analiz-israilin-askeri-gucu
Analiz: İsrail’in Askeri Gücü

Analiz: İsrail’in Askeri Gücü

11 Aralık 2018
Okuyucu

İsrail bir yandan bölgesel, diğer yandan küresel bir güç konumundadır. Bu küçük ülke özellikle Ortadoğu’da hemen her istediğini yapabilmektedir ve topraklarını sürekli geliştirmektedir. Bunu yaparken önemli ölçüde askeri gücünü kullanmaktadır. Bu bakımdan İsrail’in askeri gücünü tarihsel düzlemde, aldığı yardımlarda, savunma sanayii etkinliklerinde ve istihbarat faaliyetleri içinde analiz etmenin yararı olacaktır.

İsrail Ordusu savaş alanı içinde gelişmiştir. Ordu kurulduğu andan itibaren istihbarat ve savunma sanayii ile iç içedir. Kendilerine göre düşman olanların alt edilmesi için her türlü silahlanma, geliştirme, taktik nosyon, eğitim ve altyapı hazırlıklarını birinci öncelikle yerine getirmişlerdir. Ordu mensuplarının Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev almaları görülmüştür.

Tarihsel bakımda incelersek ilk olarak 1948 yıllarının ordusundan başlanması gerekmektedir. Bu ordu 1967’ye kadar yaklaşık olarak aynı düşünceyle varlık göstermiştir. FKÖ ile gerçekleştirilen Oslo Görüşmeleri sonrası dönem ise 1992’lere dek sürmüştür. Bu dönemde ordu sivil-asker ilişkilerini de düzenleyebilecek kabiliyetlerle geliştirilmiştir. İstihbarat konuları daha da geliştirilmiş ve insan istihbaratına dönük çalışmalar artırılmıştır. Daha önceleri savaş ve savaşa hazırlık bağlamında “seçenek tek” stratejisi önemsenmişken, bu dönemden sonra “savaş seçenekleri” stratejisi kabul görmüştür.[1] İsrail düşmanını alt etmek için hangi seçenek uygunsa onu tercih etme yoluna gitmiştir. Bu dönemde intifada eylemlerine dönük tedbirler geliştirilmiştir. Yine bu dönemde bölgede etkinlik gösteren Hizbullah ve Hamas ile mücadele edilmesi yöntemleri üzerine çalıştıkları görülmüştür. Açılan tünellerle sürdürülen faaliyetlerin önüne geçecek türden karşı önlemler belirginleştirilmiştir. Körfez Savaşı esnasında Saddam’ın Scud füzelerinin İsrail kentlerine saldırıları söz konusu olmuştur. İsrail üstünlük kurabilmek adına barış politikalarının nasıl yürütülmesi gerektiğini de belirginleştirmiştir. İç ve dış politika neredeyse birleştirilerek sürdürülmeye başlanmış ve ordu bu konularda, “her alanda önleyici güvenliği sağlayacak” şekilde geliştirilmiştir. Terörizm ve kitle imha silahları (KİS) konuları Mossad ve Shabak (Shin Bet, iç istihbarat örgütü), siyasi konularda istihbarat Mossad, Shabak ve Dışişleri Bakanlığı müşterek çalışmışlardır. Yıllık durum muhakemeleri müşterek yapılmış buna dönük ön hazırlıklarla bir yıl önceden itibaren kendi düşmanlarının durumlarının nasıl düzenlenmesi gerektiğine dönük faaliyetleri gerçekleştirmişlerdir.

1999 yılında Ulusal Güvenlik Konseyi (Israeli National Security Council) kurulmuştur. Mossad Başbakana bağlıdır, Shabak İçişlerine, Dışişleri ise kendi teşkilatına sahiptir. Silahlı Kuvvetleri ise başka bir teşkilattır. Bunların her biri Ulusal Güvenlik Konseyi ile işbirliği halinde çalışırlar. İleriki zamanlarsa Siber Savaş’a uygun olarak Sinyal İstihbarat Birimi, “Unit 8200” olarak bilinen teşkilatı geliştirmişlerdir. Dolayısıyla Siber Savaşta Unit 8200 de çalışmaktadır. Özellikle İran’daki nükleer çalışmaları açığa çıkarmak için CIA ile Unit 8200 müştereken çalışmışlar ve santrifüjlerin uzaktan siber atakla durdurulmasının başarılmasında ilk büyük deneyimi elde etmişlerdir. Bundan sonra bu teşkilat küresel çapta işlev üslenmiş ve halen Mossad’dan daha etkin bir yapıya bürünmüştür, ama pek sözü edilmez. Neticede bu organ da Ulusal Güvenlik Konseyi hedeflerini gerçekleştirmek adına çalışmaya başlamıştır.

Bu dönemden sonra İsrail küresel çapta ama aslında Ortadoğu’da tüm güvenlik meselelerini bu konseyin belirlediklerine göre düzenlemeye başlamıştır. Bu konseyin çabaları dolayısıyla Körfez Ülkeleri’nin aldıkları kararlarda da değişiklikler olmaya başlamıştır. Esasında genel söylemle her şeyi Mossad’a bağlamak adet olmuşsa da İsrail’deki güvenlik ve istihbarat organizasyonları bir bütün halinde çalışmaktadır ve amaçları da sahayı (düşmanlarının veya düşman olması potansiyeli olan alanlardakilerin) önceden düzenlemekle alakalıdır. Önceden düzenlemek bilinen şekliyle istihbarat operasyonlarıdır. Seçkin ordu mensupları bu işlerin hemen her alanında çalışırlar. Bilinen askeri kuvvetler ise daha çok istenen politik-askeri düzenlemenin sağlanması için planlı şekilde kısa süreli operasyonlar düzenlemekle meşguldür. Ayrıca terörist dedikleri kesimleri ani taarruzlarla yerinde imha etmek için çalışmaktadır. Bu manadaki teknik düzenekler ise savunma sanayii ile sürekli geliştirilmektedir. Savunma sanayii mali yükü azaltmak adına dost ülkeler ile müşterek projeler yürütmektedir. Bu bakımdan ABD ile daha fazla işbirliği içinde olduğu söylenmelidir. Ancak bir yol daha vardır, eğer bir ülke İsrail’e savunma sanayii ürünü sipariş edecek olur ise o buradan elde ettiği mali kaynağı kendi ar-ge işinde kullanmaktadır. Yani İsrail’i silah ve teçhizatını geliştirenler bilmeden de olsa başkalarıdır.

Mali kaynağın dışında da ülke veya şirketler İsrail’in hizmetine dolaylı katkı sağlarlar. Örneğin İsrail ile savunma sanayiinde işbirliği yapmanın başka bedelleri vardır. Ülke veya şirket haberi olmadan İsrail şirketi ile işbirliğine başlar başlamaz Unit 8200’a da kendini kaydettirmiş olmaktadır ve böylelikle buradan yola çıkıp İsrail karşı tarafın her türlü gizlediği dosyalara erişme imkanı bulabilmekte, bunları daha sonra kendi amaçları için kullanabilmektedir. Savunma sanayii dışındaki işbirliklerinde de, örneğin tarımda, kimyada, enerjide, vs. her alanda bu tip dolaylı yoldan İsrail’i besleme metodu meydana getirilmiştir. Konumuz güvenlik olduğundan bu hususların ayrıntısına girilmeyecektir. İsrailli mühendisler belki çok çalışırlar, bu doğrudur. Ama diğer bir gerçek daha var; başka ülkelerin çok çalışan mühendisleri de bu tür istihbarat açıklarıyla İsrail’e katkı yaparlar. Örneğin Çin ile İnsansız Hava Aracı ve Füze teknolojilerinin geliştirilmesinde yapılan ortaklıklar neticesinde bir taraftan Çin kendi sanayisini geliştirdi, ama aynı zamanda, o mühendisler bilmeden İsrail’inkileri de geliştirdi. Daha sonra Çin bu metodu İsrail’den öğrendi ve bugün Çin aynı metotla ABD’yi kullanmaktadır. Son zamanlarda basına yansıyan siber casusluk öyküleri bunlarla alakalıdır. Ama hiçbir yerde İsrail’in siber casusluk öyküsünü okuyabildik mi, diye de sormak gerekmektedir.

2015-2018 rakamlarına göre İsrail GSYİH’sının yaklaşık yüzde 5.6’sı silahlı kuvvetlere ayrılmış gözükmektedir. Bu şekliyle dünyada altıncı konumdadır. Örneğin Türkiye’nin bu değeri 2015 yılında yüze 1.85 kadardır.[2] Demek ki İsrail’in 2017’de GSYİH’sı 317.1 milyar dolar ise yaklaşık 20 milyar dolarlık bir askeri harcaması söz konusu olmaktadır. Bu çaptaki bir ülkenin bu bütçeyi karşılaması için değişik alanlarda kaynak yaratması gerekmektedir. Bu da savunma sanayii ile gerçekleşmektedir. Burada verilen rakamlara ABD dış yardımları dahil edilmemiştir. ABD dış yardımlarında müşterek yürütülen çok proje vardır ve hesaplamaları bir hayli karmaşıktır. ABD ve İsrail arasında en son 2016’da imzalanan Askeri Yardım Anlaşması 2019-2028 yıllarını kapsamaktadır. ABD’nin İsrail’e yıllık vereceği desteğin miktarı 3.3 milyar dolardır. Ancak bu görünen bir bütçedir. ABD ve İsrail’in müşterek yürüttüğü çok proje vardır. Bunlar ek bütçelerle sürdürülen türden yüksek teknolojili projelerdir.

ABD neden böyle bir bütçe ayırır? Bilinene göre Soğuk Savaş ortalarından beri giderek artan bir ABD dış yardımı söz konusudur. Ortadoğu’daki ve küresel çaptaki müşterek çıkarları için ABD sürekli İsrail’i destekler. Özellikle 2001 küresel radikal terör saldırısı sonrasında ABD ile İsrail arasında bölgedeki müşterek çalışmalar da artmış gözükmektedir. Bu bakımdan terörle mücadele kapsamında gözükse de terörle bölgeyi dizayn etme ve bu nedenle terörü yapan taşeronlara (Vekalet Savaşçıları) çeşitli kılıflarla bütçeden paralar aktarılma durumunda kalınmıştır.

İsrail savunma sanayii yaklaşık 150 firmadan oluşmaktadır. Savunma sanayisinin yaklaşık yüzde 75’i ihracata dönüktür. İsrail’in sanayi ihracatının yüzde 30-35 arası savunma sanayii ile ilgili denir. Ancak son dönemlerde yazılımla elde edilen gelirler bu sanayi payı üzerine işlenmemiştir. Giderek gelirler yazılımla ilgili olmaya başlamıştır. Bu şirketlerin küresel çapta çok değişik coğrafyalarda ve farklı biçimlerde çalıştığını düşünmemiz gerekmektedir. Ayıca ABD Silikon Vadisi’nde de İsrail’in birçok şirket ofisi vardır. Örneğin İsrail Hindistan ile takas üzerinden çok sayıda iş geliştirmektedir. İsrail’i sadece ABD’de değil, Hindistan ve Çin’deki şirketlerin içinde de aramak gerekmektedir.

İsrail 2001’den sonra çıkan fırsatı iyi değerlendirmiştir. ABD’nin terör adına uyguladığı yöntemleri bu kez kendisi kopyalayıp özellikle Filistin’de denemiş ve bunda başarılı olmuştur. Hatta ABD ve BM ile değişik fonlarla Filistin’e yardım yapılıyor görünmektedir. İsrail bunları da kontrol etmektedir. Filistin’e akan yardımların nerelerde harcandığını kontrol etmek suretiyle bunların kendine zarar vermemesine özen göstermektedir.

İsrail’in verilen rakamlara göre 80’in üzerinde nükleer silahı bulunmaktadır. İsrail bölgede nükleer silah kabiliyeti olan tek ülkedir. Orta menzilli füze ve füze savunma silahları mevcuttur. İsrail ABD’nin son geliştirdiği F-35 uçakları ile Hava Kuvvetlerini modernize etmektedir. ABD en son teknolojik silahlarını sadece İsrail’e vermektedir. İsrail insan kaynağını daha elverişli kullanmak amacıyla robotik (insansız) silah teknolojilerine dayanarak güçlü bir ordu kurma ve modernizasyon programı yürütme planı içindedir.

Sonuç: Bugün İsrail küresel çapta ve özellikle Ortadoğu’da etkinliğini sürdürürken askeri potansiyelini ve istihbarat gücünü her alanda kullanmaya devam etmektedir. Yöntem olarak tehdidi öncesinden istediği alana getiren düzenlemeleri gerçekleştirmektedir. Operasyonel istihbarat ile saha düzenleme faaliyetinde örnek güce erişmiştir ve terör örgütlerini kullanmada uzmanlaşmıştır. Ordusu bu düzenlemelerde tetikleyici ve baskılayıcı avantajlar elde edecek şekillerde faaliyet çiyinde olmaktadır. Pek görünmese de İsrail’in Siber Savaş alanında gelişmiş bir kabiliyeti vardır ve bununla da çıkarlarını geliştirmektedir. Halen İsrail ABD’nin en büyük destek verdiği bir ülkedir. İsrail ise kendi çıkarına diğer pek çok ülkeden yararlanarak (daha çok bilgi sömürerek) kendi gücünü artırmanın peşindedir.

[1]Dan Horowitz, “The Israeli Concept of National Security” bölümü, National Security and Democracy in Israel, Ed. Avner Yaniv, Lynne Rienner Publishing, 1993, London, s. 41.

[2]Rakamlar CIA Factbook ilgili ülke sayfalarından alınmıştır. Erişim: 10 Aralık 2018.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

2019un-en-onemli-konusu-guc-aktarimi
ÖNCEKİ YAZI

2019’un En Önemli Konusu: Güç Aktarımı

siber-savas-ticaret-savasi-ve-huawei-oykusu
DİĞER YAZI

Siber Savaş, Ticaret Savaşı ve Huawei Öyküsü

Güvenlik 'ın son yazıları

53 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
87 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
141 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme