Sınır Ötesi Harekat ve Etki Ajanlığı

27 Kasım 2022
Okuyucu

Türkiye’nin Suriye kuzeyinde, hemen sınırı üzerinde Güvenli Bölge tesis etmek amacıyla önümüzdeki günlerde başlatabileceği yetkililerce açıklanan sınır ötesi harekat hakkında kamuoyu resmi yollarla bilgilendiriliyor. Buna karşılık aynı konuda veya dolaylı yollarla, daha önceden de görebildiğimiz etki ajanlarının faaliyeti de yoğunlaşma eğilimi gösteriyor. Bu konuyu irdeleyelim.

Burada eleştiriyi, olumlu katkıda bulunmayı, masumane yaklaşımları ele almıyoruz, yazılanları böyle okumanızı hassaten beklerim.

Burada kasıtlı, ama sinsice olan enjeksiyonları işaret ediyorum. Örneğin kolunuza bir serum başlanmış, bunun içine size hiç de yarayışlı olmayan bir başka sıvı ilave edilmiş ve siz bunu belli bir zaman içerisinde farkında olmadan yavaş yavaş alıyorsunuz, aslında zehirleniyorsunuz. Konumuz böyle bir şey…

İlk önce çok açıkça ifade edeyim. Burada seruma ilave edilen zehir “demokrasi ve özgürlük” kandırmacasıdır. Sınır ötesi harekat yapılacak, diğer yandan siyasi başka hesaplar var. Zaman içinde konuşmalara sıkıştırılan sözcükler ve eylemler, hatta suskun kalmak suretiyle renk belli etmeyen tavırlar var.

Bir kere böylesi çetin bir coğrafyada siyasette yarım ağızla konuşmak, Türkiye’nin güvenliği açısından tehdidi onaylamak ve örtmek anlamına gelir. Burada ya Türkiye’yi zaafa düşürmek ya da düşmüş gibi göstermek türünden bir hesap yapılıyor olabilir.

Daha önceki seçimleri hatırlayarak bakın bu döneme. Bazı yörelerde olanları bu millet biliyor, açık bir konu, terör uzantısı bölücü parti ile oy pazarlığı yapıldı ve sözüm ona demokrasi ve özgürlük savunması içine girildi.

Bu millet diyor ki: Aziz vatanı böldürmemek için evlatlarımız Mehmetçikler seve seve şehadete yürüyorlar.

Öyleyse önümüzdeki seçimlerde, kim ne yapacaksa yapsın, ancak terör uzantısı partiler ve kişiler sandıkta olmamalıdır ve rant alanları (hal, terminal, arazi, istihdam, vs.) o partilere pazarlıkla verilmemelidir.

Haziran 2023 seçimleri ABD’nin ısmarlama demokrasi ve özgürlük yalanı ile yapılmamalıdır. Şu an aynı ABD, sınırımızın güneyinde Mehmetçik’in karşısına terörist koyuyor, onları silah, akıl, para ile destekliyor, hatta para aklar gibi terörist aklıyor.

Siyasette doğal olarak iktidara karşı olunur, onun yerine iktidar olmak için hesap yapılır, burada kurulu belli siyasi ve anayasal düzenekler tekrar tartışmaya açılabilir, ama bunların hiçbirisi ABD ve Avrupa istiyor diye yapılamaz, hatta Mehmetçik’in üstün vakarına zarar getirilemez.

ABD, Irak’ı böldü, sıra Suriye’de diyor. Türk milleti her şeyi biliyor!

Eğer FETÖ o hain darbe gecesi amacını başarsaydı, ben söylüyorum size, ABD bugün o kantonları çoktan birleştirmiş idi, bölücüler “özerklik” konusunu belki de anayasaya yazdırmış olacaklar idi!..

Bunu yapamadılar; peki vazgeçtiler mi, var oldukça ve beslendikçe vazgeçerler mi? Zayıflarlar ama terör bu, bir köşede dursalar bile sapkın hayallerini terk etmeleri zordur, ancak marjinalleşirler. Bunları maşa olarak kullananlar vaz geçerler mi? İşte konu da bu zaten!

Hibrit savaşın mantığı dahilinde karmaşıklık ve paradoks vardır. Başta ABD gibi güçler gri alanlarda kazanım peşindedirler. Günümüzde dış politika, gri alanı kontrol etmekle uğraşan güçlerin hedefledikleri coğrafyalarda, oradaki iç politikaya etki etme şeklinde de sürdürülür. Yani orayı yönetmek isterler. ABD bir taraftan özgürlük ve demokrasi söylemiyle kendini tahkim ediyorken, diğer yandan o ülkeyi veya bölgeyi zahmetsiz yönetebiliyorsa, buna neo-kolonyalizm denir.

Türkiye bağımsız, egemen ve özellikle bölgesinde güçlü iddiası ve etkisi olan bir ülkedir. Öyleyse seçimler, ABD uzantılı her türlü fikir, baskı ve yaptırımdan uzak olmak zorundadır. Öyle olmalıdır diyorum, zira ABD gibi başat güçlerin her daim kendine müzahir kişi ve kurumları bulup onları etki altına alabileceğini de dikkate alarak konuşmak gerekmektedir. Çetin mücadelenin aslı bu alanda!

Fakat bu durumu bir çocuk aklıyla algılayan ve takdim eden akademisyenlerin ve politikacıların varlığını görünce, acaba nasıl izah etsem diye düşünmüyor değilim! O, “bir, bir daha iki eder,” cinsinden konuşanlar, “uluslararası ilişkilerde işler şöyledir,” şeklinde açıklama yaparlar, mantıklıymışçasına söyledikleri açıklamalarının yanı sıra, bir etki ajanlı rolünü de oynuyor olabilirler, bunu görmezden gelmemiz gerekir.

Zira Türkiye’yi yürüdüğü yoldan, giriştiği mücadeleden vazgeçirecek, azmini kıracak, tereddüt ettirecek, tepkili toplumsal düşüncelere sahip olanların sayısını artırmaya çalışacak türden algıyı oluşturma çabaları dikkate değer olmaz mı? Örneğin bir profesörün veya siyasetçinin dudaklarından böylesi paradoksal ifadeler dökülüyorsa, güvenlikçi bakış açısıyla söylüyorum, burada daha dikkatli olunması gerekmez mi?

Başka örnek, yetkili entelektüelin birisi diyor ki, “Türkiye Yumuşak Güç kullanırsa daha iyi olur, neden Sert Güç ile ilgileniyor?” Bu ifade zaten yanlış; çünkü Türkiye ABD’nin de yaptığı gibi Akıllı Güç kullanıyor, yani ikisini de. Kullanılan ifadeler ne kadar da akademik, mantıklı gibi, öyle değil mi? Ama alttan alta o entelektüel devlete akıl vermeye ve yol göstermeye çalışıyorsa, işte bu yanlıştır. Elbette devletin de akıl almaya ihtiyacı vardır, ama bu söyleme şekliyle daha ilk bakışta kendinin belli eder.

Diğer alanlarda olduğu gibi Suriye’de de “terörle mücadele” ediyoruz, yapılanın adı bu. Peki, hangi terör? Bu, ABD’nin “eğit-donat” projesiyle karşımıza diktiğidir. PKK terörü, yerelde zaman zaman İran, Suriye ve diğerleriyle alış-verişi olanlardır. Sonuçta politik sahada bunların hepsini gözetmek zorundasınız, propaganda ve siber tehditler dahil. Yani olay “hibrit” şekildedir.

Politikada ve uluslararası ilişkilerde sinsice, teslimiyetçi fikirleri aşılamak ve dolaylı yollardan Türkiye’yi tehdit etmek isteyenler varsa, bunlara çok dikkat edilmelidir. Çünkü millet bunları 15 Temmuz öncesinde gördü.

Onlar ülkeyi bölmek ve bizi içimizden ele geçirmek istediler mi? Evet. Başa çakabildiler mi? Hayır. Böylesi türden içimizdeki kötü maksatlıların kalıntıları bugün dahi sağdan soldan yaklaşarak kendilerini kurtarmanın peşindeler mi? Evet. Olup biteni görmüyor muyuz? Görüyoruz. Öyleyse daha ne?

Millet kazandı, daha da kazanacak. Zira bu bir mücadeledir, güç mücadelesidir.

Eğer mücadelede yoksanız, kenara çekildiyseniz, bir iddianız da yoktur. Eğer ABD Türkiye’ye, “çekil kenara” diyorsa, ki yıllarca böyle dedi, “ben senin adına düşünür ve gerekeni yaparım, sen yorulma” dedi, millet bu aldatmaca yönteminin maliyetinin ne olduğunu gayet iyi anladı.

Buraya kadar içerideki unsurları ve etkileşimleri ele aldık. Eğer konu ABD ise oldukça açık; Yunan ve Ermeni lobileri ve diasporası, Celal Talabani’nin ABD’deki oğlu Kubat Talabani’nin etrafında toplananlar ve FETÖ’cüler, birlikte ve ayrı ayrı Türkiye aleyhine her türlü faaliyeti taşeron olarak yapmaya hazırlar ve nazırlar. Bunların yaptıkları ortadadır, görmeyenler veya görmezlikten gelenler ancak sapkınlardır. Bu ABD’dekilere ilave Avrupa’dakileri de düşündüğünüzde neler olup bittiğini veya olabileceğini gayet iyi anlayabilirsiniz.

Bir de ABD ve Avrupa’da küresel etkisi olan medya organları var, Türkiye aleyhtarı politikaları rahatlıkla yapabilme imkanına sahip olanlar. Şimdi toplayın hepsini, okuduklarınızın, dinlediklerinizin nerden ve ne maksatla oluşturulduğunu anlamanız çok kolay olacaktır. Ancak propaganda sinsidir, akıl karıştırır ve zehirler türden yöntemleri kullanır.

Türkiye bütün bunları öğrendi ve kararlı bir şekilde bölgesinde refah ve güvenlik için mücadelesinde ısrarcıdır. Eğer çok istiyorlarsa, kendine müttefik diyenler, Türkiye ile ortaklık kurmalıdır; karşısına geçerek ve teröristlere türlü kılıflarla destek vererek değil.

Bu asırda böylesi politikalar hiç de yakışık alır cinsten değildir. Ama gördük, ABD’de Senato baskını bile ibretlik bir olaydı, öyle değil mi? Ders almayanlara her şey kolay!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Operasyon Zamanı Yaklaştıkça

DİĞER YAZI

Kızılelma

Güvenlik 'ın son yazıları

56 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
217 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme