Zaman Türkiye’yi Haklı Çıkardı

28 Mart 2022
Okuyucu

Türkiye, Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi satın aldı. ABD bu konuda Türkiye’yi yoğun biçimde ve her kademede eleştiri yağmuruna tuttu. Hatta örtülü silah ambargosu uyguladı ve politikada hedef tahtasına koydu. Bugün Ukrayna Savaşı ile çok başka bir durum ortaya çıktı. her konuyu ele aldık, ancak bu bence önemli noktayı tespit etmemezi gerekiyor; zaman Türkiye’yi haklı çıkardı.

S-400’lerin hangi nedenlerle satın alındığını, başta bazı senatörlerin başını çektiği muhalefetle, Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri nezdinde sürdürülen olumsuz politikalarla nasıl dışlanmaya çalışılmaya çalışıldığını, tekrar etmeyeceğim. Doğu Akdeniz, İsrail, Suriye, hatta Körfez Ülkeleri, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi bağlamında ama daha çok enerji konularını işaret eden türden konular bir araya getirilerek ABD’li senatörler Türkiye aleyhine tutum sergilediler. Sanki Türkiye bir NATO müttefiki değildi; bu ABD’li politikacıların bakış açısına giren Fransa gibi ülkeler de neredeyse Türkiye’ye birlikte cephe aldılar. Ama sonuç ne oldu?

Ukrayna Savaşı öncesinden itibaren Türkiye karşı karşıya kaldığı her konuda; her konu başlığını kendi dosyası içinde ele alma yolunu seçti, her defasında çözümcü oldu, düşmanca değil, barış yanlısı tutum sergiledi ve ilkelerle dış politika uygulamaya gayret etti. Ukrayna Savaşı başlar başlamaz net ve Kırım’ın ilhakını güçlü biçimde eleştiren Türkiye; bütünüyle bu savaşta kim haklı kim haksız bunu ifade etti, Ukrayna’ya silah ve insani yardımlarda bulundu, Ukrayna’ya politik ve diplomatik destek verdi, Rusya’nın aşırı tutumlarının yatıştırılması adına daha önceden başlattığı diplomatik girişimleri artırdı ve neticede barış veya ateşkes olacak ise bunun sadece Türkiye garantörlüğünde olabileceği intibaını verdi, neticede gerçekleşen de böyle olmaktadır. Daha başka hususlar da eklenebilir.

Konumuz bir savunma sistemi olan S-400’ler. Malum, Türkiye bir yandan Rusya’dan S-400 satın aldı (almak zorunda kaldı), diğer yandan ise Ukrayna’ya TB-2 verdi. Demek ki dosyaların bu şekilde hazırlanıp uygulanması, başından itibaren Karadeniz’de ne denli dengeli bir hamle yapıldığının da göstergesi oldu. ABD ve Ortakları, Zelensy’nin Ukrayna hava sahasının korunması talebini karşılayamadı. Rusya böyle bir adımı harp sebebi saydı. Zaten pratikte de güçlükler vardı.

Öte yandan ABD ve Ortakları, Ukrayna’ya ve özellikle Başkent Kiev’in orta irtifa hava savunma sistemi tedariği için çeşitli formüller aradı. Eski SSCB ülkelerinden bazılarından S-300 alınması (buna Yunanistan’daki S-300’ler de konu edildi) ve Ukrayna’ya verilmesi düşünüldü, hatta önerildi. ABD kendi elindeki Rus menşeili savunma silahlarını da Ukrayna’ya vermeyi planladı, sonuç nedir, tam bilmiyorum. Bazı aklı evvel ABD’li senatörler yine çıkıp dediler ki, Türkiye’nin S-400’lerini Ukrayna’ya verelim. Ne oldu? Demek ki ABD, Avrupa ve NATO’nun koruma şemsiyesi altına giren bir coğrafyada Rus silahı kullanmak da gerekebiliyormuş! Böyle olması saydığım güçlere bir tehdit demek mi oluyor, işini kolaylayan mı? İşte Türkiye başından itibaren bunu söyledi, “Elimdeki savunma silahı aynı zamanda müttefiklerimin savunmasına bir katkıdır.” Sonuç böyle gelişmedi mi?

Şimdi gündeme geliyor olabilir, ABD, Türkiye’nin talebi olan başta F-16 olmak kaydıyla, silah sistemleri için tedarik süreçlerini hızlandırabilir. Hatta F-35 projeden çıkardığı Türkiye’yi ile ortaklığı tekrar başlatabilir. Zira F-35 projesinden çıkarılma nedeni olarak S-400’ler gösterilmiş idi.

Ama daha önemlisi şu, Türkiye güvenilir bir NATO müttefik, bölge ve dünya güvenliği için çok sağlam bir duruş sergiliyor. Hani bazı yabancı politikacılar ve çevreler gereksiz yere, “acaba Türkiye, Rusya’ya doğru mu kayıyor, NATO’dan çıkarılsa mı ki!..” şeklinde beyanlarda bulunup, yangına körükle gitmeyi seçmişlerdi ya, şimdi sorabiliriz, ne oldu? Türkiye bir NATO müttefiki ve 24 Mart’ta Brüksel’de “Türkiyesiz olmayacağı” bir kez daha tescillendi.

Türkiye’nin insanlıkla alakalı çıkışları ve uluslararası kurumların hatalarını düzeltme önerileri biliniyor. Ancak Ukrayna Savaşı sürecindeki gösterilen performansla açıkça ortaya çıktı; Türkiye savunma anlayışı bakımından diğer müttefiklerinden daha çok samimi ve güvenilir; barışı ve istikrarı her ülkeden çok istiyor.

Zaman Türkiye’yi böyle haklı çıkardı; ama gerçekten savaşta masum insanlar bu zulmü hiç görmeseydi ve Türkiye’nin hakkı başında teslim edilebilseydi, ayrımcı ve ayrıştırıcı politikalar hiç olmasaydı!

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

For a Permanent Ceasefire

DİĞER YAZI

Joe Biden’nın Tehdidi Dünyaya

Politika 'ın son yazıları

27 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
35 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
68 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
112 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
85 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme