IMF’in mutat raporundan sonra dendi ki, “Ekonomi ısınıyor!” Bu ifade yerli yabancı çeşitli ekonomistlerce sıkça kullanılmaya başlandı. Ancak ekonominin gidişatı ile ilgili asıl sinyaller ekonomistlerden önce, doğal olarak, piyasadan gelmeye başlamıştı. Seçimler öncesinde bu tür sinyaller piyasada bir hayli etkiliyken seçimin verdiği psikoloji ile ötelenmiş gibiydi. Şimdi seçim de bitti, ekonomiden sorumlu bir bakan da atandı, herkes gerçeklerle karşı karşıya görünüyor. Türkiye için beklenen; yeni ve güvenilir bir hikaye.
İşler kolay olsaydı herkes çözerdi! Değil mi? Ama bir hayli karışık. Bırakın kolaylığı, zorlaştıranlar bile var. Hatta başkalarının ekmeğine yağ sürenler ve sorulduğu halde fikir beyan etmekten kaçınanlar. Gelin şimdi siz çözün. Konu ne? Cari dış politika konuları.
Basında yer yer verilen parçalı Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmelere toplu halde bakalım. Resme bütünüyle bakınca göreceğiz ki bu konu tek başına ticaret ve Kuzey Kore’nin nükleer tehdidi veya Tayvan’ın yönetimi sorunu değil; uzun süredir yapılan çok kapsamlı bir ABD-Çin savaşı. Bunun inceliklerini size basitçe açıklayacağım. Aklınızda soru işareti kalmayacak. Meseleyi bugünün masa başında konuşulan konularına kadar getireceğim. Üstelik Türkiye için de önemli bir önerim olacak; akademisyenler ve diplomatlar bu öneriyi geliştirebilirler.