vatiyye-ussu
Vatiyye Üssü

Libya’da Hava Savaşı İhtimali

5 Temmuz 2020
Okuyucu

Dün gece yarısı Libya’da, 18 Mayıs 2020 tarihinde Ulusal Mutabakat Hükümeti (UHM) güçlerinin darbeci Hafter güçlerinden geri aldığı Batı’daki Vatiyye (al-Watiya) Hava Üssü’nün hava saldırısına maruz kaldığı haberleri yayıldı. Bu sabah (5 Temmuz 2020) Reuters buna dair bir haber yayımladı. Ayrıca Anadolu Ajansı da konuyu ele aldı. Reuters, taarruz eden uçakların kime ait olduğunun bilinmediğini ve HAWK tipi hava savunma bataryalarının hedef alındığını işaret etti.

Vatiyye’ye Kim Taarruz Etti?

Uzmanlar Vatiyye’de somut bir hasarın olmadığına dair değerlendirmeler yaptılar. Darbeci Hafter güçlerine yakın Arap haber kaynakları saldırıyı “LNA’nın saldırısı” şeklinde duyurdu. 

Yine uzmanlar taarruzu gerçekleştiren savaş uçaklarının Nijerya’dan veya Mali’den kalkan Fransız Mirage tipi uçaklar olabileceğini de iddia ettiler. (Buralardaki üslerden mesafe 800-900 NM’dir.)

Anadolu Ajansı’nda yer alan bir bilgi şöyle: “Libya ordusunun yürüttüğü Öfke Volkanı Operasyonu sözcülerinden Abdulmalik el-Medeni sosyal medya hesabından yayımladığı mesajda, Vatiyye Üssü’ne yönelik hava saldırısının, Mısır’ın Libya sınırı yakınlarındaki Sidi el-Barani Üssü’nden havalanan Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait Mirage 2000-9 tipi uçaklarca düzenlendiğini iddia etti.” 

Bu habere ilişkin uzmanlar, “BAE değil, bizzat Fransız Hava Kuvvetleri de olabilir,” dediler. Yine bir uzman saldırgan uçak tipi için, “BAE’ye ait Mirage 2000-9 değil, F-16 Block 60” dedi.

BAE uçakları olabilir mi? BAE’den intikalle gelmiş ve Mısır el-Barani’den kalkan bu 2 adet Mirage’ın Libya’yı kat ederek geri dönmesi (ki profille 850+850=1.700 NM uçuş,) havada yakıt ikmali ve bunu da koruyacak en az 2 adet F-16 hava savunma eskort uçağı gerektirir. BAE’nin KC-30A tipi tanker uçağı var. Bu tür bir operasyonu BAE Hava Kuvvetleri’nin ikaz vermeden ve destek almadan Akdeniz üzerinde uçarak gerçekleştirmesi zordur. Karadan uçması ise en azından Cufra (al-Jufra) gibi üslerin üzerinden de uçmak demek olur ki mevcut hava savunma sistemiyle Rusya ve LNA bu operasyondan haberdar olmaları gerekir. 

BAE ve Mısır uçakları, eğer hava üssü Mısır’a aitse, bu iki durumda da fiilen Mısır duruma ateşle müdahil olan, mütecaviz ülke konuma gelmiştir.

Bazıları ise taarruzu gerçekleştirenlerin Cufra’da konuşlu Rusya tarafından gönderilen bayraksız SU-24 veya MIG-29 tipi uçaklarda 2 adet SU-24’ün olabileceğini iddia etti (benzer bilgi Al-Jazeera’da da vardı).

Aslında en gerçeğe yakın iddia bu. Peki, diğer spekülasyonlar nereden gelebilir? Bilgi Harbi! Rusya böyle bir faaliyet gerçekleştirdi ise Ortadoğu’daki bazı siber timleri ile gerekli yanıltıcı operasyonu yapması zor değil.

Sonuçta yayılan haberler ve değerlendirmeler hakkında henüz ikna edici resmi bir açıklama alınamadı. Peki, LNA’nın kendi uçakları saldırı gerçekleştirmiş olamaz mı? Bu da olabilir.

Fatura Kime?

Demek ki bu konuda eğer bir taarruz oldu ise fail bakımından 5 olasılık var: 1) Bilinmeyen, 2) Fransa, 3) BAE, 4) Rusya, 5) LNA.

Burada dikkat çekilmesi gereken konu, meşruiyettir. Bu operasyon tamamen gayrimeşrudur, hatta LNA dışında sayılanların hepsi 3. taraf ülkedir.

Eğer ifade edildiği gibi meşru taraf olan UMH’ne askeri anlaşmalar gereği Türkiye hava savunma silahı verdi ve bu sistem zarar gördü ise konunun boyutu Türkiye’yi hem savunmasına katkı anlaşması olduğundan dolayı ilgilendirir hem de silah sistemi Türk menşeili ise bu durum taarruz eden tarafa başka bir fatura çıkarabilir.

Hava Gücü Savaşına Doğru mu?

Bu tarz bir olası hava taarruzu neticede bundan böyle şunu ifade edecektir: Libya harekât alanında bir hava gücü savaşı süreci başlamıştır. Bu ya Libya’da tarafların birbirlerine üstünlük kuracak tarzda tedbir alması anlamına gelir ya da dışarıdan (meşruiyeti olmayan üçüncü ülkelerden) yapılan taarruzlarla “Libya’da çatışmanın boyutu giderek kontrolden çıkarak genişliyor” şeklinde değerlendirilir, dolayısıyla tedbirler uluslararası boyuta taşınır.

Libya’da hava gücü harbi olur ise hava savunma (yerde veya havada radar sistemleri, diğer istihbarat, gözetleme ve keşif -ISR- sistemleri, namlulu veya füze tipi uçaksavarları, hava savunma uçakları…) ve hava üstünlüğü mücadelesi için taarruzi rolde uçaklar, bunlara ilişkin lojistik (mühimmat, bakım ve onarım, işletme destek sistemleri), personel ve bunlara ilişkin yaşam alanları da gereklidir. 

Kabiliyetlere bakalım: 1) Bütün bunlar UMH açısından nedir? Bir hava üssü şart demek oluyor. 2) Bu tarz bir üslenme faaliyetine ilişkin Fransa’nın veya İtalya’nın nispeten yakın konumda üsleri var. 3) Eğer Cufra’dakini sayarsak Rusya’nın yarım filo üssü mevcut. Bu Rus varlığı tamamen NATO’nun, özelde ABD’nin ve Avrupa güvenliğinin de sorunu anlamı taşır. 4) ABD’nin Akdeniz’de uçak gemisi henüz yok ama gönderilirse bu zaten önemli bir kabiliyet olur. Ancak ABD’nin Stratejik Kuvvetleri Komutanlığı’nın yeryüzünde taarruz edemeyeceği bir menzil yok! İstediği menzildeki hedefi uzun menzilli bombardıman uçakları ile vurma kabiliyeti her şartta var. 5) Aynı kabiliyette Rusya’nın (ve kısmen İngiltere’nin de) stratejik gücü var. Ancak durum böyle olsa ABD, Rusya’nın gücünü hemen deşifre eder ve NATO ile bu bilgileri paylaşır. Yani Stratejik Hava Gücü’nün kullanılması bu manada daha başka bir inceleme konusu olur.

Sonuç:

Türkiye’nin tezi askeri çözüm değil, siyasi çözümdür. Birleşmiş Milletler (BM) ve Almanya ile Berlin’de sürdürülen barış çabaları desteklenmektedir. Ancak bölgenin öneminden dolayı süreç giderek tırmanma eğilimi içinde gözükmektedir. Diplomatik kanallarda tam da ateşkes konuları konuşuluyorken, bu tarz bir provokasyon dikkat çekici olumsuzluktur.

Halen karada Sirte ve Cufra üzerinden bir çatışma sürmektedir. Deniz bölgesinde Fransa’nın NATO’yu aldatmak üzerine bir girişimi olmuş ama buradan bir sonuç çıkaramamıştır. Rusya bölgeye ilave deniz gücü göndermektedir. Hava Gücü ile bölgede üstünlük kurma yönünde bir süreç başlamıştır. İHA ve SİHA konusu ile sürdürülen çatışma şekli başka bir başlıktır. ABD AFRICOM ile konuyla ilgilenmiştir. ABD her ne kadar Kasım 2020 seçimlerini bekliyor gibi görünse de bölgede DAEŞ gibi terör örgütlerini bahane ederek güç gösterisinde bulunabilir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

milli-guvenlik-ve-siber-suclar
ÖNCEKİ YAZI

Milli Güvenlik ve Siber Suçlar

kafkaslarda-rusya-manipulasyonu
DİĞER YAZI

Kafkaslar’da Rusya Manipülasyonu

Güvenlik 'ın son yazıları

51 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
84 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
140 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
187 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
212 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme