Kazakistan’da Neler Olduğunu Anlayamadınız mı?

9 Ocak 2022
Okuyucu

“Efendim, ben Kazakistan’da neler olup bittiğini anlamadım…” “Bunun arkasında Rusya var…” “Yok değil, arkasında Amerika var…” Fetö ve Deaş işin içinde…” “Haydi canım sen de! Öyle her yerde Fetö ve Daeş olur mu?” Bu tür ifadeler geziyor sosyal medyada. Bana da soruyorlar arada. Hatta bazıları çıkıyor ve “Öyle değil, böyle…” diyor, diretiyor üstelik. Ha bir de kendi ideolojileriyle ortaya çıkan ve “Kesin bu durum böyle, siz benden başkasına kulak asmayın…” diyenler var.

Vaktiyle Almatı’da uluslararası bir kurumun bölge sorumlusunun rezidansında davete katıldım. Çok davetli vardı. Bir uğrar, çıkarız diye düşünmüştüm. Öyle yapamadım. Resmi giyimli, rütbeli Amerikalı biri, “Hey Türk!”dedi gülümseyerek. Meğer Türkiye’de uzun süre görev yapan biriymiş. Sohbet ettik. Kısa süreliğine Kazakistan’a temaslarda bulunmaya gelmiş, görev yerine gidecekmiş. Kendi Büyükelçisi, “Davet var, sen de katıl,” demiş. Her neyse, fazla karıştırmayayım şimdi… “Hayırdır, nereye,” dedim. “Gürcistan’a,” şeklinde cevap verdi. “Ne var orada,” diye sordum. “Şalikaşvili ile işimiz olacak,” dedi. Sonrasını biliyorsunuzdur…

Bakınız dostlar, bazen böyle yazmak durumunda kalıyorum, fazla da ders verir gibi olmamaktan yanayım, dünyamızda ciddi sonuçlu olaylar öyle rastgele değildir! Hani Türkiye’de de akılları çok karıştıran olaylar yaşandı ya Gezi Parkı gibi… Hatta 15 Temmuz darbe girişimi için bile çok çeşitli yorumda bulunanlar oldu. Ben çok iyi biliyorum neler olup bittiğini, bu ayrı mesele. Bu noktada amacımız siyaset yapmak değil, sürekli teknik konuşsun isterim. Bugünlerde de -sıcağı sıcağına- Kazakistan konusu tartışılıyor. Üstüme vazife değil aslında, kim ne düşünürse düşünsün, nereden ekmek bekliyorsa buyursun, alsın, yesin, karnını doyursun. Ama konu terörizm ve hibrit savaş gibi tanımlandığında, “Hadi bakalım, bu milletin evladı olarak sen de bize bir el ver ki anlayalım,” konusu gündeme geliyor. Bu işleri bilenlerden özür dileyerek sizlere kısaca şu günümüzün savaş/çatışma doktrinlerinin uygulama biçimini, hibrit savaşı, belki tekrar olacak ama, madem olay sıcak, bu vesileyle ve üslupla bir kez daha açıklayayım.

Bu arada imkânınız olursa Hibrit Savaş başlıklı yazıyı okumanızı öneririm. Buraya sadece o yazının görselini iliştireyim.

Günümüz hibrit savaş biçimleri önce istismara açık ekosistemi yaratır ki bu operasyonel istihbarat çalışmasıyla başlar. Buna bir yönüyle gizli savaş veya gölge savaşı da denir. Bir istihbarat örgütü sahaya gelince diğerleri de peşinden gelir, her biri kendi nüfuzu içinde ekosistemde derin delikler açmaya başlarlar. Dışarıdan ve sonradan bakanlar, biz bunlara “gözlemci” diyelim, haliyle bu ilk planı göremezler, işler çok gizli yürür. Ama orada da bir güçlerin rekabeti olduğunu unutmayalım. Sonra ekosistem sürekli beslenir. Fırsat aranır, ele geçtikçe beslemeye devam… Bu arada başka konular da ortaya çıkar, küresel etkiler gibi, tabii zaman içinde kesit alınıp bakıldığında dengeler değişebilir. Her güç unsuru kendi meşru ve gayrimeşru alanlarını inşa eder. Gözlemciler gayrimeşru yapıları yine göremezler, meşruları ise kısıtlı seçeneklerle görürler. Her yapı kendi açtığı deliklerin bulunduğu o inşa ettiği gizli-korunmalı alanlarda siber, ajitasyon-propaganda, lojistik gibi geri planı hazırlar; meşru ve gayrimeşru unsurlar buralarda çalışmaya başlar. Bir operasyon için önemli olan inisiyatifi elde tutma kapasitesi, zamanlamayı ayarlama gücü ve tetiklemedir. Tetikleme olduğunda -Mangistau’daki gibi- operasyon başlatılır. Bunu inisiyatif sahibi zamanında başlatır, ancak az zaman sonra diğer güçler de kendi hâkim alanlarında sürece dahil olurlar. Gözlemci, kesin ne olduğunu tam anlayamaz artık! Halk öndedir, çeşitli gruplar sahadadır. Aşağıya bildik bir Kazakistan fotoğrafı koyalım. Dünya böyle bilsin istendiğinden bu görüntü bile planlı olarak servis edilebilir, aklımızdan çıkarmayalım. 

(Yazıda, Biz Halkız Terörist Değiliz, diyor. Bu resmin çekildiği seçilmiş yer Kazakistan’ın değerlerinin temsil edildiği en önemli meydanıdır.)

Bu kaotik-hibrit bir çatışma şeklidir. Gözlemci kendine göre yorumlar yapar, şurasını vurgulayayım, bunlar sağlıklı değildir. Rus General Gerasimov’un Doğrusal Olmayan Savaş, ABD’li General Petraeus’un Kontrgerilla-Asimetrik Savaş ve Çinli iki Albayın Sınırsız Savaş Doktrinleri benzer kalıpla çalışır. (Bu sitede bahse konu bütün bu doktrinler, çatışma biçimleri anlatıldı, merak ettiğinizi sorgulayarak bulabilirsiniz.) Şu an özellikle gözlemciler için Kazakistan’da olayı tam çözememek normaldir. Ama işin içindekiler bilirler, zira başından bu yana takip vardır. O halde neden sürekli şu da var diye bilgiler aktarılır, sulandırmak için elbette. Bunu örneğin Rusya yaptıysa ABD karşı hamleyle siber ve diplomatik taarruzlarını yapar. Tersi de doğrudur. Gözlemci bunların oluş ve sonuç şekillerini tam göremez; yetkili birinin açıklamaları beklemeden önyargılı iddialar beyhudedir. İddia devamlılık gösteriyorsa bunun sahibi bir taraftır. Rusya, Kazakistan’da inisiyatifi eline aldı, bu açık. Bu durum diğerleri, örneğin ABD yok demek değildir. Bu kaotik-hibrit ortamda çatışma devam ederken alınan sağlı sollu bilgilere yoğun siber etkiler eklenir. Kafalar hep karışır! Ama zaten savaş/çatışma o an başlamış ve devam etmektedir, sonucu çok sonra alınabilir. Belki tarih kitapları yazar, öyle öğrenirsiniz.

İşte böyle dostlar… Savaş/çatışma teknikleri virüsler nasıl evrimleşiyorlarsa zamanın icabı gelişirler. Bugünlerde teknikler böyle. Aceleci olmayın, heyecanlanmayın ve resmi nitelikli açıklamalara bakın ama yine de son kararınızı vermeden önce de bekleyin, bu arada çok bilmişleri de kendi hallerine bırakın derim. Sonuçta bu bir Gri Bölge Operasyonu’dur ve henüz sis perdesi kalkmadı. Büyük güçler doğrudan birbirleriyle savaşmazlar. Gri bölgelerdeki ülkelerde paylaşırlar kozlarını. Şu an Kazakistan grileştirildi! Biri için görünüm açık gri oluyorsa (dosta-kendine yakın demek) diğeri için koyu gri (düşmana yakın) olur. Bunun da nasıl olduğunu yazmıştım, okuyabilirsiniz. Eğer siz bir taraf olursanız bir yönüyle griliğin içerisindesinizdir…

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Küresel Kırılma ve Rusya’nın Kazakistan’a Asker Göndermesi

DİĞER YAZI

Kuzey Yarımkürede Rusya ve NATO Savaş Hali

Güvenlik 'ın son yazıları

58 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme