında hedef alanı küreselleştirildi. 2021’de Pasifik için daha gerekli olabilecek AUKUS (Avustralya, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler) projesi başlatıldı.
Sanırım buraya kadar ana hatları ile ABD’nin stratejisini açıklamış oldum. Buna Büyük Strateji (Grand Strategy) demek isteyenler olur ise itiraz etmem. Başkan Biden bu durumda Uzun Savaş olarak nitelediği süreci sürdürüyor. ABD’nin savaşı; “özgürlükçü, demokratik, insani” olarak gösteriliyor ve hukuken “yeşil ışık”yanan şekilde ilerleme alanı bulunabiliyor. Eğer otoriter hükümetler “kırmızı ışık” yakarak ilerlemeye çalışırlar ise, ki şu an Rusya böyle, hemen ABD bunları insanlığın karşısında gösteriyor.
ABD’nin Çin’i hedef alarak yürüttüğü büyük rekabette, bugün için Rusya bir bakıma “stratejik vekil” (proxy) konumunda görülmektedir. Putin bu durumu ancak, Ukrayna ile sürdürmeye çalıştığı savaşta ve Mart ayı ortalarına gelindiğinde kavramış gözükmektedir. Şimdi durumu toparlamak ve stratejik hamlelerini yapak için biraz geri çekilmiş gibi gözükmektedir. Daha savaş bitmedi elbette, hamleler peşi sıra gelecektir. Ama şu unutulmamalıdır, bu büyük bir savaştır, büyük güçler devrededir.
Bu vesileyle ben sizlere stratejiyi, bugünün savaş veya rekabet yöntemlerini daha somut bir Ukrayna örneğinden yola çıkarak anlatma fırsatı bulmuş oldum. Bu derslikler için bir vaka analizi (case study) olmaktadır.
NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.